KEMER'DE BÜYÜK BULUŞMA
#1
kemer'de 2013 türkiye birinciliği yaklaşıyor . Satranççılar orada bir araya gelecek . türkiye birincisi olmaktan başka , türk satrancının problemlerini de tartışacaklardır elbette . benim merak ettiğim bu konuda şimdiden bir çalışma var mı acaba . türk satranççıları kendilerine bir lider bulabilecekler mi . TSF kongresine şimdiden hazırlanabilecekler mi . yoksa eskiden olduğu gibi son 6 ayda mı çalışmalara başlayacaklar ve satranççı olmayanlara tekrar yönetimi hediye mi edecekler .

onlar oynasın biz yönetelim bu zihniyet nihayet açıkça söyleniyor . ya bu zihniyeti kabul edeceksin , ya da şimdiden teşkilatlanıp yönetime kolayca geleceksin .

daha önce burada açıklamıştım . ''türk satranççılarının delegeleri seçme hakkı vardır'' diye . transfer oldukları kulüplerle anlaşma yaparlar, ''federasyon delegesini ben seçeceğim '' diye . yönetimede kolayca gelirler . merak ediyorum nasıl karşılandı bu öneri. yoksa başka şeyler mi düşünüyorlar.

hiç bir çalışmayı gizli yapmalarına gerek yok . zaten gizli bir şey yapmalarınada gerek yok . yeter ki hırslı olsunlar , ne yapacaklarını bilsinler .

türk satrancı ancak ve ancak türk satranççılarının omuzlarında yükselir .

hepinize saygılar .
muzaffer şekerli . ADANA .
Ara
Cevapla
#2
Daha önce defalarca yazdım, bir kez daha yazmaktan üşenmeyeceğim:

Türkiye'deki ortalama satranççı profili bu kadar ukala, bencil, birbirini çekemeyen ve bana dokunmayan yılan bin yaşasıncı insanlardan oluştuğu sürece kendisini yönetmeyi asla başaramayacaktır..

Daha dün "satrancı satranççılar yönetsin" diyen insanlar, yarın satranççı olmayanların düzenlediği organizasyonlarda boy boy yer alacaklardır. Kötü bir şey olduğu anlamında söylemiyorum, sadece şu gerçeği hatırlatmak isterim ki, en güçlü yaptırım grevdir.

Bizler burada "kulüplerdeki yabancı sayısı azaltılsın" diye yırtınırken seslerini çıkaramayanlar, yarın kulüpler kendilerine hak ettiklerinin 5'te 1'ini verdiğinde yine teşekkür edecekler. O çıkmayan seslerden cesaret aldı Türk Milli Takımına devşirme oyuncuları getirenler...

Yani hayal görmeyi bırakın Muzaffer Bey, Antalya'da satranççıların yönetsel bir toplanmaya gidecekleri yok. Herkes kaçıncı turda hangi renk oynayacağını, bir sonraki turdaki rakibinin falanca açılışa nasıl cevap verdiğini, beraberlik halinde muhtemel rakiplerinin kim olduğunu, averajının kaç olacağını falan düşünecek. Ötesi yok.

Oyuncularımız 64 karenin kısıtlamaları çerçevesinde dünyaları görmeye devam edecek, 70 milyonluk büyük tahtada olup bitenlere karşı üç maymunu oynamaya devam ederek.

Bu gerçekler giderek daha az sinirimi bozuyor, değiştirmeye gücümün yetmediği yanlışları kanıksıyorum galiba...
Ara
Cevapla
#3
"Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz.
Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz." (Şükrü Erbaş)

Sevgili Ertan,

Moralini bozma.
Moralini bozarsan da moralimi bozma.Smile
Cevapla
#4
Sevgili Dostlar,
Moralimiz bozulmaya alışmıştır.Ne kadar bozulsa da durmayacağız.Yola devam edeceğiz.Bu forumda yazılanlar herhangi bir toplantıda konuşulanlar kadar değerlidir.Çünkü Türk Satrancı ile ilgilenen herkes tarafından okunmaktadır.Bir kurtarıcının çıkıp gelmesini beklemeyelim..Somut düşüncelerimizi paylaşalım..Ben ilk anda aklıma gelenleri toparlayacağım.Farklı düşünen olursa itiraz edebilir.
-Türk oyuncuları tarafından oluşturulan piramidin orta ve alt kesimleri ihmal edilmemeli,onlara da bazı imkanlar sağlanmalıdır.Bunu sağlayacak yollardan biri amatörleri teşvik etmektir.(Amatörleri teşvik etmemenin çarpıcı örneği tatil günleri tur oynatmamaktır!)
-Yerli dinamikler her fırsatta desteklenmelidir.(Avusturya'daki ve Almanya'daki turnuvalarda yerli oyunculara ayrı ödül verilmesi gelenek haline gelmektedir)
-Türk oyuncularının yabancı ustalarla karşılaşma imkanları çoğaltılmalıdır.Bunun için düzenlemekte olduğumuz uluslarası açık turnuvaların bir kısmı yarı kapalı ve kapalı turnuva haline dönüştürülmelidir.
-Ligde yer alan takımlarda oynayan yabancı oyuncuların sayısı azaltılmalı,bu yoldan sağlanacak tasarruf bireysel turnuvalara aktarılarak yerlilerin yabancılarla daha çok karşılaşması desteklenmelidir.
-Yurtdışındaki turnuvalara katılabilecek durumda olan Türk oyuncuları imkanlar ölçüsünde desteklenmelidir.
-Her yaşta B,C ve D Milli takımlarının tamamen yerli dinamikler nezdinde çalışmasını veya hazırlık yapmasını sağlayacak pilot çalışma programları yapılmalıdır.(Bu tasarı,az da olsa rekabet ortaya çıkaracak ve kıyaslama yapılmasını sağlayacak ilginç ve iddialı bir öneridir.Bu öneriyi ilk defa 1999 da ortaya atmıştım)
-Yarışmalar yönetmeliği yeniden ele alınmalı ve önümüzdeki 8 yılın ihtiyaçlarına yanıt verecek bir şekil almalıdır.
-Beden Eğitim Yüksek Okulları bünyesinde satranç okulları açılması için ilk adımlar atılmalı ve gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
-1943-2012 dönemine ait Türk Satranç tarihini anlatan bir kitap yazılmalıdır.Suat Boztepe gibi tarihe ilgi duyan arkadaşlarımızdan yararlanılması mümkündür.
-Hakemlik kurumunun gelişmesini sağlayacak bütün girişimler desteklenmelidir.Türk hakemlerinin yabancı ülkelerde görev alması için çaba gösterilmelidir.FİDE nin kurs ve seminerlerine katılım çoğatılmalı,bazı seminerlerin Türkiye'de düzenlenmesi sağlanmalıdır.
-Yerli antrenörlerin kendini geliştirmesi de çok önemlidir.Bazı yerli antrenörler küçük yaştaki yetenekleri keşfetmek üzere görevlendirilmelidir.
-İnternet aracılığı ile hazırlık maçları yapılmalıdır.Bu gibi çalışmaların maliyeti çok düşük ve sağlayacağı verim tahmin edilenden fazla olacaktır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#5
gördüğüm kadarı ile kimseden bu konuda umut yok . ama ben umutluyum .
Ara
Cevapla
#6
yukardaki yazım için öncelikle özür diliyorum . yazmak istediklerimin ilk cümlesi idi .şimdi izninizle konumuza gireyim . sanıyorum bu konuda kimsenin umudu yok . ama benim umudum var . türk satrancı böyle kalmayacak ve bir gün gerçek temsilcileri tarafından kesinlikle yönetilecektir . organize bir şey olmasa dahi satranççılar kemer de kendilerine konu bulup kendiliğinden türk satrancının sorunlarını değerlendireceklerdir .

haydi ilk gündemi ben belirleyim bari . sayın ateş ülker niçin acaba söylediklerinin yapılmamasından dertli. mesela ben veya herhangi biriniz TSF başkanı olsanız onun söyledikleri sizin için bir emir olmaz mı idi acaba .

ben şahsıma burada öneri getirmek hiç istemiyorum . . çünkü ne dinleyen var yönetimde , ne de derdimi anlatabiliyorum . biz ancak kendimizi anlayabiliyoruz . örnek mi istiyorsunuz . şu eğitimci kafası konusu . bu deyim kendi deyimim değil . lisede iken satrancı öğrenmiş satranççı olmuş, sonra yüksek okul okumuş öğretmen olmuş , öğretmen iken TSF yi desteklemiş, sonra TSF nin yaptıklarını görüp bütün desteğini çekmiş ve üstelik en ağır biçimde eleştirmiş, şimdi emekli bir kaç eğitimci arkadaşın deyimi idi .bu nedenle burada rahat bir şekilde kullanmıştım . onların gözünde şu kemer deki koskaca türkiye birincilikleri, kendi okullarında veli ve talebeleri para kaynağı gören öğretmen zihniyeti idi ve bende aynen benimsemiştim .meğerse benden öncede burada başkaları aynen kullanmış .

sonra merak ediyormusunuz; neden acaba satranç tahtasının bile nasıl konulacağını bilmeden onları hakem , antrenör yapan zihniyet dünyanın neresinde var .onları bu kadar kolay satranç camiamızın içine sokan zihniyet acaba hangi zihniyettir . bir satranççı acaba bir okulda ders verirken, bu kadar kolay öğretmenler odasına kabul edilebiliyor mu . ben hiç bir zaman öğretmenler odasına sokulmadım mesela . bunu yaşadım .

mesela burada yazmıştım . hatırlayan hatırlar . satranç nev-i şahsına münhasır bir branştır diye. bunun ne demek olduğunu bir çok satranççı anlamamış olabilir . konuştuktan sonra her satranççının anlayacağı bir deyimdir bu .

bütün dünyada kabul görmüş bir durum vardır . satranç turnuvalarına herkes girer . serbesttir . ama raitingi 1800 ü vurmamış kimsenin yüzüne satranç camiasında kimse bakmaz .iyi kötü birşeyler bilmenin ölçüsüdür 1800 raiting. bir şahıs önce 1800 raitingi görecek , sonra satrancı seviyor mu, sevmiyor mu, kahve satranççısı mı değil mi ona bakılacak .

bizde ise gir hakemlik kursuna al belgeni , gir antrenörlük kursuna al belgeni .sonra yüksel TSF yönetimine gir , yüksel TSF merkez hakem kuruluna gir .

İŞTE TÜRK SATRANCININ HALİ..

saygılar yeniden .
Ara
Cevapla
#7
ben hiç bir zaman öğretmenler odasına sokulmadım mesela . bunu yaşadım .


Hayat Boyu 1800 UKD yi geçemediniz mi? Bunu mu anlayacağız..
Ara
Cevapla
#8
hayır.. karımda öğretmen olduğu için , onların ücretli ders verenlere nasıl bir gözle baktıklarını gayet iyi bilirim . öğretmen camiası , polis camiası, asker camiası . bunlar farklı şeyler . biz ise satranç camiasıyız . bizim camiamıza girmek bu kadar kolay olmamalı . turnuva tozunu yutmamış belirli bir raitingi görmemiş kişilere antrenörlük , hakemlik belgesi verilmemeli. onu anlatmaya çalışıyorum .

bir gün hayat boyu 1800 raitingi görmemiş olanlar genel kurul delegesi bile olamayacak . çerçeve statüde bu yazacak . inanıyorum .
Ara
Cevapla
#9
Sevgili Ateş Bey,

Yazılarınızın tamamını okuyor ve okunmaya değer buluyorum. Çünkü yıllardır devam eden fikir paylaşımlarınızın çizgisi tutarlı ve anlaşılır olmanın yanı sıra, hayatın içindeki sorunları işaret edip ayakları yere basan mantıklı, uygulanabilir önerileriniz var.

Forumdaki her üye elbette eleştiri hakkını kullanacak. Ama gerçekçi tespitlerin devamındaki uygulanabilir öneri getirenler çok çok az.

Son yazınızdaki önerilerinizin de kendi içinde bir mantığı ve gerekçeleri olduğunu sanıyorum, ama aklımın yatması için sizden öğrenmek istedim.

*** Amatörleri teşvik etmek için tatil günleri tur oynatmamak, bunu anlayamadım. Gerçi birkaç sebepten dolayı tahmin edebiliyorum ama , sebebini sizden duymak isterim. Hangi tip turnuvalarda tatil günleri oynatılmamalı?

*** B,C,D milli takımlar önerilerinizi çok geçmişten hatırlıyorum. Çok yapıcı buluyorum, üzerinde çalışmaya ve zaman harcamaya değer bir proje olacaktır. Tamamen destekliyorum. Benim de benzer fikirlerim vardı ve 20 yaş altını kapsıyordu. Üzerinde çalışacağım.

Yerli dinamiklerden kastınız oyuncuları tamamen yerli oyuncular mı olmalı, çalıştırıcıları antrenörleri mi tamamen yerli olmalı? Yoksa her iki unsurda tamamen yerli olmalı? Açıklarsanız sevinirim.

*** BESYO ‘ lardaki öneriniz mantıklı ama, emekli bir beden eğitimi öğretmeni olarak belirtmek isterim ki bir beden eğitimi öğretmeninin asli görevi içinde satranca yer verebilmesi çok zor. Kendi istese de zamanı olmuyor. Okul yönetimi ve öğrenci talepleri başka branşlarda ağırlıklı taleplerde bulunuyorlar. Haliyle öğretmen de futbol, basketbol, atletizm vb. alanlarda çalışma yapıyor. Gerçi bunun tersinin de örnekleri mevcut ama çok az. Ders dışı çalışmalarının içinde satranca yer verebilmesi için bir çok çalışma alanını es geçmesi gerekecek, bu da kendi okul yönetimiyle çatışma ya da anlaşma gerektirecek. Gerçek ve öncelikli çözümü 5-8 yaş grubu öğrenciyi evindeki anne ve babasından daha çok gören ve daha çok “nitelikli zaman birlikte olan” sınıf öğretmenini yetiştiren, Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümlerinde görüyorum.

Her şeye rağmen BESYO satrancını destekliyorum. Bu konuda “Kemer’ deki TSF KURULLARININ ve EĞİTİM KURULU ‘nun İlk BÜYÜK BULUŞMASINDA “ alınacak kararlar ve çizilecek yol haritası konusunda sizi aydınlatacağım.


*** Türk Satranç Tarihi önerinizi notlarım arasına alıyorum. Kesinlikle son derece aydınlatıcı olacak. Bu önerinizin kararlı bir takipçisi olacağım.

*** Yerli antrenörlerin durumlarının yeniden ele alınması, durumlarının değerlendirilmesi TSF EĞİTİM KURULUNUN yeni dönem önceliklerindendir. Aktif olanlarının gelişim planlamaları yapılacaktır.


Diğer önerileriniz de notlarımın arasında. Gerçi diğer kurulları ilgilendirmesine rağmen kurullar arası işbirliği çerçevesinde değerlendirilebilir. Sanırım yeni dönem yeniliklerinin bazıları arasında bu işbirliğini de aktif bir biçimde göreceğiz.

TSF nin yeni dönemde yapacağı ve başarmak zorunda olduğu gerçekten önemli çok iş var. Bunları önümüzdeki süre içinde çalışarak halletmek zorundayız. Toplumumuzun bu yönde çok beklentileri var.

Tamamen de haklı olduklarını düşünüyorum!

Önerileriniz için teşekkür eder saygılarımı sunarım Ateş Bey…


******* ******** ********

Buradan itibaren kendi kendime düşünüyorum da madem biz satranççı değiliz, ne işimiz var burada?

Bu sorunların altında… Evimizde oturup niye hiçbir sorumluluk almadan, koşuşturmadan, sorunların çözümlerinde kafa patlatmadan tiyatro seyreder gibi, sadece ilham perilerinin ziyaretinden ziyaretine ÖZGÜR SATRANÇ FORUMU’ nda yazmak da varken…

GÖREVİNE YENİ BAŞLAYANLARIN ŞEVKİNİ KIRABİLECEKLERİNİ SANIYOR DA OLABİLİRLER !

Hiçbir rant ve nakit peşinde olmadan çalışacak 18 kurul ve onlarca üyesi… %80 ‘inden fazlası SATRANÇÇI olan bu üyelerin tamamı ÜLKE SATRANCIMIZIN MOTORUNU oluşturacaklarken.

Diğer üyelerin görevleri de ,iletişimde, doğru adreslere ulaşılmasında, aracı görevi kurmada hayati derecede önemlidirler!!

Bir –satranççı- bunu nasıl fark edemez?

Tamamen satranççılardan oluşan bir federasyon tanımı, tam olarak tanımlanmamış ve biraz uçuk bir kavram?! Bana öyle geliyor.

BİR SATRANÇÇI ENERJİSİNİ KENDİ AKTİF OYUNCULUĞUNA, YA DA EĞİTİMCİLİĞİNE SAKLAMALIDIR!

“Onlar oynasın biz yönetelim” lafındaki yüklü anlamlardan biri de bu bence. Sadece satranç dışı insanlardan oluşan bir yönetim karşısında oluşan saflarda elbette ben de olurdum kuşkusuz.

Ama öyle bir durum yok ki söylendiği gibi. İçlerinde kendi satranç merkezini açmış, yıllarca yöneticilik yapmış iyiyi-kötüyü görmüş deneyimli insanlar da varken. Küçümsemiyorum ama dernek kurmaktan farklı biraz. Kapsamı, sorumlulukları, vaatleri, projeleri, kitlelere ulaşımı ve denetimleri açılarından çok farklı, çok…

“-Biz satranççılar yönetimi kendi elimizle satranççı olmayanlara hediye ettik” sözü kendi içinde çelişkiler taşıyor. Demek ki satranççılar boşluğu dolduramamış, ya da görevlerini devretmişler,kaptırmışlar..

Tutup da şimdi bu anlamı mı çıkarmalıyız ?!

Bir –satranççının- bunu görebilmesi gerekirdi. Aslında bunu görmek için –satranççı- olmaya da gerek yok!

Neden o zaman içini doldurmadınız?

Hayatın içinde ne gibi adımlar atınızda bizim haberimiz olmadı?

Ne gibi projeleriniz vardı da, bu “satranççı “olmayan insanlardan geride kaldınız.
Sisteme itirazınız vardı, tamam. Peki sistem değişikliği için ne gayretleriniz oldu?
Neden ÖZGÜR SATRANÇ FORUMU dışındaki mücadele alanlarında göremiyoruz sizi.

Taşın değil, kayanın altındaki eliniz, nerede, gö-re-mi-yo-rum !!

*** *** **** ***

EVET! Delegelerin tamamı satrancın içinden ve hak eden kesimlerden olmalı. Bunu desteklerim. Bu konuda fikirlerimi ve projemi açıkladım.

Daha nitelikli ve kapsamcı il örgütleri, fikirlerimin özünü açıklar…

Tüm yönetimi, kurulları, merkez personeliyle 160 ları aşan bir görevli kitlenin tamamı “satranççı ”olsa bile (ki bu deyim tam tanımlanmamıştır) o kitle bile bazı konulardaki projeleri ve hayati çalışmaları ilgili noktalara ulaştırmada, devletçe sahiplenilmesinde, hayata geçirilmesinde bu günkü yönetimi oluşturan bir çeşit köprü işlevinde yapılanma anlayışına ihtiyaç duyacaktır.

Aksi halde birçok çalışma, daha proje aşamasında tıkanıp kalma riski altında kalacaktır.
Sanki tüm federasyonlar ve yönetimleri ait oldukları branşların içinden gelenlerce mi yönetiliyorlar?
Günümüzde böyle bir kural mı var da bilmiyoruz. Bir TFF nu mutlaka bir futbolcu mu (-“satranççı”-) mı yönetmeli. Bir güreş federasyonunu bir güreşçi mi yönetecek? Bir Aziz YILDIRIM ya da Yıldırım DEMİRÖREN mutlaka aktif futbolcu mu olmalıydılar? (Bu isimleri sadece çok tanındıkları için verdim) Geçmişte yöneticilik vasıfları ve görev süreleri içinde hiç artı işler yapmadılar mı? Şimdiki kulüplerin başkanlarına bakalım. Kaçı işin içinden gelmedir? Bunun bir önemi var mıdır?

Önemli olan görevin, önceliklerini doldurabilecek anlayış ve uygulamalarda olmak değil midir?

Ama böyle de olabilir. Yani mutlaka o işin içinden gelenler de olabilir.

O zaman seçimlerle ilgili çözümler aranmalıdır. Bu konularda da görüşlerimi daha önce yazdım.
.. Bunu bir satranççı nasıl göremez ve anlayamaz?

Zaman bu arkadaşlarımızı haklı da çıkarabilir? O zaman kendileri mi kazanacaklar yoksa ülkemiz satrancı ve geleceği mi kaybeder?

Her halde gerçek satranççıları beklememiz gerekecek 2016 ya kadar.
O zaman bizler kimleriz? Satranççı değil miyiz? Satranççı olmak için ne yapmamız gerek (bu soru benim de canımı sıktı)

Hiçbir şey yapmadan oturalım o zaman. Elimizi hiçbir taşın altına sokmadan…
Öyle ya, sorumlusu da biz olmayacağız o taktirde…

Zamanı gelince elbette bu görev yerlerinde gerekli değişimler yapılacaktır. Daha enerjik, planlamacı insanlar gelecektir. Daha da başarılı olabilmek için.
Benim öngörüm ve korkum o dur ki, bu forumun bazı köşe yazarları aynı telden çalmaya o kişileri de kapsayacak şekilde sürekli zamansız ve haklılığı tartışılır eleştiri anlayışları ilelebet payidar kalacakdır.

Böyle bir hükme nereden mi varıyorum?

SON SEÇİMİN DAHA İLK DAKİKALARINDAN…İlk konuşmaların değerlendirmelerinden, daha kurullar açıklanmadan varılan peşin hükümlerden..Belki kurullarda, seçim sonuçlarından önce, adaylık aşamasında da belli olabilirdi .Ama bu da bir sistem sorunudur. Orada halledersiniz.

Bir daha düşünün, lütfen!
Ülkemizin tüm satranççılarının fikir ve gayretlerine ihtiyacı varken…
Başarırsak içinde sizde olun…
Sevgi ve sağlıcakla kalınız…
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#10
Aşkın bey,
Amatör yanımız ağır bastığı için,amatörlerin katılımını kolaylaştırmalıyız.Amatörler iş günleri çalışıyor.Akşamları 18.30 dan sonra gelebiliyorlar.Bir de Pazar günleri Satranç oynama imkanları var.Şu halde turnuva yöneticisi iş günleri sabah 10.00 da tur oynatır ve Pazar veya tatil günleri de genel istirahat kararı alırsa bir çırpıda amatörleri dışlamış olacaktır.
Yerli dinamiklerle çalışma grupları veya kamp hazırlama projesinde kasdedilen bütün katılımcıların yerli olmasıdır.Burada size ve diğer forum üyelerine -yerli-tanımını yapmaya gerek yoktur.TC vatandaşı olan herkes bu tanım içindedir.Bu tasarı rekabet yaratacak bir program olacaktır.Pilot çalışma olacaktır.Ne kadar verimli olduğuna bakıldıktan sonra devam etmekten vazgeçilebilir.
Eğitim amacıyla görevlendirilen yabancı ustaların derslerine maksimum katılım sağlanmalıdır.Geçmişde bu derslerin verimli olmadığına tanık oldum.Bunun birçok nedeni vardır.Belki bir nedeni Türkçeye çeviri yapılmasında zorluk olmasıdır.
Milli takım antrenörü ile takım kaptanı aynı kişi olmayabilir!Antrenör yarışma başlayana kadar oyuncuları çalıştırır.Yarışma süresince takımla ilgilenmesi için bir yerli usta görevlendirilmelidir.Keza bütün Milli takımların denetimi bir Genel kaptana bırakılmalıdır.Bu Genel kaptan yabancı hocaları da denetleyen kişi konumunda olacaktır!
Yüksek okul eşdeğeri olacak bir Satranç okulu açılmalıdır.Almanya'da böyle bir Yüksek Okul yoktur,ancak buna benzeyen bir kurum vardır!
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#11
“Öğretmenler odasına girememek,
Öyle şeyler yazıyorsunuz ki, ülkemizin öğretmenlerini hedef alıyor. Genelliyorsunuz.
Ayırın bari yaş ile kuruyu.
… “şu eğitimci kafası” ?!
Ne var şu eğitimci kafasında?
Önce tanımlayalım şu ifadeleri.

Eğitim, belli bir bilim ya da sanat kolunda yetiştirme işidir.

ÇOCUKLARIN VE GENÇLERİN TOPLUM YAŞAYIŞINDA YERLERİNİ ALMALARI İÇİN, GEREKLİ BİLGİ BECERİ VE ANLAYIŞLARI ELDE ETMELERİNE, KİŞİLİKLERİNİ GELİŞTİRMELERİNE YARDIM ETME, TERBİYE ETMEDİR.

Öğretmenlik ise bir meslektir. Bir bilim dalını ya da, bir sanatı veya teknik bilgileri öğretmek işidir.

Eğer kast ettiğiniz konu yetersizlik ise, elbette bu savunulamazdır!
Ama her alanda, her meslekte bu vardır. Belki mezarlıkların büyük bir bölümü doktor hatalarıyla örtülmüştür. Ya da ne bileyim yetersiz ehliyet kurslarıyla falan… Elbette kötü bir benzetme oldu, farkındayım, siz de farkında olun diye verdim bu örneği.
Şimdi de tutup “Şu sağlıkçı-doktor kafası” mı diyeceğiz?

Ama genelleme yapınca böyle anlaşılır!

Eğer, ” yetersizlikleri bilinerek bu insanlar antrenör yapıldı ” diyorsanız onun da gereği yapılacaktır bu dönemde.
Ama aynı kurslarda gerçekten öğrencisiyle satranç temelini paylaşma amacındaki öğretmenleri ayırsaydınız hiç olmazsa.

Bu ayrımı siz yapma ihtiyacı hissetmediniz, onun için yazdım.
***************

“şu Kemer’ deki koskoca Türkiye Birincilikleri, kendi okullarında veli ve talebeleri para kaynağı gören öğretmen zihniyeti”,

Öğretmenleri öyle bir töhmet altında bıraktınız ki..

Ama gerçekten böyle düşünenler varsa onları da ayırmalıydınız, öyle değil mi?

****************
“ Ben hiçbir zaman öğretmenler odasına sokulmadım mesela”,

Çok ilginç geldi bana.28 yıllık meslek hayatımda hiçbir kadrolu ya da ücretli öğretmenin böyle bir uygulamayla karşı karşıya kaldığını duymadım. O oda öğretmenlerindir!
Burada biraz açmanız gerekirdi. Okullarda böyle bir uygulama gücü yok. Öğretmenler odası o okuldaki tüm okul personeline aittir. Öğretmeninden idarecisine, hatta gerektiğinde, müstahdemine kadar. Ama ayrı zamanlarda o oda çok özel kullanma amacıyla da kullanılır. Öğretmenler toplantıları gibi. Öğretmenlik yapanlar bunu yaşar ve bilirler. Öğretmenler odasına alınmamak ancak amir kararıyla olabilir belki, ama, bunu da asla hiçbir zaman uygun görmem!

Ama yine de açıklama gerektirir bu durum,- niçin alınmadığınız- konusu.

ÖĞRETMENİN KENDİ ÖZELİNDEN KAYNAKLANMADIKÇA BÖYLE BİR DURUM SÖZ KONUSU OLAMAZ !

“Biz ise satranç camiasıyız. Bizim camiamıza girmek bu kadar kolay olmamalı”.
Yoksa bu sözünüze ya da fikrinize bir misilleme mi yapılıyor acaba?

Ama bu da yanlış değil mi? Yanlışa yanlışla cevap vermek!

**********************

“Raitingi 1800‘ü vurmamış kimsenin yüzüne satranç camiasında kimse bakmaz!”
Çok kesin ve çok kolay, ama bir o kadar da acımasız bir yargı olmuş.
Doğruluğundan emin olmadan söylenmemesi gereken bir söylem. Ama böyle bakanlar yok mu, elbette vardır.
Ama yanlışları örnek almak ne kadar doğrudur?

*******************
“ Turnuva tozu yutmamış, belirli bir raiting görmemiş kişilere antrenörlük, hakemlik belgesi verilmemeli.”

Belki bir yere kadar ananevi bir düşünce tarzı uygulama olabilir. Çoğunlukla da böyle uygulanmalıdır belki ama, günümüzde bunun tersi de başarılı bir şekilde kanıtlanmıştır. Turnuvalara zamanında katılmış belki 1500-1600 ‘leri bile görememiş insanlar, 1800-2000 UKD’ ye sahip kişilerden çok daha yeterli eğitimcilik özelliklerine sahipler. Zaten bildiğim bazı GM ler, kendiden 300 puan düşük başka ünvanlı sporcularla çalışmayı seçebiliyorlar. Buradaki temel ölçüt oyun gücü değil ama GM lerinde gereksinim duyduğu başka teknik alanlar olabiliyor.

Kendilerini kanıtlamış bu insanlarımızdan faydalanmayalım mı?


*********************
“… onların ücretli ders verenlere nasıl bir gözle baktıklarını gayet iyi bilirim! “

Toplumumuzun artık öğretmenlerimize nasıl bir gözle baktıklarını gayet iyi bilinen bir gerçek olması, öğretmenlik mesleği ya da eğitimci kafası ile açıklanacak bir durum değildir.

Bu sorunun cevabı yıllardır uygulanan eğitim politikaları (politikasızlıkları !) içinde saklıdır. Dışarıdaki kendini öğrencilik yıllarında kanıtlamış, ama, ne yazık ki kendini siyasete sevdirememiş yüz binlerce öğretmen adayı verirdi bunun cevabını size.

Ne yazık ki bunu sizinle tartışamıyoruz bile. Bu konuya çok kapatmışsınız kendinizi.

************************

Yazdıklarınıza bir eğitimci ve bir öğretmen olarak duyarsız kalamazdım!

Öğretmenlik ve eğitimcilik ile ilgili düşünceleriniz, bu görevi layıkıyla yapan insanları ayırmalıydı Muzaffer Bey.

Selamlar.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#12
sayın aşkın bey .

size cevap yazıp yazmama konusunda çok düşündüm ve teredüt ettim . kalp kırıcı olmamak için tabii . ama cevap yazmasa idim kendime saygım kalmayacaktı .
şunu bilmek lazım ki burası bir tartışmayı sonlandırma yeri değildir. tabiri caizse burada leb demeden herkes leblebiyi anlamalı anlıyamıyorsa susmalıdır .işin üzerine gitme ile bir sonuca varamazsınız . eğitimci kafası deyimi benim deyimim olmadığını , lise yıllarında satrancı öğrenmiş yüksek okul bitirmiş , öğretmen olmuş şimdi ise emekli olmuş,'' maksat satranç ise ben öğretmen bile değilim önce satranççıyım'' deme bilincine ulaşmış bir kaç arkadaşın deyimi olduğunu , benimde bu deyimi benimsediğimi daha önce söylemiştim . hadi neyse bir örnekle hemen izah edivereyim .

hastasınız , beliniz ağrıyor , doktora gidiyorsunuz ama dahiliyeci . size teşhis koyuyor ama ağrılarınız geçmiyor . sonra hariciyeci , sonra ortopedist , sonra nörolog velhasıl nereye gitseniz çare bulamıyorsunuz . niçin acaba ?? SONRA bir eczaneye gidiyorsunuz , size 10 liralık bir ilaç veriyor . kullanıyorsunuz paat!! diye ağrılarınız geçiyor . meğer üşütmeden dolayı kas sıkışması olmuş , eczanecinin verdiği kas gevşetici ile şikayetleriniz sona ermiş . yani dahiliyeciye gidersin ayrı teşhis koyar , hariciyeciye gidersin ayrı teşhis koyar, ortopediste gidersin ayrı teşhis koyar .

eğer bir öğretmeni onun satranççı olup olmamasına bakmadan en yüksek mevkilere getirirsen o sadece satrançta ahkâm keser . satranca verdiği zararlar yıllarca telafi edilemez .

size bu kadar yazıyorum ve diğer sorularınıza cevap yazmıyorum . çünkü bir daha size hiç bir cevap yazmayacağım . biz satranççıları anlayamazsınız onu farkettim .

türk satranççılarının teşkil edilmiş kurullarla hiç bir sorunu olamaz. bizim mesela onur kurulu ile ne sorunumuz olur . doğrudan muhatabımız yönetim kuruludur ve istediğimiz şey de yapı değişikliğidir . birbirinden haberi olmayan her satranççı da aşağı yukarı aynı düşünür . bizlerden yönetime götüreceğiniz bir öneri bulabileceğinizide hiç tahmin etmiyorum . sizin satranç formatınızı doldurmuş olmanız ve kimseyi muhatap almadan kendi önerilerinizi yönetime götürmeniz , bütün eleştirilere kulaklarınızı kapamanız icap eder .
saygılarımla .
Ara
Cevapla
#13
Sayın Muzaffer Bey,

Burası bir forum, elbette tartışma alanı. Hatta belli bir konunun görüşülüp tartışma sonucu karar da alınabilen bir yer. Ama siz burayı tartışma alanı olarak değil de, daha çok birilerine cevap verme alanı olarak görüyorsanız ki bu da mümkündür.

Ama yaş ile kuruyu ayırın lütfen!

Size bunun için yazmıştım. İthamlarınız mesleki alanda büyük bir kitleyi ilgilendiriyordu, bu durumda mensubu olduğum mesleğimde şerefiyle ve hakkıyla görev yapan insanları hedef almanıza sessiz kalamazdım.

BANA CEVAP YAZMAYINIZ! …

Zaten öm olarak bir şey göndermediniz ki, öyle değil mi? ÖZGÜR SATRANÇ FORUMU’ nda yazıyorsunuz, herkese açık…

Sizden böyle bir şey beklemiyorum.

Ama görev alan, seçilen, isteği ve çalışma şevkiyle ülke satrancının hizmetindeki insanları hedef aldığınız, itham ettiğiniz, satranççı- satranççı olmayan ayırımı yaptığınız her yazınıza kayıtsız kalmayacağımı bilin lütfen. Kurullara seçilen ve görevlendirilen insanlar kendi özgür iradeleriyle teklif edilen kurul görevlerini kabul ediyorlar, maaşsız, maddi çıkar beklentisi olmadan. Toplantıdan toplantıya asli görevlerini bir şekilde geçici olarak terk ederek, onca riski göze alıp yola çıkarak…

Bu insanları nasıl sorgular töhmet altında bırakısınız?

HEPSİNİN İKİ ELİ DE TAŞIN ALTINDA İKEN…

Hiç birisi de benim dışımda bu güne kadar bu forumda bir tek kelime cevap niteliğinde yazı yazmadı bile.



Bir de şu öğretmen kimdir en yüksek mevkilerde?...

Eğer yönetim kurulunu kast ediyorsanız ki orada iki eğitimci var, her ikisine de gözüm kapalı kefil olurum. Biri prof., üniversiteler arasında son derece saygın çalışmalara sahip. Diğer meslektaşım ise yılların hakemi yakından bilirim. Bu insanlarla ne sorununuz olabilir? Projelerinden haberdar mısınız? Seçim sonrası kaç il gezdiklerini biliyor musunuz?

Daha kaç il gezeceklerini?

Kemer’ deki --- T.S.F ‘NUN BÜYÜK BULUŞMASI---nda neler konuşacaklarını , ne kararlar alacaklarını?

Bütün bunları önceden biliyormuşsunuz gibi ithamlarda bulunuyor ve- “doğrudan muhatabımız yönetim kuruludur” diyorsunuz.

Adını açıklayın bari.

Bazı üyeler benim olduğumu düşünüyor ve bana mail atıyorlar ne zaman yönetime geçtiğimi soruyorlar. Görüyor musunuz isim vermeseniz işin nerelere geldiğini?...

T.S.F.’de vaktiyle ve halen çok öğretmen kökenli insan var. İsim vermemekle de birçok insanı töhmet altında bırakma hakkınız var mı?

Bu sizi rahatsız etmiyor mu?

Eğer, o bir kişi sizin özeliniz ise aranızda halledin, ö.m. (özel mesaj) kullanın. Ama foruma taşırsanız özel olmaktan çıkar ve birçok insanı kapsamaya başlar ve istemeden cevaplar alırsınız.

“Bizlerden yönetime götürebileceğiniz hiçbir öneri bulabileceğinizi de hiç tahmin etmiyorum” diyorsunuz.
Peki, hiç denediniz mi Muzaffer Bey?

Son kurulların oluşumundan bu yana birkaç öneriniz var. Notlarıma almıştım. Belli ki “Yeniden yapılanma ve katılımcı yönetim anlayışı” başlıklı yazımı okumamışsınız. Orada bütün içtenliğimle her kesimden satranççıların her konuda önerilerini beklediğimi ve her önerinin dikkatle tarafımdan okunup değerlendirileceğini yazmıştım.
Ama anlaşılıyor ki şahsıma güveniniz yok ve ön yargılısınız.

Çünkü, sizin için ben zaten satranççı değilim!
Size göre ben yanlış yerdeyim.

Bu konuda ne yapabilirim ki? Güven konusunda sizi ikna etmem büyük sürpriz olur !

Durumu bir örnekle izah etmenize gerek yoktu. Durumu, düşüncelerinizi, ben gayet iyi anlamıştım. Ta’ ki şu “üşütme” örneğini gündeme getirmenize kadar?!

Soğuk algınlığı da diyebilirdiniz, inceden “üşütme” demişsiniz, tabi ben de yanlış anlamadan iyi niyetinize güvenerek, art niyetli olmadığınızı düşünmek istiyorum.

İlginç ve ince bir örnek!

Başkası olsa cevap olarak-“ BAZI ÜŞÜTMELERİN İLACI YOKTUR” da diyebilirdi.
O zaman ayıkla pirincin taşını, değil mi?

Ben, belli bir doğruluk payı olan her türlü eleştiriye kulaklarımı kapayamam. Bu forumu bir köprü olarak görüyorum.

SATRANÇ TOPLUMUYLA TEK İLETİŞİM KANALI.

Fikir ve görüşlerime cevap yazıp yazmamanız sizin kararınızdır, saygı duyarım!
Umarım birbirimizi yanlış anlamadık , Muzaffer Bey.

Sağlıcakla kalınız!
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#14
burada doğrudan muhatabımız yönetim kurulu derken , yönetim kurulu değişikliği , üşütme derken soğuk algınlığı olduğunu anlamayan kaç kişi var acaba merak ediyorum .
Ara
Cevapla
#15
YIL 1981. TÜRKİYE DE DARBE YILLARI
adana da 1979 yılında bir kahvede satranç derneğini kurmuş satranç mücadelesi yapıyoruz . türkiye satranç federasyonu başkanlığında bu güne kadar gördüğüm en iyi, en sevilen başkanı JİRAYR ÇAKIR var. onunla ilişkilerim çok iyi, en az ayda bir gün 456457 no lu telefona telefon ediyorum ve karşıma çıkanlarla görüş alışverişi yapıyorum . genellikle karşıma sayın ateş ülker çıkıyor . ne yapmamız icap ettiği konusunda fikir alışverişleri yapıyorum .adana da okulları tarıyorum simültanelere gidiyor liselararası ortaokullararası turnuvalar yapıyorum .yani en hızlı yıllarım .

sanırım 1983 yılı geldi istanbuldan bir haber geldi. JİRAYR ÇAKIR ın ikinci dönemi bitti , üçüncü dönemi için teklif bekliyor ama federasyon başkanlığını ona vermek istemiyorlar .kalktım istanbul a gittim . istanbul satranç derneğine girdim tanıdık bir tek ümit ünkan vardı. birkaç kişi ile beraber oturduk , '' ne oluyor '' diye sordum . jirayr çakır ı niye başkan yapmıyorsunuz . bakın burası çok önemli '' jirayr çakır çok iyi çok çalışkan ama temsil özelliği yok dedi . temsil özelliği olan birini arıyoruz . '' öyle mi '' dedim . ''peki kimi buldunuz '' . bir general bulmuşlar onu getirecekler . şimdi asker var general getirmek istiyorlar . öyle mi '' peki o zaman'' deyip kalktım . bu arada sayın ilhan onat da istanbul a gelmiş orada imiş . ben müsaade isteyip kalkınca o benim enseme sarılıverdi .sen dedi benim kim olduğumu biliyormusun . belli ki bu işe itiraz ediyor ve orada yağıp gürlüyor . oradakiler haydi ''sen git git'' dediler ve çıkıp adana ya döndüm .

bir müddet sonra türkiye birinciliğini izlemek için tekrar istanbul 'a gittim ve ticaret ve sanayi odası salonlarında türkiye birinciliği izliyorum . bu arada bulunan o genaralle birlikte ümit ünkan ve bir kaç kişi toplantı yapacaklar . benide çağırdılar .bir odada toplandık .sayın genarali orada tanıma şansı buldum . bir şey konuşurken cümlelerini hep cart, curt diye bitirmesi dikkatimi çekti .sordum ; dedim ki ateş ülker ile cem pekün ne diyor bu işe .''ooo merak etme onlar da bizimle beraber dediler . peki deyip el sıkışıp çıktım . çıktıktan sonra kanaatim, bu adamı da nereden bulmuşlar idi. öylesine adana ya döndüm .

kongreden önce tekrar istanbul a gittim. ümit ünkan la görüşmek tekrar kısmet oldu . ne oldu diye sordum .o general küstü gitti dedi şimdi temsil özelliği olan başka birini arıyorlar . gülümsedim ilhan onat muaffak olmuştu. iyi o zaman deyip müsaade isteyip tekrar çıktım adana ya döndüm .

kongreye gitmedim, ümit ünkan dan bir mektup aldım . dertli idi ama içindekileri fazla önemsemediğim için ne yazdığını hatırlamıyorum . AKBANK genel müdür yardımcısını türkiye satranç federasyonu başkanı yapmışlar . o bir adana lı idi, bir sene sonra adana ya geldi derneğimizide ziyaret etti . kısa bir görüşmemiz oldu .satranç camiasına söylemediği lafı bırakmıyordu . yanlız kalmış, herkes onu terketmişti . dönemi biter bitmez zaten bıraktı gitti .

bunları niçin anlattım . bu olay benim hem özel hayatımda hemde satranç hayatımda kendi kendimi ve satrancı sorgulamada baş vesile oldu da ondan .
ben dahil niçin türk satranççıları kendilerini temsil etsin diye temsil özelliği olan birini arıyorlar. niçin bu nedenle bölünüyorlar . nedir bu temsil özelliği . türk satranççısının zaafiyeti nedir . nereden geliyor .

sonunda buldum .
süer satranç dergisi kapağında özbeöz türk satrançseverlerinin malıdır 1944 tarihli türkiye satranç mecmuasının kapağında ise satranç meraklılarının organıdır yazıyordu.

kendi kendime sordum ben sanat severim müzik severim ama ne sanatççıyım ne de müzisyenim .bu işte bir şey var . satranççı ile satrançsever ayırımı yapılmamış .herkes kendini (bende dahil) satrançsever zannediyor .

bu arada futbolda bir haber patladı ; sakıp sabancı ya fenerbahçe kulübü başkanlığı öneriyorlar . çarşaf çarşaf spor sayfalarında mahşetler . '' hoşgeldin futbola ağam'' diye . önce fenerbahçe kulübü başkanlığı sonra futbol federasyonu başkanlığı . güldüm; halâda gülerim . hah futbolda bizden farklı değil diye .tabi sakıp sabancı bu teklifleri kabul etmedi ve olmadı . kabul etmemek bir erdemdir.

bizi kemiren şeyler gibi futboluda kemiren bir şey var ki, o da futbol içinde meşhur deyimdir paran varsa apandisit ameliyatı bile yaparsın .

bunları niçin yazdım ve sizinle paylaştım . satranç tarihi yazılırken önce metodolojisi kurulmalı . kine, ideolojiye, hamasete dayalı metodoloji ile yazılan tarih gerçekçi olmaz . türk satranççısının sevinçleri , özlemleri , zaafiyetleri hüsranları nedir , önce o bilinmesi lazım ki gerçek tarih yazılsın . bu vesile ile türk satranççıları kendi dünya görüşlerini yerli yerine oturtsun .

yer darlığından ve konunun dağılacağı endişesi ile daha fazla yazmak istemiyorum . BU KONUDA AKLA GELECEK SORULARI BEKLİYORUM .

tekrar herkese saygılar .

muzaffer şekerli.. ADANA
Ara
Cevapla
#16
Muzaffer bey,
Geçmiş tarihi bir çırpıda anlatmaya çalıştınız.O yıllar bir saatte,bir sayfada zor özetlenir.Ben 1-2 cümle ekleyeceğim.Yukarda sözünü ettiğiniz Federasyon Başkanı,Akbank'ın değil Pamukbank'ın Genel Müdür yardımcısı idi.1991 öncesinin Başkanları hiç bütçeleri olmadan ve hiçbir yerden para yardımı almadan çalıştılar.Deyim yerinde ise tam amatördüler.Buna karşılık bana göre büyük yanlışlar yapmadılar.Talihsiz olayların ortaya çıktığı bir uluslararası turnuva düzenlendi.Bu olay da resmi olmayan federasyonun lağvedilerek yerine resmi federasyonun kurulduğu zamanlara denk gelmiştir.Yukarda isimleri geçen rahmetli Jirayir Çakır'ın ve Ümit Ünkan'ın sayısız hizmetleri olmuştur.Türk Satrancı onları her zaman minnetle anacaktır.
Bundan sonra ne yapabiliriz?Bu sorunun yanıtını arıyoruz!Aklımıza gelenleri ayrıntıya girmeden yazabiliriz.Ayrıntıya girdiğimiz veya yazıları uzattığımız takdirde okurların ilgisi azalmaktadır.Biz yapmak istediklerimizi söyleyelim!Yeni yönetime de zaman tanıyalım!Belli bir zaman geçtiği halde ufukda herhangi bir yenilik görünmemişse o zaman ciddi şekilde eleştireceğiz!!
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#17
benimde umudum bitecek gibi duruyor..

yukardaki yazımda türk satranççılarının bölünme süreci başlangıcına değinmiş , 1981 yılındaki hatıralarımı anlatmış, bir genaralin türkiye satranç federasyonu başkanlığına nasıl aday yapıldığını özetelemeye çalışmıştım.

sayın ateş ülker'inde bir itirazı olmamıştı. ama kimseden bir çıt çıkmıyor . sayın mehdi özbilen in seçildiği kongreden önce olup bitenler, seçildiği kongre ve onun dönemi konusu bana göre türk satrancının en önemli dönemidir .

satranç life , mavi kale, ve satranç forum medatörleri bu konuyla ilgilenmeli , yaşayan o günün tanıkları ile seri röportajlar yapmalıdır .

özellikle yaşayan şimdi 83 yaşındaki bu olaya muhalif olan sayın ilhan onat'ın hatıraları son derece önem arzetmektedir . o günü yaşayanlar ile röportajlar yapılmalı ki , türk satrancının tevatürlerle anılan bir geçmişi olmasın . ne olup bittiğini bende çok merak ediyorum .

saygılar...
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi