25-12-2010, 14:33
Türkiye’de satranç için yapılması gereken onca iş dururken ve Ali Nihat Yazıcı hakkında olumsuz hükümler içeren GSGM Teftiş Kurulu raporu önümüzde dururken; aşağıdaki konuları gündeme getirmemeyi tercih ederim. Bunca zaman da açıkçası bu konulara değinmemem, onların seviyesine işleri çekmeden yürütmeye çalışmamdan ötürüdür.
Maalesef, ‘indirgemek’ kelimesinin anlamı bana soran, ‘Sosyal afyon’ metaforunu, fiilen uyuşturucu kullanmak gibi algılayan bir entelektüel düzeyle mücadele etmek durumunda kaldığınızda, seviye konusunda karşı taraf belirleyici olabiliyor.
Türkiye Dünya sıralamasında satrançta 45. durumdadır. Acaba daha kötü durumda olduğumuz bir spor var mıdır? Bunu ifade ettiğiniz anda, kendisini Dünya'nın önde gelen yöneticisi sanan kişi ile, ahlak, erdem, namus hemen her konuda saldırıya uğrayabilirsiniz. Trafikte geçiş önceliği için eline sopayı kapıp inen zihinle aynı çizgidir. Eleştiri bu kişiler için iktidarlarının kaybı demektir. Spinoza'da ya da Nietzsche'de ayrı ayrı iktidar kavramına yüklenilmiş anlamlara bakılırsa bu kelimeyi neden kullandığım anlaşılacaktır. Ama köşecilere bir tavsiyem var: İnternetten bakıp anlamış gibi yapmayın. Okumak lazım. "Evirip, çevirip, falanı filanı bırakıp okumak..."
Her biri detayda bilgi verebileceğim aşağıdaki konulara, sütten çıkmış ak kaşık bu kişi acaba yanıt verebilir mi? Aşağıdaki tüm konuların hukuka gidebileceği düşüncesiyle kaleme alındığının bilinmesinde özellikle fayda görüyorum. Çünkü normal şartlarda açıklamayacağım bu konuları, Yazıcı’nın ortaya koyduğu çizgi sonrası, mesela mahkemelerin sorması durumunda isim ve belgeleriyle açıklayacağım. Böylece bazı konularda tüm Dünya Satranç kamuoyu Yazıcı’nın girişimleri sayesinde bilgi sahibi olmuş olacak. Bunları kesinlikle olumlu anlamda kullandığım açıktır.
1. Yunanistan’da FIDE genel kurulu için bulunduğu sırada, bana ait özel otomobilimi alarak, inşaat sektöründe bazı işleri kovalamak amacıyla seyahate çıktı mı çıkmadı mı? Bu kendi işleri için uğraştığı günler için federasyondan harcırah almış mıdır, almamış mıdır?
2. Bursa Dünya Takımlar’da görevi olmayan kimleri ağırlamıştır? Bu kişilerin federasyonun imkanlarıyla ulaşım ve sair masraflarını üslenilmiş midir?
3. Ali Nihat Yazıcı, Tahsin Aktar, Murat Kul ve Özgür Solakoğlu’nun yıllık harcırah toplamlarını açıklayabilirler mi, açıklayamazlar mı?
4. Raporlarda yer alan kişiler üzerinde gözüken çok yüksek avans miktarının kimlerin üzerinde olduğunu açıklayabilirler mi açıklayamazlar mı?
5. Ali Nihat Yazıcı, 5 yıldızlı lüks otellerde dahi neden hep suit odalarda kalmak ısrarında bulunduğunu açıklayabilir mi? Açıklayamaz mı? Bunun bir nedeni var mıdır? Sadece merak ettim.
6. Ali Nihat Yazıcı, benden bulunduğu özel istek ve yardımları açıklayabilir mi açıklayamaz mı?
7. Mustafa Eroğlu’na genel kurulda bir milletvekilinin ismini telaffuz ederek, ağzından korkak bir evet çıkmasına neden olduğu o milletvekilini Yazıcı bizzat tanıyor mudur tanımıyor mudur? Benim kendisini de tanıştırdığım bu milletvekilinden Karaman için ricalarda bulunmuş mudur? Bulunduysa bu vekilin Eroğlu’na destek olmasından rahatsız mıdır? Aynı yemekte buluşturduğum bir başka milletvekili ile sonradan iş ilişkisi kurabilmek için defalarca görüşmüş müdür, görüşmemiş midir? Bunlar asla olumsuz ilişkiler vb. değildir. Sadece olayların evveliyatının ve Yazıcı’nın oluşturmaya çalıştığı tabloda nerede durduğunun anlaşılması açısından yönelttiğim sorulardır.
8. ODTÜ Rektörü ile bizzat görüşmüş müdür, görüşmemiş midir?
9. İTÜ için yaptıklarını açıklayabilir mi, açıklayamaz mı? Hani benim ilişkilerimi sorguluyordu ya. Beyefendi yapınca kutsal, başkaları yapınca ayıp. Hoş onun tarz ve çizgisinde bir eylem koyabilme kapasitemizin olmadığını itiraf etmeliyim.
10. Bosna Federasyonu için bulduğu? yardımı nereden edindiğini açıklayabilir mi, açıklayamaz mı?
11. Bursa Dünya Takımlar’dan çok şikayetçiydi. Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne odaları daha yüksek rakamdan satarak federasyona gelir kaydettiğimizi açıklayabilir mi açıklayamaz mı? Bu çözüm ortağına karşı doğru bir tutum mudur soruyorum sadece? Bursa Dünya Takımlar için, bana bizzat “Kuvay Bey, 350.000 TL civarından en az bir masraf üslendik ama buna bir sponsor bulabilir misiniz?” diye ricada bulunmuş mudur bulunmamış mıdır? Aynı şekilde Akdeniz Şampiyonası için söz vermiş olduğundan, benden tüm işi kısa sürede üslenerek federasyona maliyetsiz halletmemi istemiş midir istememiş midir?
12. Novisad’da Avrupa Satranç Birliği seçimleri için yapılan tanıtım kokteyli için,”Kuvay Bey hiç merak etmeyin, bu benim kişisel işim, ben bu giderleri kendim üsleniyorum.” demiş midir dememiş midir?
13. Bugün GM olan sporcularımızla ilgili onlar GM olmadan evvel yaptığı değerlendirmeleri açık yüreklilikle buradan bizimle paylaşabilir mi paylaşamaz mı?
14. Bir dönem şiar olarak benimsediği “ancak aptallar aynı şeyleri tekrar ederek başarı beklerler” anlamında kullandığı sözü kimler ve hangi olaylar için sık kullanmıştır açıklayabilir mi açıklayamaz mı?
15. Övgülerime kısmen yer verdi. İdari, mali ve sportif konularda yönelttiğim eleştirilerimi de açıklayabilir mi açıklayamaz mı? bunu ben açıklayacağım yakın zamanda.
16. Kendi aramızdaki değerlendirmelerimizde, Simten Kanber ve Özgür Solakoğlu hakkındaki değerlendirmelerini açık yüreklilikle bizlerle paylaşabilir mi paylaşamaz mı?
17. Beni federasyon başkanı olması gereken kişi olarak gördüğünü kaç kere ifade ettiğini açıklayabilir mi açıklayamaz mı? Değer verdiğimden değil. Kişinin çizgisinin anlaşılması açısından belirtiyorum. Hoş bu değerlendirmeyi çok sık tükettiğini biliyoruz.
18. “Bir gün belki beni de yenersin” gibi anlamsız bir e-postayı bana gerçekten neden attığını açıklayabilir mi?
19. Hakaretamiz mesajlarını buradan açıklayabilir mi?
20. İş Bankası üst yönetimi ile kişisel tartışmalar yaşayıp yaşamadığını açıklayabilir mi?
21. Benim kimi epostalarımı yazmama neden olan kendi yazılarını, cevaplarını açıklayabilir mi? Buna yüreği yeter mi?
22. Mr. Borg’un neden bunca masrafını TSF’nin üslendiğini açıklayabilir mi?
23. TSF çalışanlarına yönelik nezaketsiz mesajlarını açıklamamı ister mi istemez mi?
24. TSF Yönetim Kurulu üyelerine ilişkin “bence yakışıksız” epostalarını açıklamamı ister mi istemez mi?
25. Avrupa Satranç Birliği başkanlık seçimini kazanması halinde, Türkiye adına Türkiye’nin hiçbir Avrupa organizasyonuna aday olmayacağı garantisi ve sözü vermiş midir vermemiş midir?
26. Ola ki, tercih edilmeyen, yüksek gideri olabilecek kimi organizasyonları da, Türkiye adına garanti altına almış mıdır? Türkiye adına böylesi taahhütlerde bulunma yetkisini doğru buluyor mudur?
27. İstanbul’da yıllardır bir dedikodu yürüyor: İl’de gözüken ve federasyona yatırılması gereken miktar! Bu konuda bizi bilgilendirebilir mi? Gerçeği öğrenmek isteriz.
28. Mali genel kurul öncesi bizleri çok memnun eden Karaman İli için verdikleri sözleri açıklayabilir mi?
29. Gene çok memnun olduğumuz ve mali genel kurul öncesi duyduğumuz, gerçek olmasını istediğimiz Giresun İli için yapılması düşünülen konularda bizleri aydınlatabilirler mi?
30. Başkalarının malını mülkünü, parasını pulunu, ulu orta yerli yersiz, Ali Nihat Yazıcı neden böyle dillendiriyor acaba? Bunu hakikaten merak ediyorum. Açıklayabilir mi? Bu konularda konuşmayı severken, bunca federasyon adına kaldığı otellerde, hiç mi kişisel bir masrafı olmamış, bir içki içmemiştir? Olmuşsa bir liralık bir fatura var mıdır elinde federasyona yansıtmadığı ve kendisinin ödediği? Soruyorum sadece ve sadece. Bilgi edinmek amacıyla.
31. Bursa’da istihdam edilen, satrançla geçmişte hiçbir ilgisi ve bilgisi olmayan bu kişiyle olan yakınlığını açıklayabilir mi açıklayamaz mı? Bursa’da ehil onca kişi varken, bu hanım kızı neden tercih ettiği konusundaki bilgileri bizimle paylaşabilirler mi?
Dikkat ettiğiniz gibi sadece soruyorum. 31 adet. Neden mi bu sorular? Mali Genel Kurul öncesi bazı delegelere yaptığı aydınlatıcı Kuvay Sanlı açıklamaları bu sorulara vereceği yanıtlarla anlam kazanacaktır. Ben Yazıcı'nın çarpıtmadan, kendisini olumsuzlukların dışında asla tutmadan ve özellikle yüreklilikle yanıtlayacağına eminim. Yanıtlarını umarım verecektir ve bizler de böylelikle öğrenmiş olacağız. Tüm amacım bilgi edinmektir.
Değerli arkadaşlar, tüm bunlara değinmek inanın bana bir şey kazandırmıyor. Ancak kişileri tanımak taktir edersiniz zaman alıyor. Hele ki yapınız benim gibi baştan tam puan vermek şeklindeyse. Neden Yazıcı’nın yanında yer almadığım açık. Konular üzerinde ortak düşünmediğimizden. Neden bir dönem destek verdiğim de açık: Böyle olabileceğini bilemezdim. Hani sorguluyorlar ya, dün beğeniyordu, şimdi ne oldu diye. Yukarıdakiler değil. Yakın zamanda açıklayacağım diğer konular oldu!
Bu arada, yılda iki köşe yazısı yazma kapasitesinde ve federasyon çalışanı olmasına rağmen işin siyasetini yürütmeye özenen Özgür Solakoğlu’na, sabık kelimesini öğretmişler. O da bir kelime bilgisi karşılığında kendisine düşen uygun işi yaparak, benim geçmiş yazılarıma benden elbette izinsiz yer vermiş. Yazıcı yönetiminden bir fotoğraf işte: Yazılarım için müracaat ettim ve “yok efendim elimizde” denildi. Ama Özgür Solakoğlu isimli kişiden çıktı hepsi. Diğer muhteremlerle ilgili fazla muhatap olamayacağım şeklinde kulağıma şu hiciv fısıltısı geldi: “Efendisine kızıp, uşağını dövmek benim adetim değildir.”
Hiciv deyince bir konuya daha değinmek isterim. Şu Sol kelimesinden duyduğu rahatsızlık ömür boyu bir nazarlık olarak Yazıcı’yı takip edecektir. Gene bir entelektüel düzey ve bakış açısı sorunuyla karşı karşıyayız. Diyalektik dedim sesleri çıkmadı. Sol dedim vatan elden gidiyor dediler. Sol sol, sol güzel arkadaşlar sol! Sözlerini tam hatırlayamadım ama bir de nakaratı vardı bunun galiba.
Hiciv ve fıkra işine, özellikle Bektaşi fıkralarına İlhan Selçuk da yer verirdi yazılarında. “Pencere” isimle onunla özdeşleşmiş köşesinden, çok kitap sahibi başkan yardımcımız değer verdiğinden sanırım aynı adı kullanmaktan çekinmemiş. Ben çekinirdim doğrusu. Mesela ben yazdığım kitabın adına “Devlet”, “Ütopya”, ya da “Hangi Edebiyat?” veya” Metod Üstüne Konuşmalar” gibi isimler vermekten de çekinirdim. Çekinirdim tabii, yakın çevrem ya fena gülerler ya da bir güzel döverler diye çekinirdim.
Bu yazı ve benzerleri, basit bir tecrübeyi kalemiye benim için.
Yakın zamanda İstanbul’da bir toplantı gerçekleştireceğiz. Takip eden kısa bir süre sonra satranç sporu için yapacaklarımızı internet sitemizden duyuracağız. Kişilerle uğraşmak tercihim değil. Satranç adına konuşmak tercihim. Ancak çok zaruri durumlarda ve bazıları farklı yaklaşımı anlamadıkları noktada, maalesef ve istemeyerek bu sahada bir şeyler ortaya koymak zorunluluğu oluşuyor. Ali Nihat Yazıcı’nın tam olarak bilemediği ve emin olmadığı 3. Kişilerin isimlerini bile “postu kurtarmak için” telaffuz etmekten çekinmediği, bu insanların yarın hemen yarın yüzlerine nasıl bakabileceğini düşünmediği, kişisel ve ailevi isteklerde bile bulunduğu ama sonradan fikir ayrılığına düştüğü birisini küçük düşürmeye çalıştığı ve 4o dakikalık bu amaçla sunum hazırladığı bir ortamda, bu sahada elimden daha fazlası gelmiyor. Hukuki ve evrak üzerindeki sahada ise zaman bizleri aydınlatacaktır.
Biraz okuyan ve anlayan kişilerin benim neden Yazıcı ile olamayacağımı anlamış olduklarını düşünüyorum artık. Ben yeterinden fazla bile söyledim.
Ancak gene de şu soru anlamlı, geçmişte neden beğeni cümleleri kurdun bu kişiler için? Haklılar ama keşke hepimiz, övgü, sevgi, beğeni cümlelerini cömert tüketebilsek… Kibir ve komplekslerimizden, üslenilmiş anlamsız kimliklerimizden arınabilsek… Bundan böyle üzülerek belirtmeliyim ki, yakınımdaki birisinin hemen yarın en büyük düşmanım, her şeyi çarpıtarak kullanan birisi olabileceğini dikkate alarak hareket edeceğim. İyi niyetli gözüken kişilerin isteklerini yerine getirirken beni nasıl bir oyuna çekiyor acaba diye düşüneceğim.
Hiç heveslenmeyin: Böyle olmayacak. Ben insanlara güvenmeye devam edeceğim. Karşıt bir şeyi görene kadar dürüst varsayacağım. Adamdan sayacağım. Ancak yanlışlarını gördüğümde o kişilerin; hiç çekinmeden, kendi pozisyonumu kollamadan, sağda başka solda başka konuşmadan ve tehditlerine aldırmadan; alnını karışlayacağım.
Anlayamıyormuş muhterem bir iki kişi düşüncelerimdeki değişikliği. “Manhattan penthouse’larında yetiştirilmiş bir süs bitkisinin, bozkurda yetişen yaban gülünü anlamasını beklemek abes olurdu.” 40 yaşında satrançla tanımış kişinin, 8 yaşından beri yegane uğraşı ile ilişkisini anlaması abes olurdu! Satranç federasyonundan kazanarak yaşayan birisinin, satranç için harcayarak yaşayan birisini anlaması abes olurdu! “Yahu on yıldır başkan yardımcısıyım, sözüm geçiyor, şimdi bu görevi sürdürmesem valla etkilenirim” diyebilen birisinin, yanlışlar karşısında bayrak açabilen, konum gözetmeyen birisini anlamasını beklemek abes olurdu!
Sanırım neden bu kişilerle uzun süreli olamayacağım böylelikle biraz olsun anlaşılmıştır. Okuyanlara, anlayanlara, saygı ve sevgilerimi sunarım.
Maalesef, ‘indirgemek’ kelimesinin anlamı bana soran, ‘Sosyal afyon’ metaforunu, fiilen uyuşturucu kullanmak gibi algılayan bir entelektüel düzeyle mücadele etmek durumunda kaldığınızda, seviye konusunda karşı taraf belirleyici olabiliyor.
Türkiye Dünya sıralamasında satrançta 45. durumdadır. Acaba daha kötü durumda olduğumuz bir spor var mıdır? Bunu ifade ettiğiniz anda, kendisini Dünya'nın önde gelen yöneticisi sanan kişi ile, ahlak, erdem, namus hemen her konuda saldırıya uğrayabilirsiniz. Trafikte geçiş önceliği için eline sopayı kapıp inen zihinle aynı çizgidir. Eleştiri bu kişiler için iktidarlarının kaybı demektir. Spinoza'da ya da Nietzsche'de ayrı ayrı iktidar kavramına yüklenilmiş anlamlara bakılırsa bu kelimeyi neden kullandığım anlaşılacaktır. Ama köşecilere bir tavsiyem var: İnternetten bakıp anlamış gibi yapmayın. Okumak lazım. "Evirip, çevirip, falanı filanı bırakıp okumak..."
Her biri detayda bilgi verebileceğim aşağıdaki konulara, sütten çıkmış ak kaşık bu kişi acaba yanıt verebilir mi? Aşağıdaki tüm konuların hukuka gidebileceği düşüncesiyle kaleme alındığının bilinmesinde özellikle fayda görüyorum. Çünkü normal şartlarda açıklamayacağım bu konuları, Yazıcı’nın ortaya koyduğu çizgi sonrası, mesela mahkemelerin sorması durumunda isim ve belgeleriyle açıklayacağım. Böylece bazı konularda tüm Dünya Satranç kamuoyu Yazıcı’nın girişimleri sayesinde bilgi sahibi olmuş olacak. Bunları kesinlikle olumlu anlamda kullandığım açıktır.
1. Yunanistan’da FIDE genel kurulu için bulunduğu sırada, bana ait özel otomobilimi alarak, inşaat sektöründe bazı işleri kovalamak amacıyla seyahate çıktı mı çıkmadı mı? Bu kendi işleri için uğraştığı günler için federasyondan harcırah almış mıdır, almamış mıdır?
2. Bursa Dünya Takımlar’da görevi olmayan kimleri ağırlamıştır? Bu kişilerin federasyonun imkanlarıyla ulaşım ve sair masraflarını üslenilmiş midir?
3. Ali Nihat Yazıcı, Tahsin Aktar, Murat Kul ve Özgür Solakoğlu’nun yıllık harcırah toplamlarını açıklayabilirler mi, açıklayamazlar mı?
4. Raporlarda yer alan kişiler üzerinde gözüken çok yüksek avans miktarının kimlerin üzerinde olduğunu açıklayabilirler mi açıklayamazlar mı?
5. Ali Nihat Yazıcı, 5 yıldızlı lüks otellerde dahi neden hep suit odalarda kalmak ısrarında bulunduğunu açıklayabilir mi? Açıklayamaz mı? Bunun bir nedeni var mıdır? Sadece merak ettim.
6. Ali Nihat Yazıcı, benden bulunduğu özel istek ve yardımları açıklayabilir mi açıklayamaz mı?
7. Mustafa Eroğlu’na genel kurulda bir milletvekilinin ismini telaffuz ederek, ağzından korkak bir evet çıkmasına neden olduğu o milletvekilini Yazıcı bizzat tanıyor mudur tanımıyor mudur? Benim kendisini de tanıştırdığım bu milletvekilinden Karaman için ricalarda bulunmuş mudur? Bulunduysa bu vekilin Eroğlu’na destek olmasından rahatsız mıdır? Aynı yemekte buluşturduğum bir başka milletvekili ile sonradan iş ilişkisi kurabilmek için defalarca görüşmüş müdür, görüşmemiş midir? Bunlar asla olumsuz ilişkiler vb. değildir. Sadece olayların evveliyatının ve Yazıcı’nın oluşturmaya çalıştığı tabloda nerede durduğunun anlaşılması açısından yönelttiğim sorulardır.
8. ODTÜ Rektörü ile bizzat görüşmüş müdür, görüşmemiş midir?
9. İTÜ için yaptıklarını açıklayabilir mi, açıklayamaz mı? Hani benim ilişkilerimi sorguluyordu ya. Beyefendi yapınca kutsal, başkaları yapınca ayıp. Hoş onun tarz ve çizgisinde bir eylem koyabilme kapasitemizin olmadığını itiraf etmeliyim.
10. Bosna Federasyonu için bulduğu? yardımı nereden edindiğini açıklayabilir mi, açıklayamaz mı?
11. Bursa Dünya Takımlar’dan çok şikayetçiydi. Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne odaları daha yüksek rakamdan satarak federasyona gelir kaydettiğimizi açıklayabilir mi açıklayamaz mı? Bu çözüm ortağına karşı doğru bir tutum mudur soruyorum sadece? Bursa Dünya Takımlar için, bana bizzat “Kuvay Bey, 350.000 TL civarından en az bir masraf üslendik ama buna bir sponsor bulabilir misiniz?” diye ricada bulunmuş mudur bulunmamış mıdır? Aynı şekilde Akdeniz Şampiyonası için söz vermiş olduğundan, benden tüm işi kısa sürede üslenerek federasyona maliyetsiz halletmemi istemiş midir istememiş midir?
12. Novisad’da Avrupa Satranç Birliği seçimleri için yapılan tanıtım kokteyli için,”Kuvay Bey hiç merak etmeyin, bu benim kişisel işim, ben bu giderleri kendim üsleniyorum.” demiş midir dememiş midir?
13. Bugün GM olan sporcularımızla ilgili onlar GM olmadan evvel yaptığı değerlendirmeleri açık yüreklilikle buradan bizimle paylaşabilir mi paylaşamaz mı?
14. Bir dönem şiar olarak benimsediği “ancak aptallar aynı şeyleri tekrar ederek başarı beklerler” anlamında kullandığı sözü kimler ve hangi olaylar için sık kullanmıştır açıklayabilir mi açıklayamaz mı?
15. Övgülerime kısmen yer verdi. İdari, mali ve sportif konularda yönelttiğim eleştirilerimi de açıklayabilir mi açıklayamaz mı? bunu ben açıklayacağım yakın zamanda.
16. Kendi aramızdaki değerlendirmelerimizde, Simten Kanber ve Özgür Solakoğlu hakkındaki değerlendirmelerini açık yüreklilikle bizlerle paylaşabilir mi paylaşamaz mı?
17. Beni federasyon başkanı olması gereken kişi olarak gördüğünü kaç kere ifade ettiğini açıklayabilir mi açıklayamaz mı? Değer verdiğimden değil. Kişinin çizgisinin anlaşılması açısından belirtiyorum. Hoş bu değerlendirmeyi çok sık tükettiğini biliyoruz.
18. “Bir gün belki beni de yenersin” gibi anlamsız bir e-postayı bana gerçekten neden attığını açıklayabilir mi?
19. Hakaretamiz mesajlarını buradan açıklayabilir mi?
20. İş Bankası üst yönetimi ile kişisel tartışmalar yaşayıp yaşamadığını açıklayabilir mi?
21. Benim kimi epostalarımı yazmama neden olan kendi yazılarını, cevaplarını açıklayabilir mi? Buna yüreği yeter mi?
22. Mr. Borg’un neden bunca masrafını TSF’nin üslendiğini açıklayabilir mi?
23. TSF çalışanlarına yönelik nezaketsiz mesajlarını açıklamamı ister mi istemez mi?
24. TSF Yönetim Kurulu üyelerine ilişkin “bence yakışıksız” epostalarını açıklamamı ister mi istemez mi?
25. Avrupa Satranç Birliği başkanlık seçimini kazanması halinde, Türkiye adına Türkiye’nin hiçbir Avrupa organizasyonuna aday olmayacağı garantisi ve sözü vermiş midir vermemiş midir?
26. Ola ki, tercih edilmeyen, yüksek gideri olabilecek kimi organizasyonları da, Türkiye adına garanti altına almış mıdır? Türkiye adına böylesi taahhütlerde bulunma yetkisini doğru buluyor mudur?
27. İstanbul’da yıllardır bir dedikodu yürüyor: İl’de gözüken ve federasyona yatırılması gereken miktar! Bu konuda bizi bilgilendirebilir mi? Gerçeği öğrenmek isteriz.
28. Mali genel kurul öncesi bizleri çok memnun eden Karaman İli için verdikleri sözleri açıklayabilir mi?
29. Gene çok memnun olduğumuz ve mali genel kurul öncesi duyduğumuz, gerçek olmasını istediğimiz Giresun İli için yapılması düşünülen konularda bizleri aydınlatabilirler mi?
30. Başkalarının malını mülkünü, parasını pulunu, ulu orta yerli yersiz, Ali Nihat Yazıcı neden böyle dillendiriyor acaba? Bunu hakikaten merak ediyorum. Açıklayabilir mi? Bu konularda konuşmayı severken, bunca federasyon adına kaldığı otellerde, hiç mi kişisel bir masrafı olmamış, bir içki içmemiştir? Olmuşsa bir liralık bir fatura var mıdır elinde federasyona yansıtmadığı ve kendisinin ödediği? Soruyorum sadece ve sadece. Bilgi edinmek amacıyla.
31. Bursa’da istihdam edilen, satrançla geçmişte hiçbir ilgisi ve bilgisi olmayan bu kişiyle olan yakınlığını açıklayabilir mi açıklayamaz mı? Bursa’da ehil onca kişi varken, bu hanım kızı neden tercih ettiği konusundaki bilgileri bizimle paylaşabilirler mi?
Dikkat ettiğiniz gibi sadece soruyorum. 31 adet. Neden mi bu sorular? Mali Genel Kurul öncesi bazı delegelere yaptığı aydınlatıcı Kuvay Sanlı açıklamaları bu sorulara vereceği yanıtlarla anlam kazanacaktır. Ben Yazıcı'nın çarpıtmadan, kendisini olumsuzlukların dışında asla tutmadan ve özellikle yüreklilikle yanıtlayacağına eminim. Yanıtlarını umarım verecektir ve bizler de böylelikle öğrenmiş olacağız. Tüm amacım bilgi edinmektir.
Değerli arkadaşlar, tüm bunlara değinmek inanın bana bir şey kazandırmıyor. Ancak kişileri tanımak taktir edersiniz zaman alıyor. Hele ki yapınız benim gibi baştan tam puan vermek şeklindeyse. Neden Yazıcı’nın yanında yer almadığım açık. Konular üzerinde ortak düşünmediğimizden. Neden bir dönem destek verdiğim de açık: Böyle olabileceğini bilemezdim. Hani sorguluyorlar ya, dün beğeniyordu, şimdi ne oldu diye. Yukarıdakiler değil. Yakın zamanda açıklayacağım diğer konular oldu!
Bu arada, yılda iki köşe yazısı yazma kapasitesinde ve federasyon çalışanı olmasına rağmen işin siyasetini yürütmeye özenen Özgür Solakoğlu’na, sabık kelimesini öğretmişler. O da bir kelime bilgisi karşılığında kendisine düşen uygun işi yaparak, benim geçmiş yazılarıma benden elbette izinsiz yer vermiş. Yazıcı yönetiminden bir fotoğraf işte: Yazılarım için müracaat ettim ve “yok efendim elimizde” denildi. Ama Özgür Solakoğlu isimli kişiden çıktı hepsi. Diğer muhteremlerle ilgili fazla muhatap olamayacağım şeklinde kulağıma şu hiciv fısıltısı geldi: “Efendisine kızıp, uşağını dövmek benim adetim değildir.”
Hiciv deyince bir konuya daha değinmek isterim. Şu Sol kelimesinden duyduğu rahatsızlık ömür boyu bir nazarlık olarak Yazıcı’yı takip edecektir. Gene bir entelektüel düzey ve bakış açısı sorunuyla karşı karşıyayız. Diyalektik dedim sesleri çıkmadı. Sol dedim vatan elden gidiyor dediler. Sol sol, sol güzel arkadaşlar sol! Sözlerini tam hatırlayamadım ama bir de nakaratı vardı bunun galiba.
Hiciv ve fıkra işine, özellikle Bektaşi fıkralarına İlhan Selçuk da yer verirdi yazılarında. “Pencere” isimle onunla özdeşleşmiş köşesinden, çok kitap sahibi başkan yardımcımız değer verdiğinden sanırım aynı adı kullanmaktan çekinmemiş. Ben çekinirdim doğrusu. Mesela ben yazdığım kitabın adına “Devlet”, “Ütopya”, ya da “Hangi Edebiyat?” veya” Metod Üstüne Konuşmalar” gibi isimler vermekten de çekinirdim. Çekinirdim tabii, yakın çevrem ya fena gülerler ya da bir güzel döverler diye çekinirdim.
Bu yazı ve benzerleri, basit bir tecrübeyi kalemiye benim için.
Yakın zamanda İstanbul’da bir toplantı gerçekleştireceğiz. Takip eden kısa bir süre sonra satranç sporu için yapacaklarımızı internet sitemizden duyuracağız. Kişilerle uğraşmak tercihim değil. Satranç adına konuşmak tercihim. Ancak çok zaruri durumlarda ve bazıları farklı yaklaşımı anlamadıkları noktada, maalesef ve istemeyerek bu sahada bir şeyler ortaya koymak zorunluluğu oluşuyor. Ali Nihat Yazıcı’nın tam olarak bilemediği ve emin olmadığı 3. Kişilerin isimlerini bile “postu kurtarmak için” telaffuz etmekten çekinmediği, bu insanların yarın hemen yarın yüzlerine nasıl bakabileceğini düşünmediği, kişisel ve ailevi isteklerde bile bulunduğu ama sonradan fikir ayrılığına düştüğü birisini küçük düşürmeye çalıştığı ve 4o dakikalık bu amaçla sunum hazırladığı bir ortamda, bu sahada elimden daha fazlası gelmiyor. Hukuki ve evrak üzerindeki sahada ise zaman bizleri aydınlatacaktır.
Biraz okuyan ve anlayan kişilerin benim neden Yazıcı ile olamayacağımı anlamış olduklarını düşünüyorum artık. Ben yeterinden fazla bile söyledim.
Ancak gene de şu soru anlamlı, geçmişte neden beğeni cümleleri kurdun bu kişiler için? Haklılar ama keşke hepimiz, övgü, sevgi, beğeni cümlelerini cömert tüketebilsek… Kibir ve komplekslerimizden, üslenilmiş anlamsız kimliklerimizden arınabilsek… Bundan böyle üzülerek belirtmeliyim ki, yakınımdaki birisinin hemen yarın en büyük düşmanım, her şeyi çarpıtarak kullanan birisi olabileceğini dikkate alarak hareket edeceğim. İyi niyetli gözüken kişilerin isteklerini yerine getirirken beni nasıl bir oyuna çekiyor acaba diye düşüneceğim.
Hiç heveslenmeyin: Böyle olmayacak. Ben insanlara güvenmeye devam edeceğim. Karşıt bir şeyi görene kadar dürüst varsayacağım. Adamdan sayacağım. Ancak yanlışlarını gördüğümde o kişilerin; hiç çekinmeden, kendi pozisyonumu kollamadan, sağda başka solda başka konuşmadan ve tehditlerine aldırmadan; alnını karışlayacağım.
Anlayamıyormuş muhterem bir iki kişi düşüncelerimdeki değişikliği. “Manhattan penthouse’larında yetiştirilmiş bir süs bitkisinin, bozkurda yetişen yaban gülünü anlamasını beklemek abes olurdu.” 40 yaşında satrançla tanımış kişinin, 8 yaşından beri yegane uğraşı ile ilişkisini anlaması abes olurdu! Satranç federasyonundan kazanarak yaşayan birisinin, satranç için harcayarak yaşayan birisini anlaması abes olurdu! “Yahu on yıldır başkan yardımcısıyım, sözüm geçiyor, şimdi bu görevi sürdürmesem valla etkilenirim” diyebilen birisinin, yanlışlar karşısında bayrak açabilen, konum gözetmeyen birisini anlamasını beklemek abes olurdu!
Sanırım neden bu kişilerle uzun süreli olamayacağım böylelikle biraz olsun anlaşılmıştır. Okuyanlara, anlayanlara, saygı ve sevgilerimi sunarım.