09-01-2016, 21:36
(Son Düzenleme: 09-01-2016, 21:40, Düzenleyen: M.Aşkın TAŞAN.)
[font=Verdana]Kayıtlı 163 sporcu.[/font]
[font=Verdana]İlk tura katılmayan sporcu sayısı: 7........................%04.29[/font]
[font=Verdana]Pazar günü hiç gelmeyen sporcu sayısı: 36...........%22.08[/font]
[font=Verdana]Son tura katılmayan sporcu sayısı: 43................. %26.38[/font]
[font=Verdana].................[/font]
[font=Verdana]Buna benzer nice turnuva var. Katılmayanlara çok doğal geliyor olsa gerek. Tabi onlar satranca tanıdıkları ölçüde ilgi duyuyorlar. Bu eksik ilgi sorumluluk anlayışlarına yansımıyor bile. Sorumsuzca gelmiyor ya da keyfi terk edip alışveriş merkezlerine, sinemaya ve başka eğlencelere yöneliyorlar.
[/font]
[font=Verdana]İlk süzgeç, kayıt yaptırdığı halde hiç gelmeyenler. Artık çok sıradanlaştı ve bizde artık alışmaya mı başladık ne?
Acaba bunların içinde kaçı haber verdi değil mi?
[/font]
[font=Verdana]İkinci gün sporcular ikinci süzgeçten geçmişler.
163 sporcunun 36 sı gelmemiş (%22.08). Neredeyse her 5 sporcunun biri ediyor. Gelmeme sebepleri nedir bilemiyorum. Ama burada da gelmediği halde haber gönderme nezaketinde bulunanların sayısı kaç acaba?
[/font]
[font=Verdana]Son süzgeç rekoru da son tur da kırılmış ve son tur'a 43 sporcu teşrif etmemiş.[/font]
[font=Verdana]Bu durumu ülke insanımızın spora bakış açısından tutun da samimiyet ölçülerine, toplumsal sorumluluk anlayışına, 'adam sendeciliği' ne ve tabi ki oturmamış olan sportif satranç anlayışlarına bağlayabiliriz. Elbette zorunlu olarak gelemeyenleri bu değerlendirmenin dışında tutuyorum. Ama haber verilmek şartıyla tabi.
[/font]
[font=Verdana]PEKİ NEDEN GELMİYORLAR? NEDEN KEYFİ TERKLER YAPIYORLAR?
[/font]
[font=Verdana]Bunları ait oldukları yaş kategorilerine göre de inceleyebiliriz.[/font]
[font=Verdana]7-8 yaş grupları satranca ilk turnuvaları kapısından giriş yapmaktalar. Son 20 sene içinde yaş kategorileri 7'ye kadar düştü. Bu yaş kategorisinin bu düzeyde turnuvalara katılıp katılmaması ayrı bir tartışma konusudur. Çok çeşitli haklı tespitler var. Turnuva yaşının 9-10 olması gerektiğini savunanlar, rekabete dayalı olmayan,şenlik etkinlikleri şeklinde olması gereğini düşünenler, satranç merkezi ya da yetkin olmayan kişilerden eğitim almayanların katılmaması gereğini savunanlar...[/font]
[font=Verdana]Her bir fikrin ve iddianın çıkış sebepleri haklı olabilir. Satrancın okullara seçmeli ders olarak giriş yaptığı 2005 senesinden itibaren satranç sporu ile ilgilenerek turnuvalara yönlendirilen öğrenci sayıları geometrik oranda arttı. Ama bunların en az %80 i okul satrancının öğrenci kökenli sporcularıydı. Yani satrancı sadece bir yıl boyunca 30 hafta civarında okullarında 25-30 kişilik sınıflarında görerek tanıyan öğrenciler; ne doğru dürüst bir satranç eğitimi almış, ne bir satranç merkezi ya da derneğinin içine girmemiş...
[/font]
[font=Verdana]Sadece okuldaki kitap bilgisi ile hemen turnuvalara yönlendirilmiş. Tabi sonuçlarını da örneklerde verildiği gibi gördüğümüz, hemen çaba sarf etmeden kazanmaya, rakibini mat etmeye yönlendirilmiş küçük öğrenciler...
Küçüklerin hemen kazanma istekleri son derece doğal ve kendi mantığı içinde de doğru. Çünkü “kazanıyor” ve “ kazananların nasıl mutlu “olduğuna tanık oluyor. Onların dünyasında kahraman olabilmek popüler olabilmek, toplumun dikkatini çekebilmek çok önemli!
Öylesine ki kendi kahraman olmasa bile bir başka” kahraman rol modeli” ona yetiyor. Onu örnek alıyor.
Ama pek az çocuğumuz kaybı kabullenebilme olgusuna sahip. Bunu uzun sabırlı süreç sonunda kazanacaktır.
[/font]
[font=Verdana] Bundan 30 yıl önceki bir 8 yaşındaki çocuk ile, zamanımızın 8 yaşındaki çocukları arasındaki farklılıklar da ayrı bir konu. Sanal eğitilip sanal yetişen, mutluluğu sanal dünyada arayan çocuklarımız var. Ne yazık ki aile içinde vermeye çalıştığımız eğitimin, yakın çevrede bir takım etkileşimler sonucu olumsuz noktalara sürüklenme sürecine çoğumuz tanık olmuşuzdur.
Bazen ciddi-ciddi düşünürüm, 11 yaşındaki oğlumun eğitim sürecini.. Aslında o yaşlarda olabilmek, o davranışları gözlemleyebilmek, onların iç seslerini duyabilmek… Bu konularda eğitimli olmak ya da, nitelikli arayış içinde olabilmek…Çocukken kendi işimi kendim yaptığım zaman ya da ortaya sadece kendimin oynayabileceği bir oyuncak yapabilirken aldığım mutluluğu hatırlar, hiç unutamam. İlk satranç takımımı kağıtlardan kartonlardan yapmıştım.[/font]
[font=Verdana]
Çağımızın çocuğu kendi işini kendi yapmasını bilmiyor. Çünkü bir “tık” lamayla her şeyi halledebileceği olgusuna sahip. Farkında olmadan öyle yetişmelerine tanık oluyor anne ve baba. Önlemleri de yok üstelik.
Bilgisayarların ve ıpet lerin büyülü dünyasından çocuklarını çekip alamıyorlar. En doğru çözüm olan, sınırlı ve programlı bilgisayar kullanımı için ise tren çoktan kaçmış oluyor.[/font]
[font=Verdana]...
[/font]
[font=Verdana] Sevgili Enis BİLYAP'IN gösterdiği örneklerin daha kötüsü de var![/font]
[font=Verdana] Kurnazca bazı sahtekarlıklar da öğretilmiş. Yazık!
[/font]
[font=Verdana]Paylaşmalıyım;[/font]
[font=Verdana]2 yıl önceydi. Bir TKŞ Finali...8 yaş kategorisinde oyun 3 hamlede sadece Vezir matı ile bitiyor;[/font]
[font=Verdana][color=red]1- e4.e5[/color][/font]
[font=Verdana][color=red]2-Vh5.....[/color] çocuk hamlesini yapar ve siyah taşlar ile oynayan rakibine sorar: " - Bunlardan hangisi şah, gösterir misin?"[/font]
[font=Verdana]Rakibi çocuk doğallığı ile şahı eline alarak: "-Bu, bak bu vezirden daha uzun." der.[/font]
[font=Verdana] Beyaz hemen elini kaldırıp hakem çağırır ve: "-Rakibim şahına dokundu, onu oynayacak!" iddiasında bulunur.[/font]
[font=Verdana] Hakem beyazla oynayan çocuğa bakar ve şaha dokunup dokunmadığını sorar. Çocuk yalan söyleyemez ve " - Dokundum, bunun şah olduğunu gösterdim ona..." deyince hakem tereddütsüz olarak: "- Onu oynamalısın!" dediğinde siyahla oynayan çocuk itiraz etmeden biraz düşünür ve:[/font]
[font=Verdana] [color=red]2- ... Şe7[/color] oynar. Tabi rakibi de hemen:[/font]
[font=Verdana] [color=red]3- Vxe5[/color] oynar ve mat ile oyunu kazanır.
[/font]
[font=Verdana] Siyah taşlarla oynayan çocuk gülümseyerek tahtaya bakar ve sonra elini rakibine uzatır. El sıkışırlar. Beyaz taşlarla oynayan çocuğun yüz ifadesini burada tasvir etmeyeceğim![/font]
[font=Verdana]Önce kaybeden çocukla konuştum. Sonra da ailesiyle...[/font]
[font=Verdana]Diğeri ortalarda yoktu.
[/font]
[font=Verdana]Bu yaşanmış ve tanık olduğum bir örnektir. Kişi isimlerini vermeyeceğim. Bunu 8 yaşındaki bir çocuğu ve onu bu şekilde yetiştirdiğini [color=red](??)[/color] sanan hocasını afişe etmemek adına yapıyorum.
[/font]
[font=Verdana][color=#ff3333]Bu satranç eğitimi olamaz!
[/color]Bu kültürel ve toplumsal yozlaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan nice tablodan birisidir.[/font]
[font=Verdana]Ben , satranç kültürünün ve satranç temel eğitiminin ülkemiz okullarında verilebileceğini söylüyorum. Başka yerde değil! Buralarda öncelikli hedefimiz yarışmacı ya da şampiyon yetiştirmek değildir !
[/font] [font=Verdana]Bunu anlatamıyoruz!
Satranç eğitimi, okullarımızda, çocuklarımızın öncelikle satrançla tanışmalarını, sevmelerini, anne-babalarına satranç temel eğitiminin onlara hangi kapıları açacaklarını, çocuk gelişimine ve olumlu kişilik kazanmalarına katkılarını anlatmak için verilme hedefine yöneliktir.
[/font]
[font=Verdana]Okullar sadece alt yapıdır. Satranç merkezleri, dernekler ve özel kuruluşlar alt yapı olma özelliklerinin yanı sıra gerçek satranç öğrenme, geliştirme ve yetkinleşme alanlarıdır!
[/font]
[font=Verdana]Üst yapıdaki, satranç geliştirme, antrenman, şampiyon yetiştirme ya da adını siz koyun, bu çalışmalar UZMAN KİŞİ YA DA KURUMLARIN GÖREV ALANIDIR!
Yani yeterli antrenörlerin, yani yeterli satranç eğitim merkezlerinin, kulüplerin, bünyesinde yeterli antrenör, öğretmen, eğitmene ve yeterli donanıma sahip okulların kurum ve kuruluşların…[/font]
[font=Verdana] [/font]
[font=Verdana]Geçtiğimiz cumartesi-pazar günü İzmir'de yaşanan bu olay yüzlerce örnekten sadece birisidir.
Satranç oynama yetkinliğine ulaşmamış, bu sporun rekabetçi ağırlığını taşıyamayacak durumdaki sporcuların ve velilerinin bu konuda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gereklidir.
[/font]
[font=Verdana]Hazır olmayan sporcuların rekabetçi ve resmi turnuvalarda günün 13 saatini kapsayan programlamaları onlar için satrancı ilk ve son kez görecekleri yerler olacaklardır. En fazla da bir daha sonraki turnuvada da aynı şekilde satrançla eğlenecekleri (?!) ve yine istedikleri zaman terk edip gidecekleri yerler olamaya başlamışlardır. Bu durum çok üzücüdür!
[/font]
[font=Verdana]Bu tip katılımları kabul etmek yanlıştır!
Bu konuda çeşitli yöntemlerle uyarıda bulunanları anlamak gerekir. Hazır olmayan sporcuların gerçek müsabaka dönemleri gelene kadar, şenlik havasındaki turnuvalara birlikte katılmak (birlikte yarışmak değil) amacına yönelik ve uygun yarışma isimleriyle, teşvik amaçlı etkinlikler gerekmektedir.
Bu konuda da bir düzenleme gerekir. Bunu sadece yönetmelik anlamında TSF desteği ile iller kendi içine yapacakları düzenleme ile giderebilirler. Lisansları olan sporcuların katılımıyla UKD ye dahil olmayan şenlik turnuvaları... Bu konuda halihazır da çok sponsor da bulunabilir. AVM lerde bu konuda kitleye yönelik etkinlik planlayan çok ticari kuruluşlar varken, bu başarılabilinir.[/font]
[font=Verdana] [/font]
[font=Verdana]Sonuç olarak bu ve benzeri konular için başta TSF'YE ama il bazında biz yöneticilere büyük görevler ve kararlıca uygulamalar düşüyor. Sorunları sıfırlama mümkün olmayabilir ama büyük oranlarda yozlaşmaları engelleyebiliriz.
[/font]
[font=Segoe Print][font=Verdana]Buna değmez mi?
Selam ve saygılarımla.[/font]
[/font]
[font=Verdana]İlk tura katılmayan sporcu sayısı: 7........................%04.29[/font]
[font=Verdana]Pazar günü hiç gelmeyen sporcu sayısı: 36...........%22.08[/font]
[font=Verdana]Son tura katılmayan sporcu sayısı: 43................. %26.38[/font]
[font=Verdana].................[/font]
[font=Verdana]Buna benzer nice turnuva var. Katılmayanlara çok doğal geliyor olsa gerek. Tabi onlar satranca tanıdıkları ölçüde ilgi duyuyorlar. Bu eksik ilgi sorumluluk anlayışlarına yansımıyor bile. Sorumsuzca gelmiyor ya da keyfi terk edip alışveriş merkezlerine, sinemaya ve başka eğlencelere yöneliyorlar.
[/font]
[font=Verdana]İlk süzgeç, kayıt yaptırdığı halde hiç gelmeyenler. Artık çok sıradanlaştı ve bizde artık alışmaya mı başladık ne?
Acaba bunların içinde kaçı haber verdi değil mi?
[/font]
[font=Verdana]İkinci gün sporcular ikinci süzgeçten geçmişler.
163 sporcunun 36 sı gelmemiş (%22.08). Neredeyse her 5 sporcunun biri ediyor. Gelmeme sebepleri nedir bilemiyorum. Ama burada da gelmediği halde haber gönderme nezaketinde bulunanların sayısı kaç acaba?
[/font]
[font=Verdana]Son süzgeç rekoru da son tur da kırılmış ve son tur'a 43 sporcu teşrif etmemiş.[/font]
[font=Verdana]Bu durumu ülke insanımızın spora bakış açısından tutun da samimiyet ölçülerine, toplumsal sorumluluk anlayışına, 'adam sendeciliği' ne ve tabi ki oturmamış olan sportif satranç anlayışlarına bağlayabiliriz. Elbette zorunlu olarak gelemeyenleri bu değerlendirmenin dışında tutuyorum. Ama haber verilmek şartıyla tabi.
[/font]
[font=Verdana]PEKİ NEDEN GELMİYORLAR? NEDEN KEYFİ TERKLER YAPIYORLAR?
[/font]
[font=Verdana]Bunları ait oldukları yaş kategorilerine göre de inceleyebiliriz.[/font]
[font=Verdana]7-8 yaş grupları satranca ilk turnuvaları kapısından giriş yapmaktalar. Son 20 sene içinde yaş kategorileri 7'ye kadar düştü. Bu yaş kategorisinin bu düzeyde turnuvalara katılıp katılmaması ayrı bir tartışma konusudur. Çok çeşitli haklı tespitler var. Turnuva yaşının 9-10 olması gerektiğini savunanlar, rekabete dayalı olmayan,şenlik etkinlikleri şeklinde olması gereğini düşünenler, satranç merkezi ya da yetkin olmayan kişilerden eğitim almayanların katılmaması gereğini savunanlar...[/font]
[font=Verdana]Her bir fikrin ve iddianın çıkış sebepleri haklı olabilir. Satrancın okullara seçmeli ders olarak giriş yaptığı 2005 senesinden itibaren satranç sporu ile ilgilenerek turnuvalara yönlendirilen öğrenci sayıları geometrik oranda arttı. Ama bunların en az %80 i okul satrancının öğrenci kökenli sporcularıydı. Yani satrancı sadece bir yıl boyunca 30 hafta civarında okullarında 25-30 kişilik sınıflarında görerek tanıyan öğrenciler; ne doğru dürüst bir satranç eğitimi almış, ne bir satranç merkezi ya da derneğinin içine girmemiş...
[/font]
[font=Verdana]Sadece okuldaki kitap bilgisi ile hemen turnuvalara yönlendirilmiş. Tabi sonuçlarını da örneklerde verildiği gibi gördüğümüz, hemen çaba sarf etmeden kazanmaya, rakibini mat etmeye yönlendirilmiş küçük öğrenciler...
Küçüklerin hemen kazanma istekleri son derece doğal ve kendi mantığı içinde de doğru. Çünkü “kazanıyor” ve “ kazananların nasıl mutlu “olduğuna tanık oluyor. Onların dünyasında kahraman olabilmek popüler olabilmek, toplumun dikkatini çekebilmek çok önemli!
Öylesine ki kendi kahraman olmasa bile bir başka” kahraman rol modeli” ona yetiyor. Onu örnek alıyor.
Ama pek az çocuğumuz kaybı kabullenebilme olgusuna sahip. Bunu uzun sabırlı süreç sonunda kazanacaktır.
[/font]
[font=Verdana] Bundan 30 yıl önceki bir 8 yaşındaki çocuk ile, zamanımızın 8 yaşındaki çocukları arasındaki farklılıklar da ayrı bir konu. Sanal eğitilip sanal yetişen, mutluluğu sanal dünyada arayan çocuklarımız var. Ne yazık ki aile içinde vermeye çalıştığımız eğitimin, yakın çevrede bir takım etkileşimler sonucu olumsuz noktalara sürüklenme sürecine çoğumuz tanık olmuşuzdur.
Bazen ciddi-ciddi düşünürüm, 11 yaşındaki oğlumun eğitim sürecini.. Aslında o yaşlarda olabilmek, o davranışları gözlemleyebilmek, onların iç seslerini duyabilmek… Bu konularda eğitimli olmak ya da, nitelikli arayış içinde olabilmek…Çocukken kendi işimi kendim yaptığım zaman ya da ortaya sadece kendimin oynayabileceği bir oyuncak yapabilirken aldığım mutluluğu hatırlar, hiç unutamam. İlk satranç takımımı kağıtlardan kartonlardan yapmıştım.[/font]
[font=Verdana]
Çağımızın çocuğu kendi işini kendi yapmasını bilmiyor. Çünkü bir “tık” lamayla her şeyi halledebileceği olgusuna sahip. Farkında olmadan öyle yetişmelerine tanık oluyor anne ve baba. Önlemleri de yok üstelik.
Bilgisayarların ve ıpet lerin büyülü dünyasından çocuklarını çekip alamıyorlar. En doğru çözüm olan, sınırlı ve programlı bilgisayar kullanımı için ise tren çoktan kaçmış oluyor.[/font]
[font=Verdana]...
[/font]
[font=Verdana] Sevgili Enis BİLYAP'IN gösterdiği örneklerin daha kötüsü de var![/font]
[font=Verdana] Kurnazca bazı sahtekarlıklar da öğretilmiş. Yazık!
[/font]
[font=Verdana]Paylaşmalıyım;[/font]
[font=Verdana]2 yıl önceydi. Bir TKŞ Finali...8 yaş kategorisinde oyun 3 hamlede sadece Vezir matı ile bitiyor;[/font]
[font=Verdana][color=red]1- e4.e5[/color][/font]
[font=Verdana][color=red]2-Vh5.....[/color] çocuk hamlesini yapar ve siyah taşlar ile oynayan rakibine sorar: " - Bunlardan hangisi şah, gösterir misin?"[/font]
[font=Verdana]Rakibi çocuk doğallığı ile şahı eline alarak: "-Bu, bak bu vezirden daha uzun." der.[/font]
[font=Verdana] Beyaz hemen elini kaldırıp hakem çağırır ve: "-Rakibim şahına dokundu, onu oynayacak!" iddiasında bulunur.[/font]
[font=Verdana] Hakem beyazla oynayan çocuğa bakar ve şaha dokunup dokunmadığını sorar. Çocuk yalan söyleyemez ve " - Dokundum, bunun şah olduğunu gösterdim ona..." deyince hakem tereddütsüz olarak: "- Onu oynamalısın!" dediğinde siyahla oynayan çocuk itiraz etmeden biraz düşünür ve:[/font]
[font=Verdana] [color=red]2- ... Şe7[/color] oynar. Tabi rakibi de hemen:[/font]
[font=Verdana] [color=red]3- Vxe5[/color] oynar ve mat ile oyunu kazanır.
[/font]
[font=Verdana] Siyah taşlarla oynayan çocuk gülümseyerek tahtaya bakar ve sonra elini rakibine uzatır. El sıkışırlar. Beyaz taşlarla oynayan çocuğun yüz ifadesini burada tasvir etmeyeceğim![/font]
[font=Verdana]Önce kaybeden çocukla konuştum. Sonra da ailesiyle...[/font]
[font=Verdana]Diğeri ortalarda yoktu.
[/font]
[font=Verdana]Bu yaşanmış ve tanık olduğum bir örnektir. Kişi isimlerini vermeyeceğim. Bunu 8 yaşındaki bir çocuğu ve onu bu şekilde yetiştirdiğini [color=red](??)[/color] sanan hocasını afişe etmemek adına yapıyorum.
[/font]
[font=Verdana][color=#ff3333]Bu satranç eğitimi olamaz!
[/color]Bu kültürel ve toplumsal yozlaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan nice tablodan birisidir.[/font]
[font=Verdana]Ben , satranç kültürünün ve satranç temel eğitiminin ülkemiz okullarında verilebileceğini söylüyorum. Başka yerde değil! Buralarda öncelikli hedefimiz yarışmacı ya da şampiyon yetiştirmek değildir !
[/font] [font=Verdana]Bunu anlatamıyoruz!
Satranç eğitimi, okullarımızda, çocuklarımızın öncelikle satrançla tanışmalarını, sevmelerini, anne-babalarına satranç temel eğitiminin onlara hangi kapıları açacaklarını, çocuk gelişimine ve olumlu kişilik kazanmalarına katkılarını anlatmak için verilme hedefine yöneliktir.
[/font]
[font=Verdana]Okullar sadece alt yapıdır. Satranç merkezleri, dernekler ve özel kuruluşlar alt yapı olma özelliklerinin yanı sıra gerçek satranç öğrenme, geliştirme ve yetkinleşme alanlarıdır!
[/font]
[font=Verdana]Üst yapıdaki, satranç geliştirme, antrenman, şampiyon yetiştirme ya da adını siz koyun, bu çalışmalar UZMAN KİŞİ YA DA KURUMLARIN GÖREV ALANIDIR!
Yani yeterli antrenörlerin, yani yeterli satranç eğitim merkezlerinin, kulüplerin, bünyesinde yeterli antrenör, öğretmen, eğitmene ve yeterli donanıma sahip okulların kurum ve kuruluşların…[/font]
[font=Verdana] [/font]
[font=Verdana]Geçtiğimiz cumartesi-pazar günü İzmir'de yaşanan bu olay yüzlerce örnekten sadece birisidir.
Satranç oynama yetkinliğine ulaşmamış, bu sporun rekabetçi ağırlığını taşıyamayacak durumdaki sporcuların ve velilerinin bu konuda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gereklidir.
[/font]
[font=Verdana]Hazır olmayan sporcuların rekabetçi ve resmi turnuvalarda günün 13 saatini kapsayan programlamaları onlar için satrancı ilk ve son kez görecekleri yerler olacaklardır. En fazla da bir daha sonraki turnuvada da aynı şekilde satrançla eğlenecekleri (?!) ve yine istedikleri zaman terk edip gidecekleri yerler olamaya başlamışlardır. Bu durum çok üzücüdür!
[/font]
[font=Verdana]Bu tip katılımları kabul etmek yanlıştır!
Bu konuda çeşitli yöntemlerle uyarıda bulunanları anlamak gerekir. Hazır olmayan sporcuların gerçek müsabaka dönemleri gelene kadar, şenlik havasındaki turnuvalara birlikte katılmak (birlikte yarışmak değil) amacına yönelik ve uygun yarışma isimleriyle, teşvik amaçlı etkinlikler gerekmektedir.
Bu konuda da bir düzenleme gerekir. Bunu sadece yönetmelik anlamında TSF desteği ile iller kendi içine yapacakları düzenleme ile giderebilirler. Lisansları olan sporcuların katılımıyla UKD ye dahil olmayan şenlik turnuvaları... Bu konuda halihazır da çok sponsor da bulunabilir. AVM lerde bu konuda kitleye yönelik etkinlik planlayan çok ticari kuruluşlar varken, bu başarılabilinir.[/font]
[font=Verdana] [/font]
[font=Verdana]Sonuç olarak bu ve benzeri konular için başta TSF'YE ama il bazında biz yöneticilere büyük görevler ve kararlıca uygulamalar düşüyor. Sorunları sıfırlama mümkün olmayabilir ama büyük oranlarda yozlaşmaları engelleyebiliriz.
[/font]
[font=Segoe Print][font=Verdana]Buna değmez mi?
Selam ve saygılarımla.[/font]
[/font]
- MATRANÇ -