17-04-2009, 10:46
Sayın Salğın,
İnsan Haklarıni ve Temel Özgürlüklerini Korumaya Dair Sözleşme'sinden alıntı yapmışsınız. Sözleşme maddesinin tamanını almazsak konu tam anlaşılamayabilir. Bu sebeple tamamını yazmamız daha uygun olacaktır.
Konu hakkında gerçek bir otoritenin de görüşlerinin yararlı olacağını düşünüyorum:
İnsan Haklarıni ve Temel Özgürlüklerini Korumaya Dair Sözleşme'sinden alıntı yapmışsınız. Sözleşme maddesinin tamanını almazsak konu tam anlaşılamayabilir. Bu sebeple tamamını yazmamız daha uygun olacaktır.
Alıntı:Madde 10 - İfade özgürlüğü
1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.
Konu hakkında gerçek bir otoritenin de görüşlerinin yararlı olacağını düşünüyorum:
Alıntı:Özgürlük, insanın düşündüğünü ve dilediğini sınırsız olarak yapabilmesidir. Bu tarif, özgürlük kelimesinin en geniş anlamıdır. İnsanlar, bu anlamda özgürlüğe, hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü herkesçe bilinir ki insan, doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi de sınırsız özgür değildir, evrenin yasalarına bağlıdır. Bu sebeple, insan ilk önce, doğa içinde, doğanın yasalarına, şartlarına, sebeplerine, etkenlerine bağlıdır. Meselâ, dünyaya gelmek veya gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir. însan, dünyaya geldikten sonra da, daha ilk anda, doğanın ve birçok yaratıkların esiridir. Korunmaya, beslenmeye, bakılmaya, büyütülmeye muhtaçtır.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K.Atatürk'ün El Yazıları, s. 450)
Alıntı:Çağdaş demokraside bireysel özgürlükler, özel bir değer ve önem almıştır; artık bireysel özgürlüklere devletin ve hiç kimsenin karışması söz konusu değildir. Ancak, bu kadar yüksek ve değerli olan bireysel özgürlüğün, uygar ve demokrat bir millette, neyi ifade ettiği, özgürlük kelimesinin sınırsız şekilde düşünülebilen anlamıyla anlaşılmaz. Söz konusu olan özgürlük, toplumsal ve uygar insan özgürlüğüdür. Bu nedenle bireysel özgürlüğü düşünürken, her bireyin ve nihayet bütün milletin ortak yararı ve devlet varlığı gözönünde bulundurulmak gerekir. Diğerinin hak ve özgürlüğü ve milletin ortak yararı, bireysel özgürlüğü sınırlar.
Bireysel özgürlüğü sınırlama, devletin de âdeta esası ve görevidir. Çünkü, devlet bireysel özgürlüğü temin eden bir kuruluş olmakla beraber, aynı zamanda bütün hususî faaliyetleri, umumî ve millî amaçlar için birleştirmekle görevlidir. "Özgürlük, başkasına zararı dokunmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktır" denildiği zaman vatandaş özgürlüğünün, yalnız bunun amaç olduğu, devletin bu amacı temin için bir vasıta sayıldığı ifade edilmiş olur. Fakat bu vasıtadır ki, milletin genel yararını ve amacını koruyacaktır.
1930 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s.278)
Alıntı:Vatandaşlar bilmelidir ki, vicdanî ve fikrî özgürlük vardır; fakat nihayet bunlar sınırsız değildir. Bireysel özgürlük karşısında bireylerin hepsinin kurduğu, dayandığı bir devlet, devletin de yönetimi, egemenliği vardır. Bireylerin özgürlüğünü korumakla görevli olan insanların, diğer taraftan devletin de irade ve egemenliğinin felçli bir hale gelmemesine çok dikkat etmeleri gerekir. Bireylerin özgürlüğü, devletin egemenlik ve iradesinin korunmasına bağlıdır. Devlet yönetimi felç olursa bireylerin özgürlüğünü koruyacak hiçbir kuvvet ve vasıta kalmaz. Bu nedenle özgürlüğü yalnız bir taraflı değil, her iki taraflı düşünmek gerekir.
Bireysel özgürlükler mukaddestir. Bunların korunması için daima çalışılır. Fakat bu çalışmada devletin kuvveti, otoritesi hiçe sayılırsa -tutalım ki belki bu hiçe indirilebilir-ancak bu takdirde bu gibi insanların nihayet kesinlikle başka bir devletin otoritesi altına girmek aşağılığına düşeceklerini, yabancı bir devletin otoritesinin tutsaklık zincirlerini kendi elleriyle boyunlarına takmaya mecbur olacaklarını akıldan çıkarmamak gerekir.
1931 (Vakit gazetesi, 19.2.1931; Taha Toros,Atatürk'ün Adana Seyahatleri, s. 37)
Alıntı:Bireysel özgürlüğün ne kadarından kendi isteğiyle vazgeçilmesi gerekeceği, içinde bulunulan zamana ve memlekete göre değişir. Olağanüstü zamanlar, olağanüstü önlemler gerektirebilir. Bir de özgürlüğün kötüye kullanılması, özgürlüğün geçici, ama geniş miktarda sınırlanmasını gerektirebilir. Bütün bu önlemleri ve sınırlamaları tanımak gereği, devlet fikir ve kavramını ifade eder. Bu hususlardaki önlemlerin şiddetini ve sınırların genişliğini ölçmek, büyük bir sanattır. Devlet sanatı, işte budur. Vatandaşların genel özgürlük ve mutluluğu için, bireylerden, ancak devlet için zorunlu olan bir kısım özgürlüklerin bırakılması istenebilir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk'ün El Yazıları, s. 462-463)
● T a ş l a r ı · y e r i n d e n · o y n a t m a · z a m a n ı !