04-11-2010, 13:10
Bir önceki kutuda TSF WEB sitesinden yapılan değişiklik duyurusunu yayınlamıştım.
Bu duyuruda "resmi başvuru" yapan takımların her ikisinin de kısmen hükümet bürokrasisi denetiminde olan takımlar olduğunun altını çizmek gerekir. Biri "Halk Eğitim" bünyesinde, diğeri "Özel İdare" bünyesinde.
Burdur'u bilmiyorum. Ancak Antalya Halk Eğitim bünyesindeki takımda yıllardır kimlerin emeği olduğunu biliyorum. TSF seçimleri, gerek Genel Kurul gerekse Mali Genel Kurul düzeyinde bu denli çekişmelere sahne olamadığı dönemlerde, Antalya Halk Eğitimde Ümit Parçaoğlu adlı arkadaşımız çalışmalar yapmıştır. Ümit Parçaoğlu arkadaşımız tamamen bir satranç gönüllüsü olarak, Halk Eğitim bünyesinden de çocuklarımızın satranç ile buluşması doğrultusunda çaba sarfetmiştir. Ümit öğretmen döneminde Halk Eğitim Spor kulübünün delege düzeyinde temsili olmamıştır.
Ümit Parçaoğlu'ndan sonraki dönemde İsmail Bursalı arkadaşımız burada çalışmaları devralmıştır.
İsmail Bursalı'dan sonra ise Hasan Kara arkadaşımız çalışmaları devralmıştır.
Hasan Kara arkadaşımız ise kurduğu takımla bu yıl Antalya'dan Konya seçmelerine katılmaya hak kazanmış ve Halk Eğitim Spor Kulübünü Konya'ya götürmüş, takımın başında da Cengiz Gülebay arkadaşımız kafile başkanı olarak Konya'da bulunmuştur.
Tamamen doğal süreçler içerisinde Cengiz Gülebay bu takımı temsilen Delegelik görevini üslenmiştir.
TSF'nin ilk açıkladığı listede de Cengiz Gülebay delege olarak yerini almıştır...
Şimdi ne oldu da Antalya Halk Eğitim Kurumu "resmi olarak" TSF'ye başvurup, Mali Genel Kurula delege göndermeyeceğini söyledi? Ne oldu da delegelerin bildirilmesi aşamasında Cengiz Gülebay resmi olarak TSF'ye bildirildi de, sonradan yine resmi olarak vazgeçildi?
Ben Halk Eğitim eğitmeni olarak da görev yapmış biriyim. Bundan daha önemsiz resmi işlemlerde bile kılı kırk yaran görevlilerimiz hangi ciddiyetsizlikte bulundular da, bildirdikleri delegeyi geri çektiler? Çocuk oyuncağı mı bu işler?
Ha, birilerine göre çocuk oyuncağı tabi...
Şimdi bazı olasılıklar üstünde duralım bakalım:
1- Antalyalı arkadaşlardan bazıları gidip gidip Halk Eğitim önünde 50 bin takla atmış olabilir mi? "Bu delegelik Cengiz Gülebay'ın hakkı değil, bak bizim gibi takla atamaz o" demiş olabilir mi?
2- Yaşamlarında bir kez olsun Antalya Halk Eğitim önünden geçmemiş, yolunu izini bilmeyen bazı TSF yöneticileri Halk Eğitim Müdürlüğünü arayıp durmuş ve "bizim önerdiğimiz arkadaş Cengiz'den güzel" demiş olabilir mi?
3- 1. ve 2. şıklardaki çabalar sonuç vermeyince başka birileri Halk Eğitim Müdürünü telefonla arayıp ricada bulunmuş olabilir mi? "Eğer çikin Cengiz'i almazsan vallahi ayayğının altına zeytinyağlı sabun koyarım " demiş olabilir mi? Yani bürokrasi çarkı içerisindeki kurum yöneticilerine üst amirlerinden baskı yapılmış olabilir mi? Alt amir tüm direnişine rağmen, üst amirin dediğini yapmayıp,"Zeytinyağlı yiyemem aman basma da fistan giyemem aman" türküsünü söyleyip, ardından da "Alın atınızı silerim delegenizi" demiş olabilir mi?
Öyle ya, "madem bu kulubün hakeden delegesi gidemiyor genel kurula, sizin dediğiniz de olmayacak, delege göndermeyeceğiz" demiş olabilir mi? Yoksa ille de direndi alt amir, baktılar yapacak bir şey yok, "madem delege göndermeyin hiç olmazsa bir muhalif oyu silmiş oluruz" diyerek, kulübün mali genel kurula katılmaması istenmiş olabilir mi?
Başka olasılık bilen varmı? Matematiği kuvvetli arkadaşlar bu olasılık hesaplarını benden daha iyi yapabilirler. Bizim matematik pek bir işe yaramıyor. Biz gönül adamıyız.
Satrancın kendi güzelliği, satranç üstüne oynanan çirkin oyunları -er ya da geç- kendi üstünden silip atacaktır. Ben onu biliyorum.
Antalya Halk Eğitim Spor Kulübünün delegesinin devre dışı bırakılarak, delege iradesi üzerine yapılan bu çirkin saldırıyı kınıyorum!...
"Tek Kişilik Sırlar" adlı yazımda anlatmıştım. Hiç bir şey gizli kalmaz. "İki kişinin bildiğini bütün köy bilir". Hele de ikiden fazla ise bilenler ve bilenler arasında "ikilik" varsa, her şey ortaya çıkar. Utancınızla başbaşa kalırsınız birgün.
O gün yaklaşıyor!...
Bu duyuruda "resmi başvuru" yapan takımların her ikisinin de kısmen hükümet bürokrasisi denetiminde olan takımlar olduğunun altını çizmek gerekir. Biri "Halk Eğitim" bünyesinde, diğeri "Özel İdare" bünyesinde.
Burdur'u bilmiyorum. Ancak Antalya Halk Eğitim bünyesindeki takımda yıllardır kimlerin emeği olduğunu biliyorum. TSF seçimleri, gerek Genel Kurul gerekse Mali Genel Kurul düzeyinde bu denli çekişmelere sahne olamadığı dönemlerde, Antalya Halk Eğitimde Ümit Parçaoğlu adlı arkadaşımız çalışmalar yapmıştır. Ümit Parçaoğlu arkadaşımız tamamen bir satranç gönüllüsü olarak, Halk Eğitim bünyesinden de çocuklarımızın satranç ile buluşması doğrultusunda çaba sarfetmiştir. Ümit öğretmen döneminde Halk Eğitim Spor kulübünün delege düzeyinde temsili olmamıştır.
Ümit Parçaoğlu'ndan sonraki dönemde İsmail Bursalı arkadaşımız burada çalışmaları devralmıştır.
İsmail Bursalı'dan sonra ise Hasan Kara arkadaşımız çalışmaları devralmıştır.
Hasan Kara arkadaşımız ise kurduğu takımla bu yıl Antalya'dan Konya seçmelerine katılmaya hak kazanmış ve Halk Eğitim Spor Kulübünü Konya'ya götürmüş, takımın başında da Cengiz Gülebay arkadaşımız kafile başkanı olarak Konya'da bulunmuştur.
Tamamen doğal süreçler içerisinde Cengiz Gülebay bu takımı temsilen Delegelik görevini üslenmiştir.
TSF'nin ilk açıkladığı listede de Cengiz Gülebay delege olarak yerini almıştır...
Şimdi ne oldu da Antalya Halk Eğitim Kurumu "resmi olarak" TSF'ye başvurup, Mali Genel Kurula delege göndermeyeceğini söyledi? Ne oldu da delegelerin bildirilmesi aşamasında Cengiz Gülebay resmi olarak TSF'ye bildirildi de, sonradan yine resmi olarak vazgeçildi?
Ben Halk Eğitim eğitmeni olarak da görev yapmış biriyim. Bundan daha önemsiz resmi işlemlerde bile kılı kırk yaran görevlilerimiz hangi ciddiyetsizlikte bulundular da, bildirdikleri delegeyi geri çektiler? Çocuk oyuncağı mı bu işler?
Ha, birilerine göre çocuk oyuncağı tabi...
Şimdi bazı olasılıklar üstünde duralım bakalım:
1- Antalyalı arkadaşlardan bazıları gidip gidip Halk Eğitim önünde 50 bin takla atmış olabilir mi? "Bu delegelik Cengiz Gülebay'ın hakkı değil, bak bizim gibi takla atamaz o" demiş olabilir mi?
2- Yaşamlarında bir kez olsun Antalya Halk Eğitim önünden geçmemiş, yolunu izini bilmeyen bazı TSF yöneticileri Halk Eğitim Müdürlüğünü arayıp durmuş ve "bizim önerdiğimiz arkadaş Cengiz'den güzel" demiş olabilir mi?
3- 1. ve 2. şıklardaki çabalar sonuç vermeyince başka birileri Halk Eğitim Müdürünü telefonla arayıp ricada bulunmuş olabilir mi? "Eğer çikin Cengiz'i almazsan vallahi ayayğının altına zeytinyağlı sabun koyarım " demiş olabilir mi? Yani bürokrasi çarkı içerisindeki kurum yöneticilerine üst amirlerinden baskı yapılmış olabilir mi? Alt amir tüm direnişine rağmen, üst amirin dediğini yapmayıp,"Zeytinyağlı yiyemem aman basma da fistan giyemem aman" türküsünü söyleyip, ardından da "Alın atınızı silerim delegenizi" demiş olabilir mi?
Öyle ya, "madem bu kulubün hakeden delegesi gidemiyor genel kurula, sizin dediğiniz de olmayacak, delege göndermeyeceğiz" demiş olabilir mi? Yoksa ille de direndi alt amir, baktılar yapacak bir şey yok, "madem delege göndermeyin hiç olmazsa bir muhalif oyu silmiş oluruz" diyerek, kulübün mali genel kurula katılmaması istenmiş olabilir mi?
Başka olasılık bilen varmı? Matematiği kuvvetli arkadaşlar bu olasılık hesaplarını benden daha iyi yapabilirler. Bizim matematik pek bir işe yaramıyor. Biz gönül adamıyız.
Satrancın kendi güzelliği, satranç üstüne oynanan çirkin oyunları -er ya da geç- kendi üstünden silip atacaktır. Ben onu biliyorum.
Antalya Halk Eğitim Spor Kulübünün delegesinin devre dışı bırakılarak, delege iradesi üzerine yapılan bu çirkin saldırıyı kınıyorum!...
"Tek Kişilik Sırlar" adlı yazımda anlatmıştım. Hiç bir şey gizli kalmaz. "İki kişinin bildiğini bütün köy bilir". Hele de ikiden fazla ise bilenler ve bilenler arasında "ikilik" varsa, her şey ortaya çıkar. Utancınızla başbaşa kalırsınız birgün.
O gün yaklaşıyor!...