10-09-2014, 19:52
Sayın Mojo Jojo,
Burada çok önemli sorunlara dikkat çekiliyor ve az sayıda üye olsa da eli ayağı yere basan öneriler de geliyor.
Önerilerin tamamı da bireysel olarak duyduğum sorumluluktan dolayı yerine, TSF ye iletiliyor. Burada sorun yok.
Sorun bu iletilerin ne kadarının dikkate alınıp harekete geçildiğidir.
Bu iletilerin bir ileticisi, iletilerin de takipçisi olmak gerekir.
AMA TAKİPÇİLİK KONUSUNDA TEK BAŞIMA KALMAMAM GEREKİR. BU ANLAMDA BU FORUMDAN BAŞLAYACAK BİRLİKTELİK SÜRECİ KOVALADIM HEP.
BEĞENMEDİĞİNİZ; BİRLİKTELİK, YENİDEN YAPILANMA, HAYATIN İÇİNDEN GİBİ DEYİMLER ONUN İÇİNDİR...
Ben kendi adıma iletirken muhalif-sporcu üye, takipçilik anlamında da kurumun fahri bir üyesi kimliğimle elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Görev süremde de bu kararlılığım sürecektir.
Belki bu davranışım, ayrılma sebebim de olabilir, belirttiğiniz gibi...
Ama mademki şöyle diyorsunuz;
“Bu forumda yazma nedenlerimiz arasında elbette bir tartışma konusuna ait seçenek geliştirmek var ama tali yol veya patika, asıl yol olmamalı…
Yurt dışı turnuva katılımını önermek bir yan yoldur. Asıl hedefe dönüşmemeli çünkü her şeye rağmen bu ülkede yaşıyoruz.”
Bakın ne kadar yerinde bir tespit yaptınız!
Ateş Bey, kendi çözümünü bulmuş, sonucuna da ulaşmış. Belki ayırdığı bütçeden çok daha fazlasını geri almış. 1985 ten sonra bir birincilik...
Mademki bu ülkede yaşıyoruz o halde bu ülkenin insanları olarak asıl hedefe yönelelim.
Birbirimizi duyalım, anlayalım.
Uyaralım, düzeltmeye çalışalım, birliktelik kuralım, birlikler kuralım.
İl birlikleri…
Fikir birliği şart değil. Ama gerekenin yapılması konusunda girişimci olalım. Aynı hedeflere birlikte omuz verelim.
…
“ Bu ülkede sadece UKD piramidi yok, gelir piramidi var. Hatta piramitten ziyade huni de diyebiliriz. “
Kötü kullanıma ben de karşıyım. İspatlanmış bir kural dışılıkta da susmam.
Fakat her huninin bir işlevi vardır.
Gelir kaynaklarını oluşturamayan, yerinde kullanamayan kurumların işlerliği olmuyor. Yok oluyorlar.
Sponsor ise bugün var, yarın belki…
Bu bahsettiğiniz huni bence çok yetersiz.
Başka kaynaklar da bulunmalıdır. Bunu yazdım; hem ÖSF da hem de TSF de.
Söylemde de bulundum. Eyleme dönüştürme çabalarımdan örnekler vermek gerekirse 12 ye yakın federasyonun yönetmeliklerin de gelir kalemlerini inceledim, raporlaştırdım.
Yeni gelir kaynakları önerdim.
Sundum.
Yönetmelik haline gelmesi için yasalaşması gereken düzenlemeler gerekli.
Size bir örnek…
TFF nun gelir kalemlerini inceledim. Görülecektir ki orada canlı yayın gelirleri var. TFF, kulüplerden kulüp başına %10-15 arasında gelir elde etmektedir.
TSF bunu çok daha makul ve şeffaf yapabilir. Ben …turnuvasından o günkü izlediğim maçlar için günlük, atıyorum10 kuruş ödemeyi kabul ediyorum. Tüm turnuvalar, izleyiciler, tıklamalar, reklamlar vb.düşünüldüğünde bazı sorunların ortadan kalkması için kaynak yaratılabilir.
Örneğin doğudan gelecek yeni yetenekler için.
Ulusal takım alt yapıları için.
Derneklere, merkezlere destek teşvikleri için…
Kim karşı çıkabilir ki?
Tabi bu kaynakların oluşumu ve harcamaları şeffaf olmalı, denetime ve bilgilendirilmeye açık olmalı.
Bunu tüm iller kendi turnuvalarında yapabilmeli. Kendi bütçeleri oluşabilmeli. TSF ye büyük ödemeler yapılmamalı.
Çok il'de yapılan bu tip yayınlar belli bir yeterliliğe ve doyuma ulaşacaktır. O zaman TSF ye belki makul oranda ödemeler söz konusu olabilir.
Bakın, bu konuda tam bir muhalifim.
Fikrim ilk günden beri aynı noktadadır. Sapma yapmıyorum.
Zikzak çizmiyorum.
Hatırladığım, sizin bu konuda yukarıdan düzenleme yapılması yönündeki fikrinizdir. Düzenlemeler elbette yukarıdan olmalı. Ama uygulamalar TSF merkezli denetlemelerle ve kamuyu bilgilendirmelerle yapılmalıdır.
Adını siz koyun. İster il temsilcilikleri, ister il dernekleri, ister il satranç merkezleri…
Ya da bir başkası…
Tüm bunlar için yine bir araya gelişler, örgütlenmeler, görev paylaşımları olmayacak mıdır?
Bu konuda çözüm önerinizi, görmeliyim.
Beğenmediğiniz, “kapatılmalı” dediğiniz o yeni görev almış il temsilcilikleri için “cemreler düşüyor” dedim zamanında.
Doğrudur.
Yüreklendirmek gerekmiyor muydu işin başında?
Bir ANKARA eski ANKARA MI?
Bir İZMİR geç de olsa yepyeni bir çehreye bürünmedi mi, yeni bir soluk gelmedi mi?
Ya gelişmelerini yeni tamamlayan diğer illerdeki gelişmeleri de görüyoruz. Yeni açılan merkezleriyle, örgütlenmeleriyle, turnuvalarıyla…
Valla az oldu, biliyorum!
Dört- beş tane belki…
Ama oldu.
Daha fazla olmalıydı.
Ama olmadı, neden?
İşte burada biraz içimi dökmem gerek.
Önce kendimde ararım suçu…
Neler olmalıydı?
Neler olmadı?
İl gezileri…
Yapıldı.
Sonuç?
Çok azında beklenene yakın sonuç alındı belki. Bir kısmında belli bir hareketlenme, ama büyük çoğunluğu uykuda.
Onun için “GÜL” başlıklı yazı tarafımdan kaleme alındı.
GÜL başlıklı yazıda;
SASEM (KOCAELİ- SARAYBAHÇE SPOR KULÜBÜ SATRANÇ EĞİTİM MERKEZİ)anlatıldı.
Ekip-biçme, sulayıp- gübreleme, koruyup-budama süreçleri anlatıldı örnek olsun diye…
EKİP ÇALIŞMASI ÖN PLANA ÇIKARILDI.
Tabi sonunda gül’ü koklamaya çok kişi geldi.Hala da dimdik orada!
Orada bir süreç anlatıldı, örnek teşkil etsin diye…
SİZİN ALGILATMA PROPAGANDASI OLARAK KULLANMAYA ÇALIŞTIĞINIZ GÜLKIZ TULAY ANLATILMADI.
SASEM Ali Nihat YAZICI döneminde açılmış, ülkemizin bir spor kulübüne ait ilk zeminlerden, belki de öncüsüdür. Tapusu kulübündür. Bugün sadece satranç eğitimi için kullanılmaktadır.
...
Anne şefkatini küçümsemeyin sn. Mojo Jojo!
İşin doğası gereğidir bu.
Ali Nihat YAZICI’NIN en şerefli icra tine tanıklık yaptım 2000 li yıllarda.
Babalığına…
Ailesini çocuklarını tanımam, onu kastetmiyorum.
Betül’e, Mustafa’ya, Kübra’ya, Kıvanç’a, Özlem’e, Mert’e, Seray’a, Berkay’a yaptığı babalığı gördüm.
Karşılıklı saygı ve ilişkilerini…
Karşılıklı inançlarını!
Bunu bir baba yapabilir.
Sizin gibi!
...
Sonra...
Sıra annede idi elbette.
Heyecanlı ve destek arayan bir insana yüreklendirmek için en iyi yapabildiği meziyetini sergilemek fikri. Tamamen de bana ait.
Bir yemekte, bir konuşmada dile getirmiştim. Konya olabilir. Evet, kulüp yöneticileri toplantısında…
...
Gül, cemre, anne şefkati…
Hepsi de satranç içindi.
Bunu anlamanızı beklerim.
En azından bu dönem.
SELAMLAR...
Burada çok önemli sorunlara dikkat çekiliyor ve az sayıda üye olsa da eli ayağı yere basan öneriler de geliyor.
Önerilerin tamamı da bireysel olarak duyduğum sorumluluktan dolayı yerine, TSF ye iletiliyor. Burada sorun yok.
Sorun bu iletilerin ne kadarının dikkate alınıp harekete geçildiğidir.
Bu iletilerin bir ileticisi, iletilerin de takipçisi olmak gerekir.
AMA TAKİPÇİLİK KONUSUNDA TEK BAŞIMA KALMAMAM GEREKİR. BU ANLAMDA BU FORUMDAN BAŞLAYACAK BİRLİKTELİK SÜRECİ KOVALADIM HEP.
BEĞENMEDİĞİNİZ; BİRLİKTELİK, YENİDEN YAPILANMA, HAYATIN İÇİNDEN GİBİ DEYİMLER ONUN İÇİNDİR...
Ben kendi adıma iletirken muhalif-sporcu üye, takipçilik anlamında da kurumun fahri bir üyesi kimliğimle elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Görev süremde de bu kararlılığım sürecektir.
Belki bu davranışım, ayrılma sebebim de olabilir, belirttiğiniz gibi...
Ama mademki şöyle diyorsunuz;
“Bu forumda yazma nedenlerimiz arasında elbette bir tartışma konusuna ait seçenek geliştirmek var ama tali yol veya patika, asıl yol olmamalı…
Yurt dışı turnuva katılımını önermek bir yan yoldur. Asıl hedefe dönüşmemeli çünkü her şeye rağmen bu ülkede yaşıyoruz.”
Bakın ne kadar yerinde bir tespit yaptınız!
Ateş Bey, kendi çözümünü bulmuş, sonucuna da ulaşmış. Belki ayırdığı bütçeden çok daha fazlasını geri almış. 1985 ten sonra bir birincilik...
Mademki bu ülkede yaşıyoruz o halde bu ülkenin insanları olarak asıl hedefe yönelelim.
Birbirimizi duyalım, anlayalım.
Uyaralım, düzeltmeye çalışalım, birliktelik kuralım, birlikler kuralım.
İl birlikleri…
Fikir birliği şart değil. Ama gerekenin yapılması konusunda girişimci olalım. Aynı hedeflere birlikte omuz verelim.
…
“ Bu ülkede sadece UKD piramidi yok, gelir piramidi var. Hatta piramitten ziyade huni de diyebiliriz. “
Kötü kullanıma ben de karşıyım. İspatlanmış bir kural dışılıkta da susmam.
Fakat her huninin bir işlevi vardır.
Gelir kaynaklarını oluşturamayan, yerinde kullanamayan kurumların işlerliği olmuyor. Yok oluyorlar.
Sponsor ise bugün var, yarın belki…
Bu bahsettiğiniz huni bence çok yetersiz.
Başka kaynaklar da bulunmalıdır. Bunu yazdım; hem ÖSF da hem de TSF de.
Söylemde de bulundum. Eyleme dönüştürme çabalarımdan örnekler vermek gerekirse 12 ye yakın federasyonun yönetmeliklerin de gelir kalemlerini inceledim, raporlaştırdım.
Yeni gelir kaynakları önerdim.
Sundum.
Yönetmelik haline gelmesi için yasalaşması gereken düzenlemeler gerekli.
Size bir örnek…
TFF nun gelir kalemlerini inceledim. Görülecektir ki orada canlı yayın gelirleri var. TFF, kulüplerden kulüp başına %10-15 arasında gelir elde etmektedir.
TSF bunu çok daha makul ve şeffaf yapabilir. Ben …turnuvasından o günkü izlediğim maçlar için günlük, atıyorum10 kuruş ödemeyi kabul ediyorum. Tüm turnuvalar, izleyiciler, tıklamalar, reklamlar vb.düşünüldüğünde bazı sorunların ortadan kalkması için kaynak yaratılabilir.
Örneğin doğudan gelecek yeni yetenekler için.
Ulusal takım alt yapıları için.
Derneklere, merkezlere destek teşvikleri için…
Kim karşı çıkabilir ki?
Tabi bu kaynakların oluşumu ve harcamaları şeffaf olmalı, denetime ve bilgilendirilmeye açık olmalı.
Bunu tüm iller kendi turnuvalarında yapabilmeli. Kendi bütçeleri oluşabilmeli. TSF ye büyük ödemeler yapılmamalı.
Çok il'de yapılan bu tip yayınlar belli bir yeterliliğe ve doyuma ulaşacaktır. O zaman TSF ye belki makul oranda ödemeler söz konusu olabilir.
Bakın, bu konuda tam bir muhalifim.
Fikrim ilk günden beri aynı noktadadır. Sapma yapmıyorum.
Zikzak çizmiyorum.
Hatırladığım, sizin bu konuda yukarıdan düzenleme yapılması yönündeki fikrinizdir. Düzenlemeler elbette yukarıdan olmalı. Ama uygulamalar TSF merkezli denetlemelerle ve kamuyu bilgilendirmelerle yapılmalıdır.
Adını siz koyun. İster il temsilcilikleri, ister il dernekleri, ister il satranç merkezleri…
Ya da bir başkası…
Tüm bunlar için yine bir araya gelişler, örgütlenmeler, görev paylaşımları olmayacak mıdır?
Bu konuda çözüm önerinizi, görmeliyim.
Beğenmediğiniz, “kapatılmalı” dediğiniz o yeni görev almış il temsilcilikleri için “cemreler düşüyor” dedim zamanında.
Doğrudur.
Yüreklendirmek gerekmiyor muydu işin başında?
Bir ANKARA eski ANKARA MI?
Bir İZMİR geç de olsa yepyeni bir çehreye bürünmedi mi, yeni bir soluk gelmedi mi?
Ya gelişmelerini yeni tamamlayan diğer illerdeki gelişmeleri de görüyoruz. Yeni açılan merkezleriyle, örgütlenmeleriyle, turnuvalarıyla…
Valla az oldu, biliyorum!
Dört- beş tane belki…
Ama oldu.
Daha fazla olmalıydı.
Ama olmadı, neden?
İşte burada biraz içimi dökmem gerek.
Önce kendimde ararım suçu…
Neler olmalıydı?
Neler olmadı?
İl gezileri…
Yapıldı.
Sonuç?
Çok azında beklenene yakın sonuç alındı belki. Bir kısmında belli bir hareketlenme, ama büyük çoğunluğu uykuda.
Onun için “GÜL” başlıklı yazı tarafımdan kaleme alındı.
GÜL başlıklı yazıda;
SASEM (KOCAELİ- SARAYBAHÇE SPOR KULÜBÜ SATRANÇ EĞİTİM MERKEZİ)anlatıldı.
Ekip-biçme, sulayıp- gübreleme, koruyup-budama süreçleri anlatıldı örnek olsun diye…
EKİP ÇALIŞMASI ÖN PLANA ÇIKARILDI.
Tabi sonunda gül’ü koklamaya çok kişi geldi.Hala da dimdik orada!
Orada bir süreç anlatıldı, örnek teşkil etsin diye…
SİZİN ALGILATMA PROPAGANDASI OLARAK KULLANMAYA ÇALIŞTIĞINIZ GÜLKIZ TULAY ANLATILMADI.
SASEM Ali Nihat YAZICI döneminde açılmış, ülkemizin bir spor kulübüne ait ilk zeminlerden, belki de öncüsüdür. Tapusu kulübündür. Bugün sadece satranç eğitimi için kullanılmaktadır.
...
Anne şefkatini küçümsemeyin sn. Mojo Jojo!
İşin doğası gereğidir bu.
Ali Nihat YAZICI’NIN en şerefli icra tine tanıklık yaptım 2000 li yıllarda.
Babalığına…
Ailesini çocuklarını tanımam, onu kastetmiyorum.
Betül’e, Mustafa’ya, Kübra’ya, Kıvanç’a, Özlem’e, Mert’e, Seray’a, Berkay’a yaptığı babalığı gördüm.
Karşılıklı saygı ve ilişkilerini…
Karşılıklı inançlarını!
Bunu bir baba yapabilir.
Sizin gibi!
...
Sonra...
Sıra annede idi elbette.
Heyecanlı ve destek arayan bir insana yüreklendirmek için en iyi yapabildiği meziyetini sergilemek fikri. Tamamen de bana ait.
Bir yemekte, bir konuşmada dile getirmiştim. Konya olabilir. Evet, kulüp yöneticileri toplantısında…
...
Gül, cemre, anne şefkati…
Hepsi de satranç içindi.
Bunu anlamanızı beklerim.
En azından bu dönem.
SELAMLAR...
- MATRANÇ -