13-10-2010, 23:39
Aşağıda yazdıklarım, bir biçimde Suat Atalık’a ulaşacağını umuduğum için, kendisine yöneliktir:
Başımızdaki federasyon başkanını ben de hiç sevmediğim gibi, böyle biri tarafından yönetildiğimiz için de utanıyorum. Bu nedenle de ben şu önadsız, makamsız, yalın hâlimle bu kişiye karşı mücadele etmeyi kendime görev bildim. Bilmem ki açık açık ve vurgulayarak belirtme cesaretine sahip misiniz, ama görülen o ki siz de Ali Nihat Yazıcı’ya karşı bir mücadele içindesiniz. FİDE Etik Kurulu'na, Ali Nihat Yazıcı'nın ve Türkiye Satranç Federasyonu’nun FIDE'den ihraç edilmesine ilişkin istekte bulunmuşsunuz. Peki, sizin mücadele anlayışınız bu mudur? FİDE’ye başvurup demişsiniz ki, "ben ve yurttaşlarım şöyle şöyle bir kişiye karşı kendi içimizde mücadele verebilecek adamlar değiliz, siz 'adamlar' gelin, bu kişiyi indirin". Sizin, satranç dünyasında önemli bir adınız var. Böyle bir kimseye yakışan davranış bu mudur? Kendinizi, beni ve diğer yurttaşlarınızı küçük düşüren bu davraşınız için şu sözlerimi yüzünüze karşı söylemeyi çok isterdim, ama heralde fırsatım olmaz.
Ali Nihat Yazıcı’yı bile başkalarına şikayet etmek düşünülemez! O, bizim işimiz. Ali Nihat Yazıcı’nın yabancılarca ihracının istenmesi bile kabul edilemez bir yanlışken, hele hele Türkiye Satranç Federasyonu’nun ihracını istemek te ne demek oluyor? Aklıbaşında hiçbir kişinin kendi evini yakıp yıkmayacağını düşüneceğimize göre, size sormamız gerek: Bu ev, sizin de eviniz değil midir acaba?
Bir de şu açıdan bakmak gerek: Diyelim ki FİDE, TSF başkanının ihracı isteğinizi kabul etti ama TSF’nin ihracı isteğinizi reddedip Türkiye Satranç Federasyonu’nun başına da sizi geçirdi. Başa bu biçimde, bu yolla gelmiş bir kişi, sorarım size, kime hizmet eder? Eski başkanı düşürmemiş olan ve zaten “adam” yerine koymadığı Türk satranççılarına mı, yoksa eski başkanı düşürmüş olan “başkalarına” mı? Böyle bir kişiden beklenecek olan, elbette, yalnızca, o dışrdakilere “hizmet” etmesi ve içerdekilere “efendilik” etmesidir. Başkalarının düştüğü bu tiksindirci yanlışa sizin hiçbir zaman düşmemenizi garantiye almanız için benim size önerim şudur: Her zaman Türk satrançseverleriyle hareket edin ki, hizmet etmeniz gereken kişileri şaşırmayınız.
Çok görmezseniz, bir önerim daha olacak. Girişilen bir mücadele sonunda kazanmak gibi kaybetmek te var. Mücadele eden bir kişi, öyle mücadele etmeli ki kaybetse bile ardında anlamlı bir şeyler bırakabilmelidir. Siz öyle şeyler yapın ki mücadelenizi kaybetseniz bile, üç kişinin satranca bakışını değiştirin, üç kişinin yaşama bakışını değiştirin. Ve bunu yaptığınızı, gerekirse kimse öğrenmesin, kimse bilmesin. O üç kişinin bile sizi unutmasına razı olun. Siz, yaptıklarınızı bilin, unutmayın; yeter. Kimseye söylemeyin, susun. Yalnızca, yaptıklarınızın tadını çıkarın ve daha fazlası için çabalayın. Soylu bir insana yakışan, budur. Mücadelesini bu biçimde kaybetmiş bir kişi, gerçekte o mücadeleyi kaybetmemiştir.
Başımızdaki federasyon başkanını ben de hiç sevmediğim gibi, böyle biri tarafından yönetildiğimiz için de utanıyorum. Bu nedenle de ben şu önadsız, makamsız, yalın hâlimle bu kişiye karşı mücadele etmeyi kendime görev bildim. Bilmem ki açık açık ve vurgulayarak belirtme cesaretine sahip misiniz, ama görülen o ki siz de Ali Nihat Yazıcı’ya karşı bir mücadele içindesiniz. FİDE Etik Kurulu'na, Ali Nihat Yazıcı'nın ve Türkiye Satranç Federasyonu’nun FIDE'den ihraç edilmesine ilişkin istekte bulunmuşsunuz. Peki, sizin mücadele anlayışınız bu mudur? FİDE’ye başvurup demişsiniz ki, "ben ve yurttaşlarım şöyle şöyle bir kişiye karşı kendi içimizde mücadele verebilecek adamlar değiliz, siz 'adamlar' gelin, bu kişiyi indirin". Sizin, satranç dünyasında önemli bir adınız var. Böyle bir kimseye yakışan davranış bu mudur? Kendinizi, beni ve diğer yurttaşlarınızı küçük düşüren bu davraşınız için şu sözlerimi yüzünüze karşı söylemeyi çok isterdim, ama heralde fırsatım olmaz.
Ali Nihat Yazıcı’yı bile başkalarına şikayet etmek düşünülemez! O, bizim işimiz. Ali Nihat Yazıcı’nın yabancılarca ihracının istenmesi bile kabul edilemez bir yanlışken, hele hele Türkiye Satranç Federasyonu’nun ihracını istemek te ne demek oluyor? Aklıbaşında hiçbir kişinin kendi evini yakıp yıkmayacağını düşüneceğimize göre, size sormamız gerek: Bu ev, sizin de eviniz değil midir acaba?
Bir de şu açıdan bakmak gerek: Diyelim ki FİDE, TSF başkanının ihracı isteğinizi kabul etti ama TSF’nin ihracı isteğinizi reddedip Türkiye Satranç Federasyonu’nun başına da sizi geçirdi. Başa bu biçimde, bu yolla gelmiş bir kişi, sorarım size, kime hizmet eder? Eski başkanı düşürmemiş olan ve zaten “adam” yerine koymadığı Türk satranççılarına mı, yoksa eski başkanı düşürmüş olan “başkalarına” mı? Böyle bir kişiden beklenecek olan, elbette, yalnızca, o dışrdakilere “hizmet” etmesi ve içerdekilere “efendilik” etmesidir. Başkalarının düştüğü bu tiksindirci yanlışa sizin hiçbir zaman düşmemenizi garantiye almanız için benim size önerim şudur: Her zaman Türk satrançseverleriyle hareket edin ki, hizmet etmeniz gereken kişileri şaşırmayınız.
Çok görmezseniz, bir önerim daha olacak. Girişilen bir mücadele sonunda kazanmak gibi kaybetmek te var. Mücadele eden bir kişi, öyle mücadele etmeli ki kaybetse bile ardında anlamlı bir şeyler bırakabilmelidir. Siz öyle şeyler yapın ki mücadelenizi kaybetseniz bile, üç kişinin satranca bakışını değiştirin, üç kişinin yaşama bakışını değiştirin. Ve bunu yaptığınızı, gerekirse kimse öğrenmesin, kimse bilmesin. O üç kişinin bile sizi unutmasına razı olun. Siz, yaptıklarınızı bilin, unutmayın; yeter. Kimseye söylemeyin, susun. Yalnızca, yaptıklarınızın tadını çıkarın ve daha fazlası için çabalayın. Soylu bir insana yakışan, budur. Mücadelesini bu biçimde kaybetmiş bir kişi, gerçekte o mücadeleyi kaybetmemiştir.