28-08-2015, 10:20
(Son Düzenleme: 28-08-2015, 10:21, Düzenleyen: M.Aşkın TAŞAN.)
Burada isimler üzerinden sayılan şahıslar var.
Evet, görev alabilirler elbette. Buna itiraz ya da engel mi var?
Benim burada söylediğimi anlamadığınız ya da anlamazdan geliyorsunuz.
Söylediğim çok açık!
Kağıt üzerinde bir listede olmak ile sizin söylediğiniz; “Merkez Bankası, Kalkınma Bakanlığı ve pek çok kamu kurum ve kuruluşunda görev alan, yabancı dil bilen bürokratlar var. Doktorlar var. Büyük şirketlerde çalışan, belki de işletme (MBA) master'ı yapmış mühendisler var. Akademisyenler var. Uluslararası örgütlerde…”
Bakın bunların hepsi aktif meslek sahibi insanlar değil mi?
İçlerinden hangisinin yılın her ayında bazen tamamını, sürekli olarak haftanın 3-4 gününü iş yerinden izin alarak geçirebilir?
Ben bu şartlarda görev yapabileceklerini, ne kendi asli meslekleri açısından, ne de fahri olarak görev alacakları satranç yöneticiliği açısından verimli olamayacağını söyledim. (Anlam bakımından söylediklerim ile fikirlerimin çekilmek istendiği nokta arasında çok mesafe var)
Fakat asli mesleğinin temposunu bozmayacak şekilde olanaklara sahip yöneticiler elbette kendi kararlarıyla her türlü göreve talip olabilirler.
Bu çok normal ve doğal!
Günümüze kadar onuruyla görev yapan her bir TSF başkanımız (aramızdan ayrılanları minnet ve rahmet ile anıyorum) -ununu elemiş, eleğini ipe asmış- bir şekilde göreve talip oldular.
Bir kısmı mühendis, işletmeci, bankacı ve serbest meslek sahibi olan bu insanlar özverili bir şekilde çalıştılar ve konumsal ilişkileri sayesinde önemli iletişim ve maddi kaynaklar da bulmuşlardır.
Ben görevi başında bir öğretmen, memur ya da hayatını çalıştığı meslekten kazanmak zorunda olan bir federasyon başkanı, üyesi ya da görevlisi görmedim. Asli görevinden ancak belli koşullar çerçevesinde özel ya da resmi izinler alarak çalışanların tempolarını biliriz. Evlerinde ailelerine uykularına ayıracak zaman bulamıyorlar.
Devletteki ödeme sistemi yüzünden görev yolluklarını bile peşin alamayıp cebinden yaptıkları harcamalar ile sırf görevi
lerini aksatmamak için göreve giden, bu arada kendi okullarındaki özlük haklarının aksadığını bildiğimiz çok arkadaşımız vardır.
Bunun dışında bir konum belirtmedim. Yazılarımı satır satır, cümle cümle alınız.
Bir daha okuyunuz.
BENİM BU SAPTAMAM AŞAĞILAMA DEĞİLDİR!
SATRANÇÇILARIN NİTELİKSİZ OLDUĞUNU SÖYLEMEK, HİÇ DEĞİLDİR!
Asıl sizin bu yöndeki çarpıtmalı söylemleriniz bu yöndeki yazılarımı değersizleştirme, yönlendirme, topluma yanlış algı oluşturma amaçlarına yönelik gayretlerdir.
Yazılarınızın içinde de bu anlamda hiçbir fikir yoktur. Sözde bir saptama yapıp, bir TSF çalışanı olarak beni hedef göstermeye, toplum nezdinde değersizleştirmeye ve bir nevi aşağılamaya çalışıyorsunuz.
Asıl gaflet budur!
Sayın abdulkadirbener,
Bekara karı boşamak, bunu bilmediğinizi sanmıyorum.
Gerçekliğini yaşamadan bilmeden, kendisini zorluklar içinde çalışan insanların yerine koymadan onlar adına konuşmak, örnek vermek, liste yapmak anlamında kullandım.
Evet, görev alabilirler elbette. Buna itiraz ya da engel mi var?
Benim burada söylediğimi anlamadığınız ya da anlamazdan geliyorsunuz.
Söylediğim çok açık!
Kağıt üzerinde bir listede olmak ile sizin söylediğiniz; “Merkez Bankası, Kalkınma Bakanlığı ve pek çok kamu kurum ve kuruluşunda görev alan, yabancı dil bilen bürokratlar var. Doktorlar var. Büyük şirketlerde çalışan, belki de işletme (MBA) master'ı yapmış mühendisler var. Akademisyenler var. Uluslararası örgütlerde…”
Bakın bunların hepsi aktif meslek sahibi insanlar değil mi?
İçlerinden hangisinin yılın her ayında bazen tamamını, sürekli olarak haftanın 3-4 gününü iş yerinden izin alarak geçirebilir?
Ben bu şartlarda görev yapabileceklerini, ne kendi asli meslekleri açısından, ne de fahri olarak görev alacakları satranç yöneticiliği açısından verimli olamayacağını söyledim. (Anlam bakımından söylediklerim ile fikirlerimin çekilmek istendiği nokta arasında çok mesafe var)
Fakat asli mesleğinin temposunu bozmayacak şekilde olanaklara sahip yöneticiler elbette kendi kararlarıyla her türlü göreve talip olabilirler.
Bu çok normal ve doğal!
Günümüze kadar onuruyla görev yapan her bir TSF başkanımız (aramızdan ayrılanları minnet ve rahmet ile anıyorum) -ununu elemiş, eleğini ipe asmış- bir şekilde göreve talip oldular.
Bir kısmı mühendis, işletmeci, bankacı ve serbest meslek sahibi olan bu insanlar özverili bir şekilde çalıştılar ve konumsal ilişkileri sayesinde önemli iletişim ve maddi kaynaklar da bulmuşlardır.
Ben görevi başında bir öğretmen, memur ya da hayatını çalıştığı meslekten kazanmak zorunda olan bir federasyon başkanı, üyesi ya da görevlisi görmedim. Asli görevinden ancak belli koşullar çerçevesinde özel ya da resmi izinler alarak çalışanların tempolarını biliriz. Evlerinde ailelerine uykularına ayıracak zaman bulamıyorlar.
Devletteki ödeme sistemi yüzünden görev yolluklarını bile peşin alamayıp cebinden yaptıkları harcamalar ile sırf görevi
lerini aksatmamak için göreve giden, bu arada kendi okullarındaki özlük haklarının aksadığını bildiğimiz çok arkadaşımız vardır.
Bunun dışında bir konum belirtmedim. Yazılarımı satır satır, cümle cümle alınız.
Bir daha okuyunuz.
BENİM BU SAPTAMAM AŞAĞILAMA DEĞİLDİR!
SATRANÇÇILARIN NİTELİKSİZ OLDUĞUNU SÖYLEMEK, HİÇ DEĞİLDİR!
Asıl sizin bu yöndeki çarpıtmalı söylemleriniz bu yöndeki yazılarımı değersizleştirme, yönlendirme, topluma yanlış algı oluşturma amaçlarına yönelik gayretlerdir.
Yazılarınızın içinde de bu anlamda hiçbir fikir yoktur. Sözde bir saptama yapıp, bir TSF çalışanı olarak beni hedef göstermeye, toplum nezdinde değersizleştirmeye ve bir nevi aşağılamaya çalışıyorsunuz.
Asıl gaflet budur!
Sayın abdulkadirbener,
Bekara karı boşamak, bunu bilmediğinizi sanmıyorum.
Gerçekliğini yaşamadan bilmeden, kendisini zorluklar içinde çalışan insanların yerine koymadan onlar adına konuşmak, örnek vermek, liste yapmak anlamında kullandım.
- MATRANÇ -