16-07-2015, 22:09
(Son Düzenleme: 16-07-2015, 22:34, Düzenleyen: M.Aşkın TAŞAN.)
GELECEK ENDİŞESİ PLANLAMASI VE AİLE TUTUMU
Bu konu çok başarılıyken bile satrançtan kopabilen kız-bayan sporcularımızı anlatmaktadır.
Örnekler çoğaltılabilir.
Ben sadece bir örnek, Melodi DİNÇEL diyorum.
Son derece başarılı bir sporculuk yaşamından çok başarılı bir üniversite öğrenciliğine geçişin öyküsünü anlatmayacağım elbette.
Ama o bırakmadı, hedefine yürüdü.
Ve ulaştı!
Eğer toplumsal mesleki yapı içinde satranç öğretmenliği ya da antrenörlüğü olsaydı ve ekonomik bir gelecek vaat etseydi, Melodi bu yolu seçerek antrenör ya da öğretmen olur muydu?
Kendisi yerine cevap veremem.
Ama toplumumuzda ne yazık ki bırakın satranç öğretmenliği ya da antrenörlüğünü, öğretmenlik bile şimdilerde ulaşılamaz, rağbet görmez, heyecanı bitirilmiş, değersizleştirilmiş bir meslektir.
Aynı durum erkekler için nasıl bir tablo çizer?
...
(devam edecek...)
Bunun cevabı o kadar acı ve net ki!
Satranç yüzünden yüksek okula gidemeyen sporcuları biliriz.
Satranç benim hayatımdır kopamam diyen sporcuların üniversiteyi yarıda bıraktıklarına tanıklık yapmıyor muyuz?
Hatta satranç için yuvasını geç kuran ya da hiç kuramayan satranççılar bilmez misiniz?
Belki de satranç tutkusuyla mesleğini, yuvasını, HAYATINI kaybeden dostlarınız hiç olmamıştır, ne dersiniz?
Bu yaşlarda başlar gelecek kaygısı.
Erkekler baş edebileceğini düşünür bir yere kadar...
Ama ya kızlarımız ve onların aileleri?
Devam edecek...
Her ailenin yetiştirmekle yükümlü olduğu çocukları için kendi ekonomik gücü oranında bir hedefi vardır. Satranç belki bu hedefler içinde 2., 3. ya da 4. sırada gelebilmektedir. Çünkü aile öz gelir kaynaklarını gelecek kaygısıyla dershane ve özek derslere ayırmak durumundadır. Bu durum ülkemizin çok acı bir gerçeğidir.
Dershaneye devam eden öğrencilerin, önemli belirleme sınavlar öncesindeki aile tutumlarına ve yaşantılarına tanıklık yaptınız mı?
Üniversite sınavları için 2 yıl öncesinden, sadece satranç da değil, bir çok hobi ve eğlence hayatlarına ara veren, baskı altında kalan genç kızlarımızı tanımadınız mı?
Bunların girdikleri bunalımlara tanıklık yaptınız mı?
İzmir Bornova'da geçen yıl 9. kattan kendini aşağı bırakan üniversiteli kızımızın intihar sebebini bilir misiniz?
Bu zihinsel baskı ile nereye kadar satranç çalışabilip, turnuvalara katılabilirsiniz?
...
Herkes Nezihe Ezgi olabilir mi?
Ya da hayatına sadece satranç ile devam etme kararlılığındaki Betül Cemre ?
Üniversite kazanan ama satrancı asla bırakmayan Kübra olabilir mi her genç bayan sporcumuz ?
...
Bu örnekler 12 yaşından sonra kız sporcuların satrançtan geçici ya da kalıcı olarak ayrılma örneklerine kalıcı sebep teşkil eder.
Erkekler bu ve ileri yaşlarda, günümüz turnuvalarında örnekleri görüleceği üzere, katılım açısından sayısal üstünlüğü hiçbir zaman karşı cinslerine bırakmazlar.
Böyle bir durumu tarih yazmamıştır.
Aksi bir durum için örnek gösterebilir misiniz?
Bu konu çok başarılıyken bile satrançtan kopabilen kız-bayan sporcularımızı anlatmaktadır.
Örnekler çoğaltılabilir.
Ben sadece bir örnek, Melodi DİNÇEL diyorum.
Son derece başarılı bir sporculuk yaşamından çok başarılı bir üniversite öğrenciliğine geçişin öyküsünü anlatmayacağım elbette.
Ama o bırakmadı, hedefine yürüdü.
Ve ulaştı!
Eğer toplumsal mesleki yapı içinde satranç öğretmenliği ya da antrenörlüğü olsaydı ve ekonomik bir gelecek vaat etseydi, Melodi bu yolu seçerek antrenör ya da öğretmen olur muydu?
Kendisi yerine cevap veremem.
Ama toplumumuzda ne yazık ki bırakın satranç öğretmenliği ya da antrenörlüğünü, öğretmenlik bile şimdilerde ulaşılamaz, rağbet görmez, heyecanı bitirilmiş, değersizleştirilmiş bir meslektir.
Aynı durum erkekler için nasıl bir tablo çizer?
...
(devam edecek...)
Bunun cevabı o kadar acı ve net ki!
Satranç yüzünden yüksek okula gidemeyen sporcuları biliriz.
Satranç benim hayatımdır kopamam diyen sporcuların üniversiteyi yarıda bıraktıklarına tanıklık yapmıyor muyuz?
Hatta satranç için yuvasını geç kuran ya da hiç kuramayan satranççılar bilmez misiniz?
Belki de satranç tutkusuyla mesleğini, yuvasını, HAYATINI kaybeden dostlarınız hiç olmamıştır, ne dersiniz?
Bu yaşlarda başlar gelecek kaygısı.
Erkekler baş edebileceğini düşünür bir yere kadar...
Ama ya kızlarımız ve onların aileleri?
Devam edecek...
Her ailenin yetiştirmekle yükümlü olduğu çocukları için kendi ekonomik gücü oranında bir hedefi vardır. Satranç belki bu hedefler içinde 2., 3. ya da 4. sırada gelebilmektedir. Çünkü aile öz gelir kaynaklarını gelecek kaygısıyla dershane ve özek derslere ayırmak durumundadır. Bu durum ülkemizin çok acı bir gerçeğidir.
Dershaneye devam eden öğrencilerin, önemli belirleme sınavlar öncesindeki aile tutumlarına ve yaşantılarına tanıklık yaptınız mı?
Üniversite sınavları için 2 yıl öncesinden, sadece satranç da değil, bir çok hobi ve eğlence hayatlarına ara veren, baskı altında kalan genç kızlarımızı tanımadınız mı?
Bunların girdikleri bunalımlara tanıklık yaptınız mı?
İzmir Bornova'da geçen yıl 9. kattan kendini aşağı bırakan üniversiteli kızımızın intihar sebebini bilir misiniz?
Bu zihinsel baskı ile nereye kadar satranç çalışabilip, turnuvalara katılabilirsiniz?
...
Herkes Nezihe Ezgi olabilir mi?
Ya da hayatına sadece satranç ile devam etme kararlılığındaki Betül Cemre ?
Üniversite kazanan ama satrancı asla bırakmayan Kübra olabilir mi her genç bayan sporcumuz ?
...
Bu örnekler 12 yaşından sonra kız sporcuların satrançtan geçici ya da kalıcı olarak ayrılma örneklerine kalıcı sebep teşkil eder.
Erkekler bu ve ileri yaşlarda, günümüz turnuvalarında örnekleri görüleceği üzere, katılım açısından sayısal üstünlüğü hiçbir zaman karşı cinslerine bırakmazlar.
Böyle bir durumu tarih yazmamıştır.
Aksi bir durum için örnek gösterebilir misiniz?
- MATRANÇ -