01-03-2019, 21:48
Bu olayda bir zihniyet ayan beyan ortaya çıkmıştır. Bu zihniyet satranç bilmemekte ve satranççıya saygı duymamaktadır. Satranç toplumu içinde var olmalarının müsebbibi TSF dir.
Bu zihniyetin sahibi kimlerdir ? Bunlardan biri ; 5 günde satrancın “S” sine adım atamadan, kopya çekerek, soruları önceden alıp bir gecede cevapları ezberleyip sınavlarda geçer not alıp bir gecede öğrendiklerini bir saatte unutanlardır. Bunlar hiç satranç bilmeden antrenörlük kursuna gelip hiçbir şey öğrenemeden TSF den antrenörlük belgesi alanlardır. Binlercesi, onbinlercesi okullarda çocuklarımıza güya satranç öğretmektedir. Bu satranç mıdır yoksa matranç mıdır ?!
Başka ? Bu zihniyetin bir diğeri hakemlerdir.
Onların da eğitimlerinin antrenör eğitiminden geri kalır yanı yoktur. Satrancın “S” sinden haberleri olmadan onların da hakem belgelerini TSF vermektedir. Bu belgeler sayesinde rok atan bir satranççının rokunu, rakip taş şahı değil ama kaleyi tehdit ettiği için geçersiz sayarlar. Bu karar diğer satranççıların ikazıyla düzeltilmesi üzerine küçücük satranççı karşısında yerin dibine girmesi gereken hakem sırça köşküne çıkarak oradan küçük satranççılara oklar fırlatır, satranççıya tepeden bakıp onu azarlar. TSF de bu gibi hakemleri taltif ederek il temsilcisi yapar.
Antrenör ve hakem arasında önemli bir fark var. Antrenör de satranç bilmez ama kuralları biraz okur. Ama az bilen cerrah misali turnuvalarda neşteri öyle bir sallamaktadırlar ki bu hakemler, işte böyle, oyun bitmeden sonucu ilan etmeye kadar varmaktadır.
Oyun devam ederken sonucu panoya asan bu zihniyet satranç bilmemektedir. Bu zihniyet satranca saygı duymamaktadır. Bu zihniyet tepeden inmedir. Bu zihniyetin satranç toplumunda varoluşunun müsebbibi TSF dir.
Bu zihniyetin sahibi kimlerdir ? Bunlardan biri ; 5 günde satrancın “S” sine adım atamadan, kopya çekerek, soruları önceden alıp bir gecede cevapları ezberleyip sınavlarda geçer not alıp bir gecede öğrendiklerini bir saatte unutanlardır. Bunlar hiç satranç bilmeden antrenörlük kursuna gelip hiçbir şey öğrenemeden TSF den antrenörlük belgesi alanlardır. Binlercesi, onbinlercesi okullarda çocuklarımıza güya satranç öğretmektedir. Bu satranç mıdır yoksa matranç mıdır ?!
Başka ? Bu zihniyetin bir diğeri hakemlerdir.
Onların da eğitimlerinin antrenör eğitiminden geri kalır yanı yoktur. Satrancın “S” sinden haberleri olmadan onların da hakem belgelerini TSF vermektedir. Bu belgeler sayesinde rok atan bir satranççının rokunu, rakip taş şahı değil ama kaleyi tehdit ettiği için geçersiz sayarlar. Bu karar diğer satranççıların ikazıyla düzeltilmesi üzerine küçücük satranççı karşısında yerin dibine girmesi gereken hakem sırça köşküne çıkarak oradan küçük satranççılara oklar fırlatır, satranççıya tepeden bakıp onu azarlar. TSF de bu gibi hakemleri taltif ederek il temsilcisi yapar.
Antrenör ve hakem arasında önemli bir fark var. Antrenör de satranç bilmez ama kuralları biraz okur. Ama az bilen cerrah misali turnuvalarda neşteri öyle bir sallamaktadırlar ki bu hakemler, işte böyle, oyun bitmeden sonucu ilan etmeye kadar varmaktadır.
Oyun devam ederken sonucu panoya asan bu zihniyet satranç bilmemektedir. Bu zihniyet satranca saygı duymamaktadır. Bu zihniyet tepeden inmedir. Bu zihniyetin satranç toplumunda varoluşunun müsebbibi TSF dir.