24-12-2014, 15:39
(24-12-2014, 14:43)EnisBilyap Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Sevgili Özgür'ün yazısını okuyunca aşağıdaki hakem-oyuncu ilişkisi geldi aklıma, hey gidi günler....
Hızlı adımlarla geldi henüz bitmiş olan maçın yanına, analiz masası dışarıda lütfen notasyon kağıtlarını imzalayın ve taşları dizin dedi, beyaz şah'ı tahtanın ortasına koydu, yine hızlı adımlarla geldiği yöne doğru yürüdü. Bir başka masada zeitnot da olan iki oyuncunun maçını izliyordu, maç bitti, siyahlar kazanmıştı, aynı tonda, lütfen taşları dizin ve notasyon kağıtlarını imzalayın dedi, birkaç metre öteden izliyordum, notasyonlar imzalanıp, taşlar dizildikten sonra bu sefer siyah şah'ı tahtanın ortasına koydu. Maçı devam eden meraklı gözler uzaktan olup bitenleri izliyordu. Hakem ikinci maçta kaybeden oyuncunun kulağına eğilerek, "Üstadım, sizin durumunuz daha iyiydi " dedi. Turun sonunda bütün maçlar bitmiş, oyuncular ve hakemler hep birlikte oyunları analiz ediyorlardı, ilginç bir biçimde hakemin tüm analizleri etkili oluyor ve oyuncuları şaşırtıyordu. Turnuva salonundan ayrılırken "Beyler son tur maçları yarın sabah saat 10'da unutmayın" dedi aynı hakem. Sonra hep birlikte yürümeye başladılar. Ertesi gün herkesten önce turnuva salonundaydı İsmet Arvit. Gelen tüm sporcular, özellikle dönemin milli takım oyuncuları ya İsmet Abi ya da İsmet'cim diyerek selamlıyorlardı, Türkiye Şampiyonasının başhakemini.
90 lı yılların sonlarıydı...Kendisini o zaman ilk defa tanıdım..Tur sonrası akşam dinlenmek yerine Otel lobisinde İsmet Hoca ile satranç oynamak ya da başına toplanıp kendisi ile oynayanları izlemek büyük keyifti bizim için..