Elbette bu yaptırımlar uygulanmalı. Satranç oynama aşkı yanında, hükmen kazanılmış galibiyet ile oynayarak kazanılmış galibiyet aynı averajı da sağlamıyor. Herhangi bir eşitlik bozma durumunda hükmen kazanan hemen alta iniyor.
"İbret-i âlem için" çok ağır yaptırımlar da uygulanmalı. Ancak, ne cezai önlem alırsanız alın, sadece ceza ile bu işin önüne mutlak anlamda geçemezsiniz. Bunun kat'i yolu, kanımca insanlara bu davranışın basitçe "ayıp" olduğunu idrak ettirmekten geçer. Bu davranış, ayrıca, satranççı onuruna (etiğine) aykırı olduğundan, o yönde bir müeyyide de uygulanabilir.
Ayrıca, "her şeyi devletten beklememek" de lazımdır. Turnuva tüzüğüne koyulacak maddelerle de çeşitli yaptırımlar uygulanabilir.
Yine de, asıl olan, kişileri bu tür bir davranışta bulunmayı akıllarından bile geçirmeyecek şekilde eğitmek olmalıdır.
Aşkın Ağabey'in örneklediği aile babası satranç sevdalısının yerinde ben olsam, o maça gelmeyen rakibi ilk gördüğüm yerde "ulan it oğlu it!" ile başlayan ve devamı da burada yazamayacağım kadar ağır gelişen şeyler yapabilirdim ve işin sonunda karakolluk, mahkemelik olsak, büyük ihtimalle ceza almadan çıkardım.
Rakibe, bir birey olarak saygı göstermeyen kimse satranç oynamamalı. İlk öğrendiğimiz şeylerden biri "rakibe saygı"dır. Rakip tahta dışında hiç anlaşamadığınız, hatta nefret ettiğiniz biri bile olabilir. Ancak, rakibimiz olduğu için maça başlarken elini yine de saygıyla sıkarız. Bu da satranç disiplininin bir parçasıdır.
Satranç oynamaya heves etmiş fakat bu disiplini henüz edinememiş kişiler olabilir. Bu tür kişileri kazanmak da camia olarak bize düşen işlerden biridir. Adam satranç turnuvasını ganyan bayiinde kupon doldurmakla eşdeğer sanıyor olabilir. Bu kişiler ilk seferinde gereken şekilde ikaz edilir, küçük bir ceza verilir; davranışlarında ısrar ediyorlarsa, lisansı iptal edilir ancak kişisel fikrim, ilk ikazdan sonra kişilerin büyük çoğunluğunun hatalarını anlayabilecekleri yönündedir.
"İbret-i âlem için" çok ağır yaptırımlar da uygulanmalı. Ancak, ne cezai önlem alırsanız alın, sadece ceza ile bu işin önüne mutlak anlamda geçemezsiniz. Bunun kat'i yolu, kanımca insanlara bu davranışın basitçe "ayıp" olduğunu idrak ettirmekten geçer. Bu davranış, ayrıca, satranççı onuruna (etiğine) aykırı olduğundan, o yönde bir müeyyide de uygulanabilir.
Ayrıca, "her şeyi devletten beklememek" de lazımdır. Turnuva tüzüğüne koyulacak maddelerle de çeşitli yaptırımlar uygulanabilir.
Yine de, asıl olan, kişileri bu tür bir davranışta bulunmayı akıllarından bile geçirmeyecek şekilde eğitmek olmalıdır.
Aşkın Ağabey'in örneklediği aile babası satranç sevdalısının yerinde ben olsam, o maça gelmeyen rakibi ilk gördüğüm yerde "ulan it oğlu it!" ile başlayan ve devamı da burada yazamayacağım kadar ağır gelişen şeyler yapabilirdim ve işin sonunda karakolluk, mahkemelik olsak, büyük ihtimalle ceza almadan çıkardım.
Rakibe, bir birey olarak saygı göstermeyen kimse satranç oynamamalı. İlk öğrendiğimiz şeylerden biri "rakibe saygı"dır. Rakip tahta dışında hiç anlaşamadığınız, hatta nefret ettiğiniz biri bile olabilir. Ancak, rakibimiz olduğu için maça başlarken elini yine de saygıyla sıkarız. Bu da satranç disiplininin bir parçasıdır.
Satranç oynamaya heves etmiş fakat bu disiplini henüz edinememiş kişiler olabilir. Bu tür kişileri kazanmak da camia olarak bize düşen işlerden biridir. Adam satranç turnuvasını ganyan bayiinde kupon doldurmakla eşdeğer sanıyor olabilir. Bu kişiler ilk seferinde gereken şekilde ikaz edilir, küçük bir ceza verilir; davranışlarında ısrar ediyorlarsa, lisansı iptal edilir ancak kişisel fikrim, ilk ikazdan sonra kişilerin büyük çoğunluğunun hatalarını anlayabilecekleri yönündedir.