Homo Ludens
#9
Nihayet.

Tekrar gecikme için özürler dileyerek cevabınız üzerinden gideceğim, sistemi bir kere “yıkmak” üzerinden eleştirmeyi yakaladım, bunu bırakamam Smile

Hegel’in Kant’ı eleştirmesi, yer yer değersizleştirmesi ama varlığını olumlaması çok güzel tabii, “iyi sallıyorsun ama boş konuşuyorsun”u çok zarif açıklamışsınız Cool

Tabii tarihe bu açıdan bakmak da bir tercih, ben pek sevmiyorum ama. Dünyadaki tüm sanat eleştirmenlerinin Dali mertebesine gelmeden eleştiri yapamayacağı veya Mourinho’yu Sir Alex’ten başka kimsenin eleştiremeyeceği gibi.

Halbuki neden? Hem yönetici adayı olmam hem eleştiririm. Bunun içeriği önemli, başlıkların radikal olması da aslında içerikten gelen gücünü ifade ediyor. Örneğin TSF’de 26 kurulun saçmalık olduğu benden üretim bir başlık, evet komik bir tarafı da var ama bunun Hollanda ve İsveç örneklerini de koyduğum için rahatım, oralarda 5-6 kurul var mesela. Güldürmesi, gerçek olması ile ilgili.

Konu dışı ama söylemeden geçemeyeceğim, sizin TSF ve genel satranç sistemine bakışınız bana kaderci geliyor, Marks’ın “tarihte ne olmuşsa öyle olması gerektiği için olmuştur”u gibi. Şöyle yarı-deterministik, bir ucu “sol düşünce tembelliğine” giden bir üslup. Sistem böyledir, yıkılamaz ama onarılmalı.

Mesela dernekler sisteminden bahsettiğimde, kontr-argüman olarak mevzuatı ve bürokrasiyi çıkartıyorsunuz “Bunlar varken o işler kolay değildir”.  TSF’nin iç denetiminde bahsettiğimde “oradakileri tanırım, dürüst olduğuna eminim diyorsunuz” ki konu kişisel dürüstlük ölçümü değil, ben de Sharapova’ya çok güvenirdim Smile ama sistem güvenmemek üzerine kurulmalı. Böyle kurulduğu için denetliyor ve yakaladığında teşhir ediyor. 

Konu Menekşe Ablanın veya Gül Annenin dürüst, iyiniyetli olması değil. Kalıcı bir denetim yapısı kurulması. Nepotizmin veya istismarın her düzeyde engellenmesi.

Veya delege sayısının seçimlerdeki sakatlığını söylediğimde (3 milyon insanı ve en hafifinden 1,000 sporcuyu alakadar eden sistemin belirleyicisinin 41 kalkan el olması) bunu da makulleştiriyorsunuz. “TSF’de ne olmuşsa başka türlüsü olamaz” cümlesine bağlanıyor herşey.

Eski bir hukuk lafı “bir tüzelkişi ile kahvaltı edemezsiniz” der. Tüzel kişi, yani bürokrasi, mevzuat dediğimiz şey sanaldır . Konuşup 2 laf edemezsiniz. İşte dünyada olmayan bu kişileri hayalimizde öyle somutlaştırıp canavarlaştırıyoruz ki sonrasında yarattığımız bu “kahvaltı bile edilemeyecek” hayaller, gerçeğe dönüşüp bizi engelliyor.

Benim otomobilim mesela sabah nereye gideceğime karar vermiyor. Ama benim yarattığım, vergisini verdiğim, benim hizmetimdeki spor federasyonları, ilgili bakanlığın tüzük ve yönetmelikleri cırt pırt, benim satranç oynamama karar veriyor. Ne güzel Smile.

Bunlarla mücadele edilemeyeceğine katılmıyorum. Ortada bir “bürokrasi Frankestein’i” varsa onu biz yarattık. Siz önce derneklerle ilgili bir proje hazırladınız mı, bunu söyleyin. Satranç bilmeyen, organizasyon bilmeyen ama bu ikisini yapmak üzere amir edilen İl Temsilcileri niye yıkılamazmış onu da hakikaten anlamadım:

1) Anlattığım sistem (tüm satranç aksiyonlarını yerel derneklerin gerçekleştirmesi) zaten dünyada var olan yegane sistem. Yeni Delhi’de Anand bir derneğe gidiyor, St.Petersburg’da falan İl Temsilcisi diye bir şey yok. Veya Gelfand Kudüs Temsilciliğinin sitesine girip turnuva peşinde koşmuyor.

Hakikaten şizofreni içindeyiz, bizim icat ettiğimiz ve doğru olduğuna iman ettiğimiz bir kakafoni bu. Onlarca ilde ve ilçede var olan bir bürokrasiyi dünyadaki model sanıyoruz. Tekrar işaret edeyim, bu saydıklarım somut. O yüzden eleştirilerim bence nihilizm kapsamında değil, “şizofreninin teşhiri” daha çok.

2) Anlattığım sistem 2000 öncesinde Türkiye’deki sistem. Evet, ben bir amatör olarak bunun içinde büyüdüm, Onat, Atalık da bu sistemde vardı, 1375 UKD’li çocuklarda. Aslımıza bir dönebilsek asıl restore edilmesi gerekenin bu olduğunu görebileceğiz.

Eskiden İl Birinciliklerini dernekler düzenliyordu, seçmeleri de. Bir yılda 10 ağır turnuva oluyordu. Nerede? 3 odalı dar bir yerde.

Ama oluyordu.

Bugün yüzlerce bürokrat ile bunun 1000 katı bir hacme geldiğimiz halde bir amatör de 2500 seviyesindeki bir profesyonel de bu ülkede turnuva bulamıyor. Konya – Antalya oteller güzergahında, satranç oyuncusunu ve aileleri soyup soğana çevirmek üzerine bir turistik business’i insanlara yutturmanın adı satranç yönetimi oldu.

Bakış açımın liberal olduğunu söylüyorsunuz ki hata; hiç de öyle “pazar kendini var etsin” demiyorum. Hatta tersi. Benim önerim ille benzetilecekse sosyal devlet modeli.

Şirinyer’de oturan bir amatörün metro ile 20 dakikada Alsancak’taki derneğe gidip, ödeyeceği yıllık aidat ve turnuva ücreti dışında masraf yapmasını gerekli kılmayan bir sistem. Yılda 10 turnuvaya girse, 500 TL dernek aidatı ve yıllık katılım ücreti ve metro masrafı üzerinden, bu sistemin bir turnuvada söğüşlediğinin herhalde onda biridir.
Yamyam kapitalist olan ise, çocukları velileri ile Antalya’da Otele tıkıp, girenden 150 girmeyenden 250 almak  Huh

Ve bu yapı insanlara yılda on turnuva sunmuyor, İzmir Antalya’ya 500 kilometre, bunun Muş’u, Artvin'i, Van’ı var. Asıl mevcut sistem acımasız. Van'daki çocuk üzerine değil, Kadıköy'deki, Tunalı Hilmi'deki çocuk üzerine kurgulanmış.

Son olarak, “yaptıklarımı size anlatabilirim” cümlesinden mülhem yönetsel veya muhalif davranışlarınız: 

Elbette mücadele mücadeledir. Ama benim eleştirim "eksik yapma" değil. Son tekrarımı yapayım, temelleri çökmüş binaya sıva yapıyorsunuz. Sırf yapmak, iyi değildir.

- Otel seçmek değil. Uygun fiyat koparmak değil. Velileri bu sınav kaosunda çocukları tek tatillerinde sürünmemeye yönelik muhalefet.

- 26 Kurulu 16’ya indirmek değil. AB ülkelerindeki gibi zorunlu 5-6 kurul ile sistemi denetleyip kaliteyi arttırmak.

- İl temsilcilerini değiştirmek değil. Lokal satranç örgütlerini kurup sübvanse etmek.

- Mevzuattan, bürokrattan yakınıp düşünsel tembelliğe gerekçe üretmek değil. Değişim programı sunmak ve sistemi dünyada nasıl yapılıyorsa, ona dönüştürmek. Bizden ekonomik olarak daha sıkıntılı Ermenistan veya bizden her daim daha kaliteli satranç ortamı üreten Hollanda, İngiltere hatta Rusya, Bulgaristan modellerine çalışmak.

İtiraf edin sizin veya varsa ekibinizin çalışma modeli bu değil, aklınıza bile gelmediğine eminim.

Sizin işler bence biraz daha “hangi delege bize oy verir, İsmet ağbi Antalya’dakilerle konuşur mu, Serdar beyi Hukuk Kurulu’na yazsak süper olur” ekseninde giden bir “ağbicilik” modeli. Üzgünüm ama 2016 dünyası buna karşılık gelmez. Sürünüyoruz, sürünmeye devam ederiz.

Bunun totali sistemi yıkmaktır. Buna aday mısınız?

Sistem içinde sisteme sadık kalarak yaptığınız her eylem mücadele değil, politik araç kullanımıdır. Bugün için sizin veya öncekinin veya mevcudun mücadelesi gerçeklere ait değil. Matrix içindeki Ajan Smithlerin iç kavgası. 

Yanlış hapı içmiş gibisiniz, hani Morpheus veya Oracle falan değilim ama son 2 yöneticiden ve yönetim biçimlerinden farkım var diyorsanız, bunu salt üslup üzerinden doğrulayamazsınız. Sisteme karşı çıkmanız lazım.

Sistem hırsızlığa açık ise (hırsızdır demiyorum) istismar bacaklı ise, bu düzgün üslup ile veya değişecek makul kadrolarla veya “dereyi ıslah etme” projesi ile düzeltilemez.

Bu anlamda benim gibi fakir amatörlere de Suat Atalık’a da Emre Can’a da hiçbir vaadiniz yok.

Ve tüm bu yazdıklarımdan sonra ulaştığım ise hep şu oluyor.

TSF olmasa biz ne kaybederiz, siz ne kaybedersiniz?

Valla benim çevrem fena sayılmaz, 10 takım ve 10 saat alıp Nero Cafe’de 2 günde kaç döner turnuva yaparım bilmiyorum. Ve inanın, gidiş o gidiş. Birkaç yıla kadar herkes kendi turnuvasını kendi yapıp FIDE’ye bildirecek hale gelecek.

Siz Hegel, ben Marks derken galiba çaktırmadan sınıfsız topluma ufaktan ufaktan geçiyoruz.

İyi kahveler Smile
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
Homo Ludens - Yazar: Kuvay SANLI2 - 23-02-2016, 16:57
RE: Homo Ludens - Yazar: Mojo Jojo - 24-02-2016, 08:39
RE: Homo Ludens - Yazar: Kuvay SANLI2 - 24-02-2016, 11:00
RE: Homo Ludens - Yazar: M.Aşkın TAŞAN - 24-02-2016, 12:56
RE: Homo Ludens - Yazar: Mojo Jojo - 26-02-2016, 09:08
RE: Homo Ludens - Yazar: abdulkadirbener - 27-02-2016, 14:44
RE: Homo Ludens - Yazar: Kuvay SANLI2 - 01-03-2016, 16:35
RE: Homo Ludens - Yazar: Mojo Jojo - 02-03-2016, 09:06
RE: Homo Ludens - Yazar: Mojo Jojo - 11-03-2016, 11:58
RE: Homo Ludens - Yazar: abdulkadirbener - 11-03-2016, 23:40
RE: Homo Ludens - Yazar: Kuvay SANLI2 - 12-03-2016, 10:41
RE: Homo Ludens - Yazar: Mojo Jojo - 12-03-2016, 12:19
RE: Homo Ludens - Yazar: Kuvay SANLI2 - 12-03-2016, 13:51
RE: Homo Ludens - Yazar: Ozgur_Akman - 12-03-2016, 19:12
RE: Homo Ludens - Yazar: abdulkadirbener - 13-03-2016, 13:00



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi