02-12-2008, 11:28
Garry Kasparov’un “Benim Ustalarım” adlı yapıtında, “giriş” bölümünde bir “girişim” var!... Diyor ki Kasparov:
“Yaygın efsaneye göre satranca benzer ağır tempolu bir savaş oyunu hemen hemen iki bin sene önce Hindistan’da doğmuş ve yavaş yavaş şekil değiştirerek Orta Asyan’nın güneyinden, İran’dan ve Ortadoğu ülkelerinden çok uzun bir yol kat ederek, İber Yarım adası’na ulaşmıştır. Bununla beraber Avrupalılar satrancın “Hint” versiyonuyla ancak XVII. Yüzyılın sonunda tanışmışlardır. Ancak geçerli olan bir tek şey iddia edilebilir: Çağdaş satranç XV. Yüzyılda Akdeniz’de ortaya çıkmıştır. O andan itibaren psikolojik savaşın modelliğini yapan entelektüel bir oyun haline gelen satranç, bir Avrupa icadıdır.”
Bu paragraftan aklınızda kalan ne olur: “satranç, bir Avrupa icadıdır” ?!...
Sizce ne demek istiyor Kasparov burada?
Şunu mu demek istiyor:
Büyük hırsızlıklar, büyük meşruiyetler ve makamlar gerektirir!...
Hindistan’dan dünyaya akan “bu güzel nehrin” akışını tersine çevirip, Staunton’dan dünyaya akan, bir süre sonra da ana kaynağın aslında, Akdeniz’de Filistin’den çalınan İsrail topraklarında olduğuna dair bilimsel araştırmanın (!) “ilk kamasını” dünya kamuoyunun “beynine” sokabilmek için, önce bu güzel nehirde iyi bir yüzücü olmak gerekir ki; ben bunu elde ettim; Ben bu nehir içerisinde dünya şampiyonu oldum. Şimdi ne dersem inanacaksınız bana. BEN diyorum ki; Satranç bir Avrupa icadıdır. Aslında bir Akdeniz ülkesi (!) olan İsrail’de doğmuştur. Hint çapulcuları (!) bu oyunu Avrupa’dan çalmışlardır. Avrupa da İsrail’den çalmıştır.
Staunton da bir Yahudi miydi bilmiyorum. Ama Garry Kasparov Yahudidir. Azerbaycanlı dostlarımızdan dinlediğim kadarıyla; Yahudi lobisi tarafından desteklenmektedir.
Yukardaki satırlar Kasparov’un “ustaları” hakkında ciddi kuşkular içermektedir!… Kasparov baştan beri dünyayı yönetenler arasındaki Yahudi lobisinin bir eseri midir?...
Hitler’in de aslında bir Yahudi olduğunu biliyor muydunuz?
Musa peygamberin, iki eşi vardır. Bu eşler arasında çıkan çıkar kavgaları Yahudileri kendi aralarında klikleştirmiştir. Bu nedenle Hitler, kendi soyundan saymadıkları diğer Yahudileri yok etmek amacıyla, söz konusu soykırımı başlatmıştır. Yani, Hitler’in eylemleri aynı zamanda Yahudi ırkları arasındaki etnik bir arındırmadır. Bu katliam için Hitler Almanya’daki en büyük makamı işgal etmiştir önce! Hem de iktidara gelirken “sosyalist” söylemlerde bulunmuş ve Almanların ruhunu okşayan “ari ırk” düşüncesini, Nietzsche’ye dayandırmıştır. Nietzsche, hitlerin fikir babası olarak görülmektedir…
Tüm bunların tek bir amacı vardır. Hakim olmak! Sahip olmak! El koymak! Gasp etmek! Çünkü büyük hırsızlıklar büyük meşruiyetler ve makamlar gerektirir. Yoksul bir köylü olarak uluslar arası bir ihaleden pay kapmanız olası değildir. Gidip bir yerlere BAŞ olmanız gerek önce!
Acaba diyorum;
Anand, Garry Kasparov’un satranç üzerindeki bu zihin bulandıran girişimine yanıt vermek için mi sahneye çıktı?... Çünkü büyük hırsızlıklar yoluyla çalınan malı geri alabilmek de, büyük makamlar ve büyük meşruiyetler gerektirir.
Düşün Satranç Merkezi de kalkmış
Staunton’un torunlarının elinden, Satranç figürlerini alacağım diye uğraşıyor.
Yedirirler mi?
Yedirmezler!
Kimler?
Düşün Satranç Merkezi’nin takımlarını turnuvanın ikinci turunda masalardan toplatanlar!
İyi ama kim bunlar?
Öne çıkın!
Kimsiniz siz?
Kimliğiniz?
Kimliksiz misiniz?
Bu hesap görülecek!
Ya siz benim hesabımı görür, defterimi dürersiniz, ya da ben sizin!...
Tüm sporların barışa endeksli yarış olduğunu söyleye geldik!
Eğer gerçekten barış istiyorsanız, Satranç taşlarından çaldığınız kültürü iade edeceksiniz!
Ya da taşların üzerinden dini sembolleri kaldıracaksınız!
Satranç taşları üstüne dünya barışını simgeleyen bir dizi sembolü hep beraber yerleştireceğiz.
Bu güzel nehrin Hindistan’dan dünyaya aktığını da asla inkar etmeyeceksiniz!
Nehrin kilometrelerce ve yüzyıllarca uzayan kolları üstündeki icatları, nehrin kaynağı olarak göstermeyeceksiniz.
Biz bunun bir hırsızlık olduğunu hep haykıracağız!
“psikolojik savaşın modelliğini yapan entelektüel bir oyun haline gelen satranç” dediğiniz bu güzel “nehrin”
Psikolojik barışın modelliğini yapan entelektüel bir oyun haline gelinceye değin bu savaşımı sürdüreceğiz.
Bu yazının her türlü muhatabı; benim yaşamımdan sorumludur!
Doğuştan sarılı olduğum ak kundak
Hiç çıkmadı benim üstümden!
Bir beyaz giysi hep üstümdedir; kırmızısını arar durur
Vurursa beni hainler vurur
Bana sıkılacak her kurşun
Olsa olsa beni
“kırmızı beyaz” yapacaktır!
Gidin!
FİDE’nin gönderine bu bayrağı çekin!
Varlığım
Türk varlığına
Dünya barışına
Dünya barışı yolunda her türlü savaşa armağan olsun!...
“Yaygın efsaneye göre satranca benzer ağır tempolu bir savaş oyunu hemen hemen iki bin sene önce Hindistan’da doğmuş ve yavaş yavaş şekil değiştirerek Orta Asyan’nın güneyinden, İran’dan ve Ortadoğu ülkelerinden çok uzun bir yol kat ederek, İber Yarım adası’na ulaşmıştır. Bununla beraber Avrupalılar satrancın “Hint” versiyonuyla ancak XVII. Yüzyılın sonunda tanışmışlardır. Ancak geçerli olan bir tek şey iddia edilebilir: Çağdaş satranç XV. Yüzyılda Akdeniz’de ortaya çıkmıştır. O andan itibaren psikolojik savaşın modelliğini yapan entelektüel bir oyun haline gelen satranç, bir Avrupa icadıdır.”
Bu paragraftan aklınızda kalan ne olur: “satranç, bir Avrupa icadıdır” ?!...
Sizce ne demek istiyor Kasparov burada?
Şunu mu demek istiyor:
Büyük hırsızlıklar, büyük meşruiyetler ve makamlar gerektirir!...
Hindistan’dan dünyaya akan “bu güzel nehrin” akışını tersine çevirip, Staunton’dan dünyaya akan, bir süre sonra da ana kaynağın aslında, Akdeniz’de Filistin’den çalınan İsrail topraklarında olduğuna dair bilimsel araştırmanın (!) “ilk kamasını” dünya kamuoyunun “beynine” sokabilmek için, önce bu güzel nehirde iyi bir yüzücü olmak gerekir ki; ben bunu elde ettim; Ben bu nehir içerisinde dünya şampiyonu oldum. Şimdi ne dersem inanacaksınız bana. BEN diyorum ki; Satranç bir Avrupa icadıdır. Aslında bir Akdeniz ülkesi (!) olan İsrail’de doğmuştur. Hint çapulcuları (!) bu oyunu Avrupa’dan çalmışlardır. Avrupa da İsrail’den çalmıştır.
Staunton da bir Yahudi miydi bilmiyorum. Ama Garry Kasparov Yahudidir. Azerbaycanlı dostlarımızdan dinlediğim kadarıyla; Yahudi lobisi tarafından desteklenmektedir.
Yukardaki satırlar Kasparov’un “ustaları” hakkında ciddi kuşkular içermektedir!… Kasparov baştan beri dünyayı yönetenler arasındaki Yahudi lobisinin bir eseri midir?...
Hitler’in de aslında bir Yahudi olduğunu biliyor muydunuz?
Musa peygamberin, iki eşi vardır. Bu eşler arasında çıkan çıkar kavgaları Yahudileri kendi aralarında klikleştirmiştir. Bu nedenle Hitler, kendi soyundan saymadıkları diğer Yahudileri yok etmek amacıyla, söz konusu soykırımı başlatmıştır. Yani, Hitler’in eylemleri aynı zamanda Yahudi ırkları arasındaki etnik bir arındırmadır. Bu katliam için Hitler Almanya’daki en büyük makamı işgal etmiştir önce! Hem de iktidara gelirken “sosyalist” söylemlerde bulunmuş ve Almanların ruhunu okşayan “ari ırk” düşüncesini, Nietzsche’ye dayandırmıştır. Nietzsche, hitlerin fikir babası olarak görülmektedir…
Tüm bunların tek bir amacı vardır. Hakim olmak! Sahip olmak! El koymak! Gasp etmek! Çünkü büyük hırsızlıklar büyük meşruiyetler ve makamlar gerektirir. Yoksul bir köylü olarak uluslar arası bir ihaleden pay kapmanız olası değildir. Gidip bir yerlere BAŞ olmanız gerek önce!
Acaba diyorum;
Anand, Garry Kasparov’un satranç üzerindeki bu zihin bulandıran girişimine yanıt vermek için mi sahneye çıktı?... Çünkü büyük hırsızlıklar yoluyla çalınan malı geri alabilmek de, büyük makamlar ve büyük meşruiyetler gerektirir.
Düşün Satranç Merkezi de kalkmış
Staunton’un torunlarının elinden, Satranç figürlerini alacağım diye uğraşıyor.
Yedirirler mi?
Yedirmezler!
Kimler?
Düşün Satranç Merkezi’nin takımlarını turnuvanın ikinci turunda masalardan toplatanlar!
İyi ama kim bunlar?
Öne çıkın!
Kimsiniz siz?
Kimliğiniz?
Kimliksiz misiniz?
Bu hesap görülecek!
Ya siz benim hesabımı görür, defterimi dürersiniz, ya da ben sizin!...
Tüm sporların barışa endeksli yarış olduğunu söyleye geldik!
Eğer gerçekten barış istiyorsanız, Satranç taşlarından çaldığınız kültürü iade edeceksiniz!
Ya da taşların üzerinden dini sembolleri kaldıracaksınız!
Satranç taşları üstüne dünya barışını simgeleyen bir dizi sembolü hep beraber yerleştireceğiz.
Bu güzel nehrin Hindistan’dan dünyaya aktığını da asla inkar etmeyeceksiniz!
Nehrin kilometrelerce ve yüzyıllarca uzayan kolları üstündeki icatları, nehrin kaynağı olarak göstermeyeceksiniz.
Biz bunun bir hırsızlık olduğunu hep haykıracağız!
“psikolojik savaşın modelliğini yapan entelektüel bir oyun haline gelen satranç” dediğiniz bu güzel “nehrin”
Psikolojik barışın modelliğini yapan entelektüel bir oyun haline gelinceye değin bu savaşımı sürdüreceğiz.
Bu yazının her türlü muhatabı; benim yaşamımdan sorumludur!
Doğuştan sarılı olduğum ak kundak
Hiç çıkmadı benim üstümden!
Bir beyaz giysi hep üstümdedir; kırmızısını arar durur
Vurursa beni hainler vurur
Bana sıkılacak her kurşun
Olsa olsa beni
“kırmızı beyaz” yapacaktır!
Gidin!
FİDE’nin gönderine bu bayrağı çekin!
Varlığım
Türk varlığına
Dünya barışına
Dünya barışı yolunda her türlü savaşa armağan olsun!...