01-12-2010, 11:56
"Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil" (Yunus)
Sevgili Can,
"Enkara'da" görüşemedik. Bir güreş de tutamadık. Anlatanlar senin hayli benden iri olduğunu da söylediler. Buna rağmen ben güreşe hazırdım ama seni göremedim. Sen belki de beni görmüşsündür.
Senden herkesin önünde özür diyorum! Bu senin düşüncelerini onayladığım için değil. Aksine düşüncelerimde ısrar ediyorum. Özür dilediğim nokta; bazı arkadaşların yazdıklarımı yanlış anladığını gördüm.
Yanlış anlaşılan yer şurası: "Vay be, kim doğurdu sizi böyle, babanız kim sizin? "
Bu tümcemi hakaret olarak nitelendirenler oldu. Bu tümceden kastedilen, "savunduğunuz düşüncelerin maddi temeli nedir?" sorusudur.
Şahsınızın ana ve babası değil, düşüncelerinizin maddi temeli nedir, sorulan budur. Ben bir sanatkarım aynı zamanda. Bazen ağdalı ve hicivli bir dil kullanıyorum ve bu anlaşılamayabiliyor. İşte bu anlaşılmazlığa neden olduğum için senden özür dilerim.
Ben seni anladım. Sen devletler arasında, gizli savaşların ürünü olan bir takım operasyonların yapılması normal de, TSF'nin bu operasyonları yapması niye normal olmasın diyorsun.
Sevgili Can,
Faaliyetlerimizi belirleyen 3289 sayılı yasanın, 1982'de anayasaya girmesi doğrultusunda çaba sarfeden Gültekin Çeki'nin bir sözü vardır:
"Spor; barışa endeksli yarış demektir"
Gültekin Çeki Ağrı Dağı'nın bir buzuluna adını vermiş, Saklıkent Kayak Merkezini keşfedip ülkemize kazandırmış bir spor adamı ve aynı zamanda bir sanatçı, bir bestekardır. Halen Antalya'da yaşamakta ve ASEM'in kuruluşunda da bizlere destek vermiştir. İnan olsun şimdi elinde olsa, GSGM yöneticilerinin hepsini tokatlardı.
Devletler arası açık ve gizli; soğuk ve sıcak savaşlarda her türlü hile vardır. Savaş hiledir bir bakıma! Nihayetinde satrançtaki "kombinezonlar" da birer hiledir. Hileye aklı eren karşı koyar. Ermeyen kaybeder. Ancak tüm bunlar gizli olmak zorundadır. Açığa çıktığı zaman ise faillerin "kellesi uçurulur" yine de. Yani hiç bir devlet, illegal faaliyetlerini açık olarak savunmaz, onaylamaz. Hem yapar hem de yapanlar açığa çıkınca cezalandırır.
Darbelerin mantığı da budur. Darbeyi yaptığın zaman başarırsan kendi hukukunu yazarsın. Başaramazsan eski hukuk hükümlerince idam edilirsin.
Ancak bunlar dediğim gibi devletler arası savaşlarda geçerli(?) yol ve yöntemlerdir. Yine de benim devletler arasında da onayladığım yollar değildir.
Barışa endeksli yarış olan spora bu tür operasyonların bulaştırılması ise asla ve asla doğru değildir. TSF devletin bir kurumu değildir çünkü. Anayasaya ve yasalara uygun olarak, devletin denetlediği alanların içinde, biz sporcuları ve bizi temsil eden kulüplerimizi temsil eden bir üst örgütlenmedir. Tamamen bizlere ait olması gereken, halkın bir örgütlenmesidir.
Bu örgütlenmenin başına geçenler, kendilerini devletin yerine koyamazlar. Devlet gibi davranamazlar. Devletin işlerini yürütmekle görevli olan hükümetlerin emrine de giremezler. Her hangi bir hükümetin her hangi bir bakanının yasadışı bir direktifini, silsile yoluyla kendisinin bağlı olduğu bakanlık bile olsa yerine getiremez.
Her hangi bir bakan, bir federasyon başkanıyla muhatap olamaz. Federasyonun bağlı olduğu üst organ GSGM'dir. GSGM üzerinde ise müsteşar, müsteşardan sonra ilgili bakan vardır.
Spordan sorumlu devlet bakanının "Git bu olimpiyatı al gel" deme hakkı yoktur. Böylesi bir söz, olsa olsa bakan ile federasyon başkanı arasında şahsi bir muhabbette geçer. Bu olasıdır. Örneğin bakanın bu konuda bir yazılı talimatını asla belgeleyemezler. Devlet ise şahsi ilişkilerle yönetilmez. Anayasaya uygun olarak çıkarılan yasalar, yasa hükmünde kararnameler, yönetmelikler ve tüzüklerle yönetilir.
Sonuç olarak; devletler arası savaşlarda uygulanan bir takım yasadışı taktikler, barışa endeksli alanlarda olamaz. Olduysa da derhal sorumluların hesap vermesi gerekir. Üstünü örtüp üstüne oturmak, geri kalmış ülkelerde sıkça görülen bir davranıştır. Ancak bu tür pisliklerin üstüne ben oturmam. Oturanlar şimdiden çocuklarına bunu anlatsınlar...
Bir yazımda "onlar ki savaşları bile kirlettiler" demiştim. Ne yazıkki soğukl savaş yıllarında SSCB ile ABD blokları arasında sporcular da kullanıldı. Bu kabul edilmez bir durumdur. Ve bunların hiç birisi bizlere dayanak olamaz. Olmamalıdır. Yoksa ömrümüzü ödünç aldığımız çocuklarımızı kendi ellerimizle katletmiş oluruz!
Saygılarımla Can İnce
Keşke herkes olabilse
Senin gibi ip ince!...
Sevgili Can,
"Enkara'da" görüşemedik. Bir güreş de tutamadık. Anlatanlar senin hayli benden iri olduğunu da söylediler. Buna rağmen ben güreşe hazırdım ama seni göremedim. Sen belki de beni görmüşsündür.
Senden herkesin önünde özür diyorum! Bu senin düşüncelerini onayladığım için değil. Aksine düşüncelerimde ısrar ediyorum. Özür dilediğim nokta; bazı arkadaşların yazdıklarımı yanlış anladığını gördüm.
Yanlış anlaşılan yer şurası: "Vay be, kim doğurdu sizi böyle, babanız kim sizin? "
Bu tümcemi hakaret olarak nitelendirenler oldu. Bu tümceden kastedilen, "savunduğunuz düşüncelerin maddi temeli nedir?" sorusudur.
Şahsınızın ana ve babası değil, düşüncelerinizin maddi temeli nedir, sorulan budur. Ben bir sanatkarım aynı zamanda. Bazen ağdalı ve hicivli bir dil kullanıyorum ve bu anlaşılamayabiliyor. İşte bu anlaşılmazlığa neden olduğum için senden özür dilerim.
Ben seni anladım. Sen devletler arasında, gizli savaşların ürünü olan bir takım operasyonların yapılması normal de, TSF'nin bu operasyonları yapması niye normal olmasın diyorsun.
Sevgili Can,
Faaliyetlerimizi belirleyen 3289 sayılı yasanın, 1982'de anayasaya girmesi doğrultusunda çaba sarfeden Gültekin Çeki'nin bir sözü vardır:
"Spor; barışa endeksli yarış demektir"
Gültekin Çeki Ağrı Dağı'nın bir buzuluna adını vermiş, Saklıkent Kayak Merkezini keşfedip ülkemize kazandırmış bir spor adamı ve aynı zamanda bir sanatçı, bir bestekardır. Halen Antalya'da yaşamakta ve ASEM'in kuruluşunda da bizlere destek vermiştir. İnan olsun şimdi elinde olsa, GSGM yöneticilerinin hepsini tokatlardı.
Devletler arası açık ve gizli; soğuk ve sıcak savaşlarda her türlü hile vardır. Savaş hiledir bir bakıma! Nihayetinde satrançtaki "kombinezonlar" da birer hiledir. Hileye aklı eren karşı koyar. Ermeyen kaybeder. Ancak tüm bunlar gizli olmak zorundadır. Açığa çıktığı zaman ise faillerin "kellesi uçurulur" yine de. Yani hiç bir devlet, illegal faaliyetlerini açık olarak savunmaz, onaylamaz. Hem yapar hem de yapanlar açığa çıkınca cezalandırır.
Darbelerin mantığı da budur. Darbeyi yaptığın zaman başarırsan kendi hukukunu yazarsın. Başaramazsan eski hukuk hükümlerince idam edilirsin.
Ancak bunlar dediğim gibi devletler arası savaşlarda geçerli(?) yol ve yöntemlerdir. Yine de benim devletler arasında da onayladığım yollar değildir.
Barışa endeksli yarış olan spora bu tür operasyonların bulaştırılması ise asla ve asla doğru değildir. TSF devletin bir kurumu değildir çünkü. Anayasaya ve yasalara uygun olarak, devletin denetlediği alanların içinde, biz sporcuları ve bizi temsil eden kulüplerimizi temsil eden bir üst örgütlenmedir. Tamamen bizlere ait olması gereken, halkın bir örgütlenmesidir.
Bu örgütlenmenin başına geçenler, kendilerini devletin yerine koyamazlar. Devlet gibi davranamazlar. Devletin işlerini yürütmekle görevli olan hükümetlerin emrine de giremezler. Her hangi bir hükümetin her hangi bir bakanının yasadışı bir direktifini, silsile yoluyla kendisinin bağlı olduğu bakanlık bile olsa yerine getiremez.
Her hangi bir bakan, bir federasyon başkanıyla muhatap olamaz. Federasyonun bağlı olduğu üst organ GSGM'dir. GSGM üzerinde ise müsteşar, müsteşardan sonra ilgili bakan vardır.
Spordan sorumlu devlet bakanının "Git bu olimpiyatı al gel" deme hakkı yoktur. Böylesi bir söz, olsa olsa bakan ile federasyon başkanı arasında şahsi bir muhabbette geçer. Bu olasıdır. Örneğin bakanın bu konuda bir yazılı talimatını asla belgeleyemezler. Devlet ise şahsi ilişkilerle yönetilmez. Anayasaya uygun olarak çıkarılan yasalar, yasa hükmünde kararnameler, yönetmelikler ve tüzüklerle yönetilir.
Sonuç olarak; devletler arası savaşlarda uygulanan bir takım yasadışı taktikler, barışa endeksli alanlarda olamaz. Olduysa da derhal sorumluların hesap vermesi gerekir. Üstünü örtüp üstüne oturmak, geri kalmış ülkelerde sıkça görülen bir davranıştır. Ancak bu tür pisliklerin üstüne ben oturmam. Oturanlar şimdiden çocuklarına bunu anlatsınlar...
Bir yazımda "onlar ki savaşları bile kirlettiler" demiştim. Ne yazıkki soğukl savaş yıllarında SSCB ile ABD blokları arasında sporcular da kullanıldı. Bu kabul edilmez bir durumdur. Ve bunların hiç birisi bizlere dayanak olamaz. Olmamalıdır. Yoksa ömrümüzü ödünç aldığımız çocuklarımızı kendi ellerimizle katletmiş oluruz!
Saygılarımla Can İnce
Keşke herkes olabilse
Senin gibi ip ince!...