08-02-2015, 03:11
(07-02-2015, 23:56)Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Kendisini hukuk uzmanı olarak tanıtan kişilerin olayı farklı yöne çekme amaçlı yazılarını okurken sadece güldüm.Bana geçmiş mesajlarından birinde hakaret ettiğinden beri Oktay'ın mesajlarını okumadan geçiyordum. Az önce bir arkadaşım Whatsapp'tan yazarak "Oktay yine sana sataşmış" diyerek haber verdi. Ben yine okumayacağımı ve yine cevap yazmayacağımı söyledim ancak, arkadaşımın benimle ilgili yazdıklarını bana Whatsapp'tan göndermesi üzerine gördüğüm, kendimi hukuk uzmanı olarak tanıttığım kısmına cevap yazmam zorunlu hale geldi.
Bir hata bu kadar mı savunulur?
Bir hukuksuzluk bu kadar mı görmezden gelinir?
Yok zamanında dilekçe yazılmış mı da, yok yönerge kabul edilmiş miymiş de, fasa fiso yorumlar.
Şöyle ki; 3 temmuz 2011'de başlayan şike süreciyle birlikte birçok meslektaşım televizyonlarda, gazetelerde demeç verirken kendilerinden "Spor Hukuku Uzmanı" diye bahsedildi. Avukatlıkta "Uzmanlık" diye bir kavram olmadığı için bu durum çok tepki topladı ve aradan 4 yıl geçmesine rağmen bu tepkiler devam etmektedir. Dolayısıyla biz hiç bir zaman kendimizi "Uzman" olarak tanıtmayız.
Dünyanın en büyük Barosunun daha önce üye olarak aktif görev aldığım Spor ve Spor Hukuku Komisyonu'nda 2. başkan yardımcısı seçildiğim doğrudur. Spor Hukuku alanında ülkemizdeki en yetkin kuruluş olan Spor Hukuku Enstitüsü üyesi olduğum ve son Genel Kurul'unda Divan Kurulu başkan yardımcısı olduğum da doğrudur. Bir ilçemizin Spor Güvenlik Kurulu'nun hukukçu üyesi olduğum ve yine başka bir ilçemizde kaymakamlığın davetlisi olarak kulüp başkanlarına Spor Hukuku hakkında seminerler verdiğim de doğrudur. Çeşitli amatör branşlarda A Milli Takım ve altyapı Milli Takımlarında görevli spor adamı ve yerli/yabancı sporcularla çalıştığım da doğrudur. Ayrıca, 10 senedir tartışılmakta olan ve çok kısa bir süre önce aynı doğrultuda çok önemli adımların atıldığı yabancı sporcuların ülkemizde oynaması konusunda yazdığım makalenin İstanbul Barosu tarafından yayınlandığı da doğrudur. Yine bir meslektaşım olan TSF Genel Sekreteri imzasıyla bu konu hakkında Mustafa Bey'e gelen cevapta yazılanların, benim bu sayfalarda yazdıklarımın neredeyse aynısı olduğu da ortadadır.
Ancak, asla ve asla kendimi "Uzman" olarak tanıtmadım ve tanıtmam. Çünkü bu tanım, meslektaşlarımız tarafından etik bulunmayan bir tanımdır. "Uzman Avukat" diye birşey yoktur ve dolayısıyla ben de bir uzman değilim.
Hukuk çok farklı bir alandır. Belki de ben, bu işin eğitimini almadığı için hukuk mantığıyla düşünmesi doğal olarak mümkün olamayacak kişilerle bu konuyu konuşarak kafalarını bulandırdım ve bu sebeple dediklerimi bir türlü kavrayıp, kabul edemiyorlar. Ancak, "Vicdanen Haklı Olmak" ve "Hukuken Haklı Olmak" kavramlarının çok farklı olduğunu, sporcumuzun vicdanen haklı olması sebebiyle, hukukun bu hakkı teslim etmesi gerektiğini düşünmenizi anlamakla birlikte, bunun tek yolunun SGM Tahkim Kurulu'nun yönerge maddesini Tayfun Haznedaroğlu gibi yorumlaması olduğunu ve bir sattanççı olarak, o maddeden o yorumun çıkartılamayacağını düşündüğümü tekrar ederim. Umarım bu kez yanılırım yada SGM Tahkim Kurulu, bir türlü gerekçelerini yayınlamadığı ve çok eleştirilen kararlarından birini daha verir ve vicdanen haklı olan bu sporcumuz genel kategori birinciliğini elde eder.