Kimliğini açıkla!
#1
KİMLİĞİNİ AÇIKLA!

Yanlış anlamalara meydan vermemek için öncelikle öz samimiyetimle açıklamalıyım ki, bu sadece bir başlık, dikkat çeksin diye yazdım.

YAZARA SAYGISIZLIK İÇİN DE DEĞİL!

Sadece satranç için ve TSF yi savunmak için ise hiç yazmıyorum!

Belki bazı arkadaşlarımın kulakları çınlar…

“ FORUM NEDİR?” başlıklı yazıdaki anlatılan fikirler ve düşünceler doğrudur.
Yönlendirmeleri de tamamen olumlu bulduğumu açıkça söylerim.
Bazı tespitlere katılamasam da!

Düşüncelerimi böyle ifade edebiliyorum.

Yazımın içeriğinin önemli olduğunu düşünüyor, uzun bulan arkadaşlarımdan özür diliyorum!

***********************************************************
Türk Satrancı adına bu forumun katkı sağlayabilmesi için şu doğru yöntem kullanılmalıdır:

“ …Bir yazı okuduğunuzda fikriniz yoksa susun.
Katılıyorsanız katıldığınızı birkaç cümleyle de olsa belirtin ki fikir ne kadar benimsenmiştir bilinsin. İyi yapılan işler dillendirilmelidir. Her yazıya cevap yazılsın demiyorum, ama elinizden geldiği kadar bir cümle olsun doğruya doğru demekten çekinmemelisiniz. Unutmayın marifet iltifata tabidir.
Fikir üretmenizi, çare önermenizi isteyenlere kulak asmayın. "Fikrin ya da önerin yoksa susacaksın" diyenler olayı kavrayamamış olanlardır. Onlara üzülmekle yetinebilirsiniz.


___ Burada anlamadığım bir yer var!
ÖNERİ OLARAK FİKRİNİZ YOKSA SUSUN deniyor ve sonrasında da . __"Fikrin ya da önerin yoksa susacaksın" diyenler olayı kavrayamamış olanlardır. Onlara üzülmekle yetinebilirsiniz.__ deniyor.
Bana çelişkili geliyor.
AÇIKLAMA YA DA DÜZELTME DE YOK!
Anlayamadım!
*************************************************************

…İkinci hususta belirttiğim davranışı bazılarımız gibi ceza almadan yapabilmenin yolu benim yaptığım gibi gizli kalmayı tercih etmektir. Forum yönetimi size bu hakkı verdiği sürece bunda bir yanlış yoktur. Size verecek cevap bulamayınca "Kimliğini açıkla!" tarzı yaklaşımda bulunanlar yine olayı kavrayamamış olanlardır. Onlara yine üzülmekle yetinebilirsiniz… ”

“ …Her zaman gizli kalmanızı tavsiye ediyor değilim, yanlış anlaşılmasın. Ceza almadan özgür düşüncenizi yazmak istiyorsanız gizli olabilirsiniz diyorum sadece. Fikrinizi ortaya koyarken gizliliğin önemi hususunda; neden demokrasilerde "gizli oy açık sayım" önemlidir? Bunun üzerinde kısacık da olsa düşünmenizi öneririm
… ”



___ Burada gözetlenmişlik hissi var.

Kendini gözetlenmediğini hisseden kişiler gözetlendiğini hissedenlere göre yazma sebepleri;

Kendilerini daha özgür hissetmeleri midir?
Fikir özgürlüklerini daha rahat ortaya koymaları mıdır?
Öz haklarını sadece bu yola mı ortaya koyabilirler?
Göze batmamak için, sivrilmemek için bir çeşit mevzilenme midir?
Göze batanların tek tip düşünce sistemine entegre olduklarını, sistemin kurallarına uymaya başladıklarını mı ima ediyorlar?

Böylece sindirilen toplulukların kendilerini doğal olarak yenileyemeyeceklerini, örgütlenerek güçlenemeyeceklerini, nitelik olarak ilerleyemeyeceklerini mi ortaya koymak istiyorlar?
Eğer tespitler böyle ise ki ben bunları son derece isabetli, yerinde, mantıklı ve toplum otokontrolüne yönelik tehtidler olarak görürüm.

O zaman “sanal” da olsa bu arkadaşlarımla aynı düşündüğümü düşünürüm.

ÖZGÜR SATRANÇ FORUMU’ nu HAYATIN KÜÇÜK BİR MODELİ OLARAK GÖRÜYORUM!

Hayatın içindeki her şey bu küçük modele yansıyor.

Özgür düşünce, tahammül, tahammülsüzlük, dayanışma, aşağı görme, hakaret, saygı, birliktelik, nezaket, kabullenme, karşı duruş, kabalık, bilgelik, espri, pişmanlık, tecrübe, açıklık,terk, gizli hamle…

Her şey!

Düzeyi ne olursa olsun fikir bildiren insanlarımızın tamamı toplumun yöneldiği yolu işaret eder. Düşüncelerimiz böylece kirlenir ya da yıkanır.
İsim belirtme ya da belirtmemek bir hakkın kullanımıdır. Ama düşüncem insanın kendisi ile fikirlerinin birlikte toplum içinde yer almasıdır.

Sadece satranç için konuşmuyorum!

Toplumumuz, İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ ZAMAN İTİBARIYLA GERÇEK KARAKTERLERE İHTİYAÇ DUYMAKTADIR!

Cemil SABAHİ bu anlamda gerçek bir karakter değil midir?
Doğru fikirlerin arkasındaki kişilikler topluma cesaret kazandıracaktır.

Üzgünüm ama arkasında kendi öz kişiliğini koyamayan arkadaşlarımız bana bu uzun yolda güven vermelidirler!
Bunu böyle yapan insanlar zaten toplumumuzu istenilen yöne doğru çekmeyi, saptırmayı başarmamışlar mıdır?

Ben topluluk psikolojisini,kişilere güvenerek ortaya çıkma yaşlarımı çoktan aştım.
Ama yüreklendirilmeye muhtaç genç beyinlere rol modelini nasıl çizeceğiz?
İtibar fikirlere karşı duyulur.

Tamam.

Ama insanları cesaret eyleme geçirir!

Ben pankartın ne yazdığına bakarım. Ama kimin, o yazıyı taşıdığı ona saygı duymamı sağlar.

Cesaretlenirim.

Belki kukla olarak Amerikan Sam Amca’ yı, bayrağını yakabilirsiniz.

Ama Tiananmen Meydanı’ nda tankın önünde, ayakta, dimdik bir genç ” karakter” görürsünüz.

Ve çözüm olarak kimlerle aynı yöne baktığımı, kimlerle omuz omuza olduğumu ya da karşımda olduğunu sandığım insanları, geçmişi ve bu günüyle bilme tanıma hakkım yok mudur?

Şu demokrasilerdeki seçimler örneğiniz. Bütün yerel ve genel seçimlere, tanıklık ettiğim olaylardan sonra güvenimi kaybedeli de uzun yıllar oldu.

Söylediğiniz, gizli oy açık sayım, bir tiyatro sahnesinden alınmış fragman olabilir…

SAYGI VE SEVGİLERİMLE…
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#2
Aşkın Bey,
İtiraf etmeliyim ki gönderinizin tamamını okumadım.Saygısızlık olarak algılanmasın ,buradaki uzun yazıların çoğunu satır satır okumuyorum. Gönderinizin başında büyük puntolarla belirttiğiniz isteğinizi irrite edici buldum.Parlamento veya Tianenman meydanında olanlarla benzerlik kurmaya çalışmanız ise bence gerçekçi değil.
Web ortamında İngilizce yayın yapan pek çok satranç sitesini-forumunu takip ederim ,bu forumdaki gibi üyeleri "gerçek" isimleri ile yazmaya çağıran teleplere başka yerde rastlamadım.Aksine pek çok forumda "nickname"kullanan çok sayıda üye vardır.Bu durum internetin getirdiği kendini ifade etme özgürlüğü ile ilintilidir.Bir başkasını zan altında bırakıcı ifadeler kullanılmadığı sürece "gerçek" isim kullanma zorunluluğu bence olmamalıdır.
Bir zamanlar TSF'nin websitesinin oldukça aktif bir forumu vardı.Önce herkesin "gerçek" ismiyle katılması zorunluluğunu getirdiler,sonra bir federasyon seçiminden hemen sonra forumu kapattılar.Her iki davranış ta bence sansürcü mantığın edimleriydi.Arada sadece doz farkı vardı.
Saygılarımla
Ara
Cevapla
#3
İşte bu!
Yazı daha tam olarak okunmadan “KİMLİĞİNİ AÇIKLA!” başlıklı yazım, “KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ” ile karıştırılıyor ve emir kipinden yazmışım gibi algılanıyor.
Oysa yazıda hayata satranç penceresinden bakan insanlara toplumsal içerikli bir öneri, davet vardır.
Sebepleri açıklanarak.
Emir yoktur.
Siz düşündüklerinizi yazdınız, tamamını okudum.
Ben sizin yazılarınızın tamamını okumadan asla size cevap vermem.
Böylece kendinizi anlattınız.

Sizi yanlış anlamadım!
Saygılarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#4
Neden böyle bir telepte bulunuyorsunuz Aşkın Bey? TSF Disiplin Kurulunun daha rahat ceza verebilmesini mi sağlamaya çalışıyorsunuz?

Açtığınız başlıkla ilk paragraflarda dile getirdiğiniz argümanların birbiriyle pek alakası yok gibi görünüyor.

Şu tavrınız son zamanlarda bende rahatsızlık yaratmaya başladı: Tartışılan bir konuda iyi-kötü birşeyler yazılıyor. Ve birkaç saat sonra siz tartışmayı başka bir başlık açarak sürdürüyorsunuz. Bir anlamda eski başlığı kapatmaya çalışıyorsunuz. Konu hakkında söyleyecekleriniz varsa ilgili başlık altında rahatça devam edebilirsiniz:
http://forum.satranc.biz/viewtopic.php?t=3517

Bu açtığınız son başlık, tahmin ediyorum ki bende yarattığı hayal kırıklığının benzerini, hatta çok daha fazlasını diğer üyelerde de yaratmıştır.

İlkokul sınıflarında tenefüste konuşanların isimlerini tahtaya yazan sınıf başkanı durumuna düşüyorsunuz, bilgilerinize. Mesajımın diğer kopyasını, tartışmanın sürmesi gereken başlığa iletiyorum.
Ara
Cevapla
#5
Benzetmenizi tebessümle karşıladım sn. ERTAN.

İlgili yazıdaki çelişkili bir açıklama vardı, dikkat çekmiş anlamadığımı yazmıştım.

Sizden de bu konuda cevap gelmedi!

Eski başlığı kapatmaya çalışmıyorum, bunda nasıl başarılı olacağımı bana anlatınız, sizi sonuna kadar dinlerim.

Kapatmaya çalışsaydım, gündemimden çıkarır okumaya ve yazmaya değer bulmazdım. Diyelim ayrı başlık açma hakkımı kullanıyorum. Bu forum da sayısız örnekleri de var.

Bana yanlış gelmiyor, ama bunu yeniden düşünebilirim!

TSF Disiplin Kurulu’ nun Cemil SABAHİ ’ ye ya da başka insanlara verdiği cezalar konusunda hemfikir olmadığımı sn. Başkanına da ilettim. Yazışma satırlarını burada yazacak değilim.

Başkalarına da ceza verilmesini istemem konusundaki benzetmenizi de talihsiz bir yaklaşım buldum.

Ama aralarındaki konu bireyselleşiyor. Bunu da tehlikeli buluyorum.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#6
Oktay Ertan'ın haklı olarak söylediği gibi bu başlık bir diğer ciddi konunun perdelenmesi amacıyla açılmış ve buraya yazı yazmak bir anlamda tuzağa düşmek demek ama şu konu üzerinde madem ısrarla duruluyor, görüşümüzü yazalım.

Önce şu altta alıntıladığım yerde ciddi bir güvenilirlik sorunu var. Çocuk kandırmaca da diyebilirsiniz.

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:“KİMLİĞİNİ AÇIKLAMAK! ”adlı başlık yazısını taslaktan ÖZF na aktatırken “KİMLİĞİNİ AÇIKLA!” şeklinde yazmışım, geç fark ettim, belki yanlış yönlendirmelere de sebep olmuş olabilirim. Ama fikirlerimin arkasındayım.
Ana başlık küçük harflerle "kimliğini açıkla !" olarak yazıldıktan sonra yazının girişine tekrarla ve büyük harflerle KİMLİĞİNİ AÇIKLA YAZIP...

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:KİMLİĞİNİ AÇIKLA!
Yanlış anlamalara meydan vermemek için öncelikle öz samimiyetimle açıklamalıyım ki, bu sadece bir başlık, dikkat çeksin diye yazdım (...)
sonrasında Mehmet Ali beyin yazısına cevap verirken bu ibare farklı yazı ve zaman aralıklarında 3.kez tekrarlanırsa,

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:İşte bu!
Yazı daha tam olarak okunmadan “KİMLİĞİNİ AÇIKLA!” başlıklı yazım, “KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ” ile karıştırılıyor ve emir kipinden yazmışım gibi algılanıyor.
bu yazının okutulduğu herkes bunu mastar haliyle değil emir kipinde okur.

O yüzden bu yazıldıktan 10 saat sonra yazılan kimliğini açıkla değil de kimliğini açıklamak demek istemiştim cevabı biraz gülünç kaçar.

-------------
Rumuzla yazmak konusunun kaç kere konuşulduğunu hatırlamyorum ama canlanması hep aynı psikolojiye denk geliyor. Fikir konusunda tıkanıklık oldu mu birden celalleşme ve "sen kimsin hele şöyle endamını görelim" tonunda bir saptırma mı diyelim, esas konudan kaçma mı her neyse konu fikirden çıkıp kişiselleştirmeye dönüyor.

Rumuz bu forum yönetiminin insanlara tanıdığı bir haktır. Sanal mecrada yazılan forumların en az % 90'unda da bu böyledir. Amaç fikirlerin teatisidir çünkü.

Alt nedenleri de olabilir. Cemil beyin örneğinde olduğu gibi faşizan bir baskı aracından kaçmak gibi. Çünkü yazısında hiçbir suç unsuru olmadığı halde o insanın hobisine ve ekmek kapısına kilit vurulabiliyor bu ülkede.

Üzücü olanı ise bunu eleştirmek yerine, bu konuyu perdelemek üzerine olağanüstü çaba gösterilebilmesi.

Daha önce de yazdım sanırım, faşizmin ciddi tanımlarından biri insanlara bir fikri yasaklamak, söylemesine engel olmak değildir. Faşizm bunun bir adım ötesidir, insanlara benimsemedikleri bir fikri zorla söyletmektir.

Bu dinsel inanç olabilir, entisite olabilir, kimlik açıklatmak olabilir. Şimdi bu forum bana (hakaret etmeme ve sözlü suçları işlememe şartıyla) bu imkanı vermişse, fikirsel açıdan her sıkışıldığında şu meşhur "kimliğini açıkla" emir kipini yazmak, zorla söyletmeye çalışmaktır.

Bu zihniyet bir başka tartışmada "kimliğini açıklamışken dinsel inancını da açıkla" veya "yetmedi siyasi görüşünü açıkla" gibi sonsuz emir kiplerine gidebilir.

Burada 2 paradoks var. Rumuzla yazanların hakaret ettiğini görmedim, kaldı ki edenin yazısını yönetim hemen kesip budayabiliyor. Keza dava açarsanız herhangi bir C.Savcısından ip numarasını öğrenebilirsiniz.

Ha ne yapamazsınız, kafanıza göre disiplin cezası uygulayamazsınız. Savcıdan ip numarası öğrenmek için ceza davası açmanız lazım ama o savcı yazıda hakaret görmez ve davayı açmazsa, karşılığında ciddi bir tazminat davası yersiniz TSF olarak. Satranç bilmeyen disiplin kurulu avukatlarınızın bunu bildiğine eminim. Rumuz hiçbir işe yaramıyorsa bu işe yarıyor.

2 paradoksun bir şu: Rumuzla yazarak korktuğunu anlattığınız kişiler savundukları fikirleri zik zak yapmadan ifade ediyorlar. Siz sayın Taşan, TSF tarafından Türk satrancındaki tek tartışma zeminine gönderilmiş bir kişisiniz. Göreviniz propaganda yapmak, TSF yönetiminin yaptığı işleri bir üslup içinde anlatmak.

Buna asla karşı değilim. Diğer tarafta da belirttim bu forumun temel eksikliği TSF'den de birilerinin gelip burada yazmaması. Ama bu TSF için riskli, Cemil Sabahi'nin displin cezasına ne yazacaklar mesela?

O bakımdan sizin her yazıda bir bahane bularak TSF'ye övgüler düzmenize, bana çocukça gelen o cemreler düştü, çiçekler açtı yazılarınıza itirazım yok.

Ama bunu yaparken, bana atfettiğiniz o kimlik gizleme işini yapmayacaksınız. TSF tarafından görevlendildiğinizi söyleyeceksiniz. Asıl kimlik gizleme, bir görevle ve misyonla gelip objektif görünerek insanları saf yerine koymaktır. Birinci paradoks bu.

Kimlik gizleme bir korkaklık değildir. Buradan ikinci paradoksa gidelim.

Kazara Trinidad Satranç Federasyonunda Disiplin Kurulu başkanı olsaydım ve bir satranç oyuncusunun dosyası (üstelik te satranç oyunu dışındaki bir eyleminden dolayı) önüme gelseydi ve ben onu imzalamayıp cezalandırma işini altımdakilere bırakıp sokağa kaçsaydım bakın o zaman bana korkak bir Disiplin Kurulu başkanı diyebilirdiniz. Allah'tan Trinidad'da değiliz ve bu ülkede korkaklar sadece forumlarda rumuzla yazan 3-5 başıbozuktan ibaret.

Son olarak, sizin TSF sözcüsü olarak burada yazmanızdan mutluluk duyuyorum. Her tez karşı tezi ile çarpışmalı, ama bizi korkaklıkla falan suçlamadan önce kendi kimlik kontrolünüzü yapmanızı öneririm.

Bir de şu zorlukla başa çıkmak zordur. Savunduğunuz kale çürükse, orada yapılan eylemler hukuka, insan haklarına aykırı ise, bunu yapanların yetkinlik sorunu varsa, ne kadar tatlı dille yazarsanız yazın, altından kalkamazsınız.

O yüzden sizin büyük coşku ile yazdığınız cemre yazısına, il temsilcileri dahil bir kişi bile cevap vermedi. Çünkü asıl sanal ortam bu forum değil, bizler değiliz, asıl sanal ortam sizin kapalı kapılar arkasında toplantılar yaptığınız o bürokrasi.

Burası sokak. Burada saatin yeri de konuşuluyor, notasyon kağıdı da, çadırda yapılan kötü turnuva da, Magnus Carlsen de. Ama sizin kapılar kapılarınız ardında sadece kulis, adam asmaca, ayak kaydırmaca ve altına imza çakamayacağı konularda insan cezalandırmaca oyunu oynanıyor.

Bizim mizah gücümüz de mizah yeteneğimizden gelmiyor, satranç bilmeyen avukatın verdiği cezayı satrancı az bilen başkan imzalamaktan korkunca ve öğrenci velisi olan başkan bunu kabul edince, o işin mizahı kendi kendine ortaya çıkıyor.
Ara
Cevapla
#7
Tebrik ederim sn MojoJojo,
her cümlesine katılıyorum.

Yalın, ama çok geniş;
komik, ama çok ciddi;
uzun, ama bir paragraf gibi;
tokat atıyor, ama yumruklaya yumruklaya nakavt etmiş sanki...

Big Grin

daha ne olsun.

Klavyenize ve aklınıza sağlık...
Ben şimdi cevap gelir mi onu merak ettim.
Gelirse ne cevap gelir acaba?
Ara
Cevapla
#8
Sayın JOJO,

Anlattıklarınız da kartvizitiniz kadar o kadar sanal ki, okurken “acaba öbür yanım böyle mi?” gerçekten diye düşünmekten kendimi alamadım.

Taslak yazım hala-Microsoft Office Word 2007- de KİMLİĞİNİ AÇIKLA! olarak duruyor.

Niyetim bu başlıkla yazmak olmamasına rağmen gecenin o saatinden sonra değiştirmeyi ihmal edip uyudum saat benim için geçti. Ertesi gün de, evet dediğiniz gibi 10 saat sonra gelen yazıları kontrol ettiğimde fark etmiştim değiştirmeden aynen aktardığımı.

Çünkü ilk yazarken aslında aklıma da geldi sizin bu tip, önceliği kimseye bırakmayan nükteli yazıları yazabileceğiniz.

Benzer hataları sizde yapabiliyorsunuz, bunu abartma ihtiyacınıza şaşırırım.

Ama neden bu kadar açık ve korkmadan yazıyorsunuz, biliyorum!

Siz klavyenin başına oturup, herhangi bir kimlik sorunu yaşamadan sorumsuzca yazabilen bir karaktere sahip olamazsınız.

Hayat tecrübenizin buna karşı çıkacağının farkındayım.

Zamanla TSF uygulamalarını yanlış bulan az sayıda ama nitelikli düşünebilen insanların fikirlerine tercüman olma özelliği ve onların bu forum sütunlarında dile getirilmemiş sorunlarının sözcülüğü görevini üstlenmişsiniz.

Bu o kadar açık ki sorunlar hep İstanbul sınırlarının dışına çıkmıyor.

Ankara’ daki, Çanakkale’ deki, İzmir’ deki, Hatay ’daki, Elazığ’ daki, Balıkesir’ deki, Yalova’ daki, Sakarya’ daki yeni gelişmeler, sayıları her gün gittikçe artan ve hep geleneksel hale gelmesi artık gelenekselleşen turnuvalar sizi ilgilendirmiyor. Onlar sizin için görüntü kirliliği. Sonuçta çocuk satrancı tabi.

Gerçek turnuva değil.

Mütevazi başlangıç koşulları sizin profesyonel beklentilerinizle uyuşmuyor.
İllerde, yerellerde başlayan ve hayat bulan somut getirisi binlerce çocukla buluşan, gelişmeler de sizin için bir şey ifade etmiyor etmemeli.

Ben ise her gün ülkenin değişik illerinden onlarca mail alarak iletişim halindeyim. Köy ve mezralardan gelen mesajlar sizi hiç ilgilendirir mi bilmem?

Yıl içinde 3000 yardım talebi ülkemizin değişik yörelerine ulaşacak. O beğenmediğiniz çocuk turnuvalarıyla yüzlerce, binlerce köy çocuğumuz tanışacak. Ben bunların peşindeyim.
Her gece onlarca malzeme talebine, satranç sınıfına, turnuva formatlarına, antrenör eğitim kurslarının günümüz şartlarına uyarlanması çalışmalarının içindeyim arkadaşlarımla beraber.

Siz ise klavye tıkırdatın, hayranlarınızın alkış sesleri arasında!

O beğenmediğiniz ve açıkça karşı durmaktan çekinmediğiniz satrancın il içi nitelikli örgütlenme çalışmalarına hep karşı çıktınız! Oysa bu çalışmaların ne kadar büyük bir emeklerle yapıldığını bilemezsiniz.

Çünkü yaşam standartlarınız farklı ve yukarıda sebeplerini anlattığım çocukların satranç sevgilerini anlamaktan, basit satranç temel eğitiminin ve satranç kültürünün o çocukların hayatında ne ifade edebileceğini anlamaktan çok uzak bir yaşantıdan geldiğiniz çok belli.

Ya da bunu anlamsızca ve büyük bir başarıyla gizliyorsunuz.

Tabi belki bunlar size hikaye gibi geliyor.

Ama hayatı, mezra ve köy öğretmenliklerinde geçen öğretmenlerin örgütsel yaşantıya duyduğu özlemi asla bilemezsiniz. Böyle bir bilgi ve tecrübeniz olsa en başta İstanbul için önerileriniz olurdu.

YANLIŞ ANLAMAYIN, YANLIŞLARI ORTAYA KOYMANIZI KASTETMİYORUM!

Lokomotif ilimiz İstanbul için neden bir öneriniz yok, ben mi göremiyorum?

Neden bir çalışmanız yok, ben niye tanık değilim?
Bu benim işim değil demek yeter mi?
O zaman bırakın da sahiplenenler iyi kötü yapsın bu işi.

Ama çalışan insanları klavyenizin taciz atışlarına vurmaya çalışıyorsunuz. Bilgisayar başındaki çocukların bilgisayar oyunları geliyor aklıma…Gülmüyorum, kendimi tutuyorum.
Asıl bu çocukça değil mi?

Neden hep klavyenin başında oturduğunuz yerden hep aynı devranı döndürüyorsunuz da, planlamaların, oluşumların içinde değilsiniz.
Belki içindesiniz de isminiz yer almıyor olabilir mi?

Yoksa herhangi bir ilin düzenleme ya da danışma kurulunda da mı adınız, Mojo Jojo diye geçiyor?
Ama doğru, kusura bakmayın siz bu kurullara karşıydınız.

Neden omuz vermediğinizi açıklayamam, sizin özelinizdir.
Buna da saygılıyım.

Ama neden omuz verdiğimi , yazılarınıza hedef olduğumu tüm içtenliğimle, onurlu duruşumla açıklarım!

Sizin ve rumuzla yazan arkadaşların herhangi bir kaygıları olmadıklarını biliyor cevap yazılarından da okuyorum.

Ama kendini bilen insanın ne tip korkuları vardır? Bunu bilmediğinize tamamen eminim.

Toplumsal içerikli olan yazımı bile alıp nerelere götürmüşsünüz, yazılarınızda duruyor.

Satrancı anlatmadığım o yazımda;
Toplumumuzdaki sanallığın, sanallık hayranlığının ÖSF ’ na yansıdığını belirterek bazı toplumsal kaygılarımı dile getirmiştim. Bu yazı bir çok anlamda “Google Etkisindeki Çocuklarımız” başlıklı yazımla da ört
üşür.
Ama siz benim bir TSF sözcüsü olduğunu sanıyorsunuz!
Bu sanal bir yaklaşımdır.

Bunu sizin ve herkesin önünde açık kimlikle söylüyorum. Rumuz kullanmadan, kimseye hakaret etmeden, özgürce haykırıyorum.

************************************************

“Üzgünüm ama arkasında kendi öz kişiliğini koyamayan arkadaşlarımız bana bu uzun yolda güven vermelidirler! “
…. derken bile bir arkadaşımız, kapsama alanını sadece TSF ile sınırlamış. Size niye güven duymak zorundayız demiş.Anlamamış ya da anlamamazlığa gelmiş. Başka ihtimal kalmadı.
Tabi belli bir şartlanmanın ya da eksik algılamanın sonucu.
Oysa” uzun yol “derken tamamen aynı ülkenin insanları olmak kastedilmiştir.
Bana” öteki” gibi bakan arkadaşlarımdan başka bir bakış açısı bekleme hakkım dahi elimden alınmışcasına.

***********************************

Ben ;
“__İtibar fikirlere karşı duyulur.” derken,


Sevgili genç arkadaşım bakın ne yazıyor;
“ __Buna katılmayan ölsün.
Ne diyorsunuz: İtibar fikirlere duyulur.
Yani bence şöyle diyorsunuz:
Fikir önemlidir. Kimin söylediği değil. O nedenle ismini bilmesek de olur.”

… Şeklinde algılıyor ve bunu foruma eksik bir şekilde de taşıyor. Bunu bilerek ve heyecanla da yazıyor.
Oysa yazımın devamını unutuyor ve hiç bahsetmiyor!

…” Tamam.
Ama insanları cesaret eyleme geçirir!
Ben pankartın ne yazdığına bakarım. Ama kimin, o yazıyı taşıdığı ona saygı duymamı sağlar. Cesaretlenirim! …”

…kısmı tamamen makaslanmış. Şimdi tutup ta dava mı açmalıyım?
Gençliğine ve heyecanına veriyorum art niyetine değil!

*************************************************************

…“ Siz sayın Taşan, TSF tarafından Türk satrancındaki tek tartışma zeminine gönderilmiş bir kişisiniz. Göreviniz propaganda yapmak, TSF yönetiminin yaptığı işleri bir üslup içinde anlatmak.”

Şu bahsettiğiniz kulak ilacının adını, inadı bırakıp da verin artık. Nöbet krizlerim başlayabilir!

Buna kendinizi ne kadar da kaptırmış ve inandırmışsınız. Belli ki buna ben sebep olmuşum.
Bilmem kaçıncı defa yazıyorsunuz.


Saddam’ lı Irak’ ın Amerikan işgali altındaki yıllarında bir enformasyon bakanı vardı, kaleler tek tek düşerken , O, “zafere az kaldı” imajı çiziyordu. Sırf halkının morali için…

Beni bir kendisine benzetmediğiniz kaldı.
Evet!
TSF için dün ne yaptıysam hizmet anlayışım için bu gün de aynısını yapmaya çalışırım.
Ama onurumla!
Gördüğüm yanlışların, arkadaşlarımın hotmaillerinde olduğunu benim bilmem yeter!
İnanın sizin bilmeniz hiç gerekmiyor!

Bana atıfta bulunduğunuz yakıştırmaları kabul etmiyorum!

Bunu herkesten öncelikle siz duyun ve bilin!

***************************
“ Çünkü yazısında hiçbir suç unsuru olmadığı halde o insanın hobisine ve ekmek kapısına kilit vurulabiliyor bu ülkede.

Üzücü olanı ise bunu eleştirmek yerine, bu konuyu perdelemek üzerine olağanüstü çaba gösterilebilmesi. ”

Yine çok yanlış bir yere vardınız!
Ceza konusundaki düşüncelerimde, Cemil SABAHİ ile bu süreç içindeki konuşmalarımda yaşadıklarımda duygu ve düşüncelerim de, söyledikleriniz gibi değil!
Gerçek bu değil! Sizden çok önce ve daha fazlasıyla ve yüz yüze…

Bunları asla ve asla kabul edemem!
Sizin yazılarınızda kalsın bu.

***************************************
Birinci paradoks diye ortaya koyduğunuz “belli bir misyon ve görevle buraya gelip insanları saf yerine koyduğum” tespitiniz ise artık sanal olmaktan çıkmış gerçek bir iftira girişimidir. Ben hayatın içinde var olan gelişmeleri yazdım, örnek gösterdim. Olmayan bir şeyden bahsetmedim ki…
Belli ki ya gelişmelerden haberdar değilsiniz, ya da görmezden gelmek işinize geliyor.
Siz hayalinizdeki Sayın TAŞAN’ ı farklı gösterme çabanızı taktir etmemi mi bekliyorsunuz, başkalarından ya da benden?

**************************************

SAYIN trueblueturk kardeşim,
Çok heyecanlı olduğun, yumrukları sayman forumla ring’ i karıştırmandan ve mutlu olmandan belli.
Türk filmi gibi!Cüneyt Abi’ nin sahnelerinde aşka gelip nara atan seyirciler gibi…
Bravo, kombine bileti hak ettin!

"FORUM NEDİR?" yazını bir daha okumanı tavsiye ederim.
Tabi bu durumda gerçekten sen yazdıysan. Bence o güzel yazının artık başka bir sahibi var!

Gençliğini dolu dolu ve sağlıkla yaşa kardeşim!
Selamlarımla…
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#9
Selam arkadaşlar…
Öncelikle yazdığım yazı sonrasında farkına vardığım bir yanlışı belirterek söze başlamak istiyorum. Cezaya ilk çarptırılan kişi Cemalettin TALUM değil, Cemalettin YURDAKUL’dur. Hata benden kaynaklanmış olabilir. Düzeltir, özür dilerim.
Ancak kararlara tekrar baktığımda “suçu” bölümünde kesinlikle tek veya en fazla 2-3 sözcükten ibaret çok kısa açıklamalar bulunmaktaydı. Şimdi ise bu açıklamalar 2-3 satıra çıkarılmış durumda. Dileyen bunları Disiplin Kurulu kararlarından okuyabilir.

Forumda yazılan son yazıları ise üzülerek okuyorum. Çünkü birbirinin yanında yer alması, birbirini desteklemesi gereken dostlarım ve arkadaşlarım; birbirlerine incitici sözler söylemekten çekinmiyor maallesef.
Arkadaşlar, çok yakından tanıdığım dostum M.Aşkın TAŞAN’ın görevli TSF sözcülüğü yapıp TSF uygulamalarını savunduğuna şahsen ben inanmıyorum ve bundan da “adım gibi” eminim. M.Aşkın TAŞAN başkalarının direktifi ve sözü ile hareket eden biri olamaz.
O, her ne yazmışsa ve her ne yapıyorsa bunu kendi insiyatifi ile yazmakta ve yapmaktadır. .Onu yakından tanıyan herkes bunu gayet iyi bilir. Bitmez-tükenmez enerji ve özverisiyle, engin deneyimleriyle Türk satrancına katkı yapmayı kendine ilke edinmiş ve bu yönde çalışan biridir O. Kendisine destek verilmesi halinde Türk satrancına önemli katkılar sağlayabileceği düşüncesindeyim. Tek hatası, burada yazılan her şeye ve her konuya kendini yanıt vermek zorunda hissetmesidir. Tek başına bu bile onun sorumluluk duygusunu ve bilincini ortaya koymaya yeter de artar bile. Halbuki “sevgili hocem” in zorunlu olmadıkça burada yazı yazmaması, enerjisini başka alanlara kaydırması daha verimli çalışmasına vesile olacaktır diye düşünüyorum.
Diğer dost ve arkadaşlarıma ise “Bu ülkede ah keşke binlerce, onbinlerce M.Aşkın TAŞAN olsa" diyorum.
Selamlar, saygılar…
Ara
Cevapla
#10
Forum yazılarının birbirine tahammülsüzlüğü tetiklediği şu günlerde en öne çıkması gereken davranışların başlıcası, “hoşgörü” olmalıdır.

Ne dersin be hocem?

O zaman hepimizin yapabildiği art niyetsiz hatalarımız karşılıklı hoşgörü anlayışımızla daha iyi anlaşılabilir. Tıpkı gerçek hayatta birbirini tanıma şansı yakalayan insanlar gibi.

Bu anlamda iğneyi kendine batıramayan arkadaşlarımız olmadı değil! Bizim hatalarımızı bize yetiştirirken kendi hatalarını gözden kaçırdılar.

Geçmişte bir şeyleri paylaşmadığım insanlar hakkında sırf o fikirlerinden dolayı nasıl yargıda bulunabilirim ki…

Ama tanıdığım insanla ister telefonda ister klavye başında gözlerini, duygularını, düşüncelerini, anımsayıp daha içten ve nitelikli iletişimde olabilirim. Kalben, tamamen açıkça konuşabilirim onlarla.

Övgümü de anlarlar, eleştirilerimi de. İçtenliğine gözlerinin içinden tanık olduğum insanlar ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, onlar hep yanımdadırlar.

Bu dünyadan göçseler bile.

Bunu senle yaşamıştık be” hocem”, arkadaşlarımızı kaybederken.

Aynı şeyi kuvvetli kalemlerden, sorgulayıcı düşünen beyinlerden de talep etme hakkım olmalı. Çünkü bu hakkı onlar kullanabiliyorlar. Bizi belki karakter olarak tanıyorlar. Tabi geçmişimizi de…

Bu anlamda adil bulmuyorum, bu maskeli baloyu!

Rumuzla yazan arkadaşlara bir suçlama ya da aşağılama yöneltmedim hiçbir zaman.

Ama yazan arkadaşlarımızın aklımda kalan yakıştırmaları;
Tuzağa düşüren avcı, halkıyla kavgalı, faşizan, çocukça fikirleri olan, Robin Hood, gülünç, TSF Sözcüsü, sınıf başkanı, irrite edici…

Ne kadar çok rumuzum varmış meğer!

Ama rumuzla saldırmaları, “kuytulardan aşağılayan” yazılarına da tepkisiz kalamam. Hoşgörü sınırlarımı koruyamadığım davranışlarım, bir hata olabilir.

Burada yazarken sırf donuk satırlardan ibaret yazıların sahipleri hakkında karakter analizi de çok doğru değil sanırım.
Bu hatayı da pek yaptığımı sanmıyorum. Ama kırdığım insanlar varsa, yaşı ne olursa olsun bağışlanmamı da isterim.

Dünyanın birçok ülkesinde halklar kötü şeylere, iyi olaylardan daha fazla heyecanla ve kabullenmişlikle inanırlar. Onun için iyi şeyleri görüp fark edebilmeliyiz.

Kötüyü herkes görür, bilir duyar zaten.

Mis gibi kokan çiçekler sadece yakınlarına koku verebilirken, kötü kokular çok uzaklardan hem de yayılarak gelir.

Bu anlamda forum camiamızın ve halkımızın karakterleri çok değişken ve oynaktır. Onları olumsuz fikirlere yönlendirmek çok kolaydır. Ama bu değişkenlik aynı kitlenin bir başka propagandaya çok çabuk yönelmesini de sağlayacaktır!

Bu anlayıştaki arkadaşlarıma derim ki;
“ Hataları, bakmasını bilen herkes görebilir merak etmeyin.

Çare bulun!

Çare bulanlar çok az kişilerce fark edilecektir.

__ “Bu benim işim değil” deyip de klavyeden kalkamayan arkadaşlar, çare bulun, adım atın! Varsın adımlarınızı değil, gölgelerinizi bile görsek, bilsek yeter! İnsanları harekete geçirmeye yönlendirin! …”

İçinde olduğunuz toplumda mutlaka harekete geçmek için cesaretlendirilmeyi bekleyenler vardır. Bunları başkaları yapabiliyor, başarıyor.

Başaramayanlar, kalıcı sorunlarından yakınıyor.


Sadece satrancı yazmamıştım burada.

En kuvvetli gördüğüm kalemler bile anlamadı ki, ne destek geldi ne de bir tepki.

Bu en büyük hayal kırıklığımdır.

Sorunlarına bu kadar sahipsizlik.

Tepkisizlik!

Üstelik adında “satranç” ın geçtiği bir camiada.

Tepki, sadece rakip hamlesinde geliyor.
Bireyselcilik algısı da böyle başlıyor.


Toplumun aydınlık günlerine ulaşabilmesi için satrancın küçücük ama çok önemli katkısına, eğitim programlarında olması gereğine inanıyorum.

Bu uğurda her çalışmanın içinde olurum.

Her çalışanla, her insanla!

Bu anlamda yıllarca okullarda binlerce öğrencimde emeğim var.

Genç bir arkadaşımın söylediği gibi;

“ …Bu yazdığınızı okuyan bir savcı; insanları Cumhuriyet rejimi aleyhine kışkırtmaktan sizi de içeri alabilir…”

“Böyle savcılar kaldı mı acaba?” diye düşünmekten alamadım kendimi.
Yoksa, kendince bir gözdağı mı?

Kendini bilen, kendine saygısını ve güvenini yitirmemiş insanların korkacağı ne olabilir ki?

Son rumuzumu da buldum böylece be hocem.

“Cumhuriyet düşmanı!”
İşte bu tutar bu devirde!


Bari Büyük Kurucu’ nun güzel sözüyle bitireyim.
“İçtenliğin dili yoktur açıklanamaz.
O, gözlerden ve alınlardan anlaşılır! ”


Kimliğinizden vazgeçtim, bari gözünüze bakabilseydim.


SAYGI ve SELAMLARIMLA…HOŞÇAKALIN.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#11
Yukarıdaki yazınızı okumadım ve sanırım okumayacağım.
Bunun için özürlerimi kabul buyurun lütfen.
Okumayacağımı bilmenizi istediğim için buraya not düşüyorum.

Ancak şunu özellikle bilmenizi isterim:
Asıl konuya ek başlık açarak önemli bir konuyu alt etmeyi başardınız.
Tebrik ederim.
Devamının geleceğinden eminim.
Enerjinize sağlık!
Ara
Cevapla
#12
Yazı okunmak içindir. Yazmak ise anlaşılmak için…
Tercih sizin!
Forum da…

Son yazımdı, hoşçakalın.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#13
Aşkın bey,
Küsmeyin ve devam edin..Esas amacımızı unutmayın.Gelen eleştiriler heves kırıcı olabilir.Ben de geçmişde garip tepkilerle karşılaştım.Lütfen önemli konularda devam edin!..Yalnız olabildiğince kısa yazmanızı tavsiye ederim.Uzun mesajlarda okuyucunun ilgisi kaybolmaktadır.Okuyucu okumaktan vazgeçmekte veya okusa da yazının içeriğini değerlendirememektedir.Bu aşamada sorunları özetleyebilecek durumdayız.Bu sorunları çözmemiz mümkün müdür?Bunu konuşalım!Öneri yapmak isteyen var mıdır?Yeni düşünceler ortaya koyan var mıdır?
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#14
TSF içinde görev alıp burada TSF nin uygulamalarını savunmak herkese laf yetiştirmeye çalışmak herhangi bir satranççı için akıl kârı değildir . bu ve bundan önceki federasyonların bir satranççı açısından savunulacak bir yönünü ben şahsen göremiyorum . savunanlarında bunu beceremeyeceği belli oldu .

halâ bir turnuva nasıl yapılır ; onu tartışıyoruz . federasyon kurullarında görev alan bir satranççı arkadaşımız ,( eğer SATRANÇÇI ise) boşluk doldurmak için orada bulunmalıdır . önce satranççıların nasıl yönetime gelebileceğini tartışmalıyız .

federasyon kurullarındaki arkadaşlar satranççıların karşısında değil yanında olmalıdır . önce yönetime gelelim sonra bölünelim . şimdi birlik zamanıdır .

bir örnek vereyim . zamanla satranççılar gülkız tülay federasyonun kalelerini teker teker düşürmeye başladığı an disiplin kurulu harekete geçer, olmadık kararlar alırsa diğer kuruldaki arkadaşlar nasıl bir tutum sergileyecekler acaba . herhalde tahsin aktar ve disiplin kurulunun yanında olmayacaklardır .

muzaffer şekerli . adana
Ara
Cevapla
#15
Sayın Ateş ÜLKER,
Forumda yazma sebeplerimi daha ilk yazılarımda açıklamış ve o çizgide yazmaya çalışmıştım. ÖSF’ nu bu anlamda Satranç Camiamızla bir köprü olarak görüyor hem çalışmalar hakkında bilgilendirmek, hem de daha önemlisi öneri ve yapıcı eleştirilere fırsat vermek amacıyla kullanıyordum. Bu yaklaşık 5 ay sürdü.
Ancak insanlar, gerçekten benim birilerinin avukatlığını yaptığımı, haksız uygulamaları savunduğumu ve örtmeye çalıştığımı, belki de maddi manevi çıkar sağladığımı bile düşünüyorlar.

Bu, onların temelsiz ve küçük bir düşüncesidir ve onların satırlarında bir iftira olarak kalacak.

Forumu bu anlamda onlara bıraktım ve kendi asli işlerime odaklandım.

Zaten genellikle en önemli dinlenme saatlerimi ayırıyordum. Sağlık açısından kontrol altındaki bir insanın pek yapmaması gereken bir durumdur. Hem okulum ve hem de TSF görevim yeterince yoğun zaten.

Klavyemin başında yeterince zaman harcadım.
Zamanı bu anlamda bol olan arkadaşlarımız zaten yazmaya devam edeceklerdir.

Siz, engin deneyiminiz, hoşgörülü bakış açınız ve bence GM fikirlerinizle olaylara ve fikirlere karşı zaten yazıyorsunuz. Bu anlamda tespit ve önerilerinizi yazmaya devam edeceğinizi düşünüyorum. Yazılarınızı dikkatle okuyup, notlar almaya devam edeceğim.

Küsmedim!

Sanallığa karşı duruşumla çelişirim o zaman. Tanımadığım insanlara ya da yazılarına küsmek anlamsızdır. Küsmenin eksik kişilik işareti olduğunun farkında olacak kadar hayat tecrübem de var.

Kendi özgür irademle yazmaya başlamıştım.
Yine kendi irademle bıraktım.
Umarım yapılan olumlu işlerle konuşacağım bir anlamda. Şişirilmiş ego’ lara cevap yetiştirmeye zamanım kalmıyor. Cevapsız bırakamayacağım yazılar çıkıyor, susmamayı tercih edip yazıyorum.

İnsanlar da altta kalmamayı yeğleyip cevabi yazılarına devam ediyorlar.

Oysa ben bilgi, haber ve öneri şeridinden gidiyorum. Onlar hemen sollamaya başlayıp tartışma, kötüleme ve eskiye çekme içerikli yazılarla beni de aynı şeride çekmeye çalışıyorlar. Forum tartışma ortamı biliyorum. Ama ben en başından beri bir şeylerin yolunu açabilmek adına forumu tercih etmiştim, bunu anlamadılar.

Birkaç defa düştüm bu tuzağa, ama yapmamalıydım.

Sanırım şu ana kadarki tüm yazılarım toplumsal bir elbirliği gerekliliğini ortaya konmasına yardımcı olmuştur. Gerçek misyonumun da bu olduğunu düşünüyorum.

En büyük ve önemli hedefim NİTELİKLİ, HAKKANİYETLİ ve İŞLEVSEL BİR GENEL KURUL YAPILANMASIDIR.

Bu, TSF’ nun tek başına yapabileceği bir şey değildir.

ÖSF nda yazan arkadaşlarım bu gerçeği ya görmüyor, ya da göremiyorlar. Bunun için “YENİDEN TOPLUMSAL YAPILANMA” dedim. İlk yazılarımda duruyor.
Bunun da ilk aşaması “İL ÖRGÜTLERİ’ dir ”, dedim.

Bunu anlayan arkadaşlarımın ciddi gayretlerini görmek isterim. Görmediğim sürece de bu arkadaşlarımla herhangi bir tartışmamın devamı anlamsızdır, enerjimin boşa harcanmasıdır.

ÖSF ’nda bu anlamda görevimin sona erdiğini düşünüyorum.

Zamanı geldiğinde, o günün şartlarında, sebeplerini ortaya koyarak belki yeniden düşünebilirim.
Kaçtığımı düşünen arkadaşlar istediği gibi düşünebilirler.

Kaçmadım!

Gerçek hayatın içindeyim.
Hayat, bir iş gününden ibarettir benim için.
Bence örgütlü yaşama adımı atamayanlar bu kavramın içini doldursunlar.
Bu hepimizin işidir!

Sevgi ve saygılarımla…
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#16
Rumuzla yazanları kimliklerini açıklamaya zorlamak, resmi veya değil herhangi bir forumda antidemokratik bir uygulamadır. Küfür, hakaret, aşağılama içeren veya başka bir nedenle adli sonuçları olan bir işlem yapılması gerekiyorse bu zaten yapılır. Üstüne bir de rumuzun gerçek isim olmasını istemek eğer amacınız demokratik ve çok sesli bir ortam yaratmaksa doğru bir yöntem değildir. Bir tür fişlemeye de gider bu.
Rumuzun engellenmesi yönünde yazanlar işin bu tarafının farkındalar mı?

Bu ısrarlı isteğin bir anlamı daha var. Yazılanların içeriğine değil kimin yazdığına bakıldığının zımni itirafı.
Ara
Cevapla
#17
SAYIN AKMAN,

“Kimliğini açıkla” başlıklı yazım, aslında “kimliğini açıklamak” başlığı ile değiştirilmeden “gönder” tıklandığında foruma ulaştığı için öylece kaldı ve yanlış algı bizzat tarafımdan oluşturuldu.


Tabi durumu açıklamak ise bu yanlış algıdan sonra pek inandırıcı da olmazdı. Ama yazı başlığı elbette insanlarda bu algıyı geri döndürmezcesine pekiştirdi.

Benzer hatayı beni en hararetle ve büyük bir keyifle eleştiren insanlarda defalarca yaptılar.

Sayın Cemalettin TALUM bu sayfalarda ceza alan bir suçlu olarak ilan edildi. Gerçi fark edilip düzeltildi.

Ben forumdaki başlığı inkar etmedim ki!

Ben de yazı aşamasında fark edip düzeltme niyetimi yazı bitimine sakladım, ama unutup yatınca ertesi sabah yaylım ateşleri içindeydim.

Tek farkım anında düzeltmemiş olmamdı. Açıkladım sebebini açıkça. İnandırıcılıktan çok uzak bulunacağını bile bile açıkladım sebebini “açıkça.”

Ama aynı hatayı yapan arkadaşım suçladı ve buldu, “çocukça”.

Fakat aynı başlıktaki yazım dikkatlice okunduğunda kastettiğim açıklamalar, savunduğum fikirler ile bir çelişki yakalamanızı beklerdim. Yanlış algıya kapılan birçok kişinin aksine.

“Forum nedir?” başlıklı yazıda bir kavram çelişkisi yakalamış ve açıklanmasını istemiştim.

Şu ana kadar da gerçekçi bir açıklama yok. Ama eleştiri bol.

Toplumsal içerikli bir yazı yazmış ve fikirlerin altında gerçek imzalarının olması gereğinin altını çizmiştim. İnsanlar pek okumadan hemen yorumlama aşamalarına geçtikleri için fikirleriniz daha anlaşılmadan damga yiyorsunuz.

İçinde bulunduğum durum çok önemli değil, kendimi biliyor ve öz saygımı koruyorum henüz.

TSF çalışanı olarak bu güne kadar düşünülemeyen konularda bile açıkça yazarken, toplumla yönetim arasında köprü kurmaya çalışırken, il örgütlerinin tohumlarını atmaya çalışırken, demokratik seçim derken, yediğimiz damgalara bakınca..

Kullandıkları kelimelerin anlamını bilmeyenler tarafından “faşizan, halk düşmanı, cumhuriyete karşı insanları ayaklandıran isyancı” yakıştırmaları için de fikirlerinizi beklerdim.

YAZILARIMI ÇOCUKLUKTAN BERİ TANIŞTIĞIMIZ ARKADAŞLARIM DA OKUYOR.

Ama geçmişten ortak yaşantıdan bilirler, hayatın içindeki ortak demokrasi mücadelemizi.

Telefonlarda ve maillerimde duruyor “-Aşkın, sen ne faşistmişsin de haberimiz yokmuş” diye takılmaları. Hayatlarında sanallığı yaşamamıştır bu insanlar. Hep el ele, omuz omuzayken. Onurlu mücadelelerin içinde olmuşlardır hep. Birçoğunu da gençlik yıllarında kaybettim. Kim vurdu belirsizliğinde.

Ama yazıların tamamını okumadan muhtemelen bilgi eksikliğiyle yazıyorsunuz tepkisel refleks olarak.

Aldığınız eğitim ve bakış açınızla çelişik buluyorum bu durumu.

Yine de umutsuzluğa kapılmadan devam edeceğim yoluma.
Saygılarımla.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#18
Adli sonuç doğuracak şeyler yazan kişiler zaten eylemlerinin sonuçlarına katlanmayı göze almış demektir. Yeterince bağlayıcı ve zorlayıcı.

Sizin için şahsen bir sonuca varmadım. Niyetim kişiselleştirmek değil konuyu, ama rumuz kullanmanın engellenmesi fikrine karşı güçlü bir itirazım var. Özel mesajda yazdığımı burada tekrar etme gereği duydum.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 6 Ziyaretçi