Sayın Erşan Gökerman'ın görüşleri hakkında..
#3
Ne yazık ki Suat Atalık da günümüz şartlarında geç sayılabilecek yaşlarda GM ünvanına kavuştu. Benim söylemek istediğim ülkemizden asla bir büyükusta çıkmayacağı değil elbet. Çok küçük yaşlarda bu başarıyı yakalayabilmek için ülkenizin bir satranç geleneğinin olması gerektiğidir.

Suat Atalık örneği gibi istisnalar elbette çıkabilir. Ancak 1994 yılından bu yana 15 yıl içinde ikinci bir GM çıkartamamamızın sebebi biraz da belli bir sistem içinde hareket edilmemesi ve başarının bireysel çabalara bağlı olması.

Ali Nihat Yazıcı ve Federasyonu beğeniriz ya da beğenmeyiz 9 yıl içinde bir kaç farklı sistem üzerinde çalıştı. Geldiğimiz noktada bundan sonra ağırlıklı olarak 'altın kuşak' dedikleri 14 - 16 yaş grubu üzerinde durulacağı anlaşılıyor.

Son 4- 5 yıldır dar anlamda 10, biraz genişletilmiş olarak 15 kişilik bir havuzun üzerinde duruldu. Ancak bu süreç içinde bu 10-15 arkadaşımız dünyada eşine az rastlanır derecede çok satranç turnuvası oynadılar ve hatta özel antrenörlerle çalıştılar. Sorunun sadece isimlerde olduğunu, bu arkadaşların verilen şansları iyi değerlendirmediğini söylersek acımasızlık etmiş olabiliriz. Ne yazık ki bu havuz beslenirken ve geliştirilmeye çalışılırken ülkenin geri kalanı için çok az şey yapıldı. Havuzu besleyecek kollar kuruma tehlikesine girdi.

Bugün elo listesini açıp baktığınızda çoğu inaktif 15-20 kişiyi geçtikten sonra yılda 1-2 turnuvadan fazla oynayan isme rastlamıyoruz. Yazın yapılan 3-4 turnuva ve Türkiye Birinciliği elemesi dışında 1900 - 2250 aralığındaki sporcuların oynayacak turnuva bulmaları bile zor hale geldi. Liglerde anlamsız bir biçimde o kadar çok yabancı oyuncu ve çocuk varki orada da oynayabilmek çok zor. 15 - 20 yıl önce elo hesaplamaları 2200'den itibaren yapılırdı. Bugün bu sınır kaltı ama 800 küsür elolu oyuncumuzun kaç tanesi 2200 üzerinde?

Tüm bunların üzerine o az sayıda olan turnuvaların maaliyetlerinin de yüksekliğini koyduğunuzda işler oldukça zorlaşıyor.

Bunun yanında inanılmayacak derecede çok sayıda çocuk turnuvası var. Yanlış anlaşılmasın bu çok güzel bir durum. Ancak çocuk turnuvaları temelde sosyal ve kültürel bir olay olarak ele alınmalıdır. Esas satranç faaliyetlerinin yerini dolduramazlar. Üstelik sürekli bu tarz deyim yerindeyse fast-food turnavalarda oynayan gelişmeye açık çocuklar önemli zaman kaybetmekte. Türkiye yaş grupları turnuvalarında bile 11 maçın 3-4 tanesinde onların gelişimine katkı sağlayabilecek rakiplerle oynuyorlar. Oysa bu tip umut vadeden oyuncular daha deneyimli rakiplerle daha ciddi turnuvalarda oynayabilseler gelişimleri açısından daha faydalı olacaktır.

Bence federasyonumuzun önemli yanlışlarından biri, çok doğru bir biçimde çocuk eğitimine ve turnuvalarına önem verirken 'esas' olanı gözardı etmesi ve bunu asli görevi haline getirmesidir. Olgaç federasyonunun son dönemlerini de işin içine katarsak 10 yıldır küçük yaşlardaki bu yoğun aktivitelerin bir üst seviyeye çıkartılması başarılamamaktadır.

Belki biraz dağıldı ama konumuza dönersek, ülke içinde üst ve orta düzey satranççılar için uygun bir ortam olmaması ister istemez küçük yaşlarda başarı elde etmeyi de güçleştiriyor. Çok yetenekli bir çocuk, maddi imkanları yüksek, bu yolda okulu ikinci plana atabilecek kadar kararlı bir aile, iyi bir ilk antrenör, satrancın yıpratıcı sportif yönünü kaldırabilecek, çok ama çok çalışmaya uygun bir kişilik yapısı ve daha bir çok özelliğin bir araya gelmesi gerekiyor ki o zaman bile başarıya ulaşacağınızın bir garantisi yok.Bu nedenle benim düşüncem, basamakları tek tek çıkmanın ülkemiz şartlarında daha mantıklı olduğu.

Yirmili yaşların başında bir büyük usta bile bizim için çok şey ifade edecektir. Ama Suat Atalık örneğinde olduğu gibi bu en tepedekilerin geri kalanlarla arasında büyük bir uçurum olması halinde yine sağlıklı bir yapıdan söz edemeyiz.

Ülkemizde Olimpiyat, Avrupa Şampiyonası, Avrupa takımlar turnuvası, Memorial Grand Prix turnuvaları gibi organizasyonların yapılması elbette çok güzel ama gerçek anlamda satrancımıza ne kadar katkı yapıyor? Prestij elde etmekse bunu fazlasıyla yaptık. Artık biraz da havuzu besleyecek, oradakileri zorlayacak yeni oyuncuların ortama kazandırılması, içinde satranç aşkı olan deneyimli oyuncuların oynamaları için olanak yaratılması gerekiyor. Mustafa Yılmaz, Burak Fırat gibi isimlerin çıkması çok sevindirici ancak onlarda kısa sürede üst grubun içine girerek diğerlerinden kopuyorlar. Aradaki boşluk 2400 seviyesindeki oyuncuların da sıçramasını engelliyor. Hep aynı isimler üzerinde durulması diğerlerinin şevkini de kırıyor. Sonuçta satranç size geri kazanımlar verene kadar ciddi anlamda emek ve para isteyen bir spor. Bu düzeyde de adil, geriden gelenlere umut verici bir sistem kurulması gerekiyor.

Sporculara maaş bağlamak yerine belki de turnuva ödüllerinin ve sayılarının artırılması, çekişmeyi daha heyecanlı bir boyuta getirebilir. FIDE kongreleri ve turnuvaları için harcanan onca paranın bir kısmı ülke şampiyonalarına ödül olarak konulsa, oyuncuların bu turnuvalara göstereceği ilgiyi ve yarışmaların sunacağı sportif heyecanı düşünebiliyor musunuz? Küçük yaşta GM olacaklara yüzbinlerce lira sözü verilmeden önce, ülkemizde insanların satranç oynaması sağlanmalı.

Bu kopukluğu ve ilgisizliği aşmak için ülkemizdeki satranççı popülasyonunu bir piramit şeklide çoktan aza doğru oluşturmamız gerekiyor. Aksi takdirde bu sözler mucize olmaktan öteye gidemeyecek...

Saygılarımla....
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Selçuk Aydın - 14-04-2009, 10:14
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Erşan Gökerman - 14-04-2009, 18:19
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Selçuk Aydın - 16-04-2009, 10:00
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Erşan Gökerman - 16-04-2009, 11:53
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Ateş Ülker - 19-04-2009, 11:09



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi