23-11-2010, 03:09
Forumda bu başlığa emek veren arkadaşlara hoşgörülerine güvenerek onlara özel iki not ve bir sorudan yola çıkarak, vardığım bir çıkarım ile gerçekleri anlamak için düşündüklerimi paylaşmak istiyorum.
1 ) Bahtiyar, Ertan Oktay, Ataman Aydoğdu ve Hüseyin Aktaş'ın en fevri davranılacak durumlarda bile üsluplarındaki zarifliği, bazen hicivlerinde bile anlamlı sızıları, öfkelerinde bile önce bir yutkunup sözleri yan yana dizmeden bir daha tartan sabırlarını görebiliyorum. "Uzun yazılar gerektiren ince ince sızıların" üzerimizdeki ağırlığına karşın bir türlü ilgililerce iyi okunmayan ve sorumlularca yanıtlanmayan yazılar nedeniyle artan duyarlılık nedeniyle aile arasında bir yanlış anlaşılma olduğuna inanıyorum. Arkadaşlar lütfen yazın. İçinizden geldiği gibi, size, bize yakışır gibi. Şimdiye kadar yazdığınız gibi zarif, kaliteli, yüreklice fevri yazın.
2 ) Burada yazan Bahtiyar dışında sanırım herkesi uzun zamandır yazılarından ve sporcu, antrenör kimliklerinden ötürü tanıyorum. Bahtiyar'a elbette bir garezim, bir hesaplaşmam olmadığı için kim olduğu, nereli olduğu IP numarası falan da merakım değil. Araştırmaları ve yorumlarını da dikkatle ve beğenerek okuyorum. Kendisine paylaşımları için çok teşekkür ediyorum. Benim için düşüncelerini yazabiliyor olması kim olduğundan daha önemlidir.Bunu şunun için yazdım. Kullanıcı adı ile yazan Haklı nedenlerle Bahtiyar gibi ismen ve şahsen tanıdığımız ve tanımadığımız ama forumda yazan ailemize mensup kişiler var. Kim kimdir bilelim. Adını yazmaktan aciz insanları muhatap almayız, forumu değil bize gelen bilgi edinme isteklerini ve mailleri cidiye alıyoruz türü, TC kimlik nosunu ve adresini verene hesap vermeye, (aslında hesap kesmeye), serzenişle karışık gizli intikam söylemlerini de forum kültürüne has kurallar ve özel hayata saygı gereği anlamsız buluyorum.
Bir gün kimin kim olduğunu gerçekten merak edersem ve onun kendi kimliğini açıklamama hakkına da saygı duyarak mesaj gönderir ve kim olduğunu sorarım. Sebebi de sadece onu kutlamak içindir.
Rakamların dilinden hayata dair çıkarımlar :
Ben raporları inceleyerek, çok anlamasam ve mali müşavir olmasam da numerik olarak yazılanları alfanumerik değerlere dönüştürüp düşünsel bir açıdan daha iyi yaklaşabiliyorum. Bahtiyar'ın anlatmak istediklerini doğru anlamış mıyım bir sormak istiyorum. Bahtiyar arkadaşımız, mali genel kurulla ilgili rakamların dilinden anladıklarımla ve ancak sözcüklerle ifade edebileceğim düşüncelerimi, (hayata dair bölümüne daha uygun gibi görünen bu yorum hakkında düşündüklerini) beni anlamışsınız ya da anlamamışsınız diye kısaca buradan belirtirse sevinirim. Raporun maddeleri üzerinde anlayıncaya kadar tekrar tekrar düşünürüm.
Denetleme raporunda bir konuda benim sorguladığım husus ve vardığım yargı şudur?
Gider Kaleminde görünmesi gerekirken, başkalarının hak edişlerinden gelir elde eden yönetim ne kadar şeffaf ne kadar adil, ne kadar, özverili, ne kadar paylaşımcı, ne kadar şefkatli, ne ölçüde SAMİMİ dir?
Yaşamımızda ne yazık ki bürokrasi geleneğine, toplumsal kanaate dönüşmüş bir başkasının olanın "üstüne yatma" samimiyetsizliği bazı kişi ve kurumlarda yıllardır her alanda süregelmektedir.. Alacaklı olan, sizle açık hesabı olan, sizi nerede olsanız bulmaya çalışır. Bulur da. Siz alacaklıysanız, sizi bulmak istemeyen ne yapmaz, etmez. Bir türlü bulamaz. Kimliğinizi hele bir unutun bir belediye veznesinde, otobüste; gişenin camında güneşten solmaya terkedilir. Olayın sıcaklığıyla siz aramaya çıkmazsanız, Bu yolla ve zaman geçtikten sonra kaybettiğine ulaşan bir kişi sanırım çıkmamıştır. Şemsiyenizi çantanızı telefonunuzu otobüste unutun. Bir süre depoda bekletir sizi arar arar bulamazlar. Belediye onları satar ve ciddi bir gelir elde eder. Tıpkı sahiplerini bilemeyecekleri piyango biletlerine isabet eden ikramiyeyi almayı unutan binlerce kişi ve milyonlarca liranın idareye kalması ve ikramiyeye eklenmek yerine gelirlere eklenerek üstüne yatılması örneğinde olduğu gibi.
Ancak o kimlikle, o telefonla bir suç işlenmeye görsün. Borçluysanız izinize ulaşılmaya görsün. Tüm şehirlerdeki yakınlarınız ve sizi ziyaret edenler çıkar. Ummadığınız bir anda icralık da olabilirsiniz,.idamlık da.
Lafı getireceğim yer Federasyonun "talep edilmeyen harcırah, ödül vs her ne ise" yi gelir hanesine kaydetmesi yukarıda anlattığım geleneklere uygun ama bence samimiyetsizliğin ifadesi bir durumdur.
Neden hak edene ismen tahakkuk eden haklar, ödenekler , ödüller ulaştırılmaya çalışılmaz? Bu paralar otobüste unutulan sahipsiz şemsiye midir? Bu paralar isimlere değil de sahibi, adı adresi, telefonu, maili bilinmeyen piyango biletlerine mi aitdir? Bu gelirler sponsorlardan ödül törenlerinde dağıtılsın diye sağlanan ve dağıtılamadığı ?? için elde kalan nakdi veya ayni iken nakde dönüştürülen ürünler midir? Nedir bu kalemdeki gelirlerin açılımı ve haklarını almayan, alamayanlar kimlerdir? Onlara sorulmuş, zzaman aşımına uğramış da mı bunlar gelire dönüşmüştür?
Bu konuda cevap hakkı ve sorumluluğu olanların açıklamalarını merakla bekleyeceğim. İlgilerine şimdiden teşekkür ederim.
1 ) Bahtiyar, Ertan Oktay, Ataman Aydoğdu ve Hüseyin Aktaş'ın en fevri davranılacak durumlarda bile üsluplarındaki zarifliği, bazen hicivlerinde bile anlamlı sızıları, öfkelerinde bile önce bir yutkunup sözleri yan yana dizmeden bir daha tartan sabırlarını görebiliyorum. "Uzun yazılar gerektiren ince ince sızıların" üzerimizdeki ağırlığına karşın bir türlü ilgililerce iyi okunmayan ve sorumlularca yanıtlanmayan yazılar nedeniyle artan duyarlılık nedeniyle aile arasında bir yanlış anlaşılma olduğuna inanıyorum. Arkadaşlar lütfen yazın. İçinizden geldiği gibi, size, bize yakışır gibi. Şimdiye kadar yazdığınız gibi zarif, kaliteli, yüreklice fevri yazın.
2 ) Burada yazan Bahtiyar dışında sanırım herkesi uzun zamandır yazılarından ve sporcu, antrenör kimliklerinden ötürü tanıyorum. Bahtiyar'a elbette bir garezim, bir hesaplaşmam olmadığı için kim olduğu, nereli olduğu IP numarası falan da merakım değil. Araştırmaları ve yorumlarını da dikkatle ve beğenerek okuyorum. Kendisine paylaşımları için çok teşekkür ediyorum. Benim için düşüncelerini yazabiliyor olması kim olduğundan daha önemlidir.Bunu şunun için yazdım. Kullanıcı adı ile yazan Haklı nedenlerle Bahtiyar gibi ismen ve şahsen tanıdığımız ve tanımadığımız ama forumda yazan ailemize mensup kişiler var. Kim kimdir bilelim. Adını yazmaktan aciz insanları muhatap almayız, forumu değil bize gelen bilgi edinme isteklerini ve mailleri cidiye alıyoruz türü, TC kimlik nosunu ve adresini verene hesap vermeye, (aslında hesap kesmeye), serzenişle karışık gizli intikam söylemlerini de forum kültürüne has kurallar ve özel hayata saygı gereği anlamsız buluyorum.
Bir gün kimin kim olduğunu gerçekten merak edersem ve onun kendi kimliğini açıklamama hakkına da saygı duyarak mesaj gönderir ve kim olduğunu sorarım. Sebebi de sadece onu kutlamak içindir.
Rakamların dilinden hayata dair çıkarımlar :
Ben raporları inceleyerek, çok anlamasam ve mali müşavir olmasam da numerik olarak yazılanları alfanumerik değerlere dönüştürüp düşünsel bir açıdan daha iyi yaklaşabiliyorum. Bahtiyar'ın anlatmak istediklerini doğru anlamış mıyım bir sormak istiyorum. Bahtiyar arkadaşımız, mali genel kurulla ilgili rakamların dilinden anladıklarımla ve ancak sözcüklerle ifade edebileceğim düşüncelerimi, (hayata dair bölümüne daha uygun gibi görünen bu yorum hakkında düşündüklerini) beni anlamışsınız ya da anlamamışsınız diye kısaca buradan belirtirse sevinirim. Raporun maddeleri üzerinde anlayıncaya kadar tekrar tekrar düşünürüm.
Denetleme raporunda bir konuda benim sorguladığım husus ve vardığım yargı şudur?
Gider Kaleminde görünmesi gerekirken, başkalarının hak edişlerinden gelir elde eden yönetim ne kadar şeffaf ne kadar adil, ne kadar, özverili, ne kadar paylaşımcı, ne kadar şefkatli, ne ölçüde SAMİMİ dir?
Yaşamımızda ne yazık ki bürokrasi geleneğine, toplumsal kanaate dönüşmüş bir başkasının olanın "üstüne yatma" samimiyetsizliği bazı kişi ve kurumlarda yıllardır her alanda süregelmektedir.. Alacaklı olan, sizle açık hesabı olan, sizi nerede olsanız bulmaya çalışır. Bulur da. Siz alacaklıysanız, sizi bulmak istemeyen ne yapmaz, etmez. Bir türlü bulamaz. Kimliğinizi hele bir unutun bir belediye veznesinde, otobüste; gişenin camında güneşten solmaya terkedilir. Olayın sıcaklığıyla siz aramaya çıkmazsanız, Bu yolla ve zaman geçtikten sonra kaybettiğine ulaşan bir kişi sanırım çıkmamıştır. Şemsiyenizi çantanızı telefonunuzu otobüste unutun. Bir süre depoda bekletir sizi arar arar bulamazlar. Belediye onları satar ve ciddi bir gelir elde eder. Tıpkı sahiplerini bilemeyecekleri piyango biletlerine isabet eden ikramiyeyi almayı unutan binlerce kişi ve milyonlarca liranın idareye kalması ve ikramiyeye eklenmek yerine gelirlere eklenerek üstüne yatılması örneğinde olduğu gibi.
Ancak o kimlikle, o telefonla bir suç işlenmeye görsün. Borçluysanız izinize ulaşılmaya görsün. Tüm şehirlerdeki yakınlarınız ve sizi ziyaret edenler çıkar. Ummadığınız bir anda icralık da olabilirsiniz,.idamlık da.
Lafı getireceğim yer Federasyonun "talep edilmeyen harcırah, ödül vs her ne ise" yi gelir hanesine kaydetmesi yukarıda anlattığım geleneklere uygun ama bence samimiyetsizliğin ifadesi bir durumdur.
Neden hak edene ismen tahakkuk eden haklar, ödenekler , ödüller ulaştırılmaya çalışılmaz? Bu paralar otobüste unutulan sahipsiz şemsiye midir? Bu paralar isimlere değil de sahibi, adı adresi, telefonu, maili bilinmeyen piyango biletlerine mi aitdir? Bu gelirler sponsorlardan ödül törenlerinde dağıtılsın diye sağlanan ve dağıtılamadığı ?? için elde kalan nakdi veya ayni iken nakde dönüştürülen ürünler midir? Nedir bu kalemdeki gelirlerin açılımı ve haklarını almayan, alamayanlar kimlerdir? Onlara sorulmuş, zzaman aşımına uğramış da mı bunlar gelire dönüşmüştür?
Bu konuda cevap hakkı ve sorumluluğu olanların açıklamalarını merakla bekleyeceğim. İlgilerine şimdiden teşekkür ederim.