26-02-2016, 09:08
Kuvay bey, teşekkür ederim. Bir yoğunluk sebebiyle size birkaç gün geriden cevap veriyorum kusura bakmayın.
Satranç için üretkenliğiniz konusu benim aslında tartıştığım veya eleştirdiğim birşey değil. Şüphesiz yönetici olarak da masanın öbür tarafında da üretken olduğunuz açıktır. Ama ben üretken kavramının oldu bitti çok yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Bu kavram üzerine biraz aşırı kutsama var.
Çok yönetime girmek, uzun süre idareci olmak veya onlarca makale, yazı, eleştiri yapmak; kürsülerden defalarca konuşma yapmak üretkenlik değil. İktisadi terminolojide verim diye bir kavram var malumumuz, 100 saatte çalışan ama 10 birim iş üreten kişi değil, daha az zamanda 20 birim üreten kişi değerli.
Bunun da yanlış anlaşılmaması için şerh koyayım. Satranç sevginiz, ilginiz ve benim gibi bir amatör olarak satranca mesafeniz elbette çok değerli. Bu tür "gönül" işlerinde veya muhabbetlerinde diyelim, verim aranmaz. O iktisadi bir kavram çünkü.
Ama siz her daim bir yönetici adayısınız, konu sizin satranç idaresine, yönetimine katkınız ise o manada verim ve değer açısından eleştirilirsiniz. Yalnız yine tekrar edeyim, saygılı, nazik ve serinkanlı tavrınız her türlü takdire değer, salt tavır veya davranış biçim açısından çok iyi bir yönetici adayı olabilirsiniz. Ama muhalefet veya yöneticilik heybeniz bence boş, içinde sisteme karşı yönelmiş hiçbir aracınız (tool) yok. Sizi bu yönden eleştiriyorum.
Bu çerçevede benim gibi birkaç "dinazorun" sistemin tuğlalarına değil temellerine karşı olduğunu yineleyeyim ki doğru bir metinde gitsin. Hatta şöyle:
1) Örneğin ben İl Temsilciliği kavramına karşıyım. Dayanaklarım, bunun tamamen bürokratik bir yapı olduğu ve satrancın aslına zarar verdiği yönünde. Bunun yıkılıp, sistemin dernekler ve kulüpler üzerine kurulması gerektiğini savunuyorum.
Bu konuda siz muhtemelen sistemin revize edilmesi gerektiğini, daha düzgün bir yapılanma gerektiğini söyleyeceksiniz.
2) Yine sistemin yönetici seçerken adil ve demokratik olmadığını haber veriyorum (farkındaysanız iddia ediyorum demiyorum ).
Güya üç milyon lisanslı oyuncu veya aileleri ile on milyonların satranç içinde yer aldığını iddia edip, seçimi 160 delege ile yapmak aslında 160 yarbay ve albaya politbüro seçtirmektir. Ben ne sizde ne bir başkasında bu sakat yapı aleyhine birşey duymadım.
81 oy. En beceriksiz yönetimin kemikleşmiş 40 oyu olacağını varsayarsak ve buna başkanın da oyunu katarsak, koca üç milyonluk sistemin belirleyicisi, yazıyla "kırk eder". Evet Devlet Bahçeli hesabı ama buraya tam denk geliyor .
3) Blogumda yazmaya çalıştım. İsveç, Hollanda gibi satranç ülkelerinde federasyonlar en fazla 10 kurulla idare ediliyor ki bunun yarısı zorunlu organ (disiplin, denetim gibi). Bizde bir "memur" ordusu üzerine set edilen bürokrasi olduğu için yadırgamıyoruz belki ama 26 kurul, onlarca çalışmayan insan neyi ifade ediyor?
Hiçbir gün bu sistemin çürümüşlüğü üzerine bir sözünüz oldu mu? Mesela yıkabilecek misiniz bunu?
4) Yurtdışına amatörce veya profesyonelce spor yapmaya giden insanları 21.yüzyılda Ankara iznine tabi kılan, izin almadan atıyorum Belgrad'da bir turnuvada 5 parti oynayan kişiye Türkiye sınırlarında satranç oynamayı yasaklayan sisteme hiç eleştiriniz oldu mu?
Ben kahve ihracatçıları derneği başkanıyım, yurtdışında bir cafede French Vanilla içtiğinizi duydum, Türkiye'de kahvelerde kahve içmenizi güzel kafama göre yasaklıyorum. Çok gülünç geliyor değil mi?
Oysa TSF'nin disiplin kurulu kararlarına tıkladığınızda pırıl pırıl insanlar hakkında onlarca utanç belgesi duruyor? Sizi bıraktım, kim günün birinde TSF başkanı olursa bu adaletsizliğe karşı bir resmi özür sunup, o kararları geri gelmemek üzere TSF tarihinden kazıyacak? Siz dahil kimden böyle bir söz duyduk?
5) Tamamen çocuklara indirgenmiş ve aslından kopartılmış, eğitimci kalitesi yerlerde sürünen sisteme somut bir eleştiriniz oldu mu bugüne kadar?
6) Daha çok uzatabilirim ama usulsüzlük (fraud) denetimi hakkında uluslararası normlara uygun bir yapı kurmak hakkında hiç iki kelimeniz oldu mu, olur mu, olacak mı?
Mesela hiçbir halka sunum ve ihale olmadan, tamamen TSF yöneticilerinin akraba ve bizzat içinden gelen kişilerle oluşturduğu Satrança Büyüyorum Derneği konusunda, yöneticilerin bu dernekte görev alması bir menfaat çatışması değil midir? Bu konuyu niçin kimse eleştirmekten imtina ediyor?
Ya da neredeyse 20 yıldır velilerin ve Türk satrancının iliğini kemiğini kemiren şu Kemer - Manavgat Otelleri konusunda sistemin çok temiz olduğunu ileri sürebilir misiniz?
Tüm bunlara onlarca madde daha ekleyebilirim ki kendi köşemde ekliyorum ve sanırım söylediğimi izah edebildim.
Sizin muhalefet veya karşı çıkmanız, sistem içinde. Evet üslup harika, temsil yeteneğiniz TSF yöneticiliği için hakikaten uygun ama sisteme karşı değilsiniz. Geldiğinizde yapacağınız şey, 26 Kurulu 23'e indirmek, disiplin kuruluna daha dikkatli olmasını söylemek ve 10 il temsilcisini değiştirmek falan olacak.
Bu kaotik yapı yine kalacak, dernekler yine sürünecek, profesyoneller ciddi turnuva bulamayacak, onlarca "en passant" bilmeyen cahil çocuk eğitimci olmaya devam edecek, Kemer yerine Manavgat'a, Limra yerine Kadiroğlu Oteline falan konuşlanılacak.
Ne değişecek?
Bu anlamda sizin sakin, düzgün, çelebi üslubunuzun aynı geçmişteki sayın Bülent Ecevit veya günümüzdeki Kılıçdaroğlu veya Bahçeli gibi yüksek nitelik içerdiğini düşünüyorum her ne kadar sizi tanımasam da. Ama sisteme karşı değilsiniz ve muhalefetinizin içeriği yok.
Bu anlamda Cengiz beyin seçimden 3 ay önce web sitesi açıp, sonrasında 4 yıl ortada görünmemesi de bu içerik sorunu ile ilgili; anlatacak birşeyi yok çünkü. Vaat ettiğiniz, Ali gitsin, Veli gelsin.
Bu böyle olmaz. Ecevit, Kılıçdaroğlu veya Bahçeli için kimse ahlaksız, kötü kalpli ve temsil yetenekleri yok demiyor. Ama o kadar. Siz de bu yapıdasınız ve özür dileyerek, o kadar kötü muhalefetsiniz ki yönetimi bıraktık sadece muıhalefeti eleştirmeye başladık.
Salt şu "satrançla büyüyorum" hikayesi için ortalığın yıkılması lazımdı. Ama yoksunuz.
Son olarak kahve teklifinize çok teşekkür ederim. Umuyorum ki bir gün içeceğiz, zira kahve kültürü ve Serdar Ortaç'tan anlamamak gibi iki ortak yanımız var (adamın adını da Sertaç yazmışım önceki yazımda, artık ilgimi anlayın).
Ama emin olun, karşı karşıya gelsek benden bıkardınız, Türk satrancının canına okuyanlara karşı maalesef birşeyler söylüyorum, bu doğrudur yanlıştır bilmiyorum ama acı olan, bu işleri bana veya "habercilerin kralı" diye ortada dolanan kişilere bırakmanız. Bu böyle olmaz, olmamalı.
Selam ve saygılarımla.
Satranç için üretkenliğiniz konusu benim aslında tartıştığım veya eleştirdiğim birşey değil. Şüphesiz yönetici olarak da masanın öbür tarafında da üretken olduğunuz açıktır. Ama ben üretken kavramının oldu bitti çok yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Bu kavram üzerine biraz aşırı kutsama var.
Çok yönetime girmek, uzun süre idareci olmak veya onlarca makale, yazı, eleştiri yapmak; kürsülerden defalarca konuşma yapmak üretkenlik değil. İktisadi terminolojide verim diye bir kavram var malumumuz, 100 saatte çalışan ama 10 birim iş üreten kişi değil, daha az zamanda 20 birim üreten kişi değerli.
Bunun da yanlış anlaşılmaması için şerh koyayım. Satranç sevginiz, ilginiz ve benim gibi bir amatör olarak satranca mesafeniz elbette çok değerli. Bu tür "gönül" işlerinde veya muhabbetlerinde diyelim, verim aranmaz. O iktisadi bir kavram çünkü.
Ama siz her daim bir yönetici adayısınız, konu sizin satranç idaresine, yönetimine katkınız ise o manada verim ve değer açısından eleştirilirsiniz. Yalnız yine tekrar edeyim, saygılı, nazik ve serinkanlı tavrınız her türlü takdire değer, salt tavır veya davranış biçim açısından çok iyi bir yönetici adayı olabilirsiniz. Ama muhalefet veya yöneticilik heybeniz bence boş, içinde sisteme karşı yönelmiş hiçbir aracınız (tool) yok. Sizi bu yönden eleştiriyorum.
Bu çerçevede benim gibi birkaç "dinazorun" sistemin tuğlalarına değil temellerine karşı olduğunu yineleyeyim ki doğru bir metinde gitsin. Hatta şöyle:
1) Örneğin ben İl Temsilciliği kavramına karşıyım. Dayanaklarım, bunun tamamen bürokratik bir yapı olduğu ve satrancın aslına zarar verdiği yönünde. Bunun yıkılıp, sistemin dernekler ve kulüpler üzerine kurulması gerektiğini savunuyorum.
Bu konuda siz muhtemelen sistemin revize edilmesi gerektiğini, daha düzgün bir yapılanma gerektiğini söyleyeceksiniz.
2) Yine sistemin yönetici seçerken adil ve demokratik olmadığını haber veriyorum (farkındaysanız iddia ediyorum demiyorum ).
Güya üç milyon lisanslı oyuncu veya aileleri ile on milyonların satranç içinde yer aldığını iddia edip, seçimi 160 delege ile yapmak aslında 160 yarbay ve albaya politbüro seçtirmektir. Ben ne sizde ne bir başkasında bu sakat yapı aleyhine birşey duymadım.
81 oy. En beceriksiz yönetimin kemikleşmiş 40 oyu olacağını varsayarsak ve buna başkanın da oyunu katarsak, koca üç milyonluk sistemin belirleyicisi, yazıyla "kırk eder". Evet Devlet Bahçeli hesabı ama buraya tam denk geliyor .
3) Blogumda yazmaya çalıştım. İsveç, Hollanda gibi satranç ülkelerinde federasyonlar en fazla 10 kurulla idare ediliyor ki bunun yarısı zorunlu organ (disiplin, denetim gibi). Bizde bir "memur" ordusu üzerine set edilen bürokrasi olduğu için yadırgamıyoruz belki ama 26 kurul, onlarca çalışmayan insan neyi ifade ediyor?
Hiçbir gün bu sistemin çürümüşlüğü üzerine bir sözünüz oldu mu? Mesela yıkabilecek misiniz bunu?
4) Yurtdışına amatörce veya profesyonelce spor yapmaya giden insanları 21.yüzyılda Ankara iznine tabi kılan, izin almadan atıyorum Belgrad'da bir turnuvada 5 parti oynayan kişiye Türkiye sınırlarında satranç oynamayı yasaklayan sisteme hiç eleştiriniz oldu mu?
Ben kahve ihracatçıları derneği başkanıyım, yurtdışında bir cafede French Vanilla içtiğinizi duydum, Türkiye'de kahvelerde kahve içmenizi güzel kafama göre yasaklıyorum. Çok gülünç geliyor değil mi?
Oysa TSF'nin disiplin kurulu kararlarına tıkladığınızda pırıl pırıl insanlar hakkında onlarca utanç belgesi duruyor? Sizi bıraktım, kim günün birinde TSF başkanı olursa bu adaletsizliğe karşı bir resmi özür sunup, o kararları geri gelmemek üzere TSF tarihinden kazıyacak? Siz dahil kimden böyle bir söz duyduk?
5) Tamamen çocuklara indirgenmiş ve aslından kopartılmış, eğitimci kalitesi yerlerde sürünen sisteme somut bir eleştiriniz oldu mu bugüne kadar?
6) Daha çok uzatabilirim ama usulsüzlük (fraud) denetimi hakkında uluslararası normlara uygun bir yapı kurmak hakkında hiç iki kelimeniz oldu mu, olur mu, olacak mı?
Mesela hiçbir halka sunum ve ihale olmadan, tamamen TSF yöneticilerinin akraba ve bizzat içinden gelen kişilerle oluşturduğu Satrança Büyüyorum Derneği konusunda, yöneticilerin bu dernekte görev alması bir menfaat çatışması değil midir? Bu konuyu niçin kimse eleştirmekten imtina ediyor?
Ya da neredeyse 20 yıldır velilerin ve Türk satrancının iliğini kemiğini kemiren şu Kemer - Manavgat Otelleri konusunda sistemin çok temiz olduğunu ileri sürebilir misiniz?
Tüm bunlara onlarca madde daha ekleyebilirim ki kendi köşemde ekliyorum ve sanırım söylediğimi izah edebildim.
Sizin muhalefet veya karşı çıkmanız, sistem içinde. Evet üslup harika, temsil yeteneğiniz TSF yöneticiliği için hakikaten uygun ama sisteme karşı değilsiniz. Geldiğinizde yapacağınız şey, 26 Kurulu 23'e indirmek, disiplin kuruluna daha dikkatli olmasını söylemek ve 10 il temsilcisini değiştirmek falan olacak.
Bu kaotik yapı yine kalacak, dernekler yine sürünecek, profesyoneller ciddi turnuva bulamayacak, onlarca "en passant" bilmeyen cahil çocuk eğitimci olmaya devam edecek, Kemer yerine Manavgat'a, Limra yerine Kadiroğlu Oteline falan konuşlanılacak.
Ne değişecek?
Bu anlamda sizin sakin, düzgün, çelebi üslubunuzun aynı geçmişteki sayın Bülent Ecevit veya günümüzdeki Kılıçdaroğlu veya Bahçeli gibi yüksek nitelik içerdiğini düşünüyorum her ne kadar sizi tanımasam da. Ama sisteme karşı değilsiniz ve muhalefetinizin içeriği yok.
Bu anlamda Cengiz beyin seçimden 3 ay önce web sitesi açıp, sonrasında 4 yıl ortada görünmemesi de bu içerik sorunu ile ilgili; anlatacak birşeyi yok çünkü. Vaat ettiğiniz, Ali gitsin, Veli gelsin.
Bu böyle olmaz. Ecevit, Kılıçdaroğlu veya Bahçeli için kimse ahlaksız, kötü kalpli ve temsil yetenekleri yok demiyor. Ama o kadar. Siz de bu yapıdasınız ve özür dileyerek, o kadar kötü muhalefetsiniz ki yönetimi bıraktık sadece muıhalefeti eleştirmeye başladık.
Salt şu "satrançla büyüyorum" hikayesi için ortalığın yıkılması lazımdı. Ama yoksunuz.
Son olarak kahve teklifinize çok teşekkür ederim. Umuyorum ki bir gün içeceğiz, zira kahve kültürü ve Serdar Ortaç'tan anlamamak gibi iki ortak yanımız var (adamın adını da Sertaç yazmışım önceki yazımda, artık ilgimi anlayın).
Ama emin olun, karşı karşıya gelsek benden bıkardınız, Türk satrancının canına okuyanlara karşı maalesef birşeyler söylüyorum, bu doğrudur yanlıştır bilmiyorum ama acı olan, bu işleri bana veya "habercilerin kralı" diye ortada dolanan kişilere bırakmanız. Bu böyle olmaz, olmamalı.
Selam ve saygılarımla.