29-02-2016, 14:46
Sayın Feti,
Bütün sorularınıza tek tek cevap vereyim. TSF Yönetimi adına konuşamam ama Yayın Kurulu üyesi, son sayıya çok mesai harcamış birisi ve bazı sorunlara rağmen içime sindiği için kendimi cevap vermeye haiz görüyorum.
Derginin adının Mavikale olmasının sebebi, TSF'nin 1991'de rahmetli Ali İpek tarafından tasarlanan logosunun mavi bir kale olmasıdır. Yani bir bağlamı var. Tabii daha iyi isimler seçilebilir, ama o dönem(2008-2009) personel olduğumdan pek karar verici sayılmasam da bu ismi isabetli bulmuştum. Şu noktada değiştirmek çok anlamlı olmayabilir. Güçlü ve büyük kale gibi isimlerin herhangi bir bağlamı yok mesela.
Turnuva haberleri verirken o turnuvalardan analiz oyunların olması çok doğaldır. Satranç turnuvalarında aslolan o turnuvalarda oynana oyunlardır sonuçta. Belki sayfa başlıkları bir karışıklık yarattı. Son sayıdaki Türkiye Şampiyonası veya Avrupa Emektarlar Şampiyonaları örnektir. Analizler ise yazar çeşitliliğini ve belli ölçüde derginin yazar kalitesini (en azından satranç kuvveti bakımından) arttırmak amacıyla özellikle Ilgaz Gümüştaş'ın çabalarıyla, yazmayı kabul eden insanlardır. İçerikle ilgili her eleştiriyi ve varsa övgüyü şahsen üstlenebilecek kadar emeğim geçti.
Malumunuz, röportaj ve söyleşi farklı yazı türleridir. Yazarın konuştuğu insanlardan yaptığı alıntılar ve soru cevaplardan ibaret olmayıp, kişisel gözlemleri, öyküleştirdiği haberi harmanlamasını gerektirir. Derginin ilk sayısında o dönem Türkiye Şampiyonu olmuş şimdinin büyükustası Mustafa Yılmaz'la ilgili yazım bir röportajdır. Röportaj, oldukça ciddi bir yazı becerisi gerektirir (ya da kendi açımdan en azından cüreti diyelim ), öte yandan bir söyleşiyi herkes belli ölçüde yapabilir.
Söyleşi ise yazarın dahlinin biraz daha az olduğu soru-cevap ağırlıklı bir haber türüdür. Söyleşe Söyleşe adlı bölümü Fatma Yılmaz yıllardır soru-cevap ağırlıklı olarak yapmaktadır. Cemil Can Ali Marandi ile yapılan röportaj olarak adlandırılmış ama aslında daha çok bir söyleşidir, o da gözümüzden kaçmış. Genel olarak birbiriyle değişmeli olarak kullanılsa da bu aslında bir galat-ı meşhurdur, ikisi farklı yazı türleridir.
İl birincilerine de dağıtım ilk anda sıcak bakmasam da şu noktada bana makul bir öneri gibi geliyor. İl birinciliklerinin objektif değeri düşse de, teşvik açısından iyi bir fikir.
Olumlu gördüğünüz noktalara parmak basmak adına TSF Yönetimine daha önce kapalı verdiğim mesajı bu kez açıktan yineliyorum: TSF Yönetimi geleceğe adım atmakta tereddüt etmezse, cesur davranırsa, daha da iyi sayılar çıkabilir.
Son olarak şu anda benim emeğim aynı ölçüde olmayacaksa da, 25. sayının yazılarının toparlandığını, yazar çeşitliliğinin ve kalitesinin benzer düzeyde olacağını söyleyebilirim.
Saygılarımla.
Bütün sorularınıza tek tek cevap vereyim. TSF Yönetimi adına konuşamam ama Yayın Kurulu üyesi, son sayıya çok mesai harcamış birisi ve bazı sorunlara rağmen içime sindiği için kendimi cevap vermeye haiz görüyorum.
Derginin adının Mavikale olmasının sebebi, TSF'nin 1991'de rahmetli Ali İpek tarafından tasarlanan logosunun mavi bir kale olmasıdır. Yani bir bağlamı var. Tabii daha iyi isimler seçilebilir, ama o dönem(2008-2009) personel olduğumdan pek karar verici sayılmasam da bu ismi isabetli bulmuştum. Şu noktada değiştirmek çok anlamlı olmayabilir. Güçlü ve büyük kale gibi isimlerin herhangi bir bağlamı yok mesela.
Turnuva haberleri verirken o turnuvalardan analiz oyunların olması çok doğaldır. Satranç turnuvalarında aslolan o turnuvalarda oynana oyunlardır sonuçta. Belki sayfa başlıkları bir karışıklık yarattı. Son sayıdaki Türkiye Şampiyonası veya Avrupa Emektarlar Şampiyonaları örnektir. Analizler ise yazar çeşitliliğini ve belli ölçüde derginin yazar kalitesini (en azından satranç kuvveti bakımından) arttırmak amacıyla özellikle Ilgaz Gümüştaş'ın çabalarıyla, yazmayı kabul eden insanlardır. İçerikle ilgili her eleştiriyi ve varsa övgüyü şahsen üstlenebilecek kadar emeğim geçti.
Malumunuz, röportaj ve söyleşi farklı yazı türleridir. Yazarın konuştuğu insanlardan yaptığı alıntılar ve soru cevaplardan ibaret olmayıp, kişisel gözlemleri, öyküleştirdiği haberi harmanlamasını gerektirir. Derginin ilk sayısında o dönem Türkiye Şampiyonu olmuş şimdinin büyükustası Mustafa Yılmaz'la ilgili yazım bir röportajdır. Röportaj, oldukça ciddi bir yazı becerisi gerektirir (ya da kendi açımdan en azından cüreti diyelim ), öte yandan bir söyleşiyi herkes belli ölçüde yapabilir.
Söyleşi ise yazarın dahlinin biraz daha az olduğu soru-cevap ağırlıklı bir haber türüdür. Söyleşe Söyleşe adlı bölümü Fatma Yılmaz yıllardır soru-cevap ağırlıklı olarak yapmaktadır. Cemil Can Ali Marandi ile yapılan röportaj olarak adlandırılmış ama aslında daha çok bir söyleşidir, o da gözümüzden kaçmış. Genel olarak birbiriyle değişmeli olarak kullanılsa da bu aslında bir galat-ı meşhurdur, ikisi farklı yazı türleridir.
İl birincilerine de dağıtım ilk anda sıcak bakmasam da şu noktada bana makul bir öneri gibi geliyor. İl birinciliklerinin objektif değeri düşse de, teşvik açısından iyi bir fikir.
Olumlu gördüğünüz noktalara parmak basmak adına TSF Yönetimine daha önce kapalı verdiğim mesajı bu kez açıktan yineliyorum: TSF Yönetimi geleceğe adım atmakta tereddüt etmezse, cesur davranırsa, daha da iyi sayılar çıkabilir.
Son olarak şu anda benim emeğim aynı ölçüde olmayacaksa da, 25. sayının yazılarının toparlandığını, yazar çeşitliliğinin ve kalitesinin benzer düzeyde olacağını söyleyebilirim.
Saygılarımla.