24-07-2015, 23:55
(Son Düzenleme: 25-07-2015, 00:11, Düzenleyen: Attorney at Law.)
Hafta bitti ve bu konuda bir haber alamadık. Süreci biraz daha ayrıntılı yazıp forumu takip edenleri aydınlatmakta fayda olabilir.
Enis Bilyap bu başlığı açtığı gün birşeyler karaladım, sonra mesajımı değiştirdim ve mesajımın silinmesini istedim. (O gün yazdığım mesaj isteğim üzerine silinmiş) Mesajımın silinmesini istedim çünkü artık sözün bittiği yerdi. Şike yaptığını TSF Eğitim Kurulu Başkanı'na itiraf ettiği bu forumda bizzat TSF Eğitim Kurulu Başkanı Aşkın Taşan tarafından yazılmıştı ve ben gerek iyi bir Galatasaray'lı (şike sürecine adı karışmayan tek büyük kulübümüz), gerekse Türk satranççıların emeklerinin gasp edilmesini kabul edemeyen bir satranççı olarak o günkü duruşmama gitmek için yola çıkmadan kahvaltı etmek yerine, oturup şike yaptığını itiraf ettiği belirtilen kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmak için dilekçe hazırladım.
Daha sonra şikenin medyatik bir suç haline geldiği ve TSF'nin şike yaptığını itiraf eden birisini hala ülkemizde turnuvalarda oynattığının ulusal basında haber olup, satrancın zarar görebileceğini düşünerek TSF'yi aradım. Belki bu kişi zaten turnuvadan çıkartılacaktır, boşu boşuna Türk satrancının adı şike ile anılmasın diye düşündüm. Görüştüğüm kişi (kendisi aynı zamanda bir hukukçu), bir kulübün bu sporcuyu takımında oynatmak istediğini ve bu sebeple durumunu federasyona sorduğunu, "danışmanların" 1 sene geçtiği için oynamasında bir sorun olmadığını yönetime ilettiklerini söyledi. Ancak, Çeşme turnuvası hakkında detaylı bilgisi olmadığını, benim için çok aciliyeti yoksa birkaç gün beklememi ve durumu araştıracağını söyledi. Sonrası hepimizin malumu, bu kişi Çeşme turnuvasının listesinden çıkartıldı.
Benim aklımda 2 soru var;
1- 1 yıl geçmesi nedir, niye böyle bir süre koyulmuş ve kim, neye göre bu süreyi belirlemiştir?
2- Bu süreyi belirleyen "danışman/lar" kimdir? Kim olduklarını ben gerçekten bilmiyorum ama yanlış bir danışmanlık hizmeti sunduklarını düşünüyorum.
Yani, Yakup Bey'in mesajındaki gibi takımın bu konuyu araştırmadığı düşüncesi doğru değil. Erşan Bey'in mesajına gelince, bu saatten sonra bu kişiyi oynatmamak takıma zarar verir düşüncesine katılıyorum. Ancak, bunu aşmanın da bir yolu vardır, o da takıma, özel durumdaki bu sporcu listeden çıkartıldığı için yeni sporcu bildirmesi için özel bir süre vermektir ve bu çeşitli branşlarda uygulanan popüler bir yöntemdir. Örnek olarak aklıma ilk gelen, dünyanın en iyi Amerikalı kadın basketbolcusu Diana Taurasi'nin doping cezası, Hacettepe'deki bir çalışanın usul hatası sebebiyle kaldırılmak zorunda kalınınca, Fenerbahçe'ye transfer süresi ve yabancı sporcu transfer hakkı bitmesine rağmen yeni sporcu getirmesi için süre verilmesidir.
Diğer bir konu ise, daha önce bu konu tartışılırken Aşkın Bey bu kişiye TSF'nin ceza veremeyeceğini ileri sürmüştü. Ben ise TSF'nin bu kişiye rahatlıkla ceza verebileceğini, tek tartışma noktasının bu sporcunun TSF lisansı olmaması sebebiyle TSF ile resmi bir bağı olmadığı düşünülebileceğidir ancak bunun uluslararası hukuk uygulamalarınca doğru bir yaklaşım olmayacağını belirtmiştim. Şimdi, kafalarda ufak da olsa soru işaretine sebep olabilecek lisans sorunu da ortadan kalktı. O zaman TSF ile bir bağı yoktu, lisansını yeni çıkardığı için ceza verilemez derseniz size hak veririm, ki bu görüşü meşhur Beyazkale-Cemil Gülbaş hukuksuzluğunun yaşandığı dönemde takımımızda bulunan Elisabeth Paehtz ve aynı durumdaki diğer kadın sporcular için ben de üzerine basa basa dile getirmiştim ancak, değişen birşey olmamış ve TSF tarafından bu sporcular tedbirli olarak TSF Disiplin Kurulu'na sevkedilmiş ve savunmaları istenmiş, sonrasında diyalog yoluna gidilerek sporcuların (bugünlerdeki moda tabirle ÇAKMA) bir özür mektubu yazmalarıyla bu konu diyalog ile tatlıya bağlanmıştı.
Netice olarak;
1- Şike yaptığını TSF Eğitim Kurulu Başkanı'na itiraf ettiği bizzat TSF Eğitim Kurulu Başkanı tarafından yazılı olarak beyan edilen bu kişiye Türkiye'de satranç oynatılmamalıdır.
2- Bu kişiye TSF tarafından gerekli ceza verilmelidir. Bunun önünde hiç bir engel yoktu, olduğu düşünülüyorsa da lisans ile ortadan kalktı. Ayrıca şikenin 6222 Sayılı Kanun'da düzenlenmiş bir SUÇ (teknik terim olarak) olduğu ve ağır cezalar öngörüldüğü unutulmamalıdır.
3- Sporcunun takımının mağdur olmaması için bu takıma bu özel durum karşısında özel izin ile yeni bir sporcu transfer etmesi için süre verilebilir.
Özetin özeti; şike yaptığını itiraf eden kişinin ülkemize gelip, hem de dalga geçer gibi en üst ligde satranç oynamasını satranç camiası kabullenemiyor.
Enis Bilyap bu başlığı açtığı gün birşeyler karaladım, sonra mesajımı değiştirdim ve mesajımın silinmesini istedim. (O gün yazdığım mesaj isteğim üzerine silinmiş) Mesajımın silinmesini istedim çünkü artık sözün bittiği yerdi. Şike yaptığını TSF Eğitim Kurulu Başkanı'na itiraf ettiği bu forumda bizzat TSF Eğitim Kurulu Başkanı Aşkın Taşan tarafından yazılmıştı ve ben gerek iyi bir Galatasaray'lı (şike sürecine adı karışmayan tek büyük kulübümüz), gerekse Türk satranççıların emeklerinin gasp edilmesini kabul edemeyen bir satranççı olarak o günkü duruşmama gitmek için yola çıkmadan kahvaltı etmek yerine, oturup şike yaptığını itiraf ettiği belirtilen kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmak için dilekçe hazırladım.
Daha sonra şikenin medyatik bir suç haline geldiği ve TSF'nin şike yaptığını itiraf eden birisini hala ülkemizde turnuvalarda oynattığının ulusal basında haber olup, satrancın zarar görebileceğini düşünerek TSF'yi aradım. Belki bu kişi zaten turnuvadan çıkartılacaktır, boşu boşuna Türk satrancının adı şike ile anılmasın diye düşündüm. Görüştüğüm kişi (kendisi aynı zamanda bir hukukçu), bir kulübün bu sporcuyu takımında oynatmak istediğini ve bu sebeple durumunu federasyona sorduğunu, "danışmanların" 1 sene geçtiği için oynamasında bir sorun olmadığını yönetime ilettiklerini söyledi. Ancak, Çeşme turnuvası hakkında detaylı bilgisi olmadığını, benim için çok aciliyeti yoksa birkaç gün beklememi ve durumu araştıracağını söyledi. Sonrası hepimizin malumu, bu kişi Çeşme turnuvasının listesinden çıkartıldı.
Benim aklımda 2 soru var;
1- 1 yıl geçmesi nedir, niye böyle bir süre koyulmuş ve kim, neye göre bu süreyi belirlemiştir?
2- Bu süreyi belirleyen "danışman/lar" kimdir? Kim olduklarını ben gerçekten bilmiyorum ama yanlış bir danışmanlık hizmeti sunduklarını düşünüyorum.
Yani, Yakup Bey'in mesajındaki gibi takımın bu konuyu araştırmadığı düşüncesi doğru değil. Erşan Bey'in mesajına gelince, bu saatten sonra bu kişiyi oynatmamak takıma zarar verir düşüncesine katılıyorum. Ancak, bunu aşmanın da bir yolu vardır, o da takıma, özel durumdaki bu sporcu listeden çıkartıldığı için yeni sporcu bildirmesi için özel bir süre vermektir ve bu çeşitli branşlarda uygulanan popüler bir yöntemdir. Örnek olarak aklıma ilk gelen, dünyanın en iyi Amerikalı kadın basketbolcusu Diana Taurasi'nin doping cezası, Hacettepe'deki bir çalışanın usul hatası sebebiyle kaldırılmak zorunda kalınınca, Fenerbahçe'ye transfer süresi ve yabancı sporcu transfer hakkı bitmesine rağmen yeni sporcu getirmesi için süre verilmesidir.
Diğer bir konu ise, daha önce bu konu tartışılırken Aşkın Bey bu kişiye TSF'nin ceza veremeyeceğini ileri sürmüştü. Ben ise TSF'nin bu kişiye rahatlıkla ceza verebileceğini, tek tartışma noktasının bu sporcunun TSF lisansı olmaması sebebiyle TSF ile resmi bir bağı olmadığı düşünülebileceğidir ancak bunun uluslararası hukuk uygulamalarınca doğru bir yaklaşım olmayacağını belirtmiştim. Şimdi, kafalarda ufak da olsa soru işaretine sebep olabilecek lisans sorunu da ortadan kalktı. O zaman TSF ile bir bağı yoktu, lisansını yeni çıkardığı için ceza verilemez derseniz size hak veririm, ki bu görüşü meşhur Beyazkale-Cemil Gülbaş hukuksuzluğunun yaşandığı dönemde takımımızda bulunan Elisabeth Paehtz ve aynı durumdaki diğer kadın sporcular için ben de üzerine basa basa dile getirmiştim ancak, değişen birşey olmamış ve TSF tarafından bu sporcular tedbirli olarak TSF Disiplin Kurulu'na sevkedilmiş ve savunmaları istenmiş, sonrasında diyalog yoluna gidilerek sporcuların (bugünlerdeki moda tabirle ÇAKMA) bir özür mektubu yazmalarıyla bu konu diyalog ile tatlıya bağlanmıştı.
Netice olarak;
1- Şike yaptığını TSF Eğitim Kurulu Başkanı'na itiraf ettiği bizzat TSF Eğitim Kurulu Başkanı tarafından yazılı olarak beyan edilen bu kişiye Türkiye'de satranç oynatılmamalıdır.
2- Bu kişiye TSF tarafından gerekli ceza verilmelidir. Bunun önünde hiç bir engel yoktu, olduğu düşünülüyorsa da lisans ile ortadan kalktı. Ayrıca şikenin 6222 Sayılı Kanun'da düzenlenmiş bir SUÇ (teknik terim olarak) olduğu ve ağır cezalar öngörüldüğü unutulmamalıdır.
3- Sporcunun takımının mağdur olmaması için bu takıma bu özel durum karşısında özel izin ile yeni bir sporcu transfer etmesi için süre verilebilir.
Özetin özeti; şike yaptığını itiraf eden kişinin ülkemize gelip, hem de dalga geçer gibi en üst ligde satranç oynamasını satranç camiası kabullenemiyor.