Cengiz bey önce adaylığınız hayırlı olsun. Aday sayısının artması her anlamda yararlıdır, hele ki adayların ciddiyeti, somut planları ve altaypıları varsa.
Ki satranç herşeyden önce bir plan oyunudur, satranç için yönetici olmaya hazır bir kişinin bir genel planı olmadan hareket etmesi beklenemez.
Size ilk planda yöneltilen eleştiri, ekibinizi tanıtmamanız yönünde veya belki de ekibinizi oluşturmadığınız yönünde. Ben kişisel olarak bunun ilk planda önemli olmadığını düşünüyorum, ekip elbette ciddi bir olgu ve itici güç ama kısa vadede sorunların çözümünde belirleyici olan başkanın kendisidir.
Kaldı ki bizim yönetim sistemlerimizde Avrupa değil yeni dünya idealize edildiğinden, bizde kuruyemişçiler derneği de, spor kulüpleri de, federasyonlar da tek adam sistemi ile yönetilirler.
Yani bir Beşiktaşlı futbolsever örneğin Nusret Altınbaş'ın ne yaptığını bilmez, sanırım % 90'ını da yolda görse tanımaz (tek adam sistemini övmüyorum bu arada, hatta Amerika'yı hiç değil aman ha, kafama bir Can Yücel şiiri yemek istemem
).
Ancak ekip bir yana, benim başkan adayından basit bir satrançsever olarak somut birşeyler duymam sevindirici olur. O projelerin ileride olup olmayacağından değil ama kamuoyu karşısına bir planla çıkan insan, dersini iyi çalışmış öğrenci güveni uyandırır.
Benim sizde ilk planda gördüğüm eksiklik bu: Projeleri defalarca, detaylandırarak anlatmak yerine doğrudan insanları web sitenize yönlendiriyorsunuz.
Oysa böyle bir platformda hem de bunları merak eden insanlar varken bıkmadan yorulmadan yapacaklarınızı anlatmanız, sorulara cevap vermeniz faydalı olurdu. O soru ve tartışmalardan size de küçük ipuçları çıkardı.
Benim açıkçası oy kullanma hakkım yok, nasıl oy kullanılır onu bile bilmiyorum ama seçilecek yönetimden isteklerim şunlar olabilirdi:
1) Satrancı bir fast food anlayışı haline getiren zihniyetten uzaklaşmak, daha planlı ve ileriye dönük somut hedefler koymak.
Açayım: sadece özel okullara çocuk veren aileler üzerinden para kazanmaya dönük kullan at tarzı bir oyuncu politikasını rehabilite etmek.
Elbettte geleceğin sporcuları bu nüveden yani okullardan çıkacaktır ama içine girdiğinizde (okullardan bahsediyorum) 10 satranç dahisi bulmak yolunda yüzlerce çocuğun satrançtan soğutulduğunu görebilirsiniz. Çünkü çocuklar için ders ve sınav olan herşey kötüdür.
7 yaşında çocukların, egomanyak velileri ile hafta sonları okul turnuvalarına gitmesi benim vicdanımı sızlatıyor. Evet 7 yaşındaki çocuğun velisi bir para kaynağıdır ama daha 25-30 kilogram ağırlığındaki çocukların bir günde 3 tur oynatılarak sonrasından hocaları ve velileri tarafından azarlanması nedir, en hafifinden bir çocuk hekimine sorulmalı.
Ve bunun çözüme kavuşturulması lazım (çünkü 7 turluk bir turnuvada en az % 50 öğrenci başarısız olmaya mahkum matematik olarak).
2) Satrancın gelir kaynakları arttırılmalıdır ama bunun için kurumsal sponsorlara yönelinmeli. Kurumsal firmalar, velilerden daha sağlıklı kaynaklardır görüşündeyim.
Eleştirebiliriz ama Nihat Yazıcı yönetimi İş Bankasının sponsor olarak tutarak business anlamında çok doğru bir şey yaptı.
Burada risk, kurumsal desteğin tek elde kalmasıdır. Riski yaymak, kurumsal desteği 5-6 büyük kurumla genişletmek lazım.
Kurumsal destek için de satrancın bir tanımın yapılmasında fayda var. Çünkü çok profesyonel olan hiçbir kurum, tanımı olmayan ve ona bir getiri vaat etmeyen bir olguya kaynak vermez.
Satranç bir kere briçten daha aşağı bir oyun değil. O halde gelirleri ve dayanakları briçten fazla olmalı. Satranç akla dayalı bir spor olduğundan mutlaka rafine olarak tanımlanmalı.
Şimdi Gebze belediyesinin deprem çadırında oynanan, iç sıcaklığı 45 dereceye çıkan ve dört ayağından biri kısa plastik sandalyelerde gerçekleşen turnuvalarda, bir kalite sorunu olduğu belli.
Ben Donald Trump olsam, fazladan satranç müptelası olsam ve kafayı Türkiye'deki satrancı zengn etmeye kalksam, sırf şu belediye turnuvalarındaki mezbelelik sebebiyle bu işe kalkışmam.
Turnuvalar mutlaka bir disiplin, takvim, yerleşim ve fiziksel standarta oturutulmalıdır.
Unutmayalım bilardo turnuvaları 15 yıl önce Bakırköy'de Zeki'nin kahvehanesinde yapılıyordu, şimdi The Marmara'da yapılıyor.
Bu hamle bilardoya sponsor, reklam ve medya desteği sağlaması açısından kritiktir. E biz olimpiyat yaptık, Olcay olmasa ve şuraya yazmasa hiçbirşeyden habeirimiz olmayacak. Diğer taraftan 3 bant bilardo şampiyonası Eurosport'ta 2 spikerle yayınlanıyor.
3) Tüm dünyada satrancın günlük gelişim alanı derneklerdir. Manhattan veya Moskova veya Zürih dediğimizde, zaten zihnimiz 1930'lardan 1980'lere gider. Tüm dünyada dernekler, düzenledikleri özel turnuvalarla o ülkenin satranç hayatına kilometre taşı olmuşlardır.
Sanırım eskiden de bizde böyleydi, bildiğim kadarıyla Bursa, Samsun, Adana, İzmir ve Ankara'da ciddi bir dernek geleneği ve turnuvaları vardı. Üstelik dernekler lokal sponsorlara da uzanıp anı turnuvaları yaparak TFF'nin bir miktar yükünü de alıyorlardı.
Lütfen derneklere önem verin, bilemiyorum onlara bir özerklik ve standart mı getirilir, kaynak mı sağlanır ama tüm dünyada oyuncunun çıkış noktası dernektir; Özel Hacı Muhittin İlköğretim Okulları zinciri değil.
(bu meyanda derneklerimizin de kendine çeki düzen vermesi, fizik koşullarını, yönetim yapılarını disipline etmeleri gerekiyor. İddia bayii gibi olmamalılar mesela).
4) Ateş beyin haklı olarak söylediği konuda bir master plan olmalı, piramidin orta bölümü...
Bugün 1300 seviyesindeki oyuncu da 2400 ayarındaki usta da kendi klasmanına göre turnuva bulamadığı gibi turnuva takvimleri konusu gerçekten rezalet.
İstanbu'da en bilinen turnuvamız Festival, 15 gün kala açıklanıyor, profesyonel oyuncular takvimi, turnuva yerini ve oyun saatlerini çok günler kala öğrenebiliyor. Yer konusu bir düzene bağlı değil, geçen sene Yıldız'da oldu, bu sene havaalanının orada, gelecek sene de Haydarpaşa Tren Garında olabilir mesela.
Üst düzey oyuncu, kaliteli turnuvaya muhtaçtır. Ülkemizde döner turnuva hiç kalmadı, uluslararası turnuvaların cazibesi yok, büyük turnuvaların schedule dediğimiz takvim çizelgesi hiç belli değil. Bu da en üst piramide gidecek oyuncuların plan yapmasına, antreman yapmasına, yetkinleşmesine engel oluyor.
5) Eğitmen, hoca, öğrenci ilişkileri konusunda çok söylenecek var, bu forumda da ciddi yazılar var aslında. Tepe oyuncular için hocadan çok ekolun önemli olduğunu düşünüyorum. Yeni başlayan çocuklar için ise satrancı sevdirmek yeterli olmalı.
Satrancı sevdirmek açısından bakarsak, eğitimcinin eğitimci yanının gelişmiş olması çok önemli. Ama o zaman atıyorum 10 yaşına kadar turnuva yaşağı getirmek lazım. Yok küçük dahileri turnuvalardan keşfedeğim planı ile yola çıkılacaksa, hoca kriterleri sert oluşturulmalı, gerekirse UKD barajı getirilmeli.
İkisi bir arada olacaksa, yani hem milyonlarca çocuk satranç oynayıp hem dahiler çıkartılacaksa, hiç ekol, büyükusta falan aramaya gerek yok; doğrudan David Copperfield'den falan görüş almak lazım kanımca.
6) Ve benim en çok dilediğim konu:
Satranç her düzey için ayrı güzellikte bir oyundur. Bir köy kahvesinde, köyün muhtarını madara etmek için oynayan çobanın aldığı keyif, bir büyükustayı deviren unvansız bir oyuncunun keyfinden az değildir.
Nihat Yazıcı Federasyonun ciddi tercih hatalarından biri, satrancı halka indirmekten çok zengin velilere indirmek oldu.
Oysa köyler, cezaevleri, yetiştirme yurtları, meslek odaları, hatta huzurevleri bile satranç oynamak için nefis alanlardır. Bir huzurevinde veya bir cezaevi avlusunda bahçe satrancı oynatmayı başardığınız insanların hayatına, % 90 anlam katarsınız, o yaşama sevinci onların ömrünü uzatır.
Ki Doğu Anadolu'da köylerde giderseniz görürsünüz, ciddi bir domino ve satranç geleneği vardır.
Satrancı lütfen her yere sokun. Para kazanmak için değil. Cezaevlerine girsin ki orada bütün gün vaktini boş geçirip kasa soyma eğitimi alan adam hayata bağlansın. Köy kahvelerine sokun ki gizli yetenekler çıksın. Yetiştirme yurtlarına sokun ki o çocuklar kafalarındaki "geleceksizlik" korkusunu yıksın.
Meslek odalarına sokun ki plazada öğle aralarında Acun'un yarışmalarını konuşup gevezelik eden insanlar, öğlen arasında 20-30 dakika bile olsa zihinlerini açsınlar.
7) Ve son olarak. Hatalıdır, eksiklidir, başarılıdır, değildir: Mutlaka eski yönetime teşekkür edin. Temel politik yanlışlar yapılmış, başarı elde edilememiş olabilir . Ama doğada mutlak doğru olmadığı gibi mutlak yanlış da yoktur. Ali Nihat Yazıcı Federasyonu bazı doğru ve ciddi şeyler de yapmıştır. Örneğin bugün Emre, Kıvanç, Mert, Fırat, Cemil, Burak, Kübra, Betül birçok insanın aklına kazınmışsa bu bir başarıdır.
Kazansanız da kazanmasanız da umarım çabanız iyiniyetlidir ve iyiniyetli ise karşılığını bulur.