26-02-2015, 13:49
(Son Düzenleme: 26-02-2015, 14:06, Düzenleyen: love supreme.)
yazının devamı
Yani rating satrançta her şey demek değildir. Ratingi düşük ve hatta yükselmiyor diye bir oyuncu satrançtan soğumamalı ve onu terk etmemelidir. Zira bu zamana kadar o oyuncuyu terk ettirmeyen şey, içindeki satranç sevgisidir. Nitekim satranç bir kere sevildi mi artık kopmak imkansızdır. Kopmayı istemek de zaten mantıksızdır. Çünkü dediğimiz gibi satranç zararlı bir tütün ürünü ya da bol şekerli bir tatlı değil bilakis faydalı bir öğretmendir. Bu bir bağımlılık değil, bağlılıktır. Ve sevgi her şeydir. Varsın güçlü bir oyuncu olunmasın, varsın madalyalar gelmesin, ad san duyulmasın, bir insan sevdiği bir şeyle vakit geçirebiliyor ve haz alabiliyorsa diğer getirilerin ne kadar önemi var ki? Seven, sevdiren ve zevkle öğreten bir öğretmen varken istediğin her fazla bir lüks değil midir? Öğrenilecektir.
Yirmi dört yıl satranç oynadıktan sonra "daha başka ne öğrenebilirim, ratingim 1600 küsür ve kımıldamıyor, benim için ne kaldı ki?" gibi bir yanlış düşünce içine giren, hatalı bir hamlede bulunan şahsımı "saavedra konumunu" göstererek cevaplamıştır bu oyun. Demek ki hayatta olduğu gibi satrançta da olgunlaşma sona eren bir süreç değil ve "yeni bir şeyler öğrenme" de öyle olmakla birlikte, her an için yeni bir şeyler öğrenebileceğini kabul etmeyi öğrenmek bu oyun hayatında duruşların en doğrusu imiş.
Ama şimdilik... Çünkü bu da bir fikir olarak şimdilik doğrudur ve ileride güçlendirilmeyeceğinin ve hatta tamamen değişmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Çünkü satranç bir bilim dalı, bir rasyonalite kimliğiyle "en doğrusu ispat edilene kadar son doğru; doğrudur" mottosuyla her fikre ve yönteme açıktır. Her fikir, her yöntem, tarz, strateji, taktik ve hatta duygu (?) bu 64 karede özgürce ama bir denge ve adalet içinde mücadele edebilecektir.
İDOLLER VE BÜYÜK OYUNCULAR
İdol meselesi, biz yetişkinler için çocukça ergenvari gereksiz faydasız gözükse de aslında o kadar da değildir. Çünkü satrançtaki en önemli şey olan satranç sevgisi genelde onu çocuk yaşta öğrenen insanlar için, daha önceden oynamış veya oynayan büyük bir oyuncunun tarzını, yöntemini sevme temeli üzerinde gelişir.
Ha şu vardır; çocuklar ve gençler illaki sadece satarançla alakalı da değil, o dönemlerinde birilerini kendilerine örnek alma eğilimindedirler. Beğendikleri iyi, başarılı ya da güzel buldukları birilerini kendilerine örnek alacaklardır. Bu da genelde hayatlarına ilk giren en yakınları olacaktır (anne, baba vs). Bu doğal bir durumdur. İşte satrançta da; satranç hayatına yeni giren bir birey ilk tanıştığı en başarılı en büyük, yetkin bir oyuncuyu kendisine yaşı gereği örnek alacaktır ve bu kaçınılmazdır.
Bu örnek alınacak kişi kimdir? Herkes olabilir. Kendisine satrancı öğreten hocası ya da kulüpte taşları harikulade bir şekilde süren bir oyuncu ya da özlü ve espirili muhabbet eden ya da ciddiyetinden taviz vermeyen bir satranç emektarı da olabilir. Bu o kişinin (çocuğun, gencin) kendi karakteriyle alakalı olarak yapacağı önceden bilinmez bir seçimdir. Seçimini yapar ve böylece satranç karakteri de tohum dönemine girerek şekillenmeye başlar.
Bu kişi dediğimiz gibi onun örnek aldığı kişidir. Zamanla o örnek kişi oyunlarında ve davranışlarında yanlışlarda bulunacak bu arada gencimiz de biraz olsun gelişecek ve güçlenecek ve artık kulüpten bulduğu o örnek kişiyi takip etmeyi büyük ihtimalle bırakacaktır. Büyük ihtimalle kendi stilini kurmaya yetkin olabileceğini düşünmeyecek bu genç kendine karakterine uygun bir "kusursuz" arayacak ve yeni öğrendiği notasyonlarla inceleyebildiği örnek oyunlar onu şampiyonlarla tanıştıracaktır.
Notasyonlarla ve özlü sözlerle tanıştığı bu büyük oyuncular, kulüpteki abilerine, ablalarına ve amcalarına denk olmayan büyüklükte ve hatasızlıkta olduklarından bu yüzden onlara karşı olan ilgisi örnek almaktan daha ileride olacaktır. Görecektir ki hamleler ve söylemler, isimler ve karakterler ve bunlarla beraber kaderlerinde gerçekleşenler gerçek bir uyum içinde olduğundan, genç arkadaşımız hamlelerini onlarınkine ve hatta düşüncelerini, duygularını, mimiklerini, titrlerini bile genelde vefat etmiş bu oyunculara benzetmek isteyecektir. Böylece onun/onların oyun stilini, kendisinin hayata bakış açısı temelinde içselleştirip kendinden bir yansıma olarak görecek ve hiç karşılaşmadığı bu insanı/insanları sevecektir. Ve işte ergenlik bitimine kadar sürecek ve erken yetişkinliğe kadar izleri sürecek bu duruma biz idol edinme diyoruz.
Peki kimler genelde idol ediniliyor?
devam edecek
İlginiz beni çok memnun etti. Sağolun efendim.
Yani rating satrançta her şey demek değildir. Ratingi düşük ve hatta yükselmiyor diye bir oyuncu satrançtan soğumamalı ve onu terk etmemelidir. Zira bu zamana kadar o oyuncuyu terk ettirmeyen şey, içindeki satranç sevgisidir. Nitekim satranç bir kere sevildi mi artık kopmak imkansızdır. Kopmayı istemek de zaten mantıksızdır. Çünkü dediğimiz gibi satranç zararlı bir tütün ürünü ya da bol şekerli bir tatlı değil bilakis faydalı bir öğretmendir. Bu bir bağımlılık değil, bağlılıktır. Ve sevgi her şeydir. Varsın güçlü bir oyuncu olunmasın, varsın madalyalar gelmesin, ad san duyulmasın, bir insan sevdiği bir şeyle vakit geçirebiliyor ve haz alabiliyorsa diğer getirilerin ne kadar önemi var ki? Seven, sevdiren ve zevkle öğreten bir öğretmen varken istediğin her fazla bir lüks değil midir? Öğrenilecektir.
Yirmi dört yıl satranç oynadıktan sonra "daha başka ne öğrenebilirim, ratingim 1600 küsür ve kımıldamıyor, benim için ne kaldı ki?" gibi bir yanlış düşünce içine giren, hatalı bir hamlede bulunan şahsımı "saavedra konumunu" göstererek cevaplamıştır bu oyun. Demek ki hayatta olduğu gibi satrançta da olgunlaşma sona eren bir süreç değil ve "yeni bir şeyler öğrenme" de öyle olmakla birlikte, her an için yeni bir şeyler öğrenebileceğini kabul etmeyi öğrenmek bu oyun hayatında duruşların en doğrusu imiş.
Ama şimdilik... Çünkü bu da bir fikir olarak şimdilik doğrudur ve ileride güçlendirilmeyeceğinin ve hatta tamamen değişmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Çünkü satranç bir bilim dalı, bir rasyonalite kimliğiyle "en doğrusu ispat edilene kadar son doğru; doğrudur" mottosuyla her fikre ve yönteme açıktır. Her fikir, her yöntem, tarz, strateji, taktik ve hatta duygu (?) bu 64 karede özgürce ama bir denge ve adalet içinde mücadele edebilecektir.
İDOLLER VE BÜYÜK OYUNCULAR
İdol meselesi, biz yetişkinler için çocukça ergenvari gereksiz faydasız gözükse de aslında o kadar da değildir. Çünkü satrançtaki en önemli şey olan satranç sevgisi genelde onu çocuk yaşta öğrenen insanlar için, daha önceden oynamış veya oynayan büyük bir oyuncunun tarzını, yöntemini sevme temeli üzerinde gelişir.
Ha şu vardır; çocuklar ve gençler illaki sadece satarançla alakalı da değil, o dönemlerinde birilerini kendilerine örnek alma eğilimindedirler. Beğendikleri iyi, başarılı ya da güzel buldukları birilerini kendilerine örnek alacaklardır. Bu da genelde hayatlarına ilk giren en yakınları olacaktır (anne, baba vs). Bu doğal bir durumdur. İşte satrançta da; satranç hayatına yeni giren bir birey ilk tanıştığı en başarılı en büyük, yetkin bir oyuncuyu kendisine yaşı gereği örnek alacaktır ve bu kaçınılmazdır.
Bu örnek alınacak kişi kimdir? Herkes olabilir. Kendisine satrancı öğreten hocası ya da kulüpte taşları harikulade bir şekilde süren bir oyuncu ya da özlü ve espirili muhabbet eden ya da ciddiyetinden taviz vermeyen bir satranç emektarı da olabilir. Bu o kişinin (çocuğun, gencin) kendi karakteriyle alakalı olarak yapacağı önceden bilinmez bir seçimdir. Seçimini yapar ve böylece satranç karakteri de tohum dönemine girerek şekillenmeye başlar.
Bu kişi dediğimiz gibi onun örnek aldığı kişidir. Zamanla o örnek kişi oyunlarında ve davranışlarında yanlışlarda bulunacak bu arada gencimiz de biraz olsun gelişecek ve güçlenecek ve artık kulüpten bulduğu o örnek kişiyi takip etmeyi büyük ihtimalle bırakacaktır. Büyük ihtimalle kendi stilini kurmaya yetkin olabileceğini düşünmeyecek bu genç kendine karakterine uygun bir "kusursuz" arayacak ve yeni öğrendiği notasyonlarla inceleyebildiği örnek oyunlar onu şampiyonlarla tanıştıracaktır.
Notasyonlarla ve özlü sözlerle tanıştığı bu büyük oyuncular, kulüpteki abilerine, ablalarına ve amcalarına denk olmayan büyüklükte ve hatasızlıkta olduklarından bu yüzden onlara karşı olan ilgisi örnek almaktan daha ileride olacaktır. Görecektir ki hamleler ve söylemler, isimler ve karakterler ve bunlarla beraber kaderlerinde gerçekleşenler gerçek bir uyum içinde olduğundan, genç arkadaşımız hamlelerini onlarınkine ve hatta düşüncelerini, duygularını, mimiklerini, titrlerini bile genelde vefat etmiş bu oyunculara benzetmek isteyecektir. Böylece onun/onların oyun stilini, kendisinin hayata bakış açısı temelinde içselleştirip kendinden bir yansıma olarak görecek ve hiç karşılaşmadığı bu insanı/insanları sevecektir. Ve işte ergenlik bitimine kadar sürecek ve erken yetişkinliğe kadar izleri sürecek bu duruma biz idol edinme diyoruz.
Peki kimler genelde idol ediniliyor?
devam edecek
(25-02-2015, 21:26)EvrenseLBilgiN Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Güzel bir yazı olmuş, devamını merakla bekliyorum
İlginiz beni çok memnun etti. Sağolun efendim.