22-07-2015, 12:55
Bir lokomotife burnumuzu dayarsak, trenin gittiği yönü göremeyiz. Veya bir tabloya 2 santimetreden bakarak resmi anlayamayız. Bazen çok uzaktan bakmak lazım.
Türk satrancının bu başlıktaki sorunu mutlaka çok önemlidir ama bu sorunun münakaşası, Türk satrancına 2 santimetre uzaktan bakmak gibi. Çünkü önünüze gelen her sorun aslında ana gövdedeki 3 temel sorundan türemektedir.
1) Satrancın yönetimi satranç dışındaki unsurlar tarafından ele geçirilmiştir.
Bugünkü yönetim bunun izdüşümüdür. Başkanın satranç düzeyi, Türkiye'nin satranç düzeyidir. Türk satrancı 1990 öncesinde Nevzat Süer ise bugün Gulkız Tulay'dır.
2) Satrancın yönetimine 160 delege karar vermektedir.
Ki Devlet Bahçeli hesabı ile yarısı 80 eder . Bunun 60'ını kurullara paye olarak dağıttığınızda, koca ülkeyi yönetmek için 21 adama püskevit ikram etmeniz yeterli olur.
3) Satrancı ele geçiren satranç dışı ekip, oyunu dönüştürmektedir.
Son sorun da budur ve kurbağanın kazanda yavaş yavaş pişirilmesi gibi bugünlere gelinmiştir.
Türk satrancı 8-10 yaş kitlesine indirilerek özünden koparılmıştır. Dernekler ölmüş, gençler birincilikleri, il birincilikleri, ülke şampiyonlukları sıfırlanmış, yerel olan tüm organizasyonlar kapatılmış, çok ciddi satranç geleneğine sahip olan koca Türk Satrancı legolaştırılmıştır. Bunda da üç alt amaç vardır:
a) Para kazanmak,
b) İş Bankasını tutmak ve kamuoyunu kandırmak,
c) Koltuğu korumak.
Satrancı 2000 yılından sonra ele geçiren zümre, bunu himayesindeki bürokratlarla yapmaktadır.
Bu çerçevede bugünkü yönetimlerde yer alanlar ve özellikle il temsilcileri, satranççıların değil, TSF'de oyunu legolaştıranların unsurların yerel uzuvlarıdırlar.
Yaş grupları 100 kategoriye de çıksa, lisanslı sayısı 44 milyon da olsa ve altın rezervleri madalya yapımı için tükense de gerçek: Türkiye'de satranç bitmiştir.
Bitmiştir çünkü tüm dünyada kabul gören dernek, kulüp ve satranç merkezleri sistemini reddetmiştir. 100 yılık Türk satranç mirasını inkar ettiği gibi.
Bu konuları incelemeye çalıştığım blogumda Türk Satrancının nasıl dönüştürüldüğü üzerine yazdıklarımı okumanızı dilerim. Bu yazılarım sürecek. Türk satrancının ne hale dönüştürüldüğü konusu kayıt altına almak gibi seksi bir işe giriştim. Kahve içip, Kill Bill soundtracklerini dinlerken yazması çok keyifli oluyor.
Umarım okuması da keyifli olur
https://mojoschesscafe.wordpress.com
Türk satrancının bu başlıktaki sorunu mutlaka çok önemlidir ama bu sorunun münakaşası, Türk satrancına 2 santimetre uzaktan bakmak gibi. Çünkü önünüze gelen her sorun aslında ana gövdedeki 3 temel sorundan türemektedir.
1) Satrancın yönetimi satranç dışındaki unsurlar tarafından ele geçirilmiştir.
Bugünkü yönetim bunun izdüşümüdür. Başkanın satranç düzeyi, Türkiye'nin satranç düzeyidir. Türk satrancı 1990 öncesinde Nevzat Süer ise bugün Gulkız Tulay'dır.
2) Satrancın yönetimine 160 delege karar vermektedir.
Ki Devlet Bahçeli hesabı ile yarısı 80 eder . Bunun 60'ını kurullara paye olarak dağıttığınızda, koca ülkeyi yönetmek için 21 adama püskevit ikram etmeniz yeterli olur.
3) Satrancı ele geçiren satranç dışı ekip, oyunu dönüştürmektedir.
Son sorun da budur ve kurbağanın kazanda yavaş yavaş pişirilmesi gibi bugünlere gelinmiştir.
Türk satrancı 8-10 yaş kitlesine indirilerek özünden koparılmıştır. Dernekler ölmüş, gençler birincilikleri, il birincilikleri, ülke şampiyonlukları sıfırlanmış, yerel olan tüm organizasyonlar kapatılmış, çok ciddi satranç geleneğine sahip olan koca Türk Satrancı legolaştırılmıştır. Bunda da üç alt amaç vardır:
a) Para kazanmak,
b) İş Bankasını tutmak ve kamuoyunu kandırmak,
c) Koltuğu korumak.
Satrancı 2000 yılından sonra ele geçiren zümre, bunu himayesindeki bürokratlarla yapmaktadır.
Bu çerçevede bugünkü yönetimlerde yer alanlar ve özellikle il temsilcileri, satranççıların değil, TSF'de oyunu legolaştıranların unsurların yerel uzuvlarıdırlar.
Yaş grupları 100 kategoriye de çıksa, lisanslı sayısı 44 milyon da olsa ve altın rezervleri madalya yapımı için tükense de gerçek: Türkiye'de satranç bitmiştir.
Bitmiştir çünkü tüm dünyada kabul gören dernek, kulüp ve satranç merkezleri sistemini reddetmiştir. 100 yılık Türk satranç mirasını inkar ettiği gibi.
Bu konuları incelemeye çalıştığım blogumda Türk Satrancının nasıl dönüştürüldüğü üzerine yazdıklarımı okumanızı dilerim. Bu yazılarım sürecek. Türk satrancının ne hale dönüştürüldüğü konusu kayıt altına almak gibi seksi bir işe giriştim. Kahve içip, Kill Bill soundtracklerini dinlerken yazması çok keyifli oluyor.
Umarım okuması da keyifli olur
https://mojoschesscafe.wordpress.com