Mamedyarov'un hile iddiası
#10
Kuvvet mi ezbercilik mi? Ezbercilik de bir kuvvettir diyenler var?

Maddi varlıklarından feragat ederek “huzur” aramaya yönelen yüce insanların oyunu olan, “feda” merkezli oyun anlayışı dünya satrancından uzaklaşmıştır.

Her şeyin “çıkar” merkezli ilişkilere dönüştüğü dünyamızda, satranç da adeta ticari ilişkilerde alınıp satılan mallar gibi, taşların birebir değişildiği-kırışıldığı, bu değişme ve kırışmalar sonucunda rasgele ortaya çıkan üstünlüklerin galibiyete dönüştüğü oyunlar haline gelmiştir.

Bu oyun anlayışının çevremizi saran ekonomik ilişkilerden, bu ekonomik ilişkilerin belirlediği sosyal, kültürel yapıdan soyutlaması da mümkün değil. Yine bu oyun anlayışı, yalnızca kazanmayı düşünen – oynamayı; oyunu ikinci plana bırakan- kaybetmeyi göze alamayan, bunun için de yalnızca konumunu korumayı ve taşlarını en azından eşit değişmeyi düşünen oyuncular üretmektedir. Bu oyuncuların oyun anlayışına göre de, yaratılmış tüm hamlelerin kaydedildiği bilgisayar programlarının ezberlenmesi kendilerini hedefe ulaştıracak yol olarak görünmektedir. Bu tarz oyuncuların oyunlarında da yukarıdaki türden tatsızlıkların yaşanması kaçınılmazdır.

Kaybetmeyi göze almadan, ölüme razı olmadan savaşa gidenlerin, korkak bir dövüş sonrasında rezil olmaları kaçınılmazdır. ABD de bu gün Irak’ta “kazanıyor” ama bu kazançta huzur yoktur. En azından Irak cephesinde acılar vardır. Oysa iki uygar ülke olarak eşit ilişkiler kurulmuş olsaydı, hem Irak halkı hem de Amerikan halkı mutlu olabilirdi. Çevrelerindeki diğer ülkeleri de rahatsız etmezlerdi. Kazanmak; herşeye rağmen kazanmak her zaman doğru yol değildir. Kaybetmek de her zaman yanlış değildir.

Elindeki bilgisayar programını beynine kazıyan oyuncular, ABD gibi oynamaktadırlar. Tek taraflı bir mutluluk aramaktadırlar. “Ezberlenmiş bilginin” kendilerini güçlü kıldığını düşünüyorlar. Yalnızca “güce ve çıkara” dayanan bir oyun anlayışında “yaratıcılık” yoktur. Toplumsal huzur yoktur. “Zor-Güç, oyunu bozar” Zor yaratıcılığı bozar, oyunculuğu bozar. Ama yeni bir oyunda zoru zor durumda bırakabilir. Yalnızca gücün hakim olduğu bir ilişkide özgür düşünce de yok olur.

Oyunu analiz etmedim. Mahir Tüzel’in anlattığına dayanarak söylüyorum. Mahir, Mamedyarov’un hamlelerinin de bilgisayarla uyumlu olduğunu söylüyor. Bunun iki anlamı olabilir; 1- Mamedyarov bilgisayar kadar “kusursuz” bir oyuncudur… 2- Mamedyarov da ezbere dayanarak oyun oynuyor.
2. Olasılık daha ağır basıyor.
GM seviyesine gelen bir oyuncunun elbette yaratıcı oyun gücü vardır. Bunu tartışmıyorum. Ancak bu oyuncuların da içinde bulundukları dünyadan etkilenerek, “belli bir kilometreden sonra” yalnızca kazanmayı düşünerek, bilgisayarlarda var olan varyantları ezberlemeye yöneldiklerini ve bununla yetindiklerini düşünüyorum. Bu tarz bir oyun anlayışında, ezberiniz dışında karşınıza çıkan, saçma sayılabilecek bir hamlenin bile, rakibi abandone etmesi olasıdır. Ezber bozan o hamleye değin beynini yaratıcılık yönüyle kullanmayan bir oyuncunun, ortaya çıkan kriz anında artık yaratıcılığını devreye sokacak gücü yoktur. Zaten o ana değin beynini ezber belasıyla yormuştur. Mevcut konumun nelere gebe olduğunu yorumlayabilmesi için bilgisayara danışması gerekmektedir ki, masa başında da buna izin (!) yoktur. Ne yapacaksınız? Sinirleneceksiniz, hakeme şikayet edeceksiniz, “ama hakem bey, adam çalışmadığım yerden hamle yapıyor” diyeceksiniz. Hakem de gülüp geçecek. Sonrasında da bizler burada tartışıp duracağız.

Yalnızca ölümü göze alabilenler, yaşamayı hak ederler. Çünkü yaşam ve ölüm birbirini üreten iki mekanizmadır ve birlikte vardırlar. Biri olmadan diğeri olamaz. Ölümle ve kaybetmeyle barışık olmayan bir insan yaşamla da barışık olamaz.

Satranç tahtasına kaybetmeyi göze alarak oturan oyuncu, kaybetme telaşından uzak olacaktır. Yalnızca kazanmayı düşünen bir oyuncu, bu hırsının yüklediği stresle de boğuşmak zorunda kalacaktır. Kazanmak ve kaybetmek düşüncelerinden kendisini soyutlayan oyuncu beynini özgürce kullanabilme olanağı bulacak, ön belleği ile önüne bakıp, önündeki konumla derin belleği arasında doğru ilişkilendirmeleri yapabilecek, derin belleğindeki deneyimlerin ışığında yaratıcı zekasını kullanabilme olanağı bulabilecektir. Böyle bir oyuncunun hamleleri ise doğal olarak doğru ve üstün olabilecektir. Bu yolla kazansa da kaybetse de mutlu olabilecektir. Çünkü oynayan kendisi olacaktır.

Taklit, sanatkarlığın ilk adımlarında vardır. Ancak sanatçı olmak kişinin kendi kendini taklit edebilmesi aşamasıdır. Oyunculuk da aynıdır. Tıfıl bir satranç oyuncusu, ilk yıllarında filanca dünya şampiyonunu taklit edebilir. Ancak kendisinde şampiyonluk özellikleri varsa ve bunu dünyaya göstermeyi kafasına koymuşsa, kendi kendisini taklit etme aşamasına ulaşması gerekmektedir. Bu da kendisini ortaya koyarak kazanacağı ve kaybedeceği binlerce oyunla mümkündür. Bilgisayarlara bağlandığınız zaman insan değil, robot olursunuz.

Kurnusov'un açıklamaları mantıklı görünmektedir. Öyle sanıyorum ki Bu oyunda Kurnusov “kendisi” oynamıştır. Kendisi oyun gücü olarak Mamedyarov’dan kötü bile olsa, herhangi bir bilgisayar programından yine de insanın üstün olduğunu kanıtlamaktadır.

İnsanların oynadığı oyunlarda 2x2=5 eder ve oyun dediğin de budur. Mat dediğin şey insan tarafından kurulan bir sofra olmalıdır ve insan tarafından kurulduğu sürece, zeytin ekmekten ibaret bile olsa, makineler tarafından kurulacak kral sofralarından her dem daha yeşil olacaktır... Mihail TAL nur içinde kalksın!...
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
Mamedyarov'un hile iddiası - Yazar: sadullaheken - 24-02-2009, 00:12
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Venom - 24-02-2009, 00:44
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Abidin Ünal - 24-02-2009, 01:08
Düşündürücü bir olay - Yazar: Ateş Ülker - 25-02-2009, 02:20
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Abidin Ünal - 26-02-2009, 09:27
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: kitaro - 03-03-2009, 21:58
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Özgür Özbostanlar - 03-03-2009, 22:54
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: IhsanKILIC - 04-03-2009, 08:33
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Mahir Tuzel - 05-03-2009, 00:20
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hüseyin AKTAŞ - 05-03-2009, 09:56
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: yasinsari_97 - 09-03-2009, 19:12
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Hüseyin AKTAŞ - 16-03-2009, 09:40
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Ateş Ülker - 16-03-2009, 20:47
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: zafersaba07 - 18-03-2009, 18:37
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: CagatayBURCU - 19-03-2009, 13:02



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi