24-02-2015, 01:35
Sayın Bener'in mesajını destekliyorum, hatta geçen hafta Mersin'de yaşanan olaya gelen tepkiyle bu hafta Manisa'da yaşanan olaya dair tepkisizliğin orantısızlığını bir türlü anlayamıyorum. Belki haberiniz vardır, Özgecan kızımızın başına gelen Manisa'da başka bir kızımızın başına geldi.
Başlık konu dışı yazışmalardan dolayı oldukça okunması güç bir hal alsa da yeni iletiler sayesinde üstte kalıyor ve daha fazla kişinin olaydan haberdar olmasını sağlıyor.
Özet anlamında birkaç cümleyle olayları hatırlatmak yerinde olacaktır:
1. Mustafa DÖRDÜNCÜ beyefendi bu başlığı açarak kızının turnuva ödüllendirmesinde uğradığı haksızlığı bizlerle paylaştı.
2. Bizler kendi görüşlerimizi beyan ettik ve Mustafa Bey'in itiraz dilekçesine Federasyondan olumsuz yanıt geldi.
3. Federasyonun bu eşi benzeri görülmemiş yanlışı savunması ayrıca tartışıldı, görüşler beyan edildi. Forum yazarlarının neredeyse tamamı "Kendi kategorisinin ödüllerine hak kazanır." cümlesinin "Sadece kendi kategorisinin ödüllerine hak kazanır." olarak yorumlanamayacağına kanaat getirdi.
4. Resul CANER beyefendi bu başlıkta görüşlerini beyan ederek anlatılan olayın Kayseri ilindeki bir hesaplaşmanın yansıması olabileceği sinyalini verdi.
5. Mustafa ve Resul Beyler arasında geçmişe dair birtakım yazışmalar, açıklamalar oldu.
6. Resul Bey, Musfata Bey'le sorunu olmasına rağmen ödüllendirmeyi hatalı bulduğunu dürüstçe ve açıkyüreklilikle beyan etti.
7. Resul Bey çok önemli bir ayrıntıyı gündeme getirdi: Ödül töreninden önce yetkililerin "Hangi madalyayı isterseniz onu verelim, her ikisi de olmaz." dediklerini ifade etti ve bu ifade, kazanılmış ödüllerin adaletsiz dağıtımını belgeledi.
8. Mustafa ve Resul Beyler geçmişe dair daha fazla ayrıntıya yer vererek olaya kişiler arası bir nitelik kazandırdılar.
9. Bunu gören forum okurları, doğal olarak, iki kişinin meselesine müdahale etmek istemediler, ta ki sayın Abdülkadir BENER'in mesajlarına kadar.
10. Mustafa Bey Federasyon'dan gelen ikinci ret cevabını bizlerle paylaştı, ardından konuyla ilgili olarak sayın Suat ATALIK'ın köşe yazısını ekledi.
Sayın Atalık'ın belirttiği üzere, Kayserili satranççı kızımız mağdur edilmiş olup hak ettiği ödüller akla, mantığa ve vicdana aykırı bir şekilde iç edilmiştir. Yönetmeliklerdeki küçük boşlukların arkasına saklanmaya çalışanların Türkçe okuduklarını anlamamakta direnmeleri zincirin sadece masumane bir halkası olup, art niyet içeren uygulamanın ezbere savunulmasına yönelik çabalardır.
Spor hukuku uzmanı olduğu izlenimi yaratmaya çalışan, ancak yaptığı yorumlara bakıldığında öyle olmadığı anlaşılan bir arkadaşımız baştan beri yapılan hatayı görmemekte, "sadece" kelimesinin eksik olmasından dolayı yarışma yönergesi de durumu kurtaramamaktadır.
Yine bu arkadaş Atalık'ın yazısındaki bir yazım hatasını düzeltirken (hukuğunda-hukukunda şeklinde) iki mesaj sonra kendisi "değimiyle" (deyimiyle olacak) şeklinde bir kelime yazmaktadır.
Bu arkadaş sanki Atalık yazısında kendisini konu ediyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalışmakta, birtakım ilgisiz olayların seceresini dökmektedir. "Bunun konuyla ne alakası var?" diye kibarca soran Hasan Berk arkadaşımıza da "Gerçek adınla yazsana, neden nick kullanıyorsun?" şeklinde daha alakasız, tehditvari bir cevap vermektedir.
Konuyu daha fazla dağıtmamak adına bu arkadaşa sükunet tavsiye ediyorum, çünkü yazdıkça daha da çuvallıyor. Amaç başlığı dağıtıp mesaj kirliliği yaratmaksa bunu başaramayacak. Yine söylüyorum: "Ağır ol da molla desinler."
Gerekirse her mesajımda yukarıdaki gibi özet çıkarırım. Kamuoyu bu başlığa baktığında geyik mesajları veya abuk sabuk tartışmalar görmesin, olayı net olarak anlasın. Böyle bir sorumluluğum var, çünkü ben de bir veliyim. Veli olmayan bir kişinin, konunun hassasiyetini anlaması çok zor. Satrancın cefakar kesimi olan veliler neler yaşandığını, yaşanıyor olabileceğini görsünler, haberdar olsunlar. Kendilerine güler yüzle vaatlerde bulunan kişilerin bazı olaylar karşısında ne kadar vicdansız, kanun-kural tanımaz olabileceklerini görsünler. Bu anlatılanların her biri ibretlik belgedir.
Başlık konu dışı yazışmalardan dolayı oldukça okunması güç bir hal alsa da yeni iletiler sayesinde üstte kalıyor ve daha fazla kişinin olaydan haberdar olmasını sağlıyor.
Özet anlamında birkaç cümleyle olayları hatırlatmak yerinde olacaktır:
1. Mustafa DÖRDÜNCÜ beyefendi bu başlığı açarak kızının turnuva ödüllendirmesinde uğradığı haksızlığı bizlerle paylaştı.
2. Bizler kendi görüşlerimizi beyan ettik ve Mustafa Bey'in itiraz dilekçesine Federasyondan olumsuz yanıt geldi.
3. Federasyonun bu eşi benzeri görülmemiş yanlışı savunması ayrıca tartışıldı, görüşler beyan edildi. Forum yazarlarının neredeyse tamamı "Kendi kategorisinin ödüllerine hak kazanır." cümlesinin "Sadece kendi kategorisinin ödüllerine hak kazanır." olarak yorumlanamayacağına kanaat getirdi.
4. Resul CANER beyefendi bu başlıkta görüşlerini beyan ederek anlatılan olayın Kayseri ilindeki bir hesaplaşmanın yansıması olabileceği sinyalini verdi.
5. Mustafa ve Resul Beyler arasında geçmişe dair birtakım yazışmalar, açıklamalar oldu.
6. Resul Bey, Musfata Bey'le sorunu olmasına rağmen ödüllendirmeyi hatalı bulduğunu dürüstçe ve açıkyüreklilikle beyan etti.
7. Resul Bey çok önemli bir ayrıntıyı gündeme getirdi: Ödül töreninden önce yetkililerin "Hangi madalyayı isterseniz onu verelim, her ikisi de olmaz." dediklerini ifade etti ve bu ifade, kazanılmış ödüllerin adaletsiz dağıtımını belgeledi.
8. Mustafa ve Resul Beyler geçmişe dair daha fazla ayrıntıya yer vererek olaya kişiler arası bir nitelik kazandırdılar.
9. Bunu gören forum okurları, doğal olarak, iki kişinin meselesine müdahale etmek istemediler, ta ki sayın Abdülkadir BENER'in mesajlarına kadar.
10. Mustafa Bey Federasyon'dan gelen ikinci ret cevabını bizlerle paylaştı, ardından konuyla ilgili olarak sayın Suat ATALIK'ın köşe yazısını ekledi.
Sayın Atalık'ın belirttiği üzere, Kayserili satranççı kızımız mağdur edilmiş olup hak ettiği ödüller akla, mantığa ve vicdana aykırı bir şekilde iç edilmiştir. Yönetmeliklerdeki küçük boşlukların arkasına saklanmaya çalışanların Türkçe okuduklarını anlamamakta direnmeleri zincirin sadece masumane bir halkası olup, art niyet içeren uygulamanın ezbere savunulmasına yönelik çabalardır.
Spor hukuku uzmanı olduğu izlenimi yaratmaya çalışan, ancak yaptığı yorumlara bakıldığında öyle olmadığı anlaşılan bir arkadaşımız baştan beri yapılan hatayı görmemekte, "sadece" kelimesinin eksik olmasından dolayı yarışma yönergesi de durumu kurtaramamaktadır.
Yine bu arkadaş Atalık'ın yazısındaki bir yazım hatasını düzeltirken (hukuğunda-hukukunda şeklinde) iki mesaj sonra kendisi "değimiyle" (deyimiyle olacak) şeklinde bir kelime yazmaktadır.
Bu arkadaş sanki Atalık yazısında kendisini konu ediyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalışmakta, birtakım ilgisiz olayların seceresini dökmektedir. "Bunun konuyla ne alakası var?" diye kibarca soran Hasan Berk arkadaşımıza da "Gerçek adınla yazsana, neden nick kullanıyorsun?" şeklinde daha alakasız, tehditvari bir cevap vermektedir.
Konuyu daha fazla dağıtmamak adına bu arkadaşa sükunet tavsiye ediyorum, çünkü yazdıkça daha da çuvallıyor. Amaç başlığı dağıtıp mesaj kirliliği yaratmaksa bunu başaramayacak. Yine söylüyorum: "Ağır ol da molla desinler."
Gerekirse her mesajımda yukarıdaki gibi özet çıkarırım. Kamuoyu bu başlığa baktığında geyik mesajları veya abuk sabuk tartışmalar görmesin, olayı net olarak anlasın. Böyle bir sorumluluğum var, çünkü ben de bir veliyim. Veli olmayan bir kişinin, konunun hassasiyetini anlaması çok zor. Satrancın cefakar kesimi olan veliler neler yaşandığını, yaşanıyor olabileceğini görsünler, haberdar olsunlar. Kendilerine güler yüzle vaatlerde bulunan kişilerin bazı olaylar karşısında ne kadar vicdansız, kanun-kural tanımaz olabileceklerini görsünler. Bu anlatılanların her biri ibretlik belgedir.