01-12-2010, 22:52
Sayın Aydın,
Teşekkür ederim.
Burada tüm forum arkadaşlarıma şunları söylemek isterim:
Sayın Aydın ile geçmişte bir konuda tartıştık ve birbirimizi incittik. Bir noktadan sonra da konuşamaz tartışamaz olduk. Onun mesajlarına ben, benimkilere o yanıt yazmaz oldu. Zaman zaman güzel konular açıyor, bakıyorum yazacağım, kalemimin ağzından mürekkepler damlıyor, ama kırgınlık nedeniyle yazmıyorum. Öyle sanıyorum ki, kendisi de benim yazdığım kimi yazılarda aynı duyguları yaşıyordur. Bu durum beni epeydir rahatsız ediyordu.
Bugün Sayın Aydın'a bir mesaj attım. Kendisi de bu şekilde yanıtlamış oldu. Eğer ben de kendisini kırdı isem, böylece özür diliyorum.
Bir olay anımsıyorum. Haksızlığa uğrayan bir adam alıyor silahı eline, varıyor hasmının karşısına, kurşunlayıp haklıyor adamı. İşini bitirip dönerken öldürdüğü adamın kedisine de bir kurşun sıkıyor. Kediyi de öldürüyor. Mahkemede yargıç her şeyi anlıyoruz da kediyi niye öldürdün diye sorduğunda bunun açıklamasını yapamıyor. Kediyi öldürmeseydi "meşru müdafadan" çok az bir ceza ile kurtulabilecekken, kediyi öldürdüğü için ölüme mahkum ediliyor.
Bizler bazen birbirimizi bırakıp kediyi de öldürüyoruz işte. Sayın Aydın ile de biraz böyle oldu. İkimizin de ortak noktası, hassasiyetleri aynı iken, ben onun bir yanlışını yok edeyim derken kedisine dokundum, o da benim yanlışlarımı yok ederken benim kedilerime dokundu. Düşüncelerimiz eğri ya da doğru olabilir. Sorun birbirimizin eğrilerini düzeltirken doğrularını da kırmamak.
Sonuç olarak ben bugün hem kendime hem Selçuk beye dışardan bakarak, "bu iki insan bu noktada olmamalıydı" diye düşündüm ve harekete geçtim. Hareket berekettir demiş atalar...
Ben zaman zaman, genellikle de yıl sonlarında olur bu nedense, bağışlamak ve bağışlanmak isterim. Bu konuda elimden gelen bir şey olunca da hiç ardıma koymam. Bağışlamadığım kimselere de elimden geleni ardıma koymam. Ama sayın Aydın, özellikle hassas olduğu konuda benim asla karşısında olacağım bir insan değil. Benim hassasiyetlerimi de kendisinin anladığından eminim. Haysiyet, onur, şeref hepimizin, hukuk ise haysiyetsiz, onursuz, şerefsiz de olsa hepimize gerekli. Hukuk kılavuz olduğu sürece, hukukun yetmediği yerde vicdanlarımızla karar üretebilmek durumunda olmalıyız.
Benim vicdanım Sayın Aydın ile küsülü durmaya bu gün itibarıyla izin vermedi. Barış dünyanın en güzel duygularından biridir. Kırgınlıklarımızı bağışlamadığımız sürece acı çekeriz.
Düşmanı yenmenin en kolay yollarından biri de onu bağışlamaktır.
Nerde kalmıştık Sayın Aydın?
Tut elimden ya da ver elini gidelim.
Bu gün özür günümdeyim, başka isteyen varsa beri gelsin.
Tekrar teşekkür ederim.
Teşekkür ederim.
Burada tüm forum arkadaşlarıma şunları söylemek isterim:
Sayın Aydın ile geçmişte bir konuda tartıştık ve birbirimizi incittik. Bir noktadan sonra da konuşamaz tartışamaz olduk. Onun mesajlarına ben, benimkilere o yanıt yazmaz oldu. Zaman zaman güzel konular açıyor, bakıyorum yazacağım, kalemimin ağzından mürekkepler damlıyor, ama kırgınlık nedeniyle yazmıyorum. Öyle sanıyorum ki, kendisi de benim yazdığım kimi yazılarda aynı duyguları yaşıyordur. Bu durum beni epeydir rahatsız ediyordu.
Bugün Sayın Aydın'a bir mesaj attım. Kendisi de bu şekilde yanıtlamış oldu. Eğer ben de kendisini kırdı isem, böylece özür diliyorum.
Bir olay anımsıyorum. Haksızlığa uğrayan bir adam alıyor silahı eline, varıyor hasmının karşısına, kurşunlayıp haklıyor adamı. İşini bitirip dönerken öldürdüğü adamın kedisine de bir kurşun sıkıyor. Kediyi de öldürüyor. Mahkemede yargıç her şeyi anlıyoruz da kediyi niye öldürdün diye sorduğunda bunun açıklamasını yapamıyor. Kediyi öldürmeseydi "meşru müdafadan" çok az bir ceza ile kurtulabilecekken, kediyi öldürdüğü için ölüme mahkum ediliyor.
Bizler bazen birbirimizi bırakıp kediyi de öldürüyoruz işte. Sayın Aydın ile de biraz böyle oldu. İkimizin de ortak noktası, hassasiyetleri aynı iken, ben onun bir yanlışını yok edeyim derken kedisine dokundum, o da benim yanlışlarımı yok ederken benim kedilerime dokundu. Düşüncelerimiz eğri ya da doğru olabilir. Sorun birbirimizin eğrilerini düzeltirken doğrularını da kırmamak.
Sonuç olarak ben bugün hem kendime hem Selçuk beye dışardan bakarak, "bu iki insan bu noktada olmamalıydı" diye düşündüm ve harekete geçtim. Hareket berekettir demiş atalar...
Ben zaman zaman, genellikle de yıl sonlarında olur bu nedense, bağışlamak ve bağışlanmak isterim. Bu konuda elimden gelen bir şey olunca da hiç ardıma koymam. Bağışlamadığım kimselere de elimden geleni ardıma koymam. Ama sayın Aydın, özellikle hassas olduğu konuda benim asla karşısında olacağım bir insan değil. Benim hassasiyetlerimi de kendisinin anladığından eminim. Haysiyet, onur, şeref hepimizin, hukuk ise haysiyetsiz, onursuz, şerefsiz de olsa hepimize gerekli. Hukuk kılavuz olduğu sürece, hukukun yetmediği yerde vicdanlarımızla karar üretebilmek durumunda olmalıyız.
Benim vicdanım Sayın Aydın ile küsülü durmaya bu gün itibarıyla izin vermedi. Barış dünyanın en güzel duygularından biridir. Kırgınlıklarımızı bağışlamadığımız sürece acı çekeriz.
Düşmanı yenmenin en kolay yollarından biri de onu bağışlamaktır.
Nerde kalmıştık Sayın Aydın?
Tut elimden ya da ver elini gidelim.
Bu gün özür günümdeyim, başka isteyen varsa beri gelsin.
Tekrar teşekkür ederim.