12-12-2010, 18:07
Sayın Aydoğdu,
"...bu tartışmayı gerçek anlamda başlatan" ben değilim.
Konular mali genel kurulda ortaya döküldü. Siz de oradaydınız. Sizin kulübünüz de suçlandı. Bunu tüm Türkiye biliyor. Basın da oradaydı. Basına kapalı bir genel kurul olsaydı, yazmazdım burada.
Suçlanan arkadaşlar çıkacak konuşacaklar. Alakası yok diyecekler. Alakası var diyecekler. Eğri diyecekler, doğru diyecekler. Diyecekler ki, aydınlansın ortalık. Ama nedense karartılmaya çalışılıyor.
Ben suçlanan arkadaşların kendilerini aklamalarına olanak vermiş olabilirim ancak. Niye burasını konuşmuyorsunuz?
Sayın Arat'a değil 150 YTL, 150 Trilyon borcum olsa, dünyanın en büyük rakamıyla borcum olsa dahi, konu içeriği ile ilgili olarak sorduğum soruları ben yine sorardım. Ortaya dökülmesi gereken konu benim Arat ile aramdaki alışveriş değildir. (Ayrıca bu gerçek anlamda bir alış veriş bile değildir. Benim onlardan ne para ne de oda talebim yoktur. Onlar istemediği halde borcu kendime tahakkuk ettiren benim. Onlar unuturken hatırlatan benim. Onların ikramlarını ben borç saydım. Hal böyleyken, Arat'ın aramızda anlaşma halinde olduğumuz bir alış verişi, buraya taşımasının bir "maddi", bir de "konumsal" değeri var. O yüzden bu tepkimi hak etmiştir.)
Sayın Aydoğdu, "içerik hakkında vakıf olmadığın bir konuda" biçimsel bir söz söylemen de doğru olmaz. Biçimi üreten içeriktir çünkü. O yüzden bana yaptığın uyarıyı haksız buluyorum. Sen şimdilik sor yalnızca. İçeriğe vakıf olunca yorum yazarsın nasıl olsa. Ancak sen de genel kurulun içeriğine vakıf değil misin?
Siz şimdi şunu sorun:
Hasan Arat'ın söylediği gibi bu paralar Kuvay Sanlı'nın onlara dostça yardımıdır, kabul, pekiyi o zaman; Ali Nihat Yazıcı'nın ağzında ne geziyor bu rakamlar? Bu yardımlaşmayı oraya duyuran kim? Bunu bir seçim rüşveti gibi açıklama cesaretini nerden alıyor Ali Nihat Yazıcı? Kuvay'a neden tavır aldılar da Ali Nihat Yazıcı'nın yanında oldular? Bunca şahsi yardımı yapan bir insanı böyle suçlayan Ali beye neden tek sözcük konuşmuyorlar?
Ben kimseyi suçlamıyorum; suçlananları aklanmaya çağırıyorum.
Bahsi geçen onur sözü Hasan Arat'ın onuruna yönelik bir söz değildi. Ülke satrancında onurluca bir duruştan vaz geçilmeyeceğidir söz konusu olan. (Benim türkülerimi yeni mi öğreniyor Hasan?...) Ancak Hasan arkadaşımız kendi kendine etti. Yakışıksız bir savunma idi... Üzgünüm... Ama pişman değilim!...
Yeryüzünde çok az sır gizli kalmıştır.
Qrianna Fallaci'nin "Bir İnsan" adlı romanında okumuştum: "Yavru engereğin doğumu anne engereğin ölümü demektir. Çünkü engerek yavruları annenin karnını parçalayarak doğarlarmış..."
İşte engerek yavrusu gibidir sır. En son sahibini parçalayarak çıkar dışarı! O yüzden çok basit bir tavsiyede bulundum: Kimse yalan söylemesin!
Çok basit bir öğüt bu, ama kimse basite almaya kalkmasın!...
"...bu tartışmayı gerçek anlamda başlatan" ben değilim.
Konular mali genel kurulda ortaya döküldü. Siz de oradaydınız. Sizin kulübünüz de suçlandı. Bunu tüm Türkiye biliyor. Basın da oradaydı. Basına kapalı bir genel kurul olsaydı, yazmazdım burada.
Suçlanan arkadaşlar çıkacak konuşacaklar. Alakası yok diyecekler. Alakası var diyecekler. Eğri diyecekler, doğru diyecekler. Diyecekler ki, aydınlansın ortalık. Ama nedense karartılmaya çalışılıyor.
Ben suçlanan arkadaşların kendilerini aklamalarına olanak vermiş olabilirim ancak. Niye burasını konuşmuyorsunuz?
Sayın Arat'a değil 150 YTL, 150 Trilyon borcum olsa, dünyanın en büyük rakamıyla borcum olsa dahi, konu içeriği ile ilgili olarak sorduğum soruları ben yine sorardım. Ortaya dökülmesi gereken konu benim Arat ile aramdaki alışveriş değildir. (Ayrıca bu gerçek anlamda bir alış veriş bile değildir. Benim onlardan ne para ne de oda talebim yoktur. Onlar istemediği halde borcu kendime tahakkuk ettiren benim. Onlar unuturken hatırlatan benim. Onların ikramlarını ben borç saydım. Hal böyleyken, Arat'ın aramızda anlaşma halinde olduğumuz bir alış verişi, buraya taşımasının bir "maddi", bir de "konumsal" değeri var. O yüzden bu tepkimi hak etmiştir.)
Sayın Aydoğdu, "içerik hakkında vakıf olmadığın bir konuda" biçimsel bir söz söylemen de doğru olmaz. Biçimi üreten içeriktir çünkü. O yüzden bana yaptığın uyarıyı haksız buluyorum. Sen şimdilik sor yalnızca. İçeriğe vakıf olunca yorum yazarsın nasıl olsa. Ancak sen de genel kurulun içeriğine vakıf değil misin?
Siz şimdi şunu sorun:
Hasan Arat'ın söylediği gibi bu paralar Kuvay Sanlı'nın onlara dostça yardımıdır, kabul, pekiyi o zaman; Ali Nihat Yazıcı'nın ağzında ne geziyor bu rakamlar? Bu yardımlaşmayı oraya duyuran kim? Bunu bir seçim rüşveti gibi açıklama cesaretini nerden alıyor Ali Nihat Yazıcı? Kuvay'a neden tavır aldılar da Ali Nihat Yazıcı'nın yanında oldular? Bunca şahsi yardımı yapan bir insanı böyle suçlayan Ali beye neden tek sözcük konuşmuyorlar?
Ben kimseyi suçlamıyorum; suçlananları aklanmaya çağırıyorum.
Bahsi geçen onur sözü Hasan Arat'ın onuruna yönelik bir söz değildi. Ülke satrancında onurluca bir duruştan vaz geçilmeyeceğidir söz konusu olan. (Benim türkülerimi yeni mi öğreniyor Hasan?...) Ancak Hasan arkadaşımız kendi kendine etti. Yakışıksız bir savunma idi... Üzgünüm... Ama pişman değilim!...
Yeryüzünde çok az sır gizli kalmıştır.
Qrianna Fallaci'nin "Bir İnsan" adlı romanında okumuştum: "Yavru engereğin doğumu anne engereğin ölümü demektir. Çünkü engerek yavruları annenin karnını parçalayarak doğarlarmış..."
İşte engerek yavrusu gibidir sır. En son sahibini parçalayarak çıkar dışarı! O yüzden çok basit bir tavsiyede bulundum: Kimse yalan söylemesin!
Çok basit bir öğüt bu, ama kimse basite almaya kalkmasın!...