03-02-2016, 19:07
Sayın bay Taşan, "uygulanabilir" öneri diye bulmamızı istediğiniz şeylerin şu ikisi olduğundan artık emin oldum:
(1)
Salon (turnuva alanı) dışında bir bölgede duvara asılı, içine bilgisayar ve telefon sığabilecek bir torba... Her birinde numara var ve fiş uygulamalı. Ama herkes kendi araç gerecinden sorumlu. Gerçi tesisin 6-7 görevlisinin yanı sıra 2 adet de güvenlik görevlisi var.
Bu bizde işlemez. Turnuva başlar başlamaz o duvarı da alıp giderler.
Biz tesislerin görevlileri bir de yanına iki tane güvenlik görevlisini bulsak zaten sorunu çözeriz, öyle torbalar içinde noel hediyesi gibi duvara asmaya gerek yok.
Yani bu öneri uy-gu-la-na-maz.
(2)
Bir de turnuva düzenlemekte olduğumuz her salon için en az bir tane metal dedektörlü kapı alınmasını önermişsiniz.
Bunların işe yarar en ucuzu 3.000 TL civarında. Bu biiiir,
Bunlar öyle monte-et-sök-taşı-başka yere monte et cinsinden şeyler değil. Monte ettinmi orda kalır. Bu ikiiii,
"Alalım turnuva yapılan yerlere yerleştirelim oralarda turnuva yokken yapılan etkinliklerde (yemek, düğün vb) hem milletin de güvenliğini sağlamış oluruz" gibi bir sosyal sorumluluk faydası bile çıkartmışsınız.
Diyelim ki dedektörlü kapılardan alıp turnuva yaptığınız yemekhanelere, düğün salonlarına birer tane yerleştirdiniz (hakkaten çok garip ama diyelim ki bunu yaptınız), içeri giren sporcularda dedektörün yakalayacağı telefonları ne yapacaksınız?
Demek ki dedektör yetmiyor, bir de kilitli dolap ya da önünde bekçisi olan bir emanetçi ortamı hazırlamak zorundasınız.
Kilitli dolap da olmaz, mekan bizim değil, dedektörlü kapı koymak kadar dolap koymak da anlamsız, o dolaplar da her yere götürülecek cinsten değil.
Demek ki kala kala emanetçi sistemine kalıyoruz.
Bakın sayın bay Taşan,
Benim öneri getirmediğimi iki üç defa yazarak iftira atıyorsunuz.
Benim önerim basit.
Yazımı okumadan hunharca karşı saldırı organize ettiğiniz için tamamını algılayamıyorsunuz belli ki.
Benim önerim; Mojo'nun ve başka bazı üyelerin yıllardır eleştirdiği "İl Temsilciliği" olayını bırakıp, hatta kaldırıp çöpe atıp,
satrançta yetkiyi derneklere ve kulüplere, hatta yapabiliyorsak satranç okullarına teslim etmektir.
Ne alaka demeyin. Çok alakası var. Yakında siz de bunu savunurken bulacaksınız kendinizi bundan emin olun.
Zira dünyada bu iş böyle gelişmiş ve halen de böyle gelişiyor.
Dernek ve kulüpler var olmak, iyi olmak istiyorlarsa düzenledikleri turnuvalar için gerekli her altyapıyı sağlamak zorundadır ve bunu zaten seve seve yaparlar. En basitinden İSD turnuvalarına bakın ne dediğimi anlarsınız.
Bornova'da üniversite yatay geçiş sınavının yapıldığı zamanda bu yaz tesadüf etti bulundum.
Ana baba günü, yüzlerce belki binlerce insan sınava giriyor.
Telefon yasak. Ama herkesin elinde en az bir telefon var.
Ne oldu,
Görevliler "kapalı tutup cebinizde saklayın" demediler.
Çözüm anında üretildi: Oradaki esnaf hemen emanetçi tabelalarını asıp işi bitirdi.
Şimdi dernek ya da kulüpler kendi mekanlarında ELO'lu ya da UKD'li bir turnuva tertip edip insanlara "hoop telefonla girilmez!" mi diyecekler.
Tabii ki iki üç lira karşılığında telefon saklamak için "emanetçi" tabelasını asacaklar.
Hem kulübe gelir yazacaklar, hem kural delinmemiş olacak, hem de oyunlar gönül rahatlığı içinde oynanacak.
Şimdi bir hakem ya da İl Temsilciliği Yetkilisi turnuva salonuna gelip "emanetçi - 2TL" tabelası assa ne olur?
O dakikada kopacak kıyameti siz düşünün artık.
Bu telefon başlığında son yazışım olur muhtemelen.
Sorun telefon: Çözüm satrancı tabana yayacak dernek ve kulüpleri daha çok destekleyip onları yetkiyle donatmak.
Sorun eğitimsiz hakemler: Çözüm aynı,
Sorun turnuvanın yarım kalması: Çözüm aynı,
Sorun satranç eğitiminin yaygınlaştırılması: Çözüm aynı,
Sorun TSF'nin yapısı: Çözüm aynı,
Sorun turnuva sayısı: Çözüm aynı,
Sorun eğitim bile alamamış yetersiz antrenörler: Çözüm aynı,
Sorun piramit: Çözüm aynı,
Sorun iyi satranççıların hayatlarını idame sorunu: Çözüm aynı,
Sorun takım turnuvaları için kulüplerin yaşadığı sıkıntılar: Çözüm aynı,
Sorun satrançla ilgili X sorunu (uzatmaya gerek yok dedim): Çözüm aynı.
Bakın bu dediğimi unutmayın yakında hepiniz bunu savunur bulacaksınız kendiniz.
Başka da bir şey demiyorum.
Akıl var izan var arkadaşım. Değil mi ama.
(1)
Salon (turnuva alanı) dışında bir bölgede duvara asılı, içine bilgisayar ve telefon sığabilecek bir torba... Her birinde numara var ve fiş uygulamalı. Ama herkes kendi araç gerecinden sorumlu. Gerçi tesisin 6-7 görevlisinin yanı sıra 2 adet de güvenlik görevlisi var.
Bu bizde işlemez. Turnuva başlar başlamaz o duvarı da alıp giderler.
Biz tesislerin görevlileri bir de yanına iki tane güvenlik görevlisini bulsak zaten sorunu çözeriz, öyle torbalar içinde noel hediyesi gibi duvara asmaya gerek yok.
Yani bu öneri uy-gu-la-na-maz.
(2)
Bir de turnuva düzenlemekte olduğumuz her salon için en az bir tane metal dedektörlü kapı alınmasını önermişsiniz.
Bunların işe yarar en ucuzu 3.000 TL civarında. Bu biiiir,
Bunlar öyle monte-et-sök-taşı-başka yere monte et cinsinden şeyler değil. Monte ettinmi orda kalır. Bu ikiiii,
"Alalım turnuva yapılan yerlere yerleştirelim oralarda turnuva yokken yapılan etkinliklerde (yemek, düğün vb) hem milletin de güvenliğini sağlamış oluruz" gibi bir sosyal sorumluluk faydası bile çıkartmışsınız.
Diyelim ki dedektörlü kapılardan alıp turnuva yaptığınız yemekhanelere, düğün salonlarına birer tane yerleştirdiniz (hakkaten çok garip ama diyelim ki bunu yaptınız), içeri giren sporcularda dedektörün yakalayacağı telefonları ne yapacaksınız?
Demek ki dedektör yetmiyor, bir de kilitli dolap ya da önünde bekçisi olan bir emanetçi ortamı hazırlamak zorundasınız.
Kilitli dolap da olmaz, mekan bizim değil, dedektörlü kapı koymak kadar dolap koymak da anlamsız, o dolaplar da her yere götürülecek cinsten değil.
Demek ki kala kala emanetçi sistemine kalıyoruz.
Bakın sayın bay Taşan,
Benim öneri getirmediğimi iki üç defa yazarak iftira atıyorsunuz.
Benim önerim basit.
Yazımı okumadan hunharca karşı saldırı organize ettiğiniz için tamamını algılayamıyorsunuz belli ki.
Benim önerim; Mojo'nun ve başka bazı üyelerin yıllardır eleştirdiği "İl Temsilciliği" olayını bırakıp, hatta kaldırıp çöpe atıp,
satrançta yetkiyi derneklere ve kulüplere, hatta yapabiliyorsak satranç okullarına teslim etmektir.
Ne alaka demeyin. Çok alakası var. Yakında siz de bunu savunurken bulacaksınız kendinizi bundan emin olun.
Zira dünyada bu iş böyle gelişmiş ve halen de böyle gelişiyor.
Dernek ve kulüpler var olmak, iyi olmak istiyorlarsa düzenledikleri turnuvalar için gerekli her altyapıyı sağlamak zorundadır ve bunu zaten seve seve yaparlar. En basitinden İSD turnuvalarına bakın ne dediğimi anlarsınız.
Bornova'da üniversite yatay geçiş sınavının yapıldığı zamanda bu yaz tesadüf etti bulundum.
Ana baba günü, yüzlerce belki binlerce insan sınava giriyor.
Telefon yasak. Ama herkesin elinde en az bir telefon var.
Ne oldu,
Görevliler "kapalı tutup cebinizde saklayın" demediler.
Çözüm anında üretildi: Oradaki esnaf hemen emanetçi tabelalarını asıp işi bitirdi.
Şimdi dernek ya da kulüpler kendi mekanlarında ELO'lu ya da UKD'li bir turnuva tertip edip insanlara "hoop telefonla girilmez!" mi diyecekler.
Tabii ki iki üç lira karşılığında telefon saklamak için "emanetçi" tabelasını asacaklar.
Hem kulübe gelir yazacaklar, hem kural delinmemiş olacak, hem de oyunlar gönül rahatlığı içinde oynanacak.
Şimdi bir hakem ya da İl Temsilciliği Yetkilisi turnuva salonuna gelip "emanetçi - 2TL" tabelası assa ne olur?
O dakikada kopacak kıyameti siz düşünün artık.
Bu telefon başlığında son yazışım olur muhtemelen.
Sorun telefon: Çözüm satrancı tabana yayacak dernek ve kulüpleri daha çok destekleyip onları yetkiyle donatmak.
Sorun eğitimsiz hakemler: Çözüm aynı,
Sorun turnuvanın yarım kalması: Çözüm aynı,
Sorun satranç eğitiminin yaygınlaştırılması: Çözüm aynı,
Sorun TSF'nin yapısı: Çözüm aynı,
Sorun turnuva sayısı: Çözüm aynı,
Sorun eğitim bile alamamış yetersiz antrenörler: Çözüm aynı,
Sorun piramit: Çözüm aynı,
Sorun iyi satranççıların hayatlarını idame sorunu: Çözüm aynı,
Sorun takım turnuvaları için kulüplerin yaşadığı sıkıntılar: Çözüm aynı,
Sorun satrançla ilgili X sorunu (uzatmaya gerek yok dedim): Çözüm aynı.
Bakın bu dediğimi unutmayın yakında hepiniz bunu savunur bulacaksınız kendiniz.
Başka da bir şey demiyorum.
Akıl var izan var arkadaşım. Değil mi ama.