02-11-2012, 17:49
Bay Başkan, namı diğer Ali Nihat Yazıcı, tam 12 senedir bizi yönetiyor..
Aslında kendisinin yeri yurdu kabaca belli; ya Ankara'daki federasyon binasında, ya da ülkemizi temsilen, kendi tabiriyle "dünyanın 150 ülkesinde bine yakın arkadaşı" ile birlikte zamanını geçiriyor..
(Kaynak: http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=451)
Yani bu zamana kadar, yine az çok nerede olduğu belliydi, ama insan düşünüyor, 5 Kasım'dan sonra bizim Bay Başkan nereye gidecek?
Aslında bu güne kadar Bay Başkan'ın nereye gideceğiyle pek ilgilenmiyordum, daha ziyade nereden gideceği benim ilgi alanıma giriyordu; ama son zamanlarda Bay Başkan bu gidiş meselesini köşesinde sürekli işleyip durunca, bu konuda da bir yazı yazma ihtiyacı hissettim..
Zira dikkatimi çeken bir şey oldu, sanki Bay Başkan da nereye gideceğine tam karar verememiş görünüyor..
Birinci ihtimal, eskisi gibi aynen devam eder, yani federasyon binasında olabilir..
1) Bay Başkan'ın 19/07/2012 tarihli yazısı..
"Bir yere gittiğim de yok üstelik. Yine odamda olacağım, yine Türk Satrancı için çalışacağım. Bir unvana da gerek yok üstelik."
Yazının tamamı için kaynak: http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=439
İkinci bir ihtimalle Datça'ya yerleşir..
2) Bay Başkan'ın 16/08/2012 tarihli yazısı..
"Datça'ya gitmeyen varsa gitsin, muhteşem bir yer. Ben yakında temelli gitmeyi düşünüyorum."
Yazının tamamı için kaynak:
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=442
Gerçi insan bu sefer de şunu düşünüyor; Bay Başkan son birkaç yazısında sürekli para kazanmaktan bahsediyordu, yani bu adam tatil mi yapacak, yoksa para mı kazanacak? Belki hem iş, hem tatil..
Neyse canım bize ne.. Gemisini yüzdürene okyanus helal olsun..
(Bu "atasözü" de bana aittir efendim, vallahi geçenlerde buldum, cümle içinde kullanayım dedim, ne demiş bizden öncekiler, söz uçar yazı kalır demişler. Öyle değil mi? Ne güzel söylemişler.. Hem birkaç nesil sonra ben unutulurum; ama sizler de işi gücü bırakıp bana yardım eder ve mesela bu sözü günlük hayatta kullanırsanız, ben gitsem de bu söz kalır belki
Belki de kalmaz, ne bileyim 
)
Ne diyorduk.. Üçüncü ihtimal.. Evet, üçüncü ihtimalde ise Bay Başkan son yazısında belirttiği üzere yeni bürosunda olacaktır..
3) Bay Başkan'ın 23/10/2012 tarihli yazısından..
"Bırakıyorum dostlarım! Büromu tuttum, GOP'ta, mobilyalarımı aldım, TRT'ye istifa dilekçemi verdim. Güzel kızlarımın geleceği için biraz TL kazanacağım. Var mı ötesi kardeşim? Aileme, kendime zaman ayıracağım. Gezeceğim, tozacağım, para kazanmanın, eşimle yemenin keyfini çıkaracağım. Emekli olacağım. Kıskananlar çatlasın. Mutlu olanların daha fazlası olsun. Yeni büromda, yeni işimde 6 Kasım'dan sonra tüm dostlarımı beklerim."
Yazının tamamı için kaynak: http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=451
Bu yazıda bir de "emekli olacağım" diyor. Benim kafam iyice karıştı..
Bir adam hem emekli olup, hem para kazanıp, hem camiaya "yardım" etmeye devam edip, hem de Datça'ya yerleşebiliyorsa, o adam büyük adamdır. Bence Bay Başkan bunları sahiden yaparsa, başta benim gibi tıfıllar olmak üzere bütün muhalifler toplanıp, elimize çiçeğimizi kolonyamızı alarak, kendisinden af dilemek üzere Datça yollarına düşelim ve eğer kabul ederse, kendisini omzumuza alıp, Ankara'ya kadar sırtımızda götürmek suretiyle bizim Bay Başkan'ı yeniden iktidara getirelim..
Bir de 12 yılda "150 ülkeden bine yakın arkadaş" edinen birinin, hâlâ ısrarla "gezeceğim, tozacağım" demesi de ayrıca beni ilgilendirmez, onu da belirteyim istiyorum..
Yani sonuçta Bay Başkan 2.5 ay gibi kısa bir sürede üç defa karar değiştirmiş görünüyor. Tabii kolay değil, tam 12 sene..
İyi ama Bay Başkan bırakma kararını çok önce aldığını söylememiş miydi? Niye şimdi bu tutarsızlık? Satranççı adamın bunları çok önceden planlamış olması gerekmez miydi?
...
Şimdi bunları okuyunca, bana yine "sana ne evladım, sana ne çocuğum, hatta -afedersiniz- sana ne ulan güzel kardeşim" diyen başkanseverler olacaktır. Doğru, bana ne.. Ama bizim Bay Başkan, federasyonun resmi internet sitesinde bizzat köşesinden söylüyor bunları.. Biz de ona aynı şekilde "bize ne yahu" diyoruz, satrancı konuşalım diyoruz, ama bir türlü anlatamıyoruz.. Madem gündemi o belirliyor, o halde bu yazı da mübahtır..
Neyse efendim, geldik yine satranca hiçbir şey katmayan, tamamen kişisel tartışma ve garip analizlerle bezenmiş bir yazının daha sonuna.. Şimdi bu yazıyı okuyan muhalif dostlar tebessüm edecekler, başkansever büyüklerim -yine afedersiniz- "ulan ethem, ulan ethem, bir tutamadın şu çeneni" diyecekler, çabuk sinirlenmesiyle meşhur Bay Başkan'ın da yine kan beynine hücum edecek, tansiyonu çıkacak falan.. Sonra da unutulup gidecek.. (Belki bir tek Bay Başkan unutamaz. Sahi ne güzel olur unutamasa.. Mesela Dünya'yı gezerken, Eyfel Kulesi'ne karşı "çay" içtiği sırada aklına bu yazı gelse falan.. "Çay"ı püskürtse..)
Ne diyordum, unuttum yine..
Neticede bu yazı da pek çok yazım gibi, hatta açıkçası belki de bizzat benim gibi, oldukça gereksizdir efendim.. Yani olsa da olur, olmasa da olur..
Çünkü bu yazıda bir tane plan yok, proje yok, fikir yok, satrancın kazandığı en ufak bir şey yok.. Gördüğünüz gibi işim gücüm geyik.. Neymiş, Bay Başkan nereye gidecekmiş.. Tövbess..
Yıllar sonra, atıyorum torunlarım bu yazıyı okursa, "dedem satranca bu yazıyla ne katmış" dedikleri zaman onlara ne cevap vereceğim bilemiyorum..
Neyse.. Bitiyor, bitiyor.. Az kaldı..
Şu Bey hele bir gitsin de.. Katkım olduysa en büyük hizmetim buydu diyeceğim..
5 Kasım'a üç kaldı, öyle değil mi efendim? Sahi, günler ne çabuk geçiyor.. Bakın 12 yıl geçip gitmiş işte.. Bir 12 yıl daha geçse, kaçımız yine buralarda olacağız acaba?
Ve işte tüm bunların farkında olmama rağmen, bir kez daha soracağım:
Hakikaten bu bey nereye gidecek?
Hürmetler efendim.. Hatta hörmetler..
Tüm camiaya ağız dolusu hörmet ederim..
Aslında kendisinin yeri yurdu kabaca belli; ya Ankara'daki federasyon binasında, ya da ülkemizi temsilen, kendi tabiriyle "dünyanın 150 ülkesinde bine yakın arkadaşı" ile birlikte zamanını geçiriyor..
(Kaynak: http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=451)
Yani bu zamana kadar, yine az çok nerede olduğu belliydi, ama insan düşünüyor, 5 Kasım'dan sonra bizim Bay Başkan nereye gidecek?
Aslında bu güne kadar Bay Başkan'ın nereye gideceğiyle pek ilgilenmiyordum, daha ziyade nereden gideceği benim ilgi alanıma giriyordu; ama son zamanlarda Bay Başkan bu gidiş meselesini köşesinde sürekli işleyip durunca, bu konuda da bir yazı yazma ihtiyacı hissettim..
Zira dikkatimi çeken bir şey oldu, sanki Bay Başkan da nereye gideceğine tam karar verememiş görünüyor..
Birinci ihtimal, eskisi gibi aynen devam eder, yani federasyon binasında olabilir..
1) Bay Başkan'ın 19/07/2012 tarihli yazısı..
"Bir yere gittiğim de yok üstelik. Yine odamda olacağım, yine Türk Satrancı için çalışacağım. Bir unvana da gerek yok üstelik."
Yazının tamamı için kaynak: http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=439
İkinci bir ihtimalle Datça'ya yerleşir..
2) Bay Başkan'ın 16/08/2012 tarihli yazısı..
"Datça'ya gitmeyen varsa gitsin, muhteşem bir yer. Ben yakında temelli gitmeyi düşünüyorum."
Yazının tamamı için kaynak:
http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=442
Gerçi insan bu sefer de şunu düşünüyor; Bay Başkan son birkaç yazısında sürekli para kazanmaktan bahsediyordu, yani bu adam tatil mi yapacak, yoksa para mı kazanacak? Belki hem iş, hem tatil..
Neyse canım bize ne.. Gemisini yüzdürene okyanus helal olsun..
(Bu "atasözü" de bana aittir efendim, vallahi geçenlerde buldum, cümle içinde kullanayım dedim, ne demiş bizden öncekiler, söz uçar yazı kalır demişler. Öyle değil mi? Ne güzel söylemişler.. Hem birkaç nesil sonra ben unutulurum; ama sizler de işi gücü bırakıp bana yardım eder ve mesela bu sözü günlük hayatta kullanırsanız, ben gitsem de bu söz kalır belki
Belki de kalmaz, ne bileyim ) Ne diyorduk.. Üçüncü ihtimal.. Evet, üçüncü ihtimalde ise Bay Başkan son yazısında belirttiği üzere yeni bürosunda olacaktır..
3) Bay Başkan'ın 23/10/2012 tarihli yazısından..
"Bırakıyorum dostlarım! Büromu tuttum, GOP'ta, mobilyalarımı aldım, TRT'ye istifa dilekçemi verdim. Güzel kızlarımın geleceği için biraz TL kazanacağım. Var mı ötesi kardeşim? Aileme, kendime zaman ayıracağım. Gezeceğim, tozacağım, para kazanmanın, eşimle yemenin keyfini çıkaracağım. Emekli olacağım. Kıskananlar çatlasın. Mutlu olanların daha fazlası olsun. Yeni büromda, yeni işimde 6 Kasım'dan sonra tüm dostlarımı beklerim."
Yazının tamamı için kaynak: http://tsf.org.tr/component/koseyazilari...er&aid=451
Bu yazıda bir de "emekli olacağım" diyor. Benim kafam iyice karıştı..
Bir adam hem emekli olup, hem para kazanıp, hem camiaya "yardım" etmeye devam edip, hem de Datça'ya yerleşebiliyorsa, o adam büyük adamdır. Bence Bay Başkan bunları sahiden yaparsa, başta benim gibi tıfıllar olmak üzere bütün muhalifler toplanıp, elimize çiçeğimizi kolonyamızı alarak, kendisinden af dilemek üzere Datça yollarına düşelim ve eğer kabul ederse, kendisini omzumuza alıp, Ankara'ya kadar sırtımızda götürmek suretiyle bizim Bay Başkan'ı yeniden iktidara getirelim..
Bir de 12 yılda "150 ülkeden bine yakın arkadaş" edinen birinin, hâlâ ısrarla "gezeceğim, tozacağım" demesi de ayrıca beni ilgilendirmez, onu da belirteyim istiyorum..
Yani sonuçta Bay Başkan 2.5 ay gibi kısa bir sürede üç defa karar değiştirmiş görünüyor. Tabii kolay değil, tam 12 sene..
İyi ama Bay Başkan bırakma kararını çok önce aldığını söylememiş miydi? Niye şimdi bu tutarsızlık? Satranççı adamın bunları çok önceden planlamış olması gerekmez miydi?
...
Şimdi bunları okuyunca, bana yine "sana ne evladım, sana ne çocuğum, hatta -afedersiniz- sana ne ulan güzel kardeşim" diyen başkanseverler olacaktır. Doğru, bana ne.. Ama bizim Bay Başkan, federasyonun resmi internet sitesinde bizzat köşesinden söylüyor bunları.. Biz de ona aynı şekilde "bize ne yahu" diyoruz, satrancı konuşalım diyoruz, ama bir türlü anlatamıyoruz.. Madem gündemi o belirliyor, o halde bu yazı da mübahtır..
Neyse efendim, geldik yine satranca hiçbir şey katmayan, tamamen kişisel tartışma ve garip analizlerle bezenmiş bir yazının daha sonuna.. Şimdi bu yazıyı okuyan muhalif dostlar tebessüm edecekler, başkansever büyüklerim -yine afedersiniz- "ulan ethem, ulan ethem, bir tutamadın şu çeneni" diyecekler, çabuk sinirlenmesiyle meşhur Bay Başkan'ın da yine kan beynine hücum edecek, tansiyonu çıkacak falan.. Sonra da unutulup gidecek.. (Belki bir tek Bay Başkan unutamaz. Sahi ne güzel olur unutamasa.. Mesela Dünya'yı gezerken, Eyfel Kulesi'ne karşı "çay" içtiği sırada aklına bu yazı gelse falan.. "Çay"ı püskürtse..)
Ne diyordum, unuttum yine..
Neticede bu yazı da pek çok yazım gibi, hatta açıkçası belki de bizzat benim gibi, oldukça gereksizdir efendim.. Yani olsa da olur, olmasa da olur..
Çünkü bu yazıda bir tane plan yok, proje yok, fikir yok, satrancın kazandığı en ufak bir şey yok.. Gördüğünüz gibi işim gücüm geyik.. Neymiş, Bay Başkan nereye gidecekmiş.. Tövbess..
Yıllar sonra, atıyorum torunlarım bu yazıyı okursa, "dedem satranca bu yazıyla ne katmış" dedikleri zaman onlara ne cevap vereceğim bilemiyorum..
Neyse.. Bitiyor, bitiyor.. Az kaldı..
Şu Bey hele bir gitsin de.. Katkım olduysa en büyük hizmetim buydu diyeceğim..
5 Kasım'a üç kaldı, öyle değil mi efendim? Sahi, günler ne çabuk geçiyor.. Bakın 12 yıl geçip gitmiş işte.. Bir 12 yıl daha geçse, kaçımız yine buralarda olacağız acaba?
Ve işte tüm bunların farkında olmama rağmen, bir kez daha soracağım:
Hakikaten bu bey nereye gidecek?
Hürmetler efendim.. Hatta hörmetler..
Tüm camiaya ağız dolusu hörmet ederim..
