19-10-2010, 20:33
Derneklerin, kulüplerin; yatırım yapacak, alternatif projeler üretecek, muhalefet edebilecek ekonomik güçleri, baskı grupları, medyada köşe yazarları, kısacası yönetimi etkileyecek güçleri yok. Bireysel bazı canlanma, can çekişme arası kıpırdanışı saymazsak. Örgütlü bir hareket ne yazık ki yok.
Herkes mecburen kulüplerini, merkezlerini, derneklerini hiç değilse ekonomik olarak ayakta tutabilmeye odaklanmış. Federasyondan başka satrançtan zengin olan, amacı ticaret olan ticari bir işletme bile yok. Antrenör, yayıncı, üretici, merkez sahibi, dağıtımcı, pazarlamacı Var mı Satranca yatırım yapıp böyle hızlı gelişen bir şirket?
Turnuva katılım paraları neden böylesine yüksek, bunlar işi ticarete mi dökmüşler ? derken abarttık mı acaba deyip bazen kendimize soruyorduk. Dilimize yakıştıramadığımız duygularımızı onlar övünerek söyleyebildiklerine göre, Federasyon birikimlerini ticarete dökmeye karar verdiğine göre, artık satrançta rekabete de imkan yok.
Tek bir beklentimiz olabilir. Tüm paraların kaynağı kamu yani biz ve etkinlikler yoluyla kaynak aktaran yine biz olduğumuza göre aslında patron biziz. Onlar bizim paramızla ancak bize hizmet etmek zorundalar.
Hiç değilse şirketin sloganı da yeni trende uygun seçilmeli
Biz bir aile şirketi yiz
İş ticarete dökülmüşse iyi esnaflığın şu altın sözü de unutulmamalı Müşteri her zaman haklıdır Benden dua beklenirse bu sözün düstur edilmesine dua edeceğim ve olmayacak dua da olsa amin diyeceğim.
3. sınıf lokanta da bile önce hizmeti alıp sonra ödeme yapıyorum. Yemeği beğenmezsem değiştirmelerini isteyebiliyorum. Hoş geldiniz ve güle güle diyen, gülen bir esnafla muhattabım. Memnunsam hesaba bahşiş bile ekliyorum. Fişimi de alıyorum.
Birinci sınıf, 5 Yaldızlı otele binliklerle ya da kredi kartı limitlerini zorlayarak peşin para sayıyorum amma Alt katta turistlere özel salonda yöneticiler de Turkish kebap, döner üstüne baklava yerlerken ben üst katta her öğün sadece şekilleri kare, oval, üçgen olarak değişmiş soyalı-piliç köfte, üzerine su, boya, şeker karışımı bir şey yiyip, fiş bile alamıyorum. Aynı kaptan yemiyorsak, ayrı sofralarda yiyorsak biz nasıl aileyiz. Bu nasıl esnaflık.
Hiç olmazsa hakkını arayan müşteri olalım. Fiş alalım, alındı belgesi alalım. Alalım ki çocuklarımızın geleceği için okul, su, köprü, yol, satranç sınıfı olarak geri dönsün.
Herkes mecburen kulüplerini, merkezlerini, derneklerini hiç değilse ekonomik olarak ayakta tutabilmeye odaklanmış. Federasyondan başka satrançtan zengin olan, amacı ticaret olan ticari bir işletme bile yok. Antrenör, yayıncı, üretici, merkez sahibi, dağıtımcı, pazarlamacı Var mı Satranca yatırım yapıp böyle hızlı gelişen bir şirket?
Turnuva katılım paraları neden böylesine yüksek, bunlar işi ticarete mi dökmüşler ? derken abarttık mı acaba deyip bazen kendimize soruyorduk. Dilimize yakıştıramadığımız duygularımızı onlar övünerek söyleyebildiklerine göre, Federasyon birikimlerini ticarete dökmeye karar verdiğine göre, artık satrançta rekabete de imkan yok.
Tek bir beklentimiz olabilir. Tüm paraların kaynağı kamu yani biz ve etkinlikler yoluyla kaynak aktaran yine biz olduğumuza göre aslında patron biziz. Onlar bizim paramızla ancak bize hizmet etmek zorundalar.
Hiç değilse şirketin sloganı da yeni trende uygun seçilmeli
Biz bir aile şirketi yiz
İş ticarete dökülmüşse iyi esnaflığın şu altın sözü de unutulmamalı Müşteri her zaman haklıdır Benden dua beklenirse bu sözün düstur edilmesine dua edeceğim ve olmayacak dua da olsa amin diyeceğim.
3. sınıf lokanta da bile önce hizmeti alıp sonra ödeme yapıyorum. Yemeği beğenmezsem değiştirmelerini isteyebiliyorum. Hoş geldiniz ve güle güle diyen, gülen bir esnafla muhattabım. Memnunsam hesaba bahşiş bile ekliyorum. Fişimi de alıyorum.
Birinci sınıf, 5 Yaldızlı otele binliklerle ya da kredi kartı limitlerini zorlayarak peşin para sayıyorum amma Alt katta turistlere özel salonda yöneticiler de Turkish kebap, döner üstüne baklava yerlerken ben üst katta her öğün sadece şekilleri kare, oval, üçgen olarak değişmiş soyalı-piliç köfte, üzerine su, boya, şeker karışımı bir şey yiyip, fiş bile alamıyorum. Aynı kaptan yemiyorsak, ayrı sofralarda yiyorsak biz nasıl aileyiz. Bu nasıl esnaflık.
Hiç olmazsa hakkını arayan müşteri olalım. Fiş alalım, alındı belgesi alalım. Alalım ki çocuklarımızın geleceği için okul, su, köprü, yol, satranç sınıfı olarak geri dönsün.