16-10-2015, 17:37
(Son Düzenleme: 16-10-2015, 17:41, Düzenleyen: abdulkadirbener.)
Pawn Sacrifice,
Başlangıç bence başarılı değildi.
Film boyunca Fisher'in duygularını ve histerisini vermeye çalışmak için kaybedilen zaman olayların yeterince anlaşılamamasına neden oluyordu.
Süre daha uzun tutularak olayların yerlerin turnuvaların daha çok açıklayıcı olması sağlanabilirdi.
Oyunlar hakkında azıcık daha konumu gösteren açılar kullanılsa daha iyi olurdu. Mesela ilk oyunun terk konumu hatalıydı. Fisher fili düşünce hemen terk etmedi aslında. Herhande satranç bilmeyenleri sıkmamak için bu ayrıntılara girilmemiş.
Fisher'in kadınla olan ilişkisi çok gereksiz bir ayrıntıydı.
Şampiyonluk maçına gelene kadar oynanan turnuvalar ve maçlar neredeyse ışık hızıyla anlatılıp geçildi. (Zaman burada da kötü kullanıldı.)
Mesela bir arkadaşımız "nasıl olup da berabere kalarak hile yapabilirler ki, ne saçmaydı!" dedi. Anlatmam bir saatimi aldı neredeyse.
Fisher'in pazarlıkları çok hızlı geçildi bence. Biraz daha detay verilebilirdi.
Eski görüntülerin kullanımı yerine yeniden canlandırmalarla olay daha başarılı aktarılabilirdi diye düşünüyorum.
Eski görüntülerle uyum sağlamak adına karanlık, puslu ve dar açılı çekimler kullanılmış, o nedenle konu sadece psikolojik açıdan dikkat çekiyor, olaylar, mekanlar, konuşmalar çekimler yüzünden hep ikinci planda kalıyor.
Şampiyonluk maçı daha uzun süre işlenmeliydi.
Şampiyonluk maçından sonra olanlar birkaç saniyede özetlenip bitirildi. Oysa asıl heyecan ondan sonra yaşandı bence.
Rövanş maçından basit ve önemsiz bir ayrıntı gibi sadece on saniye bahsedildi o kadar.
Bu son madde yüzünden (rövanştan bahsedilmemesi) filmin "soğuk savaşı Amerika masa başında nasıl kazandı!" filmi olması niyetiyle çekildiği hissi uyandı bende.
Amerika'nın "asrın satranç maçı" olayında "devlet" olarak olayın neresinde olduğuna dair hep imalar kullanıldı. Resmen dışişleri bakanının teşvik için araması dışında hep "aslında devlet konuya doğrudan müdahil değildi" gibi bir ifade var. Oysa olayın aslı öyle değildi. Biliyoruz ki Amerika hükümeti başından beri olayın hep içindeydi.
Fisher'in Komünist ve Siyonist takıntıları konusu gerçekti ve filmde gayet açık ve uzun uzun vurgulanarak işlenmiş.
Bu histerik durum hakkında www.archive.org sitesinde 45 dakikalık uzun bir video bulabilirsiniz. Soru cevap kısmı çok ilginç veriler içeriyor. Mesela öldüğünde kalan 2.5 ila 3 milyon dolarlık servetine ne oldu, sevgilisine aldığı büyük ev, Yahudi asıllı olduğu halde neden anti-Siyonist olduğu konusu vb. ilginç şeyler.
Filme ekibimdeki çocuklarla birlikte on kişi gittik. Hepsi de "bayıldık, çok harikaydı" dediler.
Bir arkadaş "kendimi kasvetli ve fakat sürükleyici bir rus romanı okuyormuşum gibi hissettim" dedi
Bence de güzeldi.
Genel anlamda film "mutlaka seyredilmeli".
Ama yukarıda bahsettiğim açılardan eleştirmek geldi içimden.
Seyredenlerin düşüncesini duymak isterim.
Başlangıç bence başarılı değildi.
Film boyunca Fisher'in duygularını ve histerisini vermeye çalışmak için kaybedilen zaman olayların yeterince anlaşılamamasına neden oluyordu.
Süre daha uzun tutularak olayların yerlerin turnuvaların daha çok açıklayıcı olması sağlanabilirdi.
Oyunlar hakkında azıcık daha konumu gösteren açılar kullanılsa daha iyi olurdu. Mesela ilk oyunun terk konumu hatalıydı. Fisher fili düşünce hemen terk etmedi aslında. Herhande satranç bilmeyenleri sıkmamak için bu ayrıntılara girilmemiş.
Fisher'in kadınla olan ilişkisi çok gereksiz bir ayrıntıydı.
Şampiyonluk maçına gelene kadar oynanan turnuvalar ve maçlar neredeyse ışık hızıyla anlatılıp geçildi. (Zaman burada da kötü kullanıldı.)
Mesela bir arkadaşımız "nasıl olup da berabere kalarak hile yapabilirler ki, ne saçmaydı!" dedi. Anlatmam bir saatimi aldı neredeyse.
Fisher'in pazarlıkları çok hızlı geçildi bence. Biraz daha detay verilebilirdi.
Eski görüntülerin kullanımı yerine yeniden canlandırmalarla olay daha başarılı aktarılabilirdi diye düşünüyorum.
Eski görüntülerle uyum sağlamak adına karanlık, puslu ve dar açılı çekimler kullanılmış, o nedenle konu sadece psikolojik açıdan dikkat çekiyor, olaylar, mekanlar, konuşmalar çekimler yüzünden hep ikinci planda kalıyor.
Şampiyonluk maçı daha uzun süre işlenmeliydi.
Şampiyonluk maçından sonra olanlar birkaç saniyede özetlenip bitirildi. Oysa asıl heyecan ondan sonra yaşandı bence.
Rövanş maçından basit ve önemsiz bir ayrıntı gibi sadece on saniye bahsedildi o kadar.
Bu son madde yüzünden (rövanştan bahsedilmemesi) filmin "soğuk savaşı Amerika masa başında nasıl kazandı!" filmi olması niyetiyle çekildiği hissi uyandı bende.
Amerika'nın "asrın satranç maçı" olayında "devlet" olarak olayın neresinde olduğuna dair hep imalar kullanıldı. Resmen dışişleri bakanının teşvik için araması dışında hep "aslında devlet konuya doğrudan müdahil değildi" gibi bir ifade var. Oysa olayın aslı öyle değildi. Biliyoruz ki Amerika hükümeti başından beri olayın hep içindeydi.
Fisher'in Komünist ve Siyonist takıntıları konusu gerçekti ve filmde gayet açık ve uzun uzun vurgulanarak işlenmiş.
Bu histerik durum hakkında www.archive.org sitesinde 45 dakikalık uzun bir video bulabilirsiniz. Soru cevap kısmı çok ilginç veriler içeriyor. Mesela öldüğünde kalan 2.5 ila 3 milyon dolarlık servetine ne oldu, sevgilisine aldığı büyük ev, Yahudi asıllı olduğu halde neden anti-Siyonist olduğu konusu vb. ilginç şeyler.
Filme ekibimdeki çocuklarla birlikte on kişi gittik. Hepsi de "bayıldık, çok harikaydı" dediler.
Bir arkadaş "kendimi kasvetli ve fakat sürükleyici bir rus romanı okuyormuşum gibi hissettim" dedi
Bence de güzeldi.
Genel anlamda film "mutlaka seyredilmeli".
Ama yukarıda bahsettiğim açılardan eleştirmek geldi içimden.
Seyredenlerin düşüncesini duymak isterim.
Abdulkadir Bener