02-08-2015, 20:40
(Son Düzenleme: 02-08-2015, 21:40, Düzenleyen: M.Aşkın TAŞAN.)
[color=#0000CD] Türkiye Satranç Federasyonu olarak, 2014-2015 eğitim-öğretim yılında ana sınıflarında satrancın yaygınlaştırılması amacıyla ülke genelinde 1000 anasınıfında satranç köşesi oluşturmayı, bu sınıflardaki öğrencilere satranç takımı dağıtmayı ve öğretmenlerine de satranç eğitimi vermeyi planlıyoruz.
Düşüncemiz ana sınıflarında satrancın yaygınlaştırılması projesini aşağıda belirtilen bölge merkezi illerde uygulamaktır.
Projede elde edilecek başarıya göre önümüzdeki yıllarda diğer illerde de projenin yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.
Ankara, Antalya, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Mersin, Ordu ve Sivas.
Çalıştayın amacı; yurtdışında ve ülkemizde anaokullarında uygulanan satranç eğitimleri modelleri hakkında bilgi edinmek, uygulanan eğitim modellerinin avantaj ve dezavantajlarını tartışmak ve karşılıklı fikir alışverişi ile örnek bir eğitim modeli oluşturabilmektir.
Çalıştay Türkiye Satranç Federasyonunun teknik desteği ile düzenlenmiştir.
Çalıştaya yurt dışından katılan misafirlerimizin isimleri aşağıda yer almaktadır:
Kevin O’Connel (İrlanda) :FIDE Okulda Satranç Komisyonu Başkanı
Alexander Kostyev (Rusya) :ECU Eğitim Kurulu Genel Sekreteri
Alessandro Dominici (İtalya):AB ve FIDE desteği ile yürütülen ve hareketlerle çocuklara satranç öğretilmesini içeren, ülkemizin de paydaş olarak projeye katılmayı düşündüğü Psychomotricity metodu hakkında sunum yaparak ve soruları cevaplamıştır.
Olga Dolzkaya (Norveç ) :Stormester & Stormester Akademisi Eğitmeni WGM (Ana sınıflarına yönelik kitap çalışması var.)[/color]
[color=#0000CD]Beni duy,bana yardım et!
Çalıştayda yapmış olduğum sunumda Montessori Pedagojisi ve Eğitim Siteminden bahsetmiştim.
Kısaca özetliyorum.
ÇOCUKLARDA SATRANCA BAŞLAMA ve YARIŞABİLME ÇAĞI
Satranç günümüzde bir eğitim aracı olarak kullanılabilen,zihinsel bir spordur.
Ancak tek başına zihinsel gelişimi göz önüne alınarak eğitim verilmesi ve sonuç beklenmesi ileride telafisi mümkün olmayan kalıcı sorunlar yaşatacaktır.
Eğitim programlarında zihinsel gelişimin yanı sıra,fiziksel gelişim,ruhsal-heyecansal gelişim ve kişilik gelişimine yönelik ilgi ve ihtiyaçları da göz önünde bulundurulmalıdır.
Zihinsel gelişimin en hızlı dönemi 2-6 yaşları arasıdır.Bu dönem en önemli temel yeteneklerin kazanıldığı ve etkinlik alanlarına yatkınlık belirtileri taşıdığı, gördüğü ve tanık olduğu olayların, kişilik gelişiminde etkili olabileceği çok hassas bir dönemdir.
Bütün mesele çocuğun içsel gelişimine uygun çevre kurarak,içindeki gelişme dürtüsüne dikkat ederek,dikkatli,planlı ve dengeli eğitim almasını sağlamaktır.
Hareket ve oyun içgüdüleri dikkate alınarak özgürce yönelip uzun süre yoğunlaşabileceği,irade disiplini ve sosyal olumlu davranışlar kazanacağı,düzenli düşünmeyi öğrenebileceği ve olumlu kişilik özellikleri kazanabileceği fırsat alanları kurabilmektir.
Satranç 4-6 yaş grubunda eğitim alan her çocuğun ilgisine sunulmalıdır.
Yatkın olanlar zaman içinde kendisini gösterecektir. Görsel teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde paralel olarak satranca başlama yaşı da çocukların ilgi alanına daha erken girmeye başlamıştır.
O çocukların bilgisayarlarda neler yapabildikleri hep gözlemişizdir.
Bilgisayar başında içinden çıkılamaz zannettiğim bir çok problemimi 2.3. sınıfına giden öğrencilerim çözmüştür. Ben bunu çekinmeden her zaman söylerim.
Bundan 15-20 yıl önce satranca başlama ve yarışmalara katılabilme zamanı her dem tartışma konusuydu. Elbette bütün çocukların satranca başlaması ve hepsinin turnuvalara katılması gerekmiyor.
Yatkın olanların seçilip korku ve sonuca yönelik başarı baskısı olmadan,eğlenceli ve yaratıcı aşamalardan geçerek yarışma olgunluğunu kazanabildiği harika örnekler var ülkemizde.
Üstelik bu sadece satranç sporunda değil,çok daha farklı sosyo-kültürel alanlarda da mevcuttur. İlk bestesini abisini gözlemleyerek yapan klasik müziğin harika insanını hatırlayalım.
Küçüklüğünden beri sağır olan başka dahi bestecileri, fiziksel gelişimin ön planda olduğu jimnastik, bale gibi alanlarda eğitimini çok erken yaşlarda veren ülkeler ve başarılarını hatırlayalım.
Türk cumhuriyetlerinde satranç notasyon eğitiminin 4 yaşlarında başladığını, hamlesini notasyon dilinde tanıyabildiğini bundan 15-20 yıl önce ilk kez duymuş ve şaşırmıştım.
Benzer gizli örnekler ülkemizde yer altındaki cevherler gibi saklı duruyor. Önemli olan bu cevherleri ortaya çıkaracak teknolojik ortamları kurmak, o çocuklara onlardan HİÇ BEKLEMEDİĞİMİZ BU YETENEKLERİNİ ORTAYA ÇIKARACAKLARI OLANAKLARI ONLARA SUNABİLMEKTİR.
Yaşı kaç olursa olsun 4,5,6..doğru tesbit haklılığını bir zaman mutlaka haykırarak ortaya koyacaktır.
Bir de çocukların iç dünyalarındaki sesi duyabilmek önemlidir.
Atılacak ilk adımlar bu sesten sonra hayata geçirilebilinir.
"[b]-Beni duy, beni duy! Bana yardım et !"[/b][/color]
Düşüncemiz ana sınıflarında satrancın yaygınlaştırılması projesini aşağıda belirtilen bölge merkezi illerde uygulamaktır.
Projede elde edilecek başarıya göre önümüzdeki yıllarda diğer illerde de projenin yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.
Ankara, Antalya, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Mersin, Ordu ve Sivas.
Çalıştayın amacı; yurtdışında ve ülkemizde anaokullarında uygulanan satranç eğitimleri modelleri hakkında bilgi edinmek, uygulanan eğitim modellerinin avantaj ve dezavantajlarını tartışmak ve karşılıklı fikir alışverişi ile örnek bir eğitim modeli oluşturabilmektir.
Çalıştay Türkiye Satranç Federasyonunun teknik desteği ile düzenlenmiştir.
Çalıştaya yurt dışından katılan misafirlerimizin isimleri aşağıda yer almaktadır:
Kevin O’Connel (İrlanda) :FIDE Okulda Satranç Komisyonu Başkanı
Alexander Kostyev (Rusya) :ECU Eğitim Kurulu Genel Sekreteri
Alessandro Dominici (İtalya):AB ve FIDE desteği ile yürütülen ve hareketlerle çocuklara satranç öğretilmesini içeren, ülkemizin de paydaş olarak projeye katılmayı düşündüğü Psychomotricity metodu hakkında sunum yaparak ve soruları cevaplamıştır.
Olga Dolzkaya (Norveç ) :Stormester & Stormester Akademisi Eğitmeni WGM (Ana sınıflarına yönelik kitap çalışması var.)[/color]
[color=#0000CD]Beni duy,bana yardım et!
Çalıştayda yapmış olduğum sunumda Montessori Pedagojisi ve Eğitim Siteminden bahsetmiştim.
Kısaca özetliyorum.
ÇOCUKLARDA SATRANCA BAŞLAMA ve YARIŞABİLME ÇAĞI
Satranç günümüzde bir eğitim aracı olarak kullanılabilen,zihinsel bir spordur.
Ancak tek başına zihinsel gelişimi göz önüne alınarak eğitim verilmesi ve sonuç beklenmesi ileride telafisi mümkün olmayan kalıcı sorunlar yaşatacaktır.
Eğitim programlarında zihinsel gelişimin yanı sıra,fiziksel gelişim,ruhsal-heyecansal gelişim ve kişilik gelişimine yönelik ilgi ve ihtiyaçları da göz önünde bulundurulmalıdır.
Zihinsel gelişimin en hızlı dönemi 2-6 yaşları arasıdır.Bu dönem en önemli temel yeteneklerin kazanıldığı ve etkinlik alanlarına yatkınlık belirtileri taşıdığı, gördüğü ve tanık olduğu olayların, kişilik gelişiminde etkili olabileceği çok hassas bir dönemdir.
Bütün mesele çocuğun içsel gelişimine uygun çevre kurarak,içindeki gelişme dürtüsüne dikkat ederek,dikkatli,planlı ve dengeli eğitim almasını sağlamaktır.
Hareket ve oyun içgüdüleri dikkate alınarak özgürce yönelip uzun süre yoğunlaşabileceği,irade disiplini ve sosyal olumlu davranışlar kazanacağı,düzenli düşünmeyi öğrenebileceği ve olumlu kişilik özellikleri kazanabileceği fırsat alanları kurabilmektir.
Satranç 4-6 yaş grubunda eğitim alan her çocuğun ilgisine sunulmalıdır.
Yatkın olanlar zaman içinde kendisini gösterecektir. Görsel teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde paralel olarak satranca başlama yaşı da çocukların ilgi alanına daha erken girmeye başlamıştır.
O çocukların bilgisayarlarda neler yapabildikleri hep gözlemişizdir.
Bilgisayar başında içinden çıkılamaz zannettiğim bir çok problemimi 2.3. sınıfına giden öğrencilerim çözmüştür. Ben bunu çekinmeden her zaman söylerim.
Bundan 15-20 yıl önce satranca başlama ve yarışmalara katılabilme zamanı her dem tartışma konusuydu. Elbette bütün çocukların satranca başlaması ve hepsinin turnuvalara katılması gerekmiyor.
Yatkın olanların seçilip korku ve sonuca yönelik başarı baskısı olmadan,eğlenceli ve yaratıcı aşamalardan geçerek yarışma olgunluğunu kazanabildiği harika örnekler var ülkemizde.
Üstelik bu sadece satranç sporunda değil,çok daha farklı sosyo-kültürel alanlarda da mevcuttur. İlk bestesini abisini gözlemleyerek yapan klasik müziğin harika insanını hatırlayalım.
Küçüklüğünden beri sağır olan başka dahi bestecileri, fiziksel gelişimin ön planda olduğu jimnastik, bale gibi alanlarda eğitimini çok erken yaşlarda veren ülkeler ve başarılarını hatırlayalım.
Türk cumhuriyetlerinde satranç notasyon eğitiminin 4 yaşlarında başladığını, hamlesini notasyon dilinde tanıyabildiğini bundan 15-20 yıl önce ilk kez duymuş ve şaşırmıştım.
Benzer gizli örnekler ülkemizde yer altındaki cevherler gibi saklı duruyor. Önemli olan bu cevherleri ortaya çıkaracak teknolojik ortamları kurmak, o çocuklara onlardan HİÇ BEKLEMEDİĞİMİZ BU YETENEKLERİNİ ORTAYA ÇIKARACAKLARI OLANAKLARI ONLARA SUNABİLMEKTİR.
Yaşı kaç olursa olsun 4,5,6..doğru tesbit haklılığını bir zaman mutlaka haykırarak ortaya koyacaktır.
Bir de çocukların iç dünyalarındaki sesi duyabilmek önemlidir.
Atılacak ilk adımlar bu sesten sonra hayata geçirilebilinir.
"[b]-Beni duy, beni duy! Bana yardım et !"[/b][/color]
- MATRANÇ -