17-11-2010, 13:24
"Bir Mahsuni demiş idim kendime
Olmaz olsun atamadım ben beni" der bir türküsünde ozanımız...
Özlem hanımın bu iletisi, daha önce benim açtığım ve şu an "Forum Hakkında" bölümünde "korumaya alınan" bunun içinde "gözönünden" uzaklaştırılan "Başkan Vekili Tahsin AKTAR'la Söyleşi" başlığı altına gönderilmişti.
Kuşkusuz Özlem hanım da bu tartışmayı kilitlenen başlık altında sürdürmek isterdi. Ama hiç olmazsa tırnakiçinde bunu tartışalım istemişti. Daha sonra "tırnaklarımız da sökülünce", Özlem hanımın iletisi ordan oraya gezdi durdu. Bu yüzden Mahsuni'nin türküsü geldi usuma.
Evet Özlem hanım, "nerede kalmıştık?"
"Önce şu 5 yıldızlı otel işini bir kez daha yanıtlayayım." demiş Sayın AKTAR.
Bizler turnuvaların beş yıldızlı otellerde yapılmasına karşı çıkmadık. Tamam, bunun yerine ülkesel turnuvaların yapılabileceği ve TSF'nin kendine ait mekanların üretilebileceğini söylediğimiz oldu. Ancak asıl karşı çıktığımız;
-TSF sporculara ve sporcu velilerine, beş yıldızlı otellerden üçe aldığı otel odalarını beşe satmasıydı.
- Beşe satarken aynı anda yan tarafta kalan ecnebilerin üçe konaklıyor oluşuydu.
- Ecnebiler üçe konaklarken, beşe kalan bizlerden daha farklı mutfaklara sahip olmasıydı.
- TSF sporcu ve veliler üzerinden ticaret yapmasın dedik.
- TSF ticaret yaparsa da vergi mükellefi olsun dedik.
- Ticaretin doğasındaki HIRS, spora ve satranç sporunun temsilcisi olan TSF bünyesine bulaşmasın dedik.
- Çünkü kapital hırsının nasıl bir hırs olduğunu da şöyle tarif ettik:
"Güvenli bir yüzde 10 kâr ile her yerde çalışmaya razı olur; yüzde 20 istahını kabartır; yüzde 50 küstahlaştırır; yüzde 100 bütün insanal yasaları ayaklar altına alır"
TSF böyle bir ticari hırs alanından uzak durmalıdır dedik.
Bu alana adım atarsa da maliyeye kaydolarak mükellef tayin etmelidir dedik.
Böylesine bir hırsı barındıran ticari faaliyetler spora bulaşmalı mı sizce?...
Haaa, kaynak yaratmak!...
Sponsorluk yasasını açın okuyun dedik.
Milattan önce birinci yüzyıldan bu yana neden toplumların yaşamında sporun sponsorlarla yürütülmesine gerek duyulmuştur, anlayın dedik.
Sporcular o spora ait federasyonun gelir kapısı olmasın dedik.
Ülkeyi yöneten sermayenin ya da ekonomik güçlerin, sporcuları desteklemesi; finanse etmesi gerekiyor. Çünkü spor, sokakları temizlemenin bir yolu, geleceği emanet edeceğimiz gençlerimizin ruhsal ve bedensel sağlıkları için zorunluydu.
Gelinen noktada satranç seçmeli ders olduğundan beri, satrancı seçmeli ders olarak seçen, 2.250.000 öğrenciden yalnızca 160 bin çocuk lisanslı ise, bunlardan da çok azı etkin satranç içerisinde yer alıyorsa, bunun nedeni nedir?
Örneğin Antalya'da 7.000 lisans var, ama en kalabalık 23 Nisan turnuvası, 600 çocuğu geçemedi daha. 23 Nisan dışındaki turnuva katılım durumları çok daha düşük; 100-150 kişi civarındadır... 23 Nisanların ardında kalan 6.500 çocuk nerededir acaba? Nedendir acaba? Nasıldır acaba? Niçindir acaba?...
Sayın AKTAR "kaynak yaratmak" diyor.
Siz hangi kaynağı yarattınız ve nerede harcadınız sayın AKTAR?
Siz, sizi destekleyen(!) Fide delegelerinin otel, yemek, hediye ve benzeri(benzersiz aslında) masraflarını öderken, 2.250.000 öğrenci için ne yaptınız?...
Ne demişti Sayın AKTAR:"Önce şu 5 yıldızlı otel işini bir kez daha yanıtlayayım."
Lütfen, bir kez daha yanıtlayın da, yanıltmayın!...
Olmaz olsun atamadım ben beni" der bir türküsünde ozanımız...
Özlem hanımın bu iletisi, daha önce benim açtığım ve şu an "Forum Hakkında" bölümünde "korumaya alınan" bunun içinde "gözönünden" uzaklaştırılan "Başkan Vekili Tahsin AKTAR'la Söyleşi" başlığı altına gönderilmişti.
Kuşkusuz Özlem hanım da bu tartışmayı kilitlenen başlık altında sürdürmek isterdi. Ama hiç olmazsa tırnakiçinde bunu tartışalım istemişti. Daha sonra "tırnaklarımız da sökülünce", Özlem hanımın iletisi ordan oraya gezdi durdu. Bu yüzden Mahsuni'nin türküsü geldi usuma.
Evet Özlem hanım, "nerede kalmıştık?"
"Önce şu 5 yıldızlı otel işini bir kez daha yanıtlayayım." demiş Sayın AKTAR.
Bizler turnuvaların beş yıldızlı otellerde yapılmasına karşı çıkmadık. Tamam, bunun yerine ülkesel turnuvaların yapılabileceği ve TSF'nin kendine ait mekanların üretilebileceğini söylediğimiz oldu. Ancak asıl karşı çıktığımız;
-TSF sporculara ve sporcu velilerine, beş yıldızlı otellerden üçe aldığı otel odalarını beşe satmasıydı.
- Beşe satarken aynı anda yan tarafta kalan ecnebilerin üçe konaklıyor oluşuydu.
- Ecnebiler üçe konaklarken, beşe kalan bizlerden daha farklı mutfaklara sahip olmasıydı.
- TSF sporcu ve veliler üzerinden ticaret yapmasın dedik.
- TSF ticaret yaparsa da vergi mükellefi olsun dedik.
- Ticaretin doğasındaki HIRS, spora ve satranç sporunun temsilcisi olan TSF bünyesine bulaşmasın dedik.
- Çünkü kapital hırsının nasıl bir hırs olduğunu da şöyle tarif ettik:
"Güvenli bir yüzde 10 kâr ile her yerde çalışmaya razı olur; yüzde 20 istahını kabartır; yüzde 50 küstahlaştırır; yüzde 100 bütün insanal yasaları ayaklar altına alır"
TSF böyle bir ticari hırs alanından uzak durmalıdır dedik.
Bu alana adım atarsa da maliyeye kaydolarak mükellef tayin etmelidir dedik.
Böylesine bir hırsı barındıran ticari faaliyetler spora bulaşmalı mı sizce?...
Haaa, kaynak yaratmak!...
Sponsorluk yasasını açın okuyun dedik.
Milattan önce birinci yüzyıldan bu yana neden toplumların yaşamında sporun sponsorlarla yürütülmesine gerek duyulmuştur, anlayın dedik.
Sporcular o spora ait federasyonun gelir kapısı olmasın dedik.
Ülkeyi yöneten sermayenin ya da ekonomik güçlerin, sporcuları desteklemesi; finanse etmesi gerekiyor. Çünkü spor, sokakları temizlemenin bir yolu, geleceği emanet edeceğimiz gençlerimizin ruhsal ve bedensel sağlıkları için zorunluydu.
Gelinen noktada satranç seçmeli ders olduğundan beri, satrancı seçmeli ders olarak seçen, 2.250.000 öğrenciden yalnızca 160 bin çocuk lisanslı ise, bunlardan da çok azı etkin satranç içerisinde yer alıyorsa, bunun nedeni nedir?
Örneğin Antalya'da 7.000 lisans var, ama en kalabalık 23 Nisan turnuvası, 600 çocuğu geçemedi daha. 23 Nisan dışındaki turnuva katılım durumları çok daha düşük; 100-150 kişi civarındadır... 23 Nisanların ardında kalan 6.500 çocuk nerededir acaba? Nedendir acaba? Nasıldır acaba? Niçindir acaba?...
Sayın AKTAR "kaynak yaratmak" diyor.
Siz hangi kaynağı yarattınız ve nerede harcadınız sayın AKTAR?
Siz, sizi destekleyen(!) Fide delegelerinin otel, yemek, hediye ve benzeri(benzersiz aslında) masraflarını öderken, 2.250.000 öğrenci için ne yaptınız?...
Ne demişti Sayın AKTAR:"Önce şu 5 yıldızlı otel işini bir kez daha yanıtlayayım."
Lütfen, bir kez daha yanıtlayın da, yanıltmayın!...