13-06-2014, 18:46
Satrancı kimin bulduğu veya kimin geliştirdiği hiç önemli değil. "Satrancı Türkler buldu." iddiasının geçerli olması avantaj değil belki de dezavantajdır. Türklerin bulmaları ve bir zaman kesitinde sahipliklerini devam ettirmeleri fakat daha sonra muhafaza edemeyerek (birçok konuda olduğu gibi) ellerinden kaçırmaları onu benimsemedikleri veya sahip olacak gücü bulamadıkları anlamına gelebilir.
Bu birinci konu.
İkinci konu erlerin geri dönmeyişi.
Erler bal gibi de geri dönerlermiş. Tarih kitaplarında okuduğumuza göre ; strateji ve taktik gereği erler ortadan düşmana hücum ettikten bir süre sonra geri dönerler, hem de epeyce geri dönerlermiş, kaçarcasına. Ta ki, düşman yarım ay içine sıkıştırılana kadar. Sonra da en önde hakan olmak üzere ileri giderlermiş.
Üçüncü konu piyonun konumu.
Kısıtlı sayıda öğrencimle sohbet ederken onlara taşlardan hangisi olmayı tercih ettiklerini sordum. Biri şah dedi, diğeri vezir, bir diğeri de piyon dedi. Şahı, veziri anladım da 'neden piyon ?' un cevabı ilginçti.
Öğrencim, "Piyon bana göre diğerlerinden çok farklı hareketler yapıyor ve sonunda terfi ederek istediği taş olabiliyor. Ben şimdi küçük bir öğrenciyim fakat hep ilerleyerek sonunda vezir gibi önemli görevler yapacağım." dedi. Bu çocuk hemen şah veya hemen vezir olmayı değil de zaman içinde ilerleyerek vezir olmayı tercih etti.
Aşağıda kullanacağım batı kavramı coğrafik batı değildir. Uzaklık izafidir. Fransa ve İngiltere'nin batıda olduğu gibi aslında Güney Kore ve Japonya da batıdadır. Benim kullanacağım batı hem coğrafik ve hem de düşünme, yaşama, gelişme felsefesini içeren bir kavramdır.
Batının değiştirdiği, geliştirdiği kurallar ve stratejiler piyona öyle bir değer ve destek veriyor ki ; geçer piyon ilerlerken aynen bir annenin bebeğini koruduğu gibi var güçleriyle onu tehlikelerden koruyorlar.
Gerektiğinde bir şövalye veya bir rahip veya bir kraliçe piyon hedefine ulaşabilsin diyerek kendisini feda edebiliyor. Piyon hedefine ulaştığında da kazanç kapıları açılıyor. Geliştirilen bu kural piyona verilen önemli bir değer ve görevdir.
Biz batının geliştirdiği kurallara bilinçli veya bilinçsiz olarak, bilerek veya bilmeyerek uymak istiyoruz. Fakat ne kadar uyduğumuz meydanda. Satrancımızın geldiği seviye piyona verdiğimiz değer kadardır.
Bir batılı olan Philidor'un meşhur sözüyle kapatalım : "Piyonlar satrancın ruhudur."
Bu birinci konu.
İkinci konu erlerin geri dönmeyişi.
Erler bal gibi de geri dönerlermiş. Tarih kitaplarında okuduğumuza göre ; strateji ve taktik gereği erler ortadan düşmana hücum ettikten bir süre sonra geri dönerler, hem de epeyce geri dönerlermiş, kaçarcasına. Ta ki, düşman yarım ay içine sıkıştırılana kadar. Sonra da en önde hakan olmak üzere ileri giderlermiş.
Üçüncü konu piyonun konumu.
Kısıtlı sayıda öğrencimle sohbet ederken onlara taşlardan hangisi olmayı tercih ettiklerini sordum. Biri şah dedi, diğeri vezir, bir diğeri de piyon dedi. Şahı, veziri anladım da 'neden piyon ?' un cevabı ilginçti.
Öğrencim, "Piyon bana göre diğerlerinden çok farklı hareketler yapıyor ve sonunda terfi ederek istediği taş olabiliyor. Ben şimdi küçük bir öğrenciyim fakat hep ilerleyerek sonunda vezir gibi önemli görevler yapacağım." dedi. Bu çocuk hemen şah veya hemen vezir olmayı değil de zaman içinde ilerleyerek vezir olmayı tercih etti.
Aşağıda kullanacağım batı kavramı coğrafik batı değildir. Uzaklık izafidir. Fransa ve İngiltere'nin batıda olduğu gibi aslında Güney Kore ve Japonya da batıdadır. Benim kullanacağım batı hem coğrafik ve hem de düşünme, yaşama, gelişme felsefesini içeren bir kavramdır.
Batının değiştirdiği, geliştirdiği kurallar ve stratejiler piyona öyle bir değer ve destek veriyor ki ; geçer piyon ilerlerken aynen bir annenin bebeğini koruduğu gibi var güçleriyle onu tehlikelerden koruyorlar.
Gerektiğinde bir şövalye veya bir rahip veya bir kraliçe piyon hedefine ulaşabilsin diyerek kendisini feda edebiliyor. Piyon hedefine ulaştığında da kazanç kapıları açılıyor. Geliştirilen bu kural piyona verilen önemli bir değer ve görevdir.
Biz batının geliştirdiği kurallara bilinçli veya bilinçsiz olarak, bilerek veya bilmeyerek uymak istiyoruz. Fakat ne kadar uyduğumuz meydanda. Satrancımızın geldiği seviye piyona verdiğimiz değer kadardır.
Bir batılı olan Philidor'un meşhur sözüyle kapatalım : "Piyonlar satrancın ruhudur."