27-07-2015, 21:28
Projede şeffaflık sıkıntısı bir yandan var bir yandan yok, TSF göğsünü gere gere kendi resmi sitesinden bu işin reklamını yaptığı gibi çalıştay adı altında bir pazarlama lansmanı da gerçekleştirdiğinden işin bu yönüyle çok açık davrandığını söyleyebiliriz.
Ama bu açıklık topluma fayda için değil, esasen dar ve sığ bir camia olan satranç alemini kısa yoldan buna alıştırmak ve algı yaratmak için.
Şimdi birkaç tespit:
1 - Satranç çocuk oyuncağı değildir. Ciddi iştir. Ana okuluna satranç sokan insan çocuklara da satranca da zarar verir.
2 - Beş yaşındaki çocuğun satranç oynatılması katliamdır. Siz para kazanacaksınız diye satrancı yerlerde süründürme, buna da çocukları alet etme hakkınız yok.
Beynin motor gelişimi için satrancın bir başlangıç safhası vardır. Egoları oldukça yüksek olan okul öncesi çocuklar bu ciddi eğitime çok erken girerlerse, satrancı zihinlerinde tüketirler. Ayrıca ilk başarısızlık halinde bunu bir "zeki olup olmama" sorunu haline çevirirler.
Ayrıca bu projenin çocukları falan da düşündüğü yok. Proje büyüklere yönelik.
Asıl amaç da derneğin adında gizli. "Satrançla büyüyorum" ifadesi çocukların büyümesini değil, daha başka bir zümrenin büyümesini ifade ediyor.
3 - Arka planda çaktırmadan iyi bir algı operasyonu yapılmış. Herkes Satranç AŞ'nin kapatıldığına inanmış. Sebep: Genel Kurulda öyle konuşulmuş.
Oysa Satranç AŞ kapalı değil ve sırf konuşuldu diye kapanması olanak dışı. Bir AŞ'nin kapanmasının çok uzun ve geniş bir süreci var. Genel Kurul kararı + bunu takip eden en az iki yıllık bir tasfiye prosedürü sözkonusu. Şirket kanlı canlı olarak daha üç hafta önce Ankara'ya nakledildi.
Ama tuhaf bir şekilde insanlar Satranç AŞ'nin kapatıldığına inanmış.
4 - Olayın hukuksal tarafının kağıt üstünde olması görüşüne hiç katılmıyorum.
Gerçekten bu ülkede insanları sindirdiler. Eskiden havaya zıplayacağımız hukuk dışı konuları olağanlaştırmaya başladık. Bu, sağ muhafazakarların ülkeye hediyesi. Özal zamanından bu yana gelen meşhur motto: "Alışırlar, alışırlar".
Oysa öyle olmayacak. Aşağıda çok somut yazıyorum ve bunlar yargılama ve soruşturma konusu olacak:
a. TSF yasa gereği ihale açmak zorundadır.
b. TSF ihale açmayacağı işi Satranç AŞ üzerinden yapmalıdır.
c. TSF'yi temsil eden hiç kimse, TSF ile iş yapan bir kuruluşta YK üyesi olamaz.
d. TSF vize paralarından ve vergilerden aldığı kaynağı sarı çizmeli mehmet ağanın derneğinin ticari işlerinin pazarlanmasında kullanamaz.
Bunların hepsi suç.
Bunu "kağıt üzerinde" görüp yılgınlığa düşmek mümkün, ama ben aynı görüşte değilim. Hep söylüyorum, 1990'dan sonra satranç Süer'den, Nihat Yazıcı'ya evrildi. Yani 2,300'den 1,500'e indi, piyano çalan İstanbul beyefendisinden "haydi Ayşegül haydiiii, kim tutar seni" seviyesini buldu. Bugün ise ground zero seviyesinde.
Seçilen politika veya yönelim ne olursa olsun; bu dernek üzerinden yapılan iş hukuk açısından defoludur.
Temenni değil, teknik olarak söylüyorum: Bu derneğin TSF aracılığı ile kasasına giren her para yargılama konusu olacaktır.
Ayrıca, madem bu proje çok muhteşem ve hukuka uygun: Gulkız hanım niye bu mütevazi derneğin üyesi bile değil?
Ama bu açıklık topluma fayda için değil, esasen dar ve sığ bir camia olan satranç alemini kısa yoldan buna alıştırmak ve algı yaratmak için.
Şimdi birkaç tespit:
1 - Satranç çocuk oyuncağı değildir. Ciddi iştir. Ana okuluna satranç sokan insan çocuklara da satranca da zarar verir.
2 - Beş yaşındaki çocuğun satranç oynatılması katliamdır. Siz para kazanacaksınız diye satrancı yerlerde süründürme, buna da çocukları alet etme hakkınız yok.
Beynin motor gelişimi için satrancın bir başlangıç safhası vardır. Egoları oldukça yüksek olan okul öncesi çocuklar bu ciddi eğitime çok erken girerlerse, satrancı zihinlerinde tüketirler. Ayrıca ilk başarısızlık halinde bunu bir "zeki olup olmama" sorunu haline çevirirler.
Ayrıca bu projenin çocukları falan da düşündüğü yok. Proje büyüklere yönelik.
Asıl amaç da derneğin adında gizli. "Satrançla büyüyorum" ifadesi çocukların büyümesini değil, daha başka bir zümrenin büyümesini ifade ediyor.
3 - Arka planda çaktırmadan iyi bir algı operasyonu yapılmış. Herkes Satranç AŞ'nin kapatıldığına inanmış. Sebep: Genel Kurulda öyle konuşulmuş.
Oysa Satranç AŞ kapalı değil ve sırf konuşuldu diye kapanması olanak dışı. Bir AŞ'nin kapanmasının çok uzun ve geniş bir süreci var. Genel Kurul kararı + bunu takip eden en az iki yıllık bir tasfiye prosedürü sözkonusu. Şirket kanlı canlı olarak daha üç hafta önce Ankara'ya nakledildi.
Ama tuhaf bir şekilde insanlar Satranç AŞ'nin kapatıldığına inanmış.
4 - Olayın hukuksal tarafının kağıt üstünde olması görüşüne hiç katılmıyorum.
Gerçekten bu ülkede insanları sindirdiler. Eskiden havaya zıplayacağımız hukuk dışı konuları olağanlaştırmaya başladık. Bu, sağ muhafazakarların ülkeye hediyesi. Özal zamanından bu yana gelen meşhur motto: "Alışırlar, alışırlar".
Oysa öyle olmayacak. Aşağıda çok somut yazıyorum ve bunlar yargılama ve soruşturma konusu olacak:
a. TSF yasa gereği ihale açmak zorundadır.
b. TSF ihale açmayacağı işi Satranç AŞ üzerinden yapmalıdır.
c. TSF'yi temsil eden hiç kimse, TSF ile iş yapan bir kuruluşta YK üyesi olamaz.
d. TSF vize paralarından ve vergilerden aldığı kaynağı sarı çizmeli mehmet ağanın derneğinin ticari işlerinin pazarlanmasında kullanamaz.
Bunların hepsi suç.
Bunu "kağıt üzerinde" görüp yılgınlığa düşmek mümkün, ama ben aynı görüşte değilim. Hep söylüyorum, 1990'dan sonra satranç Süer'den, Nihat Yazıcı'ya evrildi. Yani 2,300'den 1,500'e indi, piyano çalan İstanbul beyefendisinden "haydi Ayşegül haydiiii, kim tutar seni" seviyesini buldu. Bugün ise ground zero seviyesinde.
Seçilen politika veya yönelim ne olursa olsun; bu dernek üzerinden yapılan iş hukuk açısından defoludur.
Temenni değil, teknik olarak söylüyorum: Bu derneğin TSF aracılığı ile kasasına giren her para yargılama konusu olacaktır.
Ayrıca, madem bu proje çok muhteşem ve hukuka uygun: Gulkız hanım niye bu mütevazi derneğin üyesi bile değil?