29-07-2014, 01:12
(Son Düzenleme: 29-07-2014, 01:19, Düzenleyen: abdulkadirbener.)
Dayanamadım; özür dileyerek bu başlığa son kez yazacağım.
İskender Bey'in kaynaklarından birinde olup da "muhtemelen farkında olmadığı" bir diğer ayrıntı: (http://www.schachquellen.de/14912.html)
"[color=#696969]To change the Indian war game into chess it was necessary to throw away the dice. Unlike the previous stages which were typical for the evolutional way of the game`s development and were not contrary to the customs of the Indians and their religious beliefs, giving up dice was a radical, a revolutionary step forward that not only changed the game itself but also its philosophy. In fact, that step meant the withdrawal from the principle of Karma - the basic principle of the Indian philosophy.
Now the result depended entirely on the players will, on their choice. They became complete masters of their destiny.
Departing from the stable cultural contacts between Greece and India both before our era and especially in the first centuries of our era the author comes to a conclusion that it were the Greek who helped the Indians to make final step for chess to appear. People from Greece brought to North-West India (the area influenced by the Greeks most of all) their war game petteia. In comparision with chess it was a simpler game. All the game pieces in it were equal but they could "kill" one another. And the most important thing was that there were no dice at all! It was the player himself who decided where and which pieces should move. He had a complete freedom of choice.[/color]"
Özetle sayfanın genelinde/tamamında diyor ki:
Satrancın tarihini bilmek için öncelikle taşlarla tahta üzerinde oynanan oyunların tarihine bakmak gerekir diyor. Hintlilerin zar atarak tahta üzerinde oynadıkları bir tür yarış/savaş oyunundan bahsediyor ve bu oyunun satranca dönüşmesi için Büyük İskender'in (Yunan) M.Ö. 300'lü yıllarda Hindistan'ı fethi yıllarından bahsediyor. Aynı adama göre Hintlilerin bu oyununu gerçek bir savaş oyununa dönüştürenler Yunanlılar. Zira bunu ancak İskender gibi bir savaşçı yapmış olabilir. Bu değişiklik Hintlilerin hayat felsefesine aykırı diyor. Yunanlıların petteia adlı sırayla hamle yapılan oyununa atıf var. İskender'in Hindistan'ı fethettiği yıllarda bulunan ve oyuncak olduğu tahmin edilen küçük taşları unutmayınız. Gayet tutarlı bir atış. Sizin Özbek takımından 400 yıl daha eski olup da satranç taşına benzeyen Hint kaynaklı taşları da açıklıyor.
Haydi bakalım. Buradan yakınız. Satrancı yoksa Yunanlılar mı akıl etmiş? Bakmışlar Hintliler salak salak zar atarak savaş oyunu oynuyor. Şöyle mi demişler: "Yahu siz ne safsınız öyle, savaş öyle yapılmaz bak böyle yapılır. Sizin kafanız muson yağmurlarından bulanıklaşmış, siz ne anlarsınız savaşmaktan bilmem neyden zar atarak strateji oyunu mu oynanır bre kafası güzeller..." ve ortaya satranç çıkmııış.
Özet: Satrancı kimin bulduğunun önemi yok. Neyi değiştirir ki? Matbaayı ilk bulan milletin insanları yılda ortalama kaç kitap okuyor? Futbolu icad edenler dünya şampiyonu mu? Kuran'ın indirildiği millet en Müslüman millet mi? Ameliyat denilen şeyi ilk uygulayan millet dünyanın en iyi doktorları mı? Dünyanın en iyi gitaristleri tar çalan adamlar mı? Bunlar neyi değiştiriyor? Kimin ne kadar umurunda?
[color=#006400]Ben diyorum ki; madem bilimsel bir iddianız var bilimsel olarak ortaya koyun. Kaynak diye ortaya koyduğunuz web sayfalarının tamamında öyle ya da böyle tezlerinizle çelişen içerikler ve açıklamalar var. Seçip seçip aradan cımbızla işinize gelen cümleleri almışsınız. Öyle görülüyor benim monitörümden.
[/color]
Gizli tarih diye bir şey var mı? Yok. Neden? Çünkü gizli, yani göremiyoruz, bilemiyoruz, daha da önemlisi tahmin ediyor ama ispatlayamıyoruz. Açık olsaydı ispatlayabilseydik adına gizli tarih demezdik. Tarih derdik. O nedenle her tahminimizi "gerçek kabul ederek" "gizli tarih diye bir şey var unutmayın" diyerek hareket etmek gafletine düşersek garip bir davranış sergilemiş oluruz. Bunun adı buna benzemiş, demek ki o da buradan türemiş, sonundaki bilmem ne harfi de zamanla düşmüş olmalı... gibi cümlelerle bilim yapılmaz.
Şöyle demiş İskender beyefendinin kaynaklarından birini yazan arkadaş: "Hyde, Jones and Murray were prisoners of their age. Incidentally, we suffer the same fate." Bu bilimsel bir ifade değil. Dolayısıyla da bilimsel bir kaynak kabul edilemez. Emperyalist vakıflar öyle istedi diye satrancı bazı yazarların zorla Hint kökenli yaptıkları iddia edilmiş. Neden öyle yapmışlar? Hindistan'ın bağımsızlaşmasıyla ilintilendirmişler??? Ne alaka. İngiliz vakıflar işi gücü bitirmiş satrancın kaynağını Hintliler diye tescile mi gayret etmişler?
Ben satrancı Güney Afrika'lılar ya da Kuzey Kore'liler bulmuş olsa da önemsemiyorum. "İlle de biz bulduk" diyen arkadaşları Üniversitelerin tarih kürsülerine havale ediyor, forumlarda zaman harcamamalarını tavsiye ediyor ve oyunumu acemi seviyede de olsa oynamayı seçiyorum.
Dipnot: Bu başlık sayesinde İskender Bey'in iddialarının aksi yönde de olsa bazı yeni şeyler de öğrenmedim değil. O nedenle kendisine teşekkür ederim.
Hürmetler.
İskender Bey'in kaynaklarından birinde olup da "muhtemelen farkında olmadığı" bir diğer ayrıntı: (http://www.schachquellen.de/14912.html)
"[color=#696969]To change the Indian war game into chess it was necessary to throw away the dice. Unlike the previous stages which were typical for the evolutional way of the game`s development and were not contrary to the customs of the Indians and their religious beliefs, giving up dice was a radical, a revolutionary step forward that not only changed the game itself but also its philosophy. In fact, that step meant the withdrawal from the principle of Karma - the basic principle of the Indian philosophy.
Now the result depended entirely on the players will, on their choice. They became complete masters of their destiny.
Departing from the stable cultural contacts between Greece and India both before our era and especially in the first centuries of our era the author comes to a conclusion that it were the Greek who helped the Indians to make final step for chess to appear. People from Greece brought to North-West India (the area influenced by the Greeks most of all) their war game petteia. In comparision with chess it was a simpler game. All the game pieces in it were equal but they could "kill" one another. And the most important thing was that there were no dice at all! It was the player himself who decided where and which pieces should move. He had a complete freedom of choice.[/color]"
Özetle sayfanın genelinde/tamamında diyor ki:
Satrancın tarihini bilmek için öncelikle taşlarla tahta üzerinde oynanan oyunların tarihine bakmak gerekir diyor. Hintlilerin zar atarak tahta üzerinde oynadıkları bir tür yarış/savaş oyunundan bahsediyor ve bu oyunun satranca dönüşmesi için Büyük İskender'in (Yunan) M.Ö. 300'lü yıllarda Hindistan'ı fethi yıllarından bahsediyor. Aynı adama göre Hintlilerin bu oyununu gerçek bir savaş oyununa dönüştürenler Yunanlılar. Zira bunu ancak İskender gibi bir savaşçı yapmış olabilir. Bu değişiklik Hintlilerin hayat felsefesine aykırı diyor. Yunanlıların petteia adlı sırayla hamle yapılan oyununa atıf var. İskender'in Hindistan'ı fethettiği yıllarda bulunan ve oyuncak olduğu tahmin edilen küçük taşları unutmayınız. Gayet tutarlı bir atış. Sizin Özbek takımından 400 yıl daha eski olup da satranç taşına benzeyen Hint kaynaklı taşları da açıklıyor.
Haydi bakalım. Buradan yakınız. Satrancı yoksa Yunanlılar mı akıl etmiş? Bakmışlar Hintliler salak salak zar atarak savaş oyunu oynuyor. Şöyle mi demişler: "Yahu siz ne safsınız öyle, savaş öyle yapılmaz bak böyle yapılır. Sizin kafanız muson yağmurlarından bulanıklaşmış, siz ne anlarsınız savaşmaktan bilmem neyden zar atarak strateji oyunu mu oynanır bre kafası güzeller..." ve ortaya satranç çıkmııış.
Özet: Satrancı kimin bulduğunun önemi yok. Neyi değiştirir ki? Matbaayı ilk bulan milletin insanları yılda ortalama kaç kitap okuyor? Futbolu icad edenler dünya şampiyonu mu? Kuran'ın indirildiği millet en Müslüman millet mi? Ameliyat denilen şeyi ilk uygulayan millet dünyanın en iyi doktorları mı? Dünyanın en iyi gitaristleri tar çalan adamlar mı? Bunlar neyi değiştiriyor? Kimin ne kadar umurunda?
[color=#006400]Ben diyorum ki; madem bilimsel bir iddianız var bilimsel olarak ortaya koyun. Kaynak diye ortaya koyduğunuz web sayfalarının tamamında öyle ya da böyle tezlerinizle çelişen içerikler ve açıklamalar var. Seçip seçip aradan cımbızla işinize gelen cümleleri almışsınız. Öyle görülüyor benim monitörümden.
[/color]
Gizli tarih diye bir şey var mı? Yok. Neden? Çünkü gizli, yani göremiyoruz, bilemiyoruz, daha da önemlisi tahmin ediyor ama ispatlayamıyoruz. Açık olsaydı ispatlayabilseydik adına gizli tarih demezdik. Tarih derdik. O nedenle her tahminimizi "gerçek kabul ederek" "gizli tarih diye bir şey var unutmayın" diyerek hareket etmek gafletine düşersek garip bir davranış sergilemiş oluruz. Bunun adı buna benzemiş, demek ki o da buradan türemiş, sonundaki bilmem ne harfi de zamanla düşmüş olmalı... gibi cümlelerle bilim yapılmaz.
Şöyle demiş İskender beyefendinin kaynaklarından birini yazan arkadaş: "Hyde, Jones and Murray were prisoners of their age. Incidentally, we suffer the same fate." Bu bilimsel bir ifade değil. Dolayısıyla da bilimsel bir kaynak kabul edilemez. Emperyalist vakıflar öyle istedi diye satrancı bazı yazarların zorla Hint kökenli yaptıkları iddia edilmiş. Neden öyle yapmışlar? Hindistan'ın bağımsızlaşmasıyla ilintilendirmişler??? Ne alaka. İngiliz vakıflar işi gücü bitirmiş satrancın kaynağını Hintliler diye tescile mi gayret etmişler?
Ben satrancı Güney Afrika'lılar ya da Kuzey Kore'liler bulmuş olsa da önemsemiyorum. "İlle de biz bulduk" diyen arkadaşları Üniversitelerin tarih kürsülerine havale ediyor, forumlarda zaman harcamamalarını tavsiye ediyor ve oyunumu acemi seviyede de olsa oynamayı seçiyorum.
Dipnot: Bu başlık sayesinde İskender Bey'in iddialarının aksi yönde de olsa bazı yeni şeyler de öğrenmedim değil. O nedenle kendisine teşekkür ederim.
Hürmetler.