09-06-2014, 20:49
Ben Gökhan Demir?in yazdıklarından daha çok Mojo?nun ?size ne, muhatap cevap versin? sözüne takıldım.
Demir?in eleştirisi doğrudan tek kişiyi hedef almıyor. Keşke daha iyi bir üslup kullansaydı ve sözcükleri özenli seçseydi ama sonuçta bir saptama yapmaya çalışmış. Bir anlayış ortaya koymuş. Satranç, satranç için önemsiz kişilerce yönetiliyor ve doğru yönetilmiyor diyor. Karar alma mekanizmasında yer alan herkese tepkili. Satranç oynamadığı halde satranç sayesinde gelir ya da statü elde eden herkese kızgın ya da soğuk baktığı da anlaşılıyor. Bu durumda Mojo?ya göre kimlerin bu tartışmaya katılmasına izin var?
İkincisi bir fikrim var ise konu dışı olayım ya da olmayayım fikrim ona ya da buna yarasın, neden dile getirmeyim? Bu yasak anlayışı da nereden çıktı?
Madem bir fikir ortaya atıldı buradaki her üyenin yorum yapmak da doğal hakkıdır. Zaten forum bunun içindir.
İddia nedir? Satranç oynayanlar (satranççılar) para kazanmıyor, bu sporun hizmet sektöründe çalışanları para kazanıyor. Satranççılar olmasa satranç olmaz bu haksızlıktır. Önce satranç oyuncusu para kazanmalıdır. Böyle olmadığına göre yanlış yönetiliyoruz.
Burada yanlış anlamadıysam Demir, satranç emekçileri olarak yalnızca dereceye oynayabilen oyuncuları kastediyor. Kuvvetli ya da orta derecede, aktif ya da pasif oyuncu olsa da TSF ya da il bünyesinde hakemlik, antrenörlük yapanlar ya da kurullarda görev alanlar da diğerleri tanımının içinde. Bu kesimin bir maddi çıkarı olacaksa da oyunculardan sonra olsun diyor.
Bence bunlar satrancın birbirine benzemez unsurlarıdır.
Keşke hayatını satrançla anlamladıranlara belli ölçütler göz önüne alınarak ödeme yapılsa. Keşke turnuvalara yüksek ödüller konabilse.
Eğer satrançta amatörce başkalarıyla boy ölçüşmek istiyorsanız hizmet satın almak zorundasınız. Bir kahveye serbestçe satranç oynamaya gitseniz bile ki bizim Ankaralılar olarak yıllardır yaptığımız buydu, en azından dakika başı çaycı başınıza dikilip sizi hijyenik olup olmadığı şüpheli bardaklarla çay içmeye zorlayacaktır. Yok daha nezih bir ortamda satranç oynamak istiyorsanız o zaman birkaç bardak çaydan çok daha fazla harcama yapmayı göze almak zorunda kalırsınız.
Bir turnuvada oynamak istiyorsanız size mekan, takım, saat, hakem, ekipmanlar vs gerekli. Elo, ukd hesapları gerekli. Organizasyon gerekli. Bunların maliyeti var. Bunların yerine getirilmesi için ya siz ödeme yapacaksınız ya da biri sizin için yapacak. İşte TSF ya da GSGM il müdürlükleri oyuncular için bu maliyetlerin bir kısmını karşılıyor. Aksi takdirde hakemler ya da diğer unsurlar orada olmak zorunda değillerdir.
Burada kanımca karıştıralan şu: Evet satranççılar satrancın gerçek sahibidir. Ancak hizmet talep eden taraf da satranççılardır. Onların bu talebi üzerine hakemler, görevliler, yönetimler, yönetciler vs oluşur, gelir ya da statü elde eden kesimler doğar.
Turnuvalar ödüllü olsun yeter diyorsanız. Ödülü kim koyacak? Kaç kişi ödül alacak? Kazanılan ödül ne kadar olursa tatmin edici olacak?
Her turnuva keşke yüksek ödüllü olsa. Ancak kabul edelim ki satranç seyirciye değil oynayana keyif veren bir uğraş. Seyirci/izleyen yönü sponsorler, raklamcılar için çekici değil. O zaman kim ödül koyacak? Federasyon. Bütçeyi nereden bulacak? Hakemlere vermesin ödül koysun derseniz hakemsiz turnuva nasıl yapacaksınız? Hakemlere verilen ücret çok diyorsanız hakemlerin saat/ücretini biliyor musunuz? Ücretlerin düşüklüğü nedeniyle hakemlerin büyük çoğunluğu satranç öğretmeni oluyor (Bu da büyük bir sorun ve ayrıca tartışmak gerekiyor). Federasyon tasarruf yapsın ödüle yer açsın diyorsanız nereden tasarruf yapacak yapılan tasarruf hangi yarışmanın ödülüne yetecek.
Federasyonun böyle bir harcama yetkisi var mıdır? Gerçek şudur ki devlet bütçesinden ödül olmaz. Sponsor bulmak gerekir. Satrançta da bu oldukça zordur. Dünya şampiyonluğu unvan maçı için bile sporsor bulunamaması bu acı gerçeği ortaya koymaktadır. Şimdilik satranççıların beklentisini buna göre ayarlaması gerekir. Dilerim bir gün satranç popüler bir uğraş olur ve kolayca ödül bulunur.
Demir?in eleştirisi doğrudan tek kişiyi hedef almıyor. Keşke daha iyi bir üslup kullansaydı ve sözcükleri özenli seçseydi ama sonuçta bir saptama yapmaya çalışmış. Bir anlayış ortaya koymuş. Satranç, satranç için önemsiz kişilerce yönetiliyor ve doğru yönetilmiyor diyor. Karar alma mekanizmasında yer alan herkese tepkili. Satranç oynamadığı halde satranç sayesinde gelir ya da statü elde eden herkese kızgın ya da soğuk baktığı da anlaşılıyor. Bu durumda Mojo?ya göre kimlerin bu tartışmaya katılmasına izin var?
İkincisi bir fikrim var ise konu dışı olayım ya da olmayayım fikrim ona ya da buna yarasın, neden dile getirmeyim? Bu yasak anlayışı da nereden çıktı?
Madem bir fikir ortaya atıldı buradaki her üyenin yorum yapmak da doğal hakkıdır. Zaten forum bunun içindir.
İddia nedir? Satranç oynayanlar (satranççılar) para kazanmıyor, bu sporun hizmet sektöründe çalışanları para kazanıyor. Satranççılar olmasa satranç olmaz bu haksızlıktır. Önce satranç oyuncusu para kazanmalıdır. Böyle olmadığına göre yanlış yönetiliyoruz.
Burada yanlış anlamadıysam Demir, satranç emekçileri olarak yalnızca dereceye oynayabilen oyuncuları kastediyor. Kuvvetli ya da orta derecede, aktif ya da pasif oyuncu olsa da TSF ya da il bünyesinde hakemlik, antrenörlük yapanlar ya da kurullarda görev alanlar da diğerleri tanımının içinde. Bu kesimin bir maddi çıkarı olacaksa da oyunculardan sonra olsun diyor.
Bence bunlar satrancın birbirine benzemez unsurlarıdır.
Keşke hayatını satrançla anlamladıranlara belli ölçütler göz önüne alınarak ödeme yapılsa. Keşke turnuvalara yüksek ödüller konabilse.
Eğer satrançta amatörce başkalarıyla boy ölçüşmek istiyorsanız hizmet satın almak zorundasınız. Bir kahveye serbestçe satranç oynamaya gitseniz bile ki bizim Ankaralılar olarak yıllardır yaptığımız buydu, en azından dakika başı çaycı başınıza dikilip sizi hijyenik olup olmadığı şüpheli bardaklarla çay içmeye zorlayacaktır. Yok daha nezih bir ortamda satranç oynamak istiyorsanız o zaman birkaç bardak çaydan çok daha fazla harcama yapmayı göze almak zorunda kalırsınız.
Bir turnuvada oynamak istiyorsanız size mekan, takım, saat, hakem, ekipmanlar vs gerekli. Elo, ukd hesapları gerekli. Organizasyon gerekli. Bunların maliyeti var. Bunların yerine getirilmesi için ya siz ödeme yapacaksınız ya da biri sizin için yapacak. İşte TSF ya da GSGM il müdürlükleri oyuncular için bu maliyetlerin bir kısmını karşılıyor. Aksi takdirde hakemler ya da diğer unsurlar orada olmak zorunda değillerdir.
Burada kanımca karıştıralan şu: Evet satranççılar satrancın gerçek sahibidir. Ancak hizmet talep eden taraf da satranççılardır. Onların bu talebi üzerine hakemler, görevliler, yönetimler, yönetciler vs oluşur, gelir ya da statü elde eden kesimler doğar.
Turnuvalar ödüllü olsun yeter diyorsanız. Ödülü kim koyacak? Kaç kişi ödül alacak? Kazanılan ödül ne kadar olursa tatmin edici olacak?
Her turnuva keşke yüksek ödüllü olsa. Ancak kabul edelim ki satranç seyirciye değil oynayana keyif veren bir uğraş. Seyirci/izleyen yönü sponsorler, raklamcılar için çekici değil. O zaman kim ödül koyacak? Federasyon. Bütçeyi nereden bulacak? Hakemlere vermesin ödül koysun derseniz hakemsiz turnuva nasıl yapacaksınız? Hakemlere verilen ücret çok diyorsanız hakemlerin saat/ücretini biliyor musunuz? Ücretlerin düşüklüğü nedeniyle hakemlerin büyük çoğunluğu satranç öğretmeni oluyor (Bu da büyük bir sorun ve ayrıca tartışmak gerekiyor). Federasyon tasarruf yapsın ödüle yer açsın diyorsanız nereden tasarruf yapacak yapılan tasarruf hangi yarışmanın ödülüne yetecek.
Federasyonun böyle bir harcama yetkisi var mıdır? Gerçek şudur ki devlet bütçesinden ödül olmaz. Sponsor bulmak gerekir. Satrançta da bu oldukça zordur. Dünya şampiyonluğu unvan maçı için bile sporsor bulunamaması bu acı gerçeği ortaya koymaktadır. Şimdilik satranççıların beklentisini buna göre ayarlaması gerekir. Dilerim bir gün satranç popüler bir uğraş olur ve kolayca ödül bulunur.