27-08-2014, 15:10
(Son Düzenleme: 18-08-2015, 21:03, Düzenleyen: Abidin Ünal.)
Süreyya AYHAN KOP konusunda yanlış yorumlar yapılıyor. Aşkın Bey'in paylaştığı yazı en doğru yazı olmakla birlikte, eski tarihli bir yazı. O yazının yazılmasından sonra 2. doping ihlali, CAS ve İsviçre Federal Mahkemesi süreçleri yaşandı. Yani o yazı ile sınırlı kalmak, süreci yanlış değerlendirmemşze sebep olacaktır. Hukuki bir dille değil de, basite indirgeyerek özetlemek gerekirse:
1- Süreyya AYHAN KOP (Bundan sonra SAK diye geçecek), ilk önce 2004 yılında yarışma dışı bir doping kontrolünde (doping kontrolü sadece yarışmalarda yapılmaz) birden çok doping kuralı ihlali sebebiyle disiplin soruşturmasına maruz kaldı. "Bizim Sporcumuz"a GSGM tarafından 1 yıl ceza verildi ancak, Uluslararası Atletizm Federasyonu IAAF'nin itirazı üzerine bu ceza 2005 yılında 2 yıl olarak düzeltildi.
2- SAK Ankara İdare Mahkemesi ve Danıştay'a da başvurularda bulundu.
3- SAK'ın IAAF'ye esas yönünden değil, sadece usul yönünden itiraz etmesi üzerine cezanın başlangıç tarihi olarak Ağustos 2004 tarihi kabul edildi. Ağustos 2006'da SAK'ın ilk doping ihlalinden aldığı cezası bitti.
4- 2007 yılında yine bir yarışma dışı doping kontrolü sırasında vücudunda yasaklı maddelere rastlandı. Türkiye Atletizm Federasyonu, IAAF'nin de etkisiyle 2. kez doping yapmanın standart cezası olan ömür boyu men cezası verdi. GSGM yine "Bizim Kızımız" olduğu için 2 sene dopingten, 2 sene de bu dopingin yurt dışında yapılmasından olmak üzere cezayı 4 seneye indirdi.
5- Böylesine lehe bir karar olmasına rağmen yanlış yönlendirildiğini düşündüğüm SAK, CAS'a başvurdu ve CAS 2009 yılında Ömür Boyu Men cezası verdi.
6- SAK bu karara karşı Spor Hukuku açısından son durak olan ve CAS kararlarına karşı sadece 5 sebepten dolayı başvuruda bulunulabilen İsviçre Federal Mahkemesi'ne 2009 yılında başvurdu.
7- Nisan 2010'da İFM, CAS'ın Ömür Boyu Men Cezasını haklı buldu ve onadı.
Şimdi gelelim sürecin detaylarına:
1- "Tedavi amacıyla" dünyada sadece o bölgede bulunan bir hayvanın etinde bulunan kuvvetli bir doping maddesinin olduğu ve oraya giden sporcuların takip altına alındığı bir yere gidiyorsan,
2- Erkek doping görevlisi olması gerekçesiyle antrenörün (kocan) sana doping örneği verdirmiyorsa ve doping görevlilerine şiddet uyguladığı iddia ediliyorsa,
3- Daha önce dopingten dolayı ceza almana rağmen halen 2. doping cezasına sebep olması kuvvetle muhtemel hareketlerde bulunuyorsan,
4- Türkiye'de Spor Hukuku ve Uluslararası Hukuk İlkeleri katledilerek sadece "Bizim Kızımız" olduğun için mümkün olduğunca lehine verilen cezalara bile itiraz edip uluslararası hukuki mekanizmaları işletiyorsan,
5- Profesyonel bir antrenör-sporcu ilişkisi kurmak yerine, antrenörün kocan oluyor ve kocanın/antrenörünün kıskançlık krizleri sonrası sanki doping yapmışcasına ceza alacağını ve spor kariyerinin biteceğini bile bile doping örneği vermemek için herşeyi yapıyorsan,
Ömür boyu men cezası almak kadar doğal bir sonuç olamaz. O yüzden "Bizim Kızımız" mentalitesini bir kenara bırakın.
Erşan Bey'in verdiği Fenerbahçe örneğine gelince, İngilizce bilenler açıp CAS'ın kararını okusun, bilmeyenler ise biraz sabretsin, İstanbul Barosu Spor Hukuku Komisyonu olarak çıkartacağımız İstanbul Barosu Dergisi Spor Hukuku Özel Sayısı'nda kararın çevirisi son anda bir terslik çıkmazsa yer alacak. Uluslararası Spor Yargı Organları hiç bir şekilde ulusal mahkemeleri beklemez! İşleyiş çok farklıdır. İsviçre Federal Mahkemesi tarafından üstteki Süreyya AYHAN KOP kararı verilirken henüz Danıştay kararını vermemişti. Savunmalarında defalarca Danıştay kararının beklenmesi söylenmesine rağmen İFM bunu dikkate dahi almadı.
Yine FB kararında yeniden yargılamanın beklenmesi talebi var. Yeniden yargılamada sadece ama sadece yeni kanun sonrası var olan delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediği değerlendirilecek. Deliller hukuka uygun elde edilmişse TÜRKİYE'DEKİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ ceza verilecek, hukuka aykırı elde edilmemişse ceza verilemeyecek.
Spor Hukukunda ise İnsan Onuruna Aykırı Delil haricinde her delil nasıl elde edildiğine bakılmaksızın değerlendirilir. Hukuka aykırı da elde edilmiş olsa sonuç olarak o deliller vardır ve ben var olan delillere göre karar veririm diyor Spor Hukuku. Yani yerel mahkeme sürecinin beklenmesi gibi birşey Spor Hukuku açısından söz konusu bile değildir. Hele ki Spor Hukuku'nun kendine özgü hızlı yapısını dikkate alırsak. Her kararda mahkeme süreci beklense bugün kırmızı kart yiyen 33 yaşındaki futbolcu, kırmızı kart cezası mahkeme kararıyla kesinleşene kadar futbolu bırakacaktır.
Ek olarak, CAS'taki dava kaybedileceği anlaşıldığı için (daha doğrusu baştan beri bilinmesine rağmen o zamanki şartlar kamuoyu oluşturmak için açılmasını gerektirdiği için açılmış olması kuvvetle muhtemel) hazır 2020 bahanesi de varken geri çekilmiştir. Zaten CAS, gerekçeli kararında geri çekilen davada itiraz edilen cezalara da atıfta bulunmuş ve iki cezanın da doğru olduğunu belirtmiştir. Bunları ben demiyorum, CAS gerekçeli kararında kendisi diyor. Açın okuyun, göreceksiniz.
Konu çok dağıldı, örnekler yeni örnekleri beraberinde getirdi. Yanlış örnekler verilip, yanlış yorumlar yapıldı. Bunları düzeltmek çok önemli. Çünkü ülkemizde vücud geliştirmeden tutun, briç sporuna kadar dopingle ilgili kararlar verildiğini göz önünde bulundurursak ileride bunları satranç için de tartışacağız. Şimdiden yanlış fikirler oluşmasını engellemek gerekiyor. Özetlemek gerekirse Mojo Jojo'nun dediği gibi şikeye "makul şüphe" ile disiplin cezası verilebilir. Bunu TFF tek başına da yapabilir. Spor Genel Müdürlüğü (eski adıyla GSGM) sadece bu cezanın doğru olup olmadığını itiraz üzerine denetleyebilir.
1- Süreyya AYHAN KOP (Bundan sonra SAK diye geçecek), ilk önce 2004 yılında yarışma dışı bir doping kontrolünde (doping kontrolü sadece yarışmalarda yapılmaz) birden çok doping kuralı ihlali sebebiyle disiplin soruşturmasına maruz kaldı. "Bizim Sporcumuz"a GSGM tarafından 1 yıl ceza verildi ancak, Uluslararası Atletizm Federasyonu IAAF'nin itirazı üzerine bu ceza 2005 yılında 2 yıl olarak düzeltildi.
2- SAK Ankara İdare Mahkemesi ve Danıştay'a da başvurularda bulundu.
3- SAK'ın IAAF'ye esas yönünden değil, sadece usul yönünden itiraz etmesi üzerine cezanın başlangıç tarihi olarak Ağustos 2004 tarihi kabul edildi. Ağustos 2006'da SAK'ın ilk doping ihlalinden aldığı cezası bitti.
4- 2007 yılında yine bir yarışma dışı doping kontrolü sırasında vücudunda yasaklı maddelere rastlandı. Türkiye Atletizm Federasyonu, IAAF'nin de etkisiyle 2. kez doping yapmanın standart cezası olan ömür boyu men cezası verdi. GSGM yine "Bizim Kızımız" olduğu için 2 sene dopingten, 2 sene de bu dopingin yurt dışında yapılmasından olmak üzere cezayı 4 seneye indirdi.
5- Böylesine lehe bir karar olmasına rağmen yanlış yönlendirildiğini düşündüğüm SAK, CAS'a başvurdu ve CAS 2009 yılında Ömür Boyu Men cezası verdi.
6- SAK bu karara karşı Spor Hukuku açısından son durak olan ve CAS kararlarına karşı sadece 5 sebepten dolayı başvuruda bulunulabilen İsviçre Federal Mahkemesi'ne 2009 yılında başvurdu.
7- Nisan 2010'da İFM, CAS'ın Ömür Boyu Men Cezasını haklı buldu ve onadı.
Şimdi gelelim sürecin detaylarına:
1- "Tedavi amacıyla" dünyada sadece o bölgede bulunan bir hayvanın etinde bulunan kuvvetli bir doping maddesinin olduğu ve oraya giden sporcuların takip altına alındığı bir yere gidiyorsan,
2- Erkek doping görevlisi olması gerekçesiyle antrenörün (kocan) sana doping örneği verdirmiyorsa ve doping görevlilerine şiddet uyguladığı iddia ediliyorsa,
3- Daha önce dopingten dolayı ceza almana rağmen halen 2. doping cezasına sebep olması kuvvetle muhtemel hareketlerde bulunuyorsan,
4- Türkiye'de Spor Hukuku ve Uluslararası Hukuk İlkeleri katledilerek sadece "Bizim Kızımız" olduğun için mümkün olduğunca lehine verilen cezalara bile itiraz edip uluslararası hukuki mekanizmaları işletiyorsan,
5- Profesyonel bir antrenör-sporcu ilişkisi kurmak yerine, antrenörün kocan oluyor ve kocanın/antrenörünün kıskançlık krizleri sonrası sanki doping yapmışcasına ceza alacağını ve spor kariyerinin biteceğini bile bile doping örneği vermemek için herşeyi yapıyorsan,
Ömür boyu men cezası almak kadar doğal bir sonuç olamaz. O yüzden "Bizim Kızımız" mentalitesini bir kenara bırakın.
Erşan Bey'in verdiği Fenerbahçe örneğine gelince, İngilizce bilenler açıp CAS'ın kararını okusun, bilmeyenler ise biraz sabretsin, İstanbul Barosu Spor Hukuku Komisyonu olarak çıkartacağımız İstanbul Barosu Dergisi Spor Hukuku Özel Sayısı'nda kararın çevirisi son anda bir terslik çıkmazsa yer alacak. Uluslararası Spor Yargı Organları hiç bir şekilde ulusal mahkemeleri beklemez! İşleyiş çok farklıdır. İsviçre Federal Mahkemesi tarafından üstteki Süreyya AYHAN KOP kararı verilirken henüz Danıştay kararını vermemişti. Savunmalarında defalarca Danıştay kararının beklenmesi söylenmesine rağmen İFM bunu dikkate dahi almadı.
Yine FB kararında yeniden yargılamanın beklenmesi talebi var. Yeniden yargılamada sadece ama sadece yeni kanun sonrası var olan delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediği değerlendirilecek. Deliller hukuka uygun elde edilmişse TÜRKİYE'DEKİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ ceza verilecek, hukuka aykırı elde edilmemişse ceza verilemeyecek.
Spor Hukukunda ise İnsan Onuruna Aykırı Delil haricinde her delil nasıl elde edildiğine bakılmaksızın değerlendirilir. Hukuka aykırı da elde edilmiş olsa sonuç olarak o deliller vardır ve ben var olan delillere göre karar veririm diyor Spor Hukuku. Yani yerel mahkeme sürecinin beklenmesi gibi birşey Spor Hukuku açısından söz konusu bile değildir. Hele ki Spor Hukuku'nun kendine özgü hızlı yapısını dikkate alırsak. Her kararda mahkeme süreci beklense bugün kırmızı kart yiyen 33 yaşındaki futbolcu, kırmızı kart cezası mahkeme kararıyla kesinleşene kadar futbolu bırakacaktır.
Ek olarak, CAS'taki dava kaybedileceği anlaşıldığı için (daha doğrusu baştan beri bilinmesine rağmen o zamanki şartlar kamuoyu oluşturmak için açılmasını gerektirdiği için açılmış olması kuvvetle muhtemel) hazır 2020 bahanesi de varken geri çekilmiştir. Zaten CAS, gerekçeli kararında geri çekilen davada itiraz edilen cezalara da atıfta bulunmuş ve iki cezanın da doğru olduğunu belirtmiştir. Bunları ben demiyorum, CAS gerekçeli kararında kendisi diyor. Açın okuyun, göreceksiniz.
Konu çok dağıldı, örnekler yeni örnekleri beraberinde getirdi. Yanlış örnekler verilip, yanlış yorumlar yapıldı. Bunları düzeltmek çok önemli. Çünkü ülkemizde vücud geliştirmeden tutun, briç sporuna kadar dopingle ilgili kararlar verildiğini göz önünde bulundurursak ileride bunları satranç için de tartışacağız. Şimdiden yanlış fikirler oluşmasını engellemek gerekiyor. Özetlemek gerekirse Mojo Jojo'nun dediği gibi şikeye "makul şüphe" ile disiplin cezası verilebilir. Bunu TFF tek başına da yapabilir. Spor Genel Müdürlüğü (eski adıyla GSGM) sadece bu cezanın doğru olup olmadığını itiraz üzerine denetleyebilir.