12-12-2010, 07:54
Sayın Arat,
Seviye konusunu okuyucuların yorumuna bırakalım.
Benim kimin kelam ve kalemşörü olduğunu da okuyucuya bırakalım.
Bir tek ayıbına yanıt vereceğim. Diğerlerini satranç kamuoyuna bırakıyorum.
Şöyle demişsin: "Başkasının onuru ile uğraşacağına bi tarihte Limraya yaş gruplarına gitmek için benden aldığın borcunu ödeyerek kendi onurunu kurtarmaya bak."
Ben senden hiç bir zaman Limra'ya gitmek için borç almadım! Ben zaten Limra'ya gidiyordum, kredi kartım ile rezarvasyonu yaptıracaktım, ama sizin parasını ödediğiniz odalardan elinizde fazladan oda kaldığını Abidin bana söyledi ve sizin bu zarardan kurtulmanız için benim size ait odalarda kalmamı önerdi. Kendisine nakdim olmadığını, kredi kartı ile rezarvasyon yapacağımı söyledim! Paranın önemli olmadığını, gerekirse daha sonra ödeyebileceğimi söyledi ve böylelikle size ait odalardan birinde, Abidin ile birlikte kaldık. Abidin'in horlaması ile uyuyamadığım da cabası... Ozaman için "önemli değil" demenize rağmen benim ısrarımla hesabımızı netleştirdik ve sana 150 YTL bir bakiyem kaldı. Çünkü benim yeterli nakdim, senin de post makinen yoktu.
Sonraki günlerde kısa zamanda bende para olmadı. Paranın olduğu zamanlar unutttuğumuz da olmuştur. Bu konudaki rahatsızlığımı ya da "denk getiremeyişimi" seninle konuştuğum da oldu. En son konuşmamızda da çok kötü günler yaşadığımı, borcumu unutmadığımı sana söyledim, sen de "Tamam rahat ol" dedin. Yani ödenmemiş olsa da, aramızda anlaşma içinde olduğumuz bir paradır bu. İnkar ettiğim, aramızda husumet oluşturan bir borç değildir. Bu yüzden buraya malzeme yaparak beni değil, kendini malzeme yapmış oluyorsun.
Abidin'in şöyle bir anekdotu vardır: "Arkadaşını nerde tanırsın?" diye sorar ve yanıtlar: "Yolda, işte, yatakta".
Bu yazıyı yazarken içimden bir ses, "Senin bu adama 150 YTL borcun var, onu öde" dedi. Ama hiç korkmadan o sesten "Bakalım bu konuyu açacak mı" diye bir merak içinde de yazdım yazıyı. Yazıyı yazma nedenlerim konusunda yanılmadığımı gördüm. Herkes de gördü.
Bir insanı tanımak için 150 YTL değil, 50 milyar gibi paralardan vaz geçtiğim olmuştur. Bu kez senin "çekirdek" paranı, senin de iznini alarak, bir müddet elimde tutmuş oldum ve seni 150 YTL'ye tanımış oldum... Bu bir "paranın ağırlığı" öyküsüdür...
İstediğin yerde ve saatte, gerekiyorsa faiz de koyarak alabilirsin 150 YTL'ni. Karşılaşmışken kafan yerinde olursa, bir iki öykü daha anlatırım da, hayatın boyunca nazarlık gibi taşıyacağın bir utancın olur...
TSF'in neden 177 Miyar tanıtım masrafı yaptığı böylece anlaşılıyor. Bu kadar ucuzluğun olduğu bir ülkeyi tanıtmak çok pahalı bir iş olsa gerek. 177 Milyara tanıtabilmişse Ali Nihat Yazıcı, büyük iş başarmış demektir...
Şimdi "bir kısmını aldım, doğrudur" gibi yarım yamalak konuşmayı bırakın da, adam akıllı anlatın. Bana değil, satranç kamuoyuna anlatın. Ben soruları bu ülkenin çocukları adına sordum. Söz konusu olan senin benim ya da şahısların arasındaki alış veriş değildir.
Bir tek ülkemin ve ülkem çocuklarının "tetikçisi" olabilirim ben ve onlar için yalnızca yazı yazmakla kalmayıp, gerektiğinde çok daha fazlasını yapabilirim. Bu yüzden bir daha beni "tetikçilik" gibi aşağılık sözlerle suçlamaya kalkmasın hiç kimse!
Değerli satranç ailesi,
Bu arkadaşlara diğer soruları sizlere bırakıyorum. Benim açımdan yeterlidir bu kadarı...
Saygılarımla.
Seviye konusunu okuyucuların yorumuna bırakalım.
Benim kimin kelam ve kalemşörü olduğunu da okuyucuya bırakalım.
Bir tek ayıbına yanıt vereceğim. Diğerlerini satranç kamuoyuna bırakıyorum.
Şöyle demişsin: "Başkasının onuru ile uğraşacağına bi tarihte Limraya yaş gruplarına gitmek için benden aldığın borcunu ödeyerek kendi onurunu kurtarmaya bak."
Ben senden hiç bir zaman Limra'ya gitmek için borç almadım! Ben zaten Limra'ya gidiyordum, kredi kartım ile rezarvasyonu yaptıracaktım, ama sizin parasını ödediğiniz odalardan elinizde fazladan oda kaldığını Abidin bana söyledi ve sizin bu zarardan kurtulmanız için benim size ait odalarda kalmamı önerdi. Kendisine nakdim olmadığını, kredi kartı ile rezarvasyon yapacağımı söyledim! Paranın önemli olmadığını, gerekirse daha sonra ödeyebileceğimi söyledi ve böylelikle size ait odalardan birinde, Abidin ile birlikte kaldık. Abidin'in horlaması ile uyuyamadığım da cabası... Ozaman için "önemli değil" demenize rağmen benim ısrarımla hesabımızı netleştirdik ve sana 150 YTL bir bakiyem kaldı. Çünkü benim yeterli nakdim, senin de post makinen yoktu.
Sonraki günlerde kısa zamanda bende para olmadı. Paranın olduğu zamanlar unutttuğumuz da olmuştur. Bu konudaki rahatsızlığımı ya da "denk getiremeyişimi" seninle konuştuğum da oldu. En son konuşmamızda da çok kötü günler yaşadığımı, borcumu unutmadığımı sana söyledim, sen de "Tamam rahat ol" dedin. Yani ödenmemiş olsa da, aramızda anlaşma içinde olduğumuz bir paradır bu. İnkar ettiğim, aramızda husumet oluşturan bir borç değildir. Bu yüzden buraya malzeme yaparak beni değil, kendini malzeme yapmış oluyorsun.
Abidin'in şöyle bir anekdotu vardır: "Arkadaşını nerde tanırsın?" diye sorar ve yanıtlar: "Yolda, işte, yatakta".
Bu yazıyı yazarken içimden bir ses, "Senin bu adama 150 YTL borcun var, onu öde" dedi. Ama hiç korkmadan o sesten "Bakalım bu konuyu açacak mı" diye bir merak içinde de yazdım yazıyı. Yazıyı yazma nedenlerim konusunda yanılmadığımı gördüm. Herkes de gördü.
Bir insanı tanımak için 150 YTL değil, 50 milyar gibi paralardan vaz geçtiğim olmuştur. Bu kez senin "çekirdek" paranı, senin de iznini alarak, bir müddet elimde tutmuş oldum ve seni 150 YTL'ye tanımış oldum... Bu bir "paranın ağırlığı" öyküsüdür...
İstediğin yerde ve saatte, gerekiyorsa faiz de koyarak alabilirsin 150 YTL'ni. Karşılaşmışken kafan yerinde olursa, bir iki öykü daha anlatırım da, hayatın boyunca nazarlık gibi taşıyacağın bir utancın olur...
TSF'in neden 177 Miyar tanıtım masrafı yaptığı böylece anlaşılıyor. Bu kadar ucuzluğun olduğu bir ülkeyi tanıtmak çok pahalı bir iş olsa gerek. 177 Milyara tanıtabilmişse Ali Nihat Yazıcı, büyük iş başarmış demektir...
Şimdi "bir kısmını aldım, doğrudur" gibi yarım yamalak konuşmayı bırakın da, adam akıllı anlatın. Bana değil, satranç kamuoyuna anlatın. Ben soruları bu ülkenin çocukları adına sordum. Söz konusu olan senin benim ya da şahısların arasındaki alış veriş değildir.
Bir tek ülkemin ve ülkem çocuklarının "tetikçisi" olabilirim ben ve onlar için yalnızca yazı yazmakla kalmayıp, gerektiğinde çok daha fazlasını yapabilirim. Bu yüzden bir daha beni "tetikçilik" gibi aşağılık sözlerle suçlamaya kalkmasın hiç kimse!
Değerli satranç ailesi,
Bu arkadaşlara diğer soruları sizlere bırakıyorum. Benim açımdan yeterlidir bu kadarı...
Saygılarımla.