11-06-2014, 18:41
C) SATRANÇ TAŞLARI ÜZERİNDEN "HALK" ve "ULUS" TANIMLARI
Batı sonrası satrançtaki taşların diziliminde dikkat çekici bir başka şey daha var. Öndeki taşlar yönetilen, arkadaki taşlar ise yönetenlerdir. Ben, yeri geldiğinde "ulus" ve "halk" kavramlarını genelde satranç taşları üzerinden şöyle anlatırım:
Batı'da "halk" olarak tanımlananlar, öndeki "yönetilenler" veya "ayak takımı" dedikleridir. "Ulus" olarak tanımlananlar ise ön ve arka sıranın tümüdür. Bir başka deyişle, Batılılar "ulusal egemenlik" derken, "yönetilenler" diye tanımladıkları kişilerin egemenliğini kastetmez. Üstü örtülü biçimde yönetenlerin egemenliği kastedilir. Yönetilenler, yani halk, yalnızca bir araçtır. Batı ülkelerinin tarihi incelendiğinde görülür ki "ulusal egemenlik", "demokrasi", "laiklik" gibi kavramlar, gerçekte asla ilkesel birer amaç olmamış, satranç takımının arka sırasındaki "büyük başların" kendi aralarındaki ve başkalarıyla güç kavgalarında, bu kavramlar da yalnızca birer araç olmuştur.
Türklerin "halk" ve "ulus" kavramları daha farklı tanımlanmıştır. "Halk" ile kastedilen, ülke içinde, yöneten yönetilen herkestir. "Ulus" ile kastedilen ise, dünyada ayrı devletler veya öbekler halinde yaşayan tüm Türklerin oluşturduğu topluluktur.
Örneğin Fıransa dışında bir Fıransız öbeği olmadığı için, Fıransızlar siyasal anlamdaki "ulus" tanımını, Türkler gibi yapamaz. Ancak, uluslararası ticarete bakıldığında görülür ki ülkeler, başka ülkelerdeki şirketlerinin tümünü "ulusal şirket" olarak tanımlar.
Böylelikle Batı, özellikle bulanık bırakılmış bu tanımdan dilediği gibi yararlanır: Sözkonusu örneğin Fıransız egemenliği olunca "ulus" denilen şey, farklı etnik kökenli de olsa yurttaşlık bağıyla bağlı, ülke içindeki herkestir. Farklı kökenlileri, incelikle, Piyon anlamındaki "halk" adıyla tanımlarlar. Ama sözkonusu örneğin Türk egemenliği olunca, "her biri ayrı bir ulus" diye tanımladıkları etnik kökenler yaratırlar.
Son olarak, Piyon'un neden geri dönmediği konusuna, burada yeniden dönerek bitireyim. İncelendiğinde anlaşılır ki eski satrançtaki Er, bugünkü satrançtaki Piyon'dan çok daha etkili ve değerlidir. Batı'nın bu anlayışı, örneğin İngilizlerin ünlü Çörçil'inin dilinde şöyle ifade bulmuştur: "Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir".
Eski satrançtaki "Er", ordunun temeli ve özü olduğu için geri dönmez.
Batı bozuntusu satrançta ise "Piyon", yem olduğu için geri dönmez.
Batı sonrası satrançtaki taşların diziliminde dikkat çekici bir başka şey daha var. Öndeki taşlar yönetilen, arkadaki taşlar ise yönetenlerdir. Ben, yeri geldiğinde "ulus" ve "halk" kavramlarını genelde satranç taşları üzerinden şöyle anlatırım:
Batı'da "halk" olarak tanımlananlar, öndeki "yönetilenler" veya "ayak takımı" dedikleridir. "Ulus" olarak tanımlananlar ise ön ve arka sıranın tümüdür. Bir başka deyişle, Batılılar "ulusal egemenlik" derken, "yönetilenler" diye tanımladıkları kişilerin egemenliğini kastetmez. Üstü örtülü biçimde yönetenlerin egemenliği kastedilir. Yönetilenler, yani halk, yalnızca bir araçtır. Batı ülkelerinin tarihi incelendiğinde görülür ki "ulusal egemenlik", "demokrasi", "laiklik" gibi kavramlar, gerçekte asla ilkesel birer amaç olmamış, satranç takımının arka sırasındaki "büyük başların" kendi aralarındaki ve başkalarıyla güç kavgalarında, bu kavramlar da yalnızca birer araç olmuştur.
Türklerin "halk" ve "ulus" kavramları daha farklı tanımlanmıştır. "Halk" ile kastedilen, ülke içinde, yöneten yönetilen herkestir. "Ulus" ile kastedilen ise, dünyada ayrı devletler veya öbekler halinde yaşayan tüm Türklerin oluşturduğu topluluktur.
Örneğin Fıransa dışında bir Fıransız öbeği olmadığı için, Fıransızlar siyasal anlamdaki "ulus" tanımını, Türkler gibi yapamaz. Ancak, uluslararası ticarete bakıldığında görülür ki ülkeler, başka ülkelerdeki şirketlerinin tümünü "ulusal şirket" olarak tanımlar.
Böylelikle Batı, özellikle bulanık bırakılmış bu tanımdan dilediği gibi yararlanır: Sözkonusu örneğin Fıransız egemenliği olunca "ulus" denilen şey, farklı etnik kökenli de olsa yurttaşlık bağıyla bağlı, ülke içindeki herkestir. Farklı kökenlileri, incelikle, Piyon anlamındaki "halk" adıyla tanımlarlar. Ama sözkonusu örneğin Türk egemenliği olunca, "her biri ayrı bir ulus" diye tanımladıkları etnik kökenler yaratırlar.
Son olarak, Piyon'un neden geri dönmediği konusuna, burada yeniden dönerek bitireyim. İncelendiğinde anlaşılır ki eski satrançtaki Er, bugünkü satrançtaki Piyon'dan çok daha etkili ve değerlidir. Batı'nın bu anlayışı, örneğin İngilizlerin ünlü Çörçil'inin dilinde şöyle ifade bulmuştur: "Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir".
Eski satrançtaki "Er", ordunun temeli ve özü olduğu için geri dönmez.
Batı bozuntusu satrançta ise "Piyon", yem olduğu için geri dönmez.