15-10-2015, 10:54
Öncelikle "LİSANS" kavramına bir açıklık getirmeliyiz. Lisans, bir bireyin gerekli koşulları sağladıktan sonra o sporu icra etmek üzere aldığı "sporcu olma" belgesi, bir anlamda sporcu kimliğidir. İlgili spor dalının müsabakalarına çıkmak için zorunlu olan bir belgedir. Sizlerin de malumu olan buraya kadar söylediklerimden sonra dönüp satranca bakalım. Hayatında hiç bir turnuvaya katılmamış, tek bir piyon dahi oynamamış olanlarımızın sayısı lisanslı sporcu sayımızın en az %50'sidir. Abartılmış bir rakam gibi durabilir, haydi diyelim ki iyimser bir rakamla bu %40 olsun.
Sayılarla oynamak tamamen "reklamcı" mantığıdır. "A" marka bir otomobil dünyada 10.000 tane satsa, en yakın rakiplerinin de ortalama satış rakamları 9.998 olsa "A" marka sahipleri buna "Dünyanın En Çok Satan Otomobili" olarak bakar, reklamlarında bolca ve sık sık işledikleri "En Çok Satan" kelimesi potansiyel alıcı kitleleri üzerinde müthiş bir tema oluşturur, sayılara bakarsak haksız da sayılmazlar ama rakiplerinin sayılarına da bakarsak pek de fark yoktur. Satrançta da durum böyle, Ülke nüfusuna göre lisanslı oyuncu sayılarımıza bakarsak ülkemiz tam bir satranççı cennetidir (!)
Bugün ülkemizde halı sahalarda top koşturan herkese lisans çıkartıp versek "futbolcu" sayılarımızla Brezilya ile, Arjantin ile yarışırız. Her yaz tatilinde denize girip yüzene, köyünde derede, nehirde yüzene "Yüzme Lisansı" versek ulaşacağımız "Yüzme Sporcusu" sayılarını bir düşünelim! .. Şu an bizim durumumuz aynen böyle ..
Yıldızlar Türkiye Şampiyonasına bakmıştık bir aralar, katılan oyuncu sayılarımıza bakmıştık, sonra eski adıyla Yaş Grupları, yeni adıyla Küçükler Şampiyonasındaki sayılara bakalım, katılımcı yönünden bakarsak yaş büyüdükçe küçülen sayılar, yaş küçüldükçe büyüyen sayıları göreceğiz.
Lisans almanın kolaylıkları bize pek de iyi olarak dönmüyor, Bir sınıf öğretmeni TC numaralarını bildiği, diyelim ki 35 kişilik sınıfına çok kolaylıkla oturduğu yerden lisans alabilmektedir, halbuki bir çoğunun lisans sahibi olduğundan haberi bile yoktur.
Bu değerlere sahip sporcu sayılarımıza bakıp turnuvalara katılanlarla kıyasladığımızda "lisanslı oyuncu" kavramının ne kadar dejenere olduğu ortaya çıkmaktadır. Kendi ilimde bile görev başında olduğum zamanlarda da lisanslı sporcu sayılarımıza bakıp bakıp şaşardım. Bizi ilimizde en çok sporcuya sahip spor dalı yapmıştı ama ben bu sayının ne kadar şişirme olduğunu bildiğimden toplantı ve seminerlerde hiç bahsetmezdim. Öyle ya, biri kalkar da bravo size ne kadar da çok çalışmışsınız dese ne derim diye çekinirdim.
Bence lisanslar turnuvalarda verilmeli, lisans sahibi her bir oyuncumuzun turnuvalara katılımı bilgisayar ortamında takip edilmelidir. Günümüzün bilgi işlem~iletişim olanaklarına göre pek de zor olmaz bana göre ..
Sayılarla oynamak tamamen "reklamcı" mantığıdır. "A" marka bir otomobil dünyada 10.000 tane satsa, en yakın rakiplerinin de ortalama satış rakamları 9.998 olsa "A" marka sahipleri buna "Dünyanın En Çok Satan Otomobili" olarak bakar, reklamlarında bolca ve sık sık işledikleri "En Çok Satan" kelimesi potansiyel alıcı kitleleri üzerinde müthiş bir tema oluşturur, sayılara bakarsak haksız da sayılmazlar ama rakiplerinin sayılarına da bakarsak pek de fark yoktur. Satrançta da durum böyle, Ülke nüfusuna göre lisanslı oyuncu sayılarımıza bakarsak ülkemiz tam bir satranççı cennetidir (!)
Bugün ülkemizde halı sahalarda top koşturan herkese lisans çıkartıp versek "futbolcu" sayılarımızla Brezilya ile, Arjantin ile yarışırız. Her yaz tatilinde denize girip yüzene, köyünde derede, nehirde yüzene "Yüzme Lisansı" versek ulaşacağımız "Yüzme Sporcusu" sayılarını bir düşünelim! .. Şu an bizim durumumuz aynen böyle ..
Yıldızlar Türkiye Şampiyonasına bakmıştık bir aralar, katılan oyuncu sayılarımıza bakmıştık, sonra eski adıyla Yaş Grupları, yeni adıyla Küçükler Şampiyonasındaki sayılara bakalım, katılımcı yönünden bakarsak yaş büyüdükçe küçülen sayılar, yaş küçüldükçe büyüyen sayıları göreceğiz.
Lisans almanın kolaylıkları bize pek de iyi olarak dönmüyor, Bir sınıf öğretmeni TC numaralarını bildiği, diyelim ki 35 kişilik sınıfına çok kolaylıkla oturduğu yerden lisans alabilmektedir, halbuki bir çoğunun lisans sahibi olduğundan haberi bile yoktur.
Bu değerlere sahip sporcu sayılarımıza bakıp turnuvalara katılanlarla kıyasladığımızda "lisanslı oyuncu" kavramının ne kadar dejenere olduğu ortaya çıkmaktadır. Kendi ilimde bile görev başında olduğum zamanlarda da lisanslı sporcu sayılarımıza bakıp bakıp şaşardım. Bizi ilimizde en çok sporcuya sahip spor dalı yapmıştı ama ben bu sayının ne kadar şişirme olduğunu bildiğimden toplantı ve seminerlerde hiç bahsetmezdim. Öyle ya, biri kalkar da bravo size ne kadar da çok çalışmışsınız dese ne derim diye çekinirdim.
Bence lisanslar turnuvalarda verilmeli, lisans sahibi her bir oyuncumuzun turnuvalara katılımı bilgisayar ortamında takip edilmelidir. Günümüzün bilgi işlem~iletişim olanaklarına göre pek de zor olmaz bana göre ..
[font=Trebuchet MS]ZESDER Balıkesir Zekâ ve Zihin Sporları Kulübü[/font]