Valla herkese şaşırtıcı gelebilir ama ben de bu tablonun güzel olduğu görüşündeyim, bana göre TSF’nin son zamanlarda yaptığı en doğru iş. Benim tezlerimle de uyumlu.
1) Ben üstyapının her zaman altyapıyı belirlediği görüşündeyim.
Siz ne kadar ana okullarına yatırım da yapsanız, potansiyel yetenek adayınızın önüne bir idol ve hedef noktası koymadıktan sonra onu ilerletemezsiniz.
2) Üstyapıyı tamamen ilgisiz, desteksiz ve motivasyonsuz bıraktığınız anda zaten bir meslek olmayan (ve ana babaların kafasında hobiden öteye gitmeyen) bu spor için, çocuğunu yönlendirme gerekçesi bırakmamış olursunuz.
Bir velinin çocuğunu veya bir çocuğun ana babasını satrançta ilerlemek için dürtmesini sağlayacak bir etkiye ihtiyacınız vardır. Türk tenisinde bu Marsel İlhan’dır. Oğluna tenis dersi aldırıp onu profesyonel yapmayı düşünen baba, Marsel’in bu işten iyi para kazanıp kazanmadığına bakar. Acı ama gerçek.
Satrançta da tepe noktada çocuklara ve velilere sunacağınız modeller ve idoller olması gerekir.
Bu anlamda örneğin Betül Cemre Yıldız’ın (kendisi ile tanışıklığım yoktur) başarı hikayesini insanları bıktırana kadar bu ülkedeki herkese anlatmak lazım. Çok genç yaşta büyükusta olmuş, çok ciddi bir meslek sahibi, mesleği ile uluslararası alandaki sportif mücadelesini bir arada götürebilen bir idol.
Bundan daha somut, insani ve yararlı ne bulabiliriz bilmiyorum? Valla ihbar etsek, benim bildiğim Hıncal Uluç haftada 1 gün sırf bunun üzerine güzelleme yazar
Ama biz uzun yıllardır bu düzeyde çok zor elde edebildiğimiz yetenekleri yalnız bırakıyoruz. Bu sporcuların üst düzeyde kalabilmesi bir yana, vasat bir turnuvaya gidebilmesi için bile gerekli olan motivasyonu ısrarla vermiyoruz, bununla ilgili hiçbir istikrarlı politika ve strateji yok.
Oysa TSF belli unvan almış oyunculara (örneğin IM’den başlayarak) maddi destek verse, devlet bundan batmaz. Bunun kötüye kullanılmaması için taban ELO şartı (örneğin 2.400’ün altına düşmemek) ve yılda belli adet resmi oyun oynama kriteri getirilebilir.
Hepsi bu kadar.
Sadece bunun yaptığınız anda, iddia ediyorum bu ülkede satranç patlar. 2000 – 2300 aralığına sıkışmış onlarca genç çok ciddi programlarla rekabete başlarlar, bu da oyun adedine ve kalitesine yansır.
Naci bey ve Yakup bey yazmış, üst düzey bir oyuncunun tam odaklı ve günde 8 saat çalışma mecburiyeti vardır diye, çok doğru. Ama bunu yapabilmek için oyuncunun doğalgazı nasıl ödeyeceğini düşünmemesi gibi basit bir ön şart var.
Ayrıca çok maç yapabilmesi (bu ülkede çok ciddi bir turnuva açığı var bu da ayrı konu) ve rekabet edebilmesi lazım. Bu yüzden tekrar yazayım, üst düzeydeki 6 oyuncuya verilen destek ve motivasyon lokomotif etkisi görecektir ve alta yansıyacaktır. Şununla da desteklenmeli:
a) Yukarıda yazdığım gibi belli unvana sahip oyunculara devlet desteği sağlanmalı ve monitör edilmeli.
b) Üst düzey oyuncuların döner turnuva oynaması sağlanmalı.
Döner turnuva (rakibe dönük) ciddi hazırlık gerektirdiğinden oyuncuya büyük gelişme sağlar. TSF, Wijk An Zee modeli gibi uluslararası bir döner turnuva oluşturmalı ve sponsorunu bulmalı (tabii bu “balık kavak” ilişkisi ile orantılı ama ben yine de yazayım). Hollandalılar Wijk An Zee’ye her yıl format gereği 3 yerel oyuncu katıyorlar, bir taşla çok kuş, bir kasabayı dünyaya pazarlamaktan, 3 yerel oyuncuyu dünyanın ilk onundaki adamlarla oynatmaya kadar bir çok fayda.
c) Mutlaka Betül, Mustafa, Emre gibi oyuncuların basında rol model olarak anlatılması sağlanmalıdır.
Türkiye bayan atletizmi (üstelik rezalet yönetilen) Süreyya Ayhan ile bir dönem patlamıştı. Kaldı ki özellikle Ekaterina ve Betül, çok ciddi bir yatırım yapılsa dünya şampiyonu olabilecek oyuncular, hiç şaka değil.
d) Türkiye birincilikleri döner turnuva olmalı. Büyükustalar açık davetli olmalı, bu döner turnuvada oynamak için de bir seçme turnuvası yapılmalı. Bu nitelikteki bir Türkiye Birinciliği çok ciddi ödül içermeli ve cazip olmalı. Ayrıca Burdur, Konya, Kocaeli gibi yerlerde değil, medyanın merkezinde İstanbul’da yapılmalı.
e) Dünyada olduğu gibi Türk satrancında da yeni bir algıya ihtiyacı var. Bilardo pis kahve köşelerinde oynanan bir oyundu, şimdi Eurosport’ta canlı yayın alıyor.
Satrancın dünyada da Türkiye’de artık bir beyaz yalana ihtiyaç var:
“Satranç çok zeki insanların oyunudur” veya “Betül Türkiye’nin en zeki kızıdır, Çin’in en zeki kızı Yifan’ı böyle yendi” veya “Mustafa 7.5 milyarlık dünyada en zeki 300 adamın içine girdi” demek; bunu medyada satmak lazım.
İnsanlara böyle bir satış yapmadığınız sürece gelir ve kanal bulamazsınız. Bunu her spor yapıyor, koca dünyada badminton’ı veya curling’i spor sananlar var ve hepsinin bütçesi satrançtan büyük.
Sonuç olarak, başta Ekaterina yanlışından dönülmesi, sonrasında bu ülkenin en iyi düzeydeki 5 oyuncusunun bir araya getirilmesi doğrudur.
Yukarıya yapılan yatırım aşağıya yansır. Yapılan işi bugünkü yönetime çok yakıştıramamakla birlikte doğru ve güzel buluyorum.
1) Ben üstyapının her zaman altyapıyı belirlediği görüşündeyim.
Siz ne kadar ana okullarına yatırım da yapsanız, potansiyel yetenek adayınızın önüne bir idol ve hedef noktası koymadıktan sonra onu ilerletemezsiniz.
2) Üstyapıyı tamamen ilgisiz, desteksiz ve motivasyonsuz bıraktığınız anda zaten bir meslek olmayan (ve ana babaların kafasında hobiden öteye gitmeyen) bu spor için, çocuğunu yönlendirme gerekçesi bırakmamış olursunuz.
Bir velinin çocuğunu veya bir çocuğun ana babasını satrançta ilerlemek için dürtmesini sağlayacak bir etkiye ihtiyacınız vardır. Türk tenisinde bu Marsel İlhan’dır. Oğluna tenis dersi aldırıp onu profesyonel yapmayı düşünen baba, Marsel’in bu işten iyi para kazanıp kazanmadığına bakar. Acı ama gerçek.
Satrançta da tepe noktada çocuklara ve velilere sunacağınız modeller ve idoller olması gerekir.
Bu anlamda örneğin Betül Cemre Yıldız’ın (kendisi ile tanışıklığım yoktur) başarı hikayesini insanları bıktırana kadar bu ülkedeki herkese anlatmak lazım. Çok genç yaşta büyükusta olmuş, çok ciddi bir meslek sahibi, mesleği ile uluslararası alandaki sportif mücadelesini bir arada götürebilen bir idol.
Bundan daha somut, insani ve yararlı ne bulabiliriz bilmiyorum? Valla ihbar etsek, benim bildiğim Hıncal Uluç haftada 1 gün sırf bunun üzerine güzelleme yazar
Ama biz uzun yıllardır bu düzeyde çok zor elde edebildiğimiz yetenekleri yalnız bırakıyoruz. Bu sporcuların üst düzeyde kalabilmesi bir yana, vasat bir turnuvaya gidebilmesi için bile gerekli olan motivasyonu ısrarla vermiyoruz, bununla ilgili hiçbir istikrarlı politika ve strateji yok.
Oysa TSF belli unvan almış oyunculara (örneğin IM’den başlayarak) maddi destek verse, devlet bundan batmaz. Bunun kötüye kullanılmaması için taban ELO şartı (örneğin 2.400’ün altına düşmemek) ve yılda belli adet resmi oyun oynama kriteri getirilebilir.
Hepsi bu kadar.
Sadece bunun yaptığınız anda, iddia ediyorum bu ülkede satranç patlar. 2000 – 2300 aralığına sıkışmış onlarca genç çok ciddi programlarla rekabete başlarlar, bu da oyun adedine ve kalitesine yansır.
Naci bey ve Yakup bey yazmış, üst düzey bir oyuncunun tam odaklı ve günde 8 saat çalışma mecburiyeti vardır diye, çok doğru. Ama bunu yapabilmek için oyuncunun doğalgazı nasıl ödeyeceğini düşünmemesi gibi basit bir ön şart var.
Ayrıca çok maç yapabilmesi (bu ülkede çok ciddi bir turnuva açığı var bu da ayrı konu) ve rekabet edebilmesi lazım. Bu yüzden tekrar yazayım, üst düzeydeki 6 oyuncuya verilen destek ve motivasyon lokomotif etkisi görecektir ve alta yansıyacaktır. Şununla da desteklenmeli:
a) Yukarıda yazdığım gibi belli unvana sahip oyunculara devlet desteği sağlanmalı ve monitör edilmeli.
b) Üst düzey oyuncuların döner turnuva oynaması sağlanmalı.
Döner turnuva (rakibe dönük) ciddi hazırlık gerektirdiğinden oyuncuya büyük gelişme sağlar. TSF, Wijk An Zee modeli gibi uluslararası bir döner turnuva oluşturmalı ve sponsorunu bulmalı (tabii bu “balık kavak” ilişkisi ile orantılı ama ben yine de yazayım). Hollandalılar Wijk An Zee’ye her yıl format gereği 3 yerel oyuncu katıyorlar, bir taşla çok kuş, bir kasabayı dünyaya pazarlamaktan, 3 yerel oyuncuyu dünyanın ilk onundaki adamlarla oynatmaya kadar bir çok fayda.
c) Mutlaka Betül, Mustafa, Emre gibi oyuncuların basında rol model olarak anlatılması sağlanmalıdır.
Türkiye bayan atletizmi (üstelik rezalet yönetilen) Süreyya Ayhan ile bir dönem patlamıştı. Kaldı ki özellikle Ekaterina ve Betül, çok ciddi bir yatırım yapılsa dünya şampiyonu olabilecek oyuncular, hiç şaka değil.
d) Türkiye birincilikleri döner turnuva olmalı. Büyükustalar açık davetli olmalı, bu döner turnuvada oynamak için de bir seçme turnuvası yapılmalı. Bu nitelikteki bir Türkiye Birinciliği çok ciddi ödül içermeli ve cazip olmalı. Ayrıca Burdur, Konya, Kocaeli gibi yerlerde değil, medyanın merkezinde İstanbul’da yapılmalı.
e) Dünyada olduğu gibi Türk satrancında da yeni bir algıya ihtiyacı var. Bilardo pis kahve köşelerinde oynanan bir oyundu, şimdi Eurosport’ta canlı yayın alıyor.
Satrancın dünyada da Türkiye’de artık bir beyaz yalana ihtiyaç var:
“Satranç çok zeki insanların oyunudur” veya “Betül Türkiye’nin en zeki kızıdır, Çin’in en zeki kızı Yifan’ı böyle yendi” veya “Mustafa 7.5 milyarlık dünyada en zeki 300 adamın içine girdi” demek; bunu medyada satmak lazım.
İnsanlara böyle bir satış yapmadığınız sürece gelir ve kanal bulamazsınız. Bunu her spor yapıyor, koca dünyada badminton’ı veya curling’i spor sananlar var ve hepsinin bütçesi satrançtan büyük.
Sonuç olarak, başta Ekaterina yanlışından dönülmesi, sonrasında bu ülkenin en iyi düzeydeki 5 oyuncusunun bir araya getirilmesi doğrudur.
Yukarıya yapılan yatırım aşağıya yansır. Yapılan işi bugünkü yönetime çok yakıştıramamakla birlikte doğru ve güzel buluyorum.