13-11-2014, 22:08
NO PASARAN
Öncelikle açıklamak istediğim konu bu yazıda kişileri değil, olayları değil, fikirleri değerlendireceğimizdir.
“Öncelikle, Demokrasi birilerinin haklarına tecavüz etmek değildir. Düşünmek asla ve asla suç olamaz, olmamalıdır da… İnsanların düşüncesinin sınırı da olamaz. Ancak insanlar düşüncelerini ifade ettiklerinde, başka birisinin haklarına, kişiliklerine, namuslarına, şerefine tacizde bulunuyorsa, bu iddiaları doğru değilse, onların demokratik hakları yasalar ve hukuk kapsamında kısıtlanabilir.” “Türkiye Satranç Federasyonunun binlerce sporcusu, bunların aileleri, velileri ve yakınları vardır. Bu sporcuların üye olduğu ve TSF Genel Kurulunu oluşturan kulüpler vardır. TSF’nin İl temsilcilikleri, Bölge Temsilcilikleri, İl Müdürleri, hakemleri, antrenörleri vardır. Bu İl Müdürlerinin bazıları, hakemlerin bazıları da Yasaların getirdiği yönergelerle Genel Kurulu oluşturur. Yani TSF Genel Kurulu, tüm camianın kucaklandığı ve temsil edildiği en yüksek organdır”
Bu sözler bana ait değil.18.12.2006 tarihinde eski federasyon başkanımızın köşesinde “Adalet İstiyorum” başlığıyla yayınlanmıştır. Tamamına katıldığım bu sözlerden sonra ne oldu da bu düşüncelerin tersi yayınlandı ve yukarıda yazıldığı gibi bu kadar büyük bir ailenin en yüksek organına galiz kelimeler kullanıldı…
Şimdi yeniden başlayalım
Eski federasyon başkanımız geçtiğimiz günlerde yeni bir yazı yayınladı. Bu yazı şu anda yaşadığımız katılımcı, demokratik, çoğulcu anlayışın değerini anlatır gibiydi. Uzun zamandır böyle bir üslupla karşılaşmamıştık. Usulsüz harcama iddiaları ile New York Times gazetesine haber olan eski federasyon başkanımızın şimdiki yönetime Batum’da harcanan konaklama ücretlerini büyük bir skandal olarak nitelemesiyle karşılaştık.
Türkiye Satranç Federasyonu’na iki defa -kör bilgisiz federasyon- diye hitap ederken görme engelli satranç sporcularımızın veya herhangi bir görme engelli insanımızın ne hissedeceği hiç düşünüldü mü? Bu sıfatlandırma ile onlara engellerinden dolayı bir aşağılama yapılmadı mı? Kişinin bedeni engelinin hakaret unsuru olarak kullanılması doğru oldu mu? “Kör” olmak kişiyi aşağılayacak bir durum mudur?
Gülkız Tülay’ın görevde kaldığı bugüne kadarki her gün ülkemizin satranç ortamına insancıl değerlerin, fikirleri tartışma ortamının güvence altına alınmış olduğu görülmektedir. Kurullardaki arkadaşlarımıza fikirlerini sorduğumuzda herhangi bir konu ile ilgili raporların hazırlanmakta olduğunu, en uygun fikir neyse tartışılarak ortak bir düşünce oluşturulduğunu ve değişikliğin buna göre yapıldığını haber alıyoruz. Türkiye Satranç Federasyonu’nun şu andaki demokratik iklimini böylece anlıyoruz. Bu ortam tabi ki AYGEG ‘i hiçe sayıp C takımıyla olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil etmeye kalkışılmasının bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak söze benzemiyor. Sonrasında ise Hürriyet Gazetesi’nde Yılmaz Özdil tarafından ülkemizin durumunu anlatmaya yarayan bir olay olarak sunulmasına hiç benzemiyor.
Eski başkan tek suçlu olarak şu andaki başkan Gülkız Tülay’ı gösterirken yönetimi iki defa övmesi -Kötü başkanı- yönetim içinde yalnızlaştırmaya yönelik bir çaba olduğu görülüyor.
Gülkız hanım’ın başkan olması ise öyle bir sunuluyor ki eski başkan sanki padişahlık sistemi ile saltanatı kendi elleriyle teslim etmiş ve bundan çok pişman olmuştur. Sanki oylama ile seçilmemiş bir başkanımız bulunmaktadır. “Hata yaptım çok büyük hata yaptım” derken bütün kurul iradesini de oyları da görmezden gelindiği ima ediliyor.
Bir insanın yabancı dil bilmesinden çok daha önemli olan anadilini birleştirici bir güç olarak kullanması daha iyi değil midir?
Peki, bir soru daha: Sayın Tülay TSF başkanı olduğu gün yabancı dili vardı da şimdi mi yok oldu? Yazı okuyanlar bu soruları sormadan edemiyor.
Bilgisiz başkan sıfatıyla saldırıya geçiliyor, akıllandılar kelimesiyle küçümseme net olarak ortaya konuyor. -Kifayetsiz iletişim engelli temsil merakı- ile devam ediliyor, toplantıya katılma yerine Batum’da haçapuri yemekle itham ediliyor, erlerden şah olmaz diyerek bitiriliyor.
Yazımı bitirirken şunu ifade etmek isterim ki ben yeni yönetimdeki inanarak, güvenerek ilçemdeki görevime başladım. Karşısındakini aşağılayıcı üslup, tepeden inmeci anlayış yönetimi tekrar ele alırsa İzmir Karşıyaka’daki İlçe Temsilciliği görevini de, İzmir basın ve halkla ilişkiler komisyonundaki görevimi de o gün itibariyle sona erdireceğimi ilan etmek isterim. Türkiye Satranç Federasyonu’nun getirmiş olduğu şu anki katılımcı, demokratik, çoğulcu anlayışa, huzur ortamına sahip çıkmanın gününün bugün olduğunu düşünüyorum.
Dipnot: Gülkız hanım benim manevi kız kardeşimdir. Aile olarak, Tulay ailesiyle tanışırız. Hanımefendi, eşi ve çocuklarıyla mutlu ve mükemmel bir ailedir. Bu mutluluğu herkese diliyorum. Gülhanım, nezaketi, aile terbiyesi, çalışkanlığı, satranç sevgisi, engin deneyimiyle, benden aldığı bayrağı çok daha yükseklere taşıyacaktır. Aslında, başkan bir kişidir, marifet liderliktedir ve ekiptedir. Biz mükemmel bir ekibiz, 2000 yılında başlayan ve aramızdaki safralardan kurtulduğumuz 2004 yılından bu yana ekibimiz büyüdü, büyüdü, büyüdü ve kocaman bir ordu gibi oldu. Bu ekipte binlerce dostumuz var bugün. Gülkız hanım, herşeyine kefil olduğum, yüzlerce kez istemeden de olsa sınanmış, ekibimizin oybirliğiyle aday seçtiği tam bir dava arkadaşıdır. Türk Satrancı artık her zaman ve her ortamda, gereksinim duyduğu lideri çıkartabilecek durumdadır. 19.07.2012 Başkan’ın Köşesi
Saygılarımla
TSF Karşıyaka İlçe Temsilcisi
Ilgaz Gümüştaş
Öncelikle açıklamak istediğim konu bu yazıda kişileri değil, olayları değil, fikirleri değerlendireceğimizdir.
“Öncelikle, Demokrasi birilerinin haklarına tecavüz etmek değildir. Düşünmek asla ve asla suç olamaz, olmamalıdır da… İnsanların düşüncesinin sınırı da olamaz. Ancak insanlar düşüncelerini ifade ettiklerinde, başka birisinin haklarına, kişiliklerine, namuslarına, şerefine tacizde bulunuyorsa, bu iddiaları doğru değilse, onların demokratik hakları yasalar ve hukuk kapsamında kısıtlanabilir.” “Türkiye Satranç Federasyonunun binlerce sporcusu, bunların aileleri, velileri ve yakınları vardır. Bu sporcuların üye olduğu ve TSF Genel Kurulunu oluşturan kulüpler vardır. TSF’nin İl temsilcilikleri, Bölge Temsilcilikleri, İl Müdürleri, hakemleri, antrenörleri vardır. Bu İl Müdürlerinin bazıları, hakemlerin bazıları da Yasaların getirdiği yönergelerle Genel Kurulu oluşturur. Yani TSF Genel Kurulu, tüm camianın kucaklandığı ve temsil edildiği en yüksek organdır”
Bu sözler bana ait değil.18.12.2006 tarihinde eski federasyon başkanımızın köşesinde “Adalet İstiyorum” başlığıyla yayınlanmıştır. Tamamına katıldığım bu sözlerden sonra ne oldu da bu düşüncelerin tersi yayınlandı ve yukarıda yazıldığı gibi bu kadar büyük bir ailenin en yüksek organına galiz kelimeler kullanıldı…
Şimdi yeniden başlayalım
Eski federasyon başkanımız geçtiğimiz günlerde yeni bir yazı yayınladı. Bu yazı şu anda yaşadığımız katılımcı, demokratik, çoğulcu anlayışın değerini anlatır gibiydi. Uzun zamandır böyle bir üslupla karşılaşmamıştık. Usulsüz harcama iddiaları ile New York Times gazetesine haber olan eski federasyon başkanımızın şimdiki yönetime Batum’da harcanan konaklama ücretlerini büyük bir skandal olarak nitelemesiyle karşılaştık.
Türkiye Satranç Federasyonu’na iki defa -kör bilgisiz federasyon- diye hitap ederken görme engelli satranç sporcularımızın veya herhangi bir görme engelli insanımızın ne hissedeceği hiç düşünüldü mü? Bu sıfatlandırma ile onlara engellerinden dolayı bir aşağılama yapılmadı mı? Kişinin bedeni engelinin hakaret unsuru olarak kullanılması doğru oldu mu? “Kör” olmak kişiyi aşağılayacak bir durum mudur?
Gülkız Tülay’ın görevde kaldığı bugüne kadarki her gün ülkemizin satranç ortamına insancıl değerlerin, fikirleri tartışma ortamının güvence altına alınmış olduğu görülmektedir. Kurullardaki arkadaşlarımıza fikirlerini sorduğumuzda herhangi bir konu ile ilgili raporların hazırlanmakta olduğunu, en uygun fikir neyse tartışılarak ortak bir düşünce oluşturulduğunu ve değişikliğin buna göre yapıldığını haber alıyoruz. Türkiye Satranç Federasyonu’nun şu andaki demokratik iklimini böylece anlıyoruz. Bu ortam tabi ki AYGEG ‘i hiçe sayıp C takımıyla olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil etmeye kalkışılmasının bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak söze benzemiyor. Sonrasında ise Hürriyet Gazetesi’nde Yılmaz Özdil tarafından ülkemizin durumunu anlatmaya yarayan bir olay olarak sunulmasına hiç benzemiyor.
Eski başkan tek suçlu olarak şu andaki başkan Gülkız Tülay’ı gösterirken yönetimi iki defa övmesi -Kötü başkanı- yönetim içinde yalnızlaştırmaya yönelik bir çaba olduğu görülüyor.
Gülkız hanım’ın başkan olması ise öyle bir sunuluyor ki eski başkan sanki padişahlık sistemi ile saltanatı kendi elleriyle teslim etmiş ve bundan çok pişman olmuştur. Sanki oylama ile seçilmemiş bir başkanımız bulunmaktadır. “Hata yaptım çok büyük hata yaptım” derken bütün kurul iradesini de oyları da görmezden gelindiği ima ediliyor.
Bir insanın yabancı dil bilmesinden çok daha önemli olan anadilini birleştirici bir güç olarak kullanması daha iyi değil midir?
Peki, bir soru daha: Sayın Tülay TSF başkanı olduğu gün yabancı dili vardı da şimdi mi yok oldu? Yazı okuyanlar bu soruları sormadan edemiyor.
Bilgisiz başkan sıfatıyla saldırıya geçiliyor, akıllandılar kelimesiyle küçümseme net olarak ortaya konuyor. -Kifayetsiz iletişim engelli temsil merakı- ile devam ediliyor, toplantıya katılma yerine Batum’da haçapuri yemekle itham ediliyor, erlerden şah olmaz diyerek bitiriliyor.
Yazımı bitirirken şunu ifade etmek isterim ki ben yeni yönetimdeki inanarak, güvenerek ilçemdeki görevime başladım. Karşısındakini aşağılayıcı üslup, tepeden inmeci anlayış yönetimi tekrar ele alırsa İzmir Karşıyaka’daki İlçe Temsilciliği görevini de, İzmir basın ve halkla ilişkiler komisyonundaki görevimi de o gün itibariyle sona erdireceğimi ilan etmek isterim. Türkiye Satranç Federasyonu’nun getirmiş olduğu şu anki katılımcı, demokratik, çoğulcu anlayışa, huzur ortamına sahip çıkmanın gününün bugün olduğunu düşünüyorum.
Dipnot: Gülkız hanım benim manevi kız kardeşimdir. Aile olarak, Tulay ailesiyle tanışırız. Hanımefendi, eşi ve çocuklarıyla mutlu ve mükemmel bir ailedir. Bu mutluluğu herkese diliyorum. Gülhanım, nezaketi, aile terbiyesi, çalışkanlığı, satranç sevgisi, engin deneyimiyle, benden aldığı bayrağı çok daha yükseklere taşıyacaktır. Aslında, başkan bir kişidir, marifet liderliktedir ve ekiptedir. Biz mükemmel bir ekibiz, 2000 yılında başlayan ve aramızdaki safralardan kurtulduğumuz 2004 yılından bu yana ekibimiz büyüdü, büyüdü, büyüdü ve kocaman bir ordu gibi oldu. Bu ekipte binlerce dostumuz var bugün. Gülkız hanım, herşeyine kefil olduğum, yüzlerce kez istemeden de olsa sınanmış, ekibimizin oybirliğiyle aday seçtiği tam bir dava arkadaşıdır. Türk Satrancı artık her zaman ve her ortamda, gereksinim duyduğu lideri çıkartabilecek durumdadır. 19.07.2012 Başkan’ın Köşesi
Saygılarımla
TSF Karşıyaka İlçe Temsilcisi
Ilgaz Gümüştaş