04-11-2010, 13:43
Bahtiyar arkadaşa teşekkür ederim. Üstümdeki kırgın havayı aldı ve olayı bilimsel bakış çerçevesinde, demoktratik zemine çekmiş oldu.
Altını çizdiği bir konu şu ki; hiç bir seçim döneminde, TSF yöneticileri delegesi olmayan illere uğramış değildir. Burada durmak gerekir. Duralım.
Hakkari'nin delegesi var mı yok mu bilmiyorum. Ama varsa bile, eğer HASEM girişimi (Bakın ben adını buldum sizin derneğin; HASEM; Hakkari Satranç Eğitim Merkezi) genel kurullara bir güç yansıtmıyorsa, yönetim muhatap almaz sizi. Hoş belki muhalefet de muhatap almaz. Ama ister muhalafet ister yönetimin böylesi davranışı onaylanacak bir tutum değildir.
Ben yine her ilin öncelikle kendi özgücü ile yapabildiklerini ortaya koyup, yetişemedikleri yerde federasyonu ve satranç kamuoyunu yardıma çağırmalarından yanayım.
Yıllardır karşı çıktığım konulardan biri de TSF'nin maddi olanaklarının, şahsi emeller peşinde çarçur edilmesidir. Bugün Türkiye'de 81 il vardır. 81 ile 100'er tane takım gönderse TSF bunun maliyeti, Fide seçimlerinde manipüle edilmeye çalışılan FİDE delegelerine yapılan masraftan daha fazla yapmaz.
Hele hele yalnızca gereksinimi olan iller yapılacak yardım ise, dişe tırnağa bile dokunmaz. Ama TSF bırakın illere yardım etmeyi, sporcuyu bir gelir kapısı haline getirmiştir. Satrancı bir halk oyunu haline getirmesi gerekirken, yeniden "Kralların Oyunu" haline sokmuştur.
Hakkari'ye bir kaç takımı esirger iken, gereksinimi olmadığı halde, delegesi olan kuluplere "bagajdan" takımlar çıkarılıp hediye edilmiştir. Niye? Krallar oyuna devam etsin diye. Delegeler kendine oy versin diye.
Haklının değil de güçlünün yanında fotoğraf çektirmeye meraklı bir çok insan da TSF'nin bu tutumunu desteklemiştir.
Bugün kendi çıkarları için güçlünün yanında yer alanlar, kendi çıkarlarının haklının yanında olduğunu anladıkları gün değişecektir durum. Her satranççı kendisini bu konuda sorgulamalıdır. Yoksa her dönem "ağlayan" birileri olacaktır. Aramızda bir kişi ağlıyorsa hepimiz kaybediyoruzdur.Hepimizin üzülmesi gereken bir durum vardır. Bu ne zaman anlaşılacak? Bunu kendimize soralım...
Altını çizdiği bir konu şu ki; hiç bir seçim döneminde, TSF yöneticileri delegesi olmayan illere uğramış değildir. Burada durmak gerekir. Duralım.
Hakkari'nin delegesi var mı yok mu bilmiyorum. Ama varsa bile, eğer HASEM girişimi (Bakın ben adını buldum sizin derneğin; HASEM; Hakkari Satranç Eğitim Merkezi) genel kurullara bir güç yansıtmıyorsa, yönetim muhatap almaz sizi. Hoş belki muhalefet de muhatap almaz. Ama ister muhalafet ister yönetimin böylesi davranışı onaylanacak bir tutum değildir.
Ben yine her ilin öncelikle kendi özgücü ile yapabildiklerini ortaya koyup, yetişemedikleri yerde federasyonu ve satranç kamuoyunu yardıma çağırmalarından yanayım.
Yıllardır karşı çıktığım konulardan biri de TSF'nin maddi olanaklarının, şahsi emeller peşinde çarçur edilmesidir. Bugün Türkiye'de 81 il vardır. 81 ile 100'er tane takım gönderse TSF bunun maliyeti, Fide seçimlerinde manipüle edilmeye çalışılan FİDE delegelerine yapılan masraftan daha fazla yapmaz.
Hele hele yalnızca gereksinimi olan iller yapılacak yardım ise, dişe tırnağa bile dokunmaz. Ama TSF bırakın illere yardım etmeyi, sporcuyu bir gelir kapısı haline getirmiştir. Satrancı bir halk oyunu haline getirmesi gerekirken, yeniden "Kralların Oyunu" haline sokmuştur.
Hakkari'ye bir kaç takımı esirger iken, gereksinimi olmadığı halde, delegesi olan kuluplere "bagajdan" takımlar çıkarılıp hediye edilmiştir. Niye? Krallar oyuna devam etsin diye. Delegeler kendine oy versin diye.
Haklının değil de güçlünün yanında fotoğraf çektirmeye meraklı bir çok insan da TSF'nin bu tutumunu desteklemiştir.
Bugün kendi çıkarları için güçlünün yanında yer alanlar, kendi çıkarlarının haklının yanında olduğunu anladıkları gün değişecektir durum. Her satranççı kendisini bu konuda sorgulamalıdır. Yoksa her dönem "ağlayan" birileri olacaktır. Aramızda bir kişi ağlıyorsa hepimiz kaybediyoruzdur.Hepimizin üzülmesi gereken bir durum vardır. Bu ne zaman anlaşılacak? Bunu kendimize soralım...