22-10-2012, 16:57
Hüseyin AKTAŞ Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu seçimi kim kazanır?
a) Namuslular.
b) Namusuzlar.
c) İkisi ittifak yapar.
d) Napolyon kazanır.
Ortada bir kumar varsa, daima kasa kazanır.
---------------
Satranç nerede rumuzlu yazarın yazısını önemsiyorum, kendi adıma bazı tersten anlamaları sona erdirmek için başlıklar altında yazacağım.
1 - Gülkız hanımın satranç bilmediği halde başkan adayı olması veya gücü zayıf olanların oy kullanamaması değil mesele.
Mesele, Türk satrancına yön verenlerin sistem dışına itilmesi... Somut olarak Erdoğdu'nun, Yurtseven'in, Atalık'ın, İsmet Arvit'in, Cemre Yıldız'ın hatta Gurevich'in oy kullanma hakkının olmaması... Kimin oy kullandığı değil. Kimlerin oy kullanamadığı.
2 - Kabaca 10 milyonu ilgilendiren seçimleri 81 kişi belirlememeli.
Ki her adayın kabaca 40-50 kemik oyu olduğunu düşünürsek, 10 milyon için karar verecek adam sayısı fiilen 30 kişi. Eğer bu olgu kimseye ızdırap vermiyorsa zaten böyle devam etsin.
3 - Seçme hakkının kurayla belirlenmesi demokrasi mantığını yerle bir eder. Başarıya göre belirlenmesi de.(finale kalan kulüpler niye delege hakkına sahip oluyor / böyle bir mantık varsa unvanlı oyuncular niye oy atmıyor?)
4 - Genelde çok değinilmeyen ve nedense pas geçilen 3 konu var.
İlki, mevcut yönetim eskilerin tabiri ile "sakıt" yönetimdir.
Güvenoyu olmadan yani mali olarak ibra olmadan TFF'nin seçime götürülmesi hukuksuzdur. Muhalefetin veya bir satranç oyuncusunun, bir mahkemeden seçimlerin ertelenmesi ve kayyım atanması ile ilgili tedbir alma imkanını denemesi gerekirdi. Hala daha geç kalınmış değildir.
İkincisi, kamusal niteliği gereği tarafsız olması gereken TFF web sitesinde Murat Kul'un ve başkanın hakaretamiz yazıları.
Bu yazıların da Mahkeme kararı ile kaldırılması gereklidir. Hem somut iftira hem hakaret içerdikleri için.
(yazılardaki kötü ve gülünç dil ayrı bir muamma; en başta, bir başkan adayına hitaben at yarışı spikeri üslubu ile "yürüüü kim tutar seni demek" başlı başına utanç verici ama onu artık ilgilisi düşünsün).
Muhalefet buradaki yazıların haksız rekabet veya haksız menfaat sağlama gerekçeleri ile erişimini durdurma yolunu da denemeliydi. Uyumaya devam ama.
Üçüncüsü ve nedense atlandığını düşündüğüm konu, TFF başkanının aşağıya alıntıladığım Gülkız Tülay başlıklı şu yazısı:
"Bir yere gittiğim de yok üstelik. Yine odamda olacağım, yine Türk Satrancı için çalışacağım. Bir unvana da gerek yok üstelik. Sayın Başkan ve yeni seçilecek kıymetli yönetimimiz benden hizmet istediği sürece TSF''de, ya da yurt dışında Türk ve Dünya Satrancının hizmetinde olmaya devam edeceğim. (...)
Artık, biraz para kazanmak istiyorum. TRT'den de bu yıl emekli olacağım ve biraz ticaretle uğraşacağım. Para kazanma hırsımın ardında da yine Türk Satrancına ve kuşkusuz kızlarımın geleceğine yatırım olacak."
İlk paragraf, yapılan işlemin bir devir veya geçici görevlendirme olduğunu ortaya koyuyor. Görevden ayrılan biri odasında olmaz çünkü, evinde verandasında olur.
TRT'de devlet memuru olarak çalışan bir insanın olağandışı bir geliri yoktur; TFF'de ise harcırah, görev tazminatı ve maaş ile elde edilecek gelir bellidir.
Ticaretle uğraşmak en doğal haktır. Bir memurun birdenbire ticarete girip hele ki günümüz koşullarında ciddi bir servet artışı yapacağını kimse bekleyemez.
Eğer burası Fildişi Sahilleri veya Namibya olsaydı, atıyorum kriket federasyonu başkanı üstelik de mali olarak ibra edilmediği bir dönemden sonra (o döneme ait bazı edinimler sağlamışsa) elbette ileride bunu kaydi olarak açıklamak zorunda kalacaktı.
Bunun için ya piyango veya birdenbire girilen ticari yaşamdan elde edilecek ciddi bir kazanım olması lazım ki kayıtlar (yani örneğin 2 yıl sonra meydana gelebilecek bir servet artışı) gerekçeye otursun. Yani money laundring.
Burası Türkiye olduğu için tabii bu ihtimal yok. Ve ben de şahsen Ali Nihat beyin emekli olduktan sonra mutlaka başarılı bir tacir olup mal varlığı edinebileceğini düşünüyorum. Bu edinim de elbette mali olarak ibra olunmayan dönemi kapsamayacak (recover) etmeyecektir.
Ama bu yazıdan net anladığımız, devlet memuru Ali Nihat beyin ticarete atılacağı, çok hırslı olduğu ve para kazanma hırsının ardından geri döneceği şeklinde.
Bu dönemde zaten ana statü gereği seçilemiyorsa, fazladan ibra edilemeyen dönemin kamburunu (satranç nerede rumuzlu arkadaşımızın yazdığı gibi) bir yerlere yıkıp, sonrasında herşeyi düzene koyduktan sonra geri dönme imkanı da varsa, sizce kim tutar Ali Nihat beyi ?
5 - Benim vardığım sonuç şu: Bu seçime çok takılmayın.
Zira habis sistematik sorunlar yerinde durdukça değişen fazla birşey olmaz. 30 adamın seçme hakkı üzerinden demokratik sonuç çıkmaz.
Muhalefet bu seçim öncesi elinde çok ciddi konuları varken (ibrasızlık, kayyım atanması, TFF'deki hakaret ve iftria yazıları) sadece "boş vaktinizde web sitemize girin, bakın orada neler yazıyor" muhalefeti yaparak, zaten çok şeyi hak etmiyor bana göre.
Mevcut yönetim ise bu sistemle diktaya gitme eğiliminde. TFF sitesindeki terbiye zorlayıcı yazılar, kaybedenin aday olmayacağına ait ileri-geri ilkel yorumlar herşeyden önce evlerden uzak tutulmalı.
8 yaşında çocuğu olup ona düzgün şeyler öğretmek isteyecek bir adam için, Murat Kul'un bu yazısı tersten rehberdir. Kendisine nacizane Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını okumasını öneririm, 26 Ağustos 1922 tarihine kadar neredeyse hayatı boyunca hep kaybettiğini görür.
Veya Monet'nin, Rambrand'iın Mozart'ın, Paul Morphy'nin kaybeden olarak fakir şartlarda öldüklerini de sağdan soldan öğrenebilir.
Kaybeden olmak zor ve meşakkatli bir kavramdır, bunu hak etmek zaten başlı başına kişilik meselesidir.
Ve tarihte ne olduysa başka türlüsü olamayacağı için olmuştur. O yüzden bırakın olan olsun. Bu seçimi kim kazanırsa kazansın, birden bire parayı görüp obezleşmeye başlayan Türk satranç camiası için çok kritik değildir.
Kritik olan bundan sonrasındaki ara dönemdir. O dönemde ya oyuncusu, gerçek hakemi, gerçek çalıştırıcısı ile ciddi satranç aktörleri bir araya gelip şu 30 delegenin ağzına bakan sistemi yıkacaklardır.
Ya da her seçim öncesinde "yürüü Ayşegül seni kim tutar" güzelliğindeki yazıları daha çok okuyacaklardır.