04-12-2008, 07:56
Yukarıda, "Yukarıdaki son yazının gerisine itirazım yok." demiştim.
Böyle derken "yazının gerisini" eleştiri ve düşünce açıklama sınırları içerisinde normal gördüğümü anlatmak istedim. İçeriğini onayladığım anlamında söylemedim.
Onaylamadığım yer; Avrupa'nın satranca beşiklik ettiği noktasıdır.
Avrupa satranç için beşik değil, satrancın yel gibi geçtiği bir eşiktir. eşikten atlamak, beşikteki bebenin işi değildir. Satranç Avrupa'ya geldiğinde, delikanlılık çağlarını geride bırakmış bir "savaşcı" idi. Avrupa'da bir takım handikaplarını (handikap; atların yarışa uygun olmayan fazla ağırlıklarıdır. ) fazlalıklarını atması, onun savaşcı özelliğinden kaynaklanır.
Satranç "beşik çocuğu" olsaydı, ta Hindistan'dan Arap Yarımadası'na, Cebel-i Tarık'tan İspanya'ya, oradan Avrupa'ya giremezdi. Bu güzargahı kılçlarıyla geçen erlerin oyunuydu satranç! Çocuk oyunu değildi; beşikteki çocuk değildi; Avrupa ona beşik değildi; vardığı bir eşikti; bu eşiğin ardında Avrupa Satranca olsa olsa mezar olurdu! Bugün ise olmaktadır. Avrupa artık bir medeniyetler beşiği değil, medeniyetler mezarlığıdır!...
Bugünkü Avrupa, kendi kendilerine kazdıkları mezarlarına gömüldüğü gün, satranç yine bir barışa endeksli yarış oyunu olarak yoluna devam edecektir. Gideceği yer kalmamıştır denebilir; HAYIR!... Satrancın dikey gelişimi uzaya yönelmiştir!... Daha doğduğu güneşe değin kat edeceği bir yol vardır!...
Bazıları Avrupa'nın gıcırtılı beşiklerinde sallana dursun, ama bu beşiğin bir mezar olduğunu unutmasın...
Böyle derken "yazının gerisini" eleştiri ve düşünce açıklama sınırları içerisinde normal gördüğümü anlatmak istedim. İçeriğini onayladığım anlamında söylemedim.
Onaylamadığım yer; Avrupa'nın satranca beşiklik ettiği noktasıdır.
Avrupa satranç için beşik değil, satrancın yel gibi geçtiği bir eşiktir. eşikten atlamak, beşikteki bebenin işi değildir. Satranç Avrupa'ya geldiğinde, delikanlılık çağlarını geride bırakmış bir "savaşcı" idi. Avrupa'da bir takım handikaplarını (handikap; atların yarışa uygun olmayan fazla ağırlıklarıdır. ) fazlalıklarını atması, onun savaşcı özelliğinden kaynaklanır.
Satranç "beşik çocuğu" olsaydı, ta Hindistan'dan Arap Yarımadası'na, Cebel-i Tarık'tan İspanya'ya, oradan Avrupa'ya giremezdi. Bu güzargahı kılçlarıyla geçen erlerin oyunuydu satranç! Çocuk oyunu değildi; beşikteki çocuk değildi; Avrupa ona beşik değildi; vardığı bir eşikti; bu eşiğin ardında Avrupa Satranca olsa olsa mezar olurdu! Bugün ise olmaktadır. Avrupa artık bir medeniyetler beşiği değil, medeniyetler mezarlığıdır!...
Bugünkü Avrupa, kendi kendilerine kazdıkları mezarlarına gömüldüğü gün, satranç yine bir barışa endeksli yarış oyunu olarak yoluna devam edecektir. Gideceği yer kalmamıştır denebilir; HAYIR!... Satrancın dikey gelişimi uzaya yönelmiştir!... Daha doğduğu güneşe değin kat edeceği bir yol vardır!...
Bazıları Avrupa'nın gıcırtılı beşiklerinde sallana dursun, ama bu beşiğin bir mezar olduğunu unutmasın...