02-12-2010, 09:50
Oy
Boş oy
Geçersiz oy
Boykot...
Seçimlere katılanlar bu kavramlara yabancı değildir.
Her hangi bir seçimde irademizi, tercihlerimizi, kararımızın yönünü ifade eden araca "oy" diyoruz.
Bu tercihimizi belirtirken usulüne uygun olmayan oyları "geçersiz oy" kabul ediyoruz.
Bu iki durumun dışında "boş oy" kavramı var bir de... Boş oy geçersiz oy değildir. İradi olarak kullanılmış, ancak herhangi bir yönde seçim yapmayıp, seçimi yapılan konuda kararsız kalmış, bazen de yapılan seçimi protesto etmiş, ama oylamaya da katılmaktan geri durmamış bir iradeyi yansıtır. Boş oy; "ben buradayım varım ama hiç birinize onay vermiyorum" demektir.
Tüm bunların üstünde bir de boykot vardır ki; "hiç bir surette aranızda yokum, sizi toptan protesto ediyorum" demektir. Mali Genel kurulumuzda ise boykot olmamıştır. Herkes oylamaya katılmıştır. Satranç tabiriyle herkes tahtanın içindedir. OY'unun içindedir!...
Dün yazdığım konular bağlamında düşünürsek, açık oylama için ana statüde geçersiz oy kavramı tanımlanmıyor iken, ibra oylamasına yansımayan 21 oy hangi kategoriye konacak?
Bu 21 kişi salondadır.
El kaldırmamış olabilirler.
El kaldırdıkları halde sayılmamış olabilirler.
Yani muhalefet ya da yönetim lehine bir tercihte bulunmamış olabilirler.
Bu durumda bu insanların boş oy kullandığını mı kabul edeceğiz, yoksa bu insanların oylarını geçersiz mi sayacağız?
Ana statüde bu konuda bir açıklama olmadığına göre, bu insanları geçersiz saymak da, yönetimden yana saymak da, yönetime karşı saymak da, oylamaya katılmamış saymak da mümkün değildir. Oylamaya katılmışlar ancak oy kullanmamışlardır. Ya da oylamaya katılmış, oyları sayılmamıştır.
Bu durum, "21 kişi oy kullandı ama oylar yanlış sayıldı" gibi bir kuşkuyu içerse de, ben işin burasında değilim, böyle bir kuşku beyan etmiyorum. 31 Yıllık öğretmen Halil Hilmi Darı'ya bu konuda güveniyorum. Ancak sorun burada güven-güvensizlik sorunu da değildir...
Nesnel bir kabule göre:
Bu 21 kişi salondadır.
Bu 21 kişi oylamaya katılmıştır.
Bu 21 kişi yönetim aleyhine ya da lehine el kaldırmamıştır.
Peki burada soralım:
*21 Kişi salonda olduğuna göre
*21 Kişi oylamaya katıldığına göre
*140 delegenin salt çoğunluğu 71 olduğuna göre
*Yönetimin ibra için alması gereken 71 oyu almadığına göre
*Yönetim ibra edilmiş midir edilmemiş midir?
Öznel bir kabule göre:
*Bu 21 kişi salondadır.
*Bu 21 kişi oylamaya katılmıştır.
*Bu 21 kişi yönetim aleyhine oy kullanmıştır ama maksatlı olarak oyları sayılmamıştır.
Öznel bir kabule göre:
*Bu 21 kişi salondadır.
*Bu 21 kişi oylamaya katılmıştır.
*Bu 21 kişi yönetim lehine oy kullanmıştır ama maksatlı olarak oyları sayılmamıştır.
Son iki öznel yaklaşıma göre bu işin içinden çıkılmaz.
21 kişi salonda ve oylamaya katılmış kabul edilirse, yönetim ihtiyacı olan asgari 71 oyu alamamıştır.
Eğer 21 Kişinin irade beyan etmediğini ve irade beyan etmeyenlerin oylarını "geçersiz oy" söylersek, yönetim sayılan oylardan 119 oyun salt çoğunluğu olan 61 oyu geçerek, "oy çokluğu" ile ibra edilmiş sayılır.
Şöyle bir hüküm bulunsaydı işimiz çok kolaydı:
"Açık oylamada irade beyan etmeyen delegelerin oyu 'geçersiz oy' sayılır"...
Ancak ana statüde böyle bir hüküm yoktur. Bu nedenle ana statünün bu yönüyle derhal ele alınması gerekir.
Gizli oy belgeye dayanır. Gizli oyun belgesi "oy pusulasıdır". Ama açık oyun belgesi yoktur. Açık oy öznel (subjektif) yanlışların kurbanı olmaya açıktır.
Aslında oylama açık yapıldığında, oy kullananlar hangi yönde oy kullanmıştır bu kayıt altına alınmalı diye düşünüyorum. Ayrıca açık oylamalar, ad okunarak yapılsa ve kağıt üzerinde kayıt altına alınsa daha tutarlı bir sayım olurdu. Ya da asli konularda yani ibra gibi önemli konularda da "gizli oy-açık tasnif" ilkesi ana statüye konmalıdır. Ana statü bu yönüyle de derhal ele alınmalıdır. Yaşadığımız genel kurul süreci derhal bize ders olmalıdır.
Bir de bu tür genel kurullarda, profesyonel hukukçulardan bir heyet, oy hakkı olmaksızın, bir tür danışma kurulu olarak genel kurullarda, divanın yanında görev yapabilir. Ya da neden olmasın; bu tür genel kurulları tamamen profesyonel hukukçular yönetebilir...
Anadolu'da bir deyim vardır: "Hırsız girdikten sonra kapı dayaklanmaz"... (Kimse gülmesin; başka tür de söylenir .) Amacım "çamura yatmak" değil. Ben tüzüklerin açıklarından yararlanarak kazanmayı ya da kaybetmeyi ahlaki bulmuyorum...
Ancak gelecek yıllardaki süreçleri göz önüne alarak, kapılarımızı bacalarımızı bir elden geçirmek gerekiyor... Bu konuda daha önce 3289 nolu yasayı incelerken bazı atıflarda bulundum.
3289 nolu yasadan "çerçeve statü" doğuyor. Çerçeve statüden de "ana statüler" doğuyor. TSF'yi ise yöneten TSf Ana Statüsüdür.
Hepimizin bizi yöneten yasaları-hukuku bilmesi gerekiyor. Herkes dersine iyi çalışsın...
Boş oy
Geçersiz oy
Boykot...
Seçimlere katılanlar bu kavramlara yabancı değildir.
Her hangi bir seçimde irademizi, tercihlerimizi, kararımızın yönünü ifade eden araca "oy" diyoruz.
Bu tercihimizi belirtirken usulüne uygun olmayan oyları "geçersiz oy" kabul ediyoruz.
Bu iki durumun dışında "boş oy" kavramı var bir de... Boş oy geçersiz oy değildir. İradi olarak kullanılmış, ancak herhangi bir yönde seçim yapmayıp, seçimi yapılan konuda kararsız kalmış, bazen de yapılan seçimi protesto etmiş, ama oylamaya da katılmaktan geri durmamış bir iradeyi yansıtır. Boş oy; "ben buradayım varım ama hiç birinize onay vermiyorum" demektir.
Tüm bunların üstünde bir de boykot vardır ki; "hiç bir surette aranızda yokum, sizi toptan protesto ediyorum" demektir. Mali Genel kurulumuzda ise boykot olmamıştır. Herkes oylamaya katılmıştır. Satranç tabiriyle herkes tahtanın içindedir. OY'unun içindedir!...
Dün yazdığım konular bağlamında düşünürsek, açık oylama için ana statüde geçersiz oy kavramı tanımlanmıyor iken, ibra oylamasına yansımayan 21 oy hangi kategoriye konacak?
Bu 21 kişi salondadır.
El kaldırmamış olabilirler.
El kaldırdıkları halde sayılmamış olabilirler.
Yani muhalefet ya da yönetim lehine bir tercihte bulunmamış olabilirler.
Bu durumda bu insanların boş oy kullandığını mı kabul edeceğiz, yoksa bu insanların oylarını geçersiz mi sayacağız?
Ana statüde bu konuda bir açıklama olmadığına göre, bu insanları geçersiz saymak da, yönetimden yana saymak da, yönetime karşı saymak da, oylamaya katılmamış saymak da mümkün değildir. Oylamaya katılmışlar ancak oy kullanmamışlardır. Ya da oylamaya katılmış, oyları sayılmamıştır.
Bu durum, "21 kişi oy kullandı ama oylar yanlış sayıldı" gibi bir kuşkuyu içerse de, ben işin burasında değilim, böyle bir kuşku beyan etmiyorum. 31 Yıllık öğretmen Halil Hilmi Darı'ya bu konuda güveniyorum. Ancak sorun burada güven-güvensizlik sorunu da değildir...
Nesnel bir kabule göre:
Bu 21 kişi salondadır.
Bu 21 kişi oylamaya katılmıştır.
Bu 21 kişi yönetim aleyhine ya da lehine el kaldırmamıştır.
Peki burada soralım:
*21 Kişi salonda olduğuna göre
*21 Kişi oylamaya katıldığına göre
*140 delegenin salt çoğunluğu 71 olduğuna göre
*Yönetimin ibra için alması gereken 71 oyu almadığına göre
*Yönetim ibra edilmiş midir edilmemiş midir?
Öznel bir kabule göre:
*Bu 21 kişi salondadır.
*Bu 21 kişi oylamaya katılmıştır.
*Bu 21 kişi yönetim aleyhine oy kullanmıştır ama maksatlı olarak oyları sayılmamıştır.
Öznel bir kabule göre:
*Bu 21 kişi salondadır.
*Bu 21 kişi oylamaya katılmıştır.
*Bu 21 kişi yönetim lehine oy kullanmıştır ama maksatlı olarak oyları sayılmamıştır.
Son iki öznel yaklaşıma göre bu işin içinden çıkılmaz.
21 kişi salonda ve oylamaya katılmış kabul edilirse, yönetim ihtiyacı olan asgari 71 oyu alamamıştır.
Eğer 21 Kişinin irade beyan etmediğini ve irade beyan etmeyenlerin oylarını "geçersiz oy" söylersek, yönetim sayılan oylardan 119 oyun salt çoğunluğu olan 61 oyu geçerek, "oy çokluğu" ile ibra edilmiş sayılır.
Şöyle bir hüküm bulunsaydı işimiz çok kolaydı:
"Açık oylamada irade beyan etmeyen delegelerin oyu 'geçersiz oy' sayılır"...
Ancak ana statüde böyle bir hüküm yoktur. Bu nedenle ana statünün bu yönüyle derhal ele alınması gerekir.
Gizli oy belgeye dayanır. Gizli oyun belgesi "oy pusulasıdır". Ama açık oyun belgesi yoktur. Açık oy öznel (subjektif) yanlışların kurbanı olmaya açıktır.
Aslında oylama açık yapıldığında, oy kullananlar hangi yönde oy kullanmıştır bu kayıt altına alınmalı diye düşünüyorum. Ayrıca açık oylamalar, ad okunarak yapılsa ve kağıt üzerinde kayıt altına alınsa daha tutarlı bir sayım olurdu. Ya da asli konularda yani ibra gibi önemli konularda da "gizli oy-açık tasnif" ilkesi ana statüye konmalıdır. Ana statü bu yönüyle de derhal ele alınmalıdır. Yaşadığımız genel kurul süreci derhal bize ders olmalıdır.
Bir de bu tür genel kurullarda, profesyonel hukukçulardan bir heyet, oy hakkı olmaksızın, bir tür danışma kurulu olarak genel kurullarda, divanın yanında görev yapabilir. Ya da neden olmasın; bu tür genel kurulları tamamen profesyonel hukukçular yönetebilir...
Anadolu'da bir deyim vardır: "Hırsız girdikten sonra kapı dayaklanmaz"... (Kimse gülmesin; başka tür de söylenir .) Amacım "çamura yatmak" değil. Ben tüzüklerin açıklarından yararlanarak kazanmayı ya da kaybetmeyi ahlaki bulmuyorum...
Ancak gelecek yıllardaki süreçleri göz önüne alarak, kapılarımızı bacalarımızı bir elden geçirmek gerekiyor... Bu konuda daha önce 3289 nolu yasayı incelerken bazı atıflarda bulundum.
3289 nolu yasadan "çerçeve statü" doğuyor. Çerçeve statüden de "ana statüler" doğuyor. TSF'yi ise yöneten TSf Ana Statüsüdür.
Hepimizin bizi yöneten yasaları-hukuku bilmesi gerekiyor. Herkes dersine iyi çalışsın...