Satrançta Şike
#21
Oktay Bey;
Aynı fikirdeymişiz Smile ancak, Satrançtaki ödüller ve kazançlar yüzbin dolar, milyon dolar olsa emin olun o zaman hepimizin telefonu dinleniyor olurdu...
MUŞ
Ara
Cevapla
#22
Kesinlikle haklısınız, rantın yüksek olduğu her spor dalında, her kurumda kazançları haksız yoldan elde etme çabaları artar. Maalesef bu böyle.

Şimdilik, 2013 yılı itibarıyla, satranç liglerimiz temizdir. Şaibe kokan ya da satın alınmış diyebileceğimiz maçlar yok. Sürprizler var mı, var. Her zaman da olacaklar. Ancak futboldaki gibi her sürprize şaibe gözlüğümüzü takarak bakmaya başlarsak yanmışız demektir.

Ortaokul ve lise yıllarımda basketbolcuydum. Gençler kategorisinde oynarken zamanın ÖSS, şimdinin YGS/LYS dengi sınav yüzünden sporu bırakmak zorunda kaldım. Sırasıyla Yeşilyurt, Zeytinburnu ve Efes Pilsen spor kulüplerinde forma giydim. O zamanlarda ve o kategorilerde bile teşvik primi vardı. Para değil ama yemek, spor malzemesi ve en önemlisi transfer vaadi yollarıyla oyuncular bazı maçlardan önce ekstradan motive edilmeye çalışılırdı.

Oynadığı kulübün formasını zaten en iyi şekilde terleten oyuncular bu tür ufak hediyeleri almakta sakınca görmezlerdi. Adam zaten oyununu en iyi şekilde oynayacak, hediye işin bonusu olurdu.

Bu tür teşvikler herkesçe bilinir, herkesçe yapılır ama hiç kimse tarafından dile getirilmezdi. Teşviklerin varlığına rağmen bir kez olsun "bilerek yenilme" durumuna ya da teklifine denk gelmedim, böyle bir şeyi de duymadım.

Basketbolun futbola göre tertemiz kalmasının nedeni işte bu ince çizgidir. Hiçkimse size "yenilirsen şu kadar para" demez, böyle tekliflerle gelmez. Örnek olayları karşılaştıran okurlar ne demek istediğimi çok iyi anlamışlardır.

Satranca dönersek, "yenilirsen şu kadar" edecek bir durum gözükmedi bugüne kadar. Her iki takımın işine yarayan beraberlikler oldu, olacak. Sıralamayı ve eşlendirmeyi incelediğinizde mantıklı gözüken sonuçlar bunlar. Bu temiz yapı kendisini koruyacak gibi görünüyor.
Ara
Cevapla
#23
Sayın Arkadaşlar
İki oyuncunun kendi rızalarıyla berabere yapmalarını her zaman savunmuşumdur. Ancak FIDE Turnuva kurallarında yazıldığı şekliyle, iki takımın tüm oyuncularının 3-5 dakika içinde, 5-10 hızlı hamle yapıp beraberlik bağlaması pek uygun görünmüyor. Takım beraberliklerinin masaya yatırılması lazım. Örneğin beraberlik yapmak için hamle sınırı konulur oldu fakat bizim liglerde hiç anılmıyor. İki oyuncu mücadeleden kaçabilir, beraberlik yetiyordur, akşam turuna yorgun girmek istemiyordur, vs. Peki takım da mücadeleden kaçacaksa, niye lig yapıyoruz? Tek amaç hedefe ulaşmak, dereceye girmek midir?
Selamlar
Ara
Cevapla
#24
Takım maçları için ayrı bir düzenleme gerekiyor, size katılıyorum Cengiz Bey.

Esasında "Amerika'yı yeniden keşfetmeye" gerek yok. Bu tip kurtarıcı beraberlikler eskiden futbolda çok fazlaydı. O zamanlar 2 puan sistemi uygulanıyordu. Düşenler ve şampiyonlar haftalar öncesinden belli oluyordu. Sonra 3 puanlık sistem önerisi geldi. İlk uygulayan ülkeler İngiltere ve Türkiye oldu. Liglerin heyecanı arttı, beraberliklerin değeri düştü. Herkesin bildiği üzere 3 puan sistemi artık futbolun "olmazsa olmaz" kurallarından biridir. Çok iyi bir standarttır.

3 puanlı sistem gerek İş Bankası Ligine, gerekse Kulüpler Şampiyonasına çok rahat bir şekilde uyarlanabilir. Basit ve kökten çözüm budur. Kulüpler şampiyonasında 3 puan sistemi uygulanmış olsaydı 8 takım elini kolunu sallaya sallaya beraberlik yapamayacak, kazanmak ve işi garantilemek için mücadele edeceklerdi.
Ara
Cevapla
#25
İki takımın onar tane oyuncusunun on dakika dolmadan, onar tane hamle yapılmadan masadan "beraberlikle" ayrılmaları açıkça şikedir. Dışarıdan da hiç hoş görünmüyor bana kalırsa..
Ara
Cevapla
#26
Şike kavramı ile anlaşmalı beraberlikleri aynı salonda tartışmak doğru değildir.Hem eğitim açsından doğru değildir.Hem de büyük kitlelere doğru mesaj vermek açısından uygun değildir.Anlaşmalı beraberlik oyun kurallarının izin verdiği bir uygulamadır.Bazı üyelerimiz "anlaşmalı beraberlik olmamalı"görüşünü savunurlar.FİDE de bu konuda kesin bir tavır sergileyememiştir.Bir yandan anlaşmalı beraberliği azaltacak yeni maddeler getirilmiş,bir yandan da bu yeni maddelerin getirdiği engellemelere karşı ustaların bulduğu kaçış yollarına önlem alınamamıştır.Eski yazılarımda ben bu konuda şu örneği vermiştim:1.Ac3 Ac6 2.Ab1 Ab8 3.Ac3 Ac6 4.Ab1 Ab8 5 Ac3 Ac6 Siyahın son hamlesi ile tahtada 3 ncü defa aynı fotograf oluyor.Siyah son hamleyi yazdı.Oynamadan hakeme gösterdi.Bu örnek çok abartılı olmakla birlikte buna benzeyen olaylar yaşadık.Buna benzer durumların yerli ve yabancılar nezdinde farklı değerlendirildiği de olmuştur.
Anlaşmalı beraberlikler hakkında şunları söyleyelim: Tavsiye etmeyelim!Teşvik etmeyelim!Çünkü Satrancın gelişmesi için oyun sayısının artması gerekir!Esas mesele buradadır!!Bugün bazı kulüplerimiz 3 ncü ligde kalma korkusu içinde bazı maçlarda toptan berabere yapmıştır.Bu noktada yapılan hesap, kulüp takımı adına yapılan bir hesaptır.Ancak oyuncular bir ya da birkaç oyun oynamayarak ömründen bir ya da birkaç gün kaybetmiştir.Esas sorun buradadır.Kulübü kurtardığımızı düşünüyoruz.Bireyin neler kaybettiğini fark etmiyoruz.Geçmişde çok sayıda kimsenin aynı anda çok sayıda salon beraberliği yaparak eşit puanla aynı dereceyi paylaştığına tanık olduk.Örneğin 5 kişinin seçileceği bir yarışmada 20 kişi aynı puanı almışsa sistemin tıkanacağı bellidir.O zaman sistemi çalıştırmanın çeşitli yolları vardır.Bunlardan biri galibiyet sayısına prim verilmesidir!
Satranç tarihine baktığımızda şike olaylarının daha az tartışma konusu olduğunu söyleyebiliyoruz.Buna karşılık salon beraberliklerinden daha çok şikayet edilmektedir.
Dikey gelişmeyi hızlandırmamız gereklidir.Bunun için zamanı iyi kullanmalıyız.Beraberliklerin artması zamanın boşa geçirilmesidir.Anlaşmalı beraberlikler daha da artacaksa o zaman 2 nci ligde yabancı oyuncuları oynatmaya da gerek kalmayacaktır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#27
Hırsızlığa önlem alabilir miyiz?
Çanakkale’ de yazlığımdayım ve evime hırsız girmiş. Koskoca site, onlarca bina ve yüzlerce insan içinde…
Benden birkaç gün sonra da aynı sitede aynı gün, altı eve birden!

Bunu bir satranç turnuvasına benzetiyorum.

Söz konusu sadece şike değil!
Öyle olsa zaten tespiti neredeyse olanaksızdır. Çünkü günümüzde “eğer varsa ve yapılmışsa” muhatapları birkaç kişidir. Ama aksini ispat için uçak dolusu tanık buluvermek çok moda oldu.

TABİ ESKİYEN DEĞER YARGILARININ HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE BAĞLAYABİLİRİZ.

Benim dikkatimi çeken şey daha kapsamlı olaylardır. Şikenin yanı sıra maçlardaki gizli kapaklı hileler ve çeteleşmelerdir. Ekip halinde yapılabilecek hamle aktarmalar, maç düzenlemeleri, bir takım salon içine salon dışından kurulan iletişimlerdir.
Şike, yanında çok masum kalabilir!

Basından da, kendi yaşadıklarımızdan da tanığızdır. Sadece şikeye odaklanırsak çok şeyi kaçırabiliriz.
Alınabilecek etkili önlemleri öneriler olarak paylaşmalıyız.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#28
Aşkın Bey ve sayın arkadaşlar

Şikeyi çözmek ve yok etmek mümkün değildir, ben de biliyorum ama azaltılabilir, bazı tedbirler alınabilir. Bunlar zaten yazılmış şeyler ama tekrar yazayım:
1- Takım galibiyetine 3 puan
2- Lig maçlarında beraberliğe hamle sınırı, mesela 25-30 hamle
3- Tüm masaların bağlanmasına ibretlik, sert bir ceza

Selamlar
Ara
Cevapla
#29
3 puan sisteminin amacı, beraberelerin azaltılarak daha fazla mücadelenin teşvik edilmesi. Temelde oyuncuların güçleriyle berabere yapma yüzdeleri doğru orantılıdır. Seviye düştükçe hatalar artacağından beraberlik sayısı da azalır. Alt seviyelerde 3 puan uygulamasının özellikle de lig usulü yapılmayan turnuvalarda büyük eşitsizlik yaratacağı, berabereleri önlemeye çalışılırken şikeyi, bilerek oyun kaybetmeyi artıracağı çok açık.

Liglerde 3 puan uygulaması ise dengelerin 10 kat daha bozulması demek. Düşünün ki siz, 3 puan sisteminin anlaşmalı beraberlikleri azaltmasını, daha heyecanlı oyunlara yol açmasını bekliyorsunuz. Türkiye satranç liginin son turunda iki maç oynanıyor, A ve B takımları arasında gerçekten çok heyecanlı ve hepsi galibiyetle sonuçlanan oyunlar 5-5 sona eriyor ve her iki takım 1 er puan alıyor. C ve D takımları ise oyunlar başlar başlamaz 9 masada beraberik yapıyorlar ve sadece 10. masada C takımı kazanınca maç 5,5-4,5 sona eriyor ve C takımı 3 puan kazanıyor. Oysa biz bireysel turnuvalarda da 3 puanı savunuyorduk öyle değil mi?. Her iki maç bireysel olarak değerlendirilse A- B karşılaşması 15-15, C-D karşılaşması 12-9 sonuçlanacaktı. Sizce amaca ulaşıldı mı? D takımı sadece bir oyun kaybederek kolaylıkla rakibine önceden anlaşmalı bir şekilde 3 puanı verebilir.Ya da üst sıralarda yer alma şansı kalmamış bir başka takım tamamen yedeklerden oluşan bir kadroyla maça çıkarak küme düşmemeye çalışan rakibine 3 puanı neredeyse hediye ediyorsa adil bir sistemden söz edilebilir mi?

Öneriler, maç puanı yerine masa puanına dönülsün ve hatta 3 puan sistemi uygulansın olsa bana daha mantıklı geliyor. Bence sadece masa puanı, yani alınan her puanın takım skoruna eklenmesi lig usulü turnuvalar için yeterli. Maç puanı, isviçre sisteminde bir turda alınacak farklı skorların sıralamayı cok fazla değiştirmesi sebebiyle tercih ediliyor, oysa lig usulü yapılan turnuvalarda çok büyük bir anlamı yok. 5-5 berabereleri teşvik ediyor. Önceden anlaşarak kendinizi garanti altına almanızı kolaylaştırıyor. Rakibinizin size en fazla bir puan yaklaşabileceğini biliyorsunuz.Oysa masa puanında rakibinizin 10-0, 9-1 gibi galibiyetler almayacağının bir garantisi yok. Yukarıda verdiğim örnek karşılaşmalar masa puanına göre yapılsa puanlar C 5,5 , A ve B 5 er ve D 4,5 şeklinde olacak ve bilerek kaybedilen oyunun değeri azalmış olacaktı.

Yazılanları okurken, anlaşarak berabere yapmak ve önceden anlaşmalı berabere yapmanın aynı şeyler gibi algılanmasını da yadırgadım. Evet satranç oyunu sırasında oyuncuların ve takım turnuvalarında tüm takımın böyle bir beraberlik yapma hakkı var. Ancak bu kesinlikle önceden kararlaştırılmamış olmalı. 40 hamleden önce beraberlik teklif edememe kuralı bence oldukça etkili. Gerekirse 60 a kadar uzayabilir. Oyuncular anlaşıyor hamle tekrarı yapıyorlar diye dert etmeye gerek yok. Zaten o zaman sonucu önceden kararlaştırmışlar ve şike yapıyorlar demektir. Hangi sistemi getirirseniz getirin yine yapacaklardır. Koskaca Büyük Ustaların simetrik varyantlar oynayarak komik berabereler yapması, onların problemi.Ben burada yazılanların aksine satrançta şikenin çok fazla yapıldığını düşünüyorum. O yüzden iştah açıcı ve bir oyunda sıralamada çok büyük farklar yaratabilecek 3 puan uygulamalari yerine başka tedbirler bulunması şart.
Ara
Cevapla
#30
Ateş Bey'e katılıyorum, satrancın dışındaki bir insan "anlaşmalı beraberlik" kavramını bilmez. Bunu bizler şike olarak lanse edersek adımız kısa sürede "kumarcıya" çıkar. Satranççılar olarak biraz daha dikkatli olmalıyız.

Aşkın Bey'in dikkatimizi çektiği yön, gerçekten esas olarak düşünmemiz ve tartışmamız gereken noktadır. Satrançta şikeden ziyade "doping" ve "doping paranoyası" sorunları vardır. Bazı arkadaşlarda "rakibim engine kullanıyor" endişesi o boyuta gelmiştir ki, tahtada oluşan konumdan ziyade rakibinin hamle oynama sıklığına, masadan kaç defa ve ne zamanlarda kalktığına dikkat eder olmuştur. Yani "doping" kavramının yarattığı "doping paranoyası", günümüz turnuvalarının en önemli sorunlarıdır. O nedenledir ki ağır partiden ziyade "hızlı satranç" turnuvalarında bir yükseliş söz konusudur.

Konuları tartışırken ayrıştırmak gerektiği kanaatindeyim. Bireysel turnuvalarda 3 puan sisteminin doğru olmadığını, çünkü satrançta beraberliğin doğal ve saygıdeğer bir sonuç olduğunu düşünüyorum.

Erşan Bey'e katılmıyorum, çünkü sadece art niyetli senaryolara odaklanarak değerlendirmede bulunuyor. Verdiği örnekten gidersek:
Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Liglerde 3 puan uygulaması ise dengelerin 10 kat daha bozulması demek. Düşünün ki siz, 3 puan sisteminin anlaşmalı beraberlikleri azaltmasını, daha heyecanlı oyunlara yol açmasını bekliyorsunuz. Türkiye satranç liginin son turunda iki maç oynanıyor, A ve B takımları arasında gerçekten çok heyecanlı ve hepsi galibiyetle sonuçlanan oyunlar 5-5 sona eriyor ve her iki takım 1 er puan alıyor. C ve D takımları ise oyunlar başlar başlamaz 9 masada beraberik yapıyorlar ve sadece 10. masada C takımı kazanınca maç 5,5-4,5 sona eriyor ve C takımı 3 puan kazanıyor.
Yukarıda anlatılan senaryo gayet doğal bir durum olup itiraz gerektirecek bir özelliğe sahip değildir.
Futboldan örnek vermek gerekirse, Trabzonspor takımı için Fenerbahçe'den Kadıköy'de 3 puan almanın zorluk derecesi 10/10'dur. Oysa Gaziantepspor'u konuk ederek 3 puan almanın zorluk derecesi (atıyorum) 4/10'dur. Ligin güzelliği şurada ki bu iki galibiyetin matematiksel değeri aynı. Sistemin kalbinde şu var: Kulüpler kuvvet olarak olmasalar bile varlık olarak eşittirler.
"Ben Antalyaspor olarak Fenerbahçe'yle Kadıköy'de çatır çatır başabaş oynadım, 3-3 berabere kaldım. Rakiplerimden Gençlerbirliği Karabük'ü şans golüyle yenip 3 puan aldı, burada adaletsizlik var!" diye isyan ederseniz herkes size güler. Takımlar arasında kuvvet, maçlar arasında zorluk farkı her sporda ve her ligde vardır. Tüm sonuçlarda "ilahi adalet" aramak bizi sadece çözümsüzlüğe götürür.

Erşan Bey tarafından önerilen masa puanı sistemi suistimale son derece açık bir sistemdir. A ve B takımları namağlup şampiyon adayları olsun. C takımı A'ya tüm gücüyle oynasın, maç 6-4 A'nın olsun. Aynı C takımı iki tur sonra B ilke karşılaşsın ve 10-0 kaybetsin. Ne oldu şimdi? A'ya dört çelme! Bunun gibi onlarca senaryo türetebiliriz.

"Bilerek yenilme" amacı taşıyabilecek insanlar olduğu düşünülüyorsa anlaşmalı beraberliklerden kimsenin şikayet etmeye hakkı yoktur.

Art niyet ararsak hiçbir sistem geçerli olmaz, her sonuç inceleme konusu olur. Önemli olan normal koşullar altında birtakım iyileştirmeler yapmaktır ki İş Bankası Ligi'nden Kulüpler Şampiyonasına kadar 3 puanlı sistem, mevcut ihtiyaçları karşılayarak rahatsızlıkların önüne geçer.
Ara
Cevapla
#31
Futbolda sahaya çıkan tüm oyuncular birlikte bir oyun ortaya koyarak sonuca ulaşmaya çalışıyorlar. Satranç ligimizde 10 ayrı oyuncunun 10 farklı karşılaşması sonucunda bir değer ortaya çıkıyor. Bu 10 oyuncunun elde ettiği sonuca göre 4,5 puan toplarsanız (0), 5 puan toplarsanız (1) ve önerilen sisteme göre 5,5 puan toplarsanız (3) puan alıyorsunuz. Yani 1 puan dilimi içinde 0 ile 3 arasında değişen bir ödül alıyorsunuz. Şimdi Oktay Bey art niyetli yaklaşmayalım dediğine göre olası tüm şaibeleri göz ardı ettiğimizde oynadığı 130 (13x10) karşılaşmada en fazla masa puanı toplayan bir takım mı şampiyonluğu daha fazla hak ediyor, yoksa bu mantıkla çalışan bir sistemde maçlarını 5,5-4,5 kazanarak en fazla maç puanı toplayan mı? Önce bunu tartışmak gerekli.

Söylemek istediğim, madem anlaşmalı ve kısa beraberliklerden, mücadelesiz oyunlardan ve şikeden yakınıyoruz, bunu engellemek için şartları en uygun hale getirmemiz, art niyetliler için seçenekleri azaltmamız gerekmez mi?

1996 yılından beri Liglerde yer aldım. Bu yıla kadar da yukarıda bahsettiğiniz Polgar, Adams gibi isimlerin yer aldığı takımın kaptanlığını yaptım. Şunu açıkça söyleyebilirim, 10 kişinin hepsinin birden ayarlanarak bir maçın 10-0, 9-1 gibi skorlarla bağlanması kesinlikle dengede giderken sadece tek bir oyuna bakan bir maçın ayarlanmasından daha zordur. Geçtiğimiz yıllarda 5-5 beraberlik için anlaşılıp, oyunculardan biri kendisinden çok düşük ratingli rakibiyle berabere yapmayı kabul etmeyince, o masa sonuçlanana kadar emniyet için bir oyunun devam ettirildiği, sonunda güç bela 5-5 in sağlandığı durumlara dahi tanık olduk. 10-0 lık bir şike yapılması ancak çoluk çocuk oynanmasıyla mümkün olur ki bu da herkesçe görüleceğinden ve garipseneceğinden oldukça zordur. Kalan 1 oyunun değerini 3 puana çıkartırsanız her türlü rezilliğin yolunu açarsınız.

Masa puanı fikrini durup dururken ortaya atmadım. Arkadaşlarımız 5-5-4,5 kazanılan bir maçın puanının 2 den 3 e yükseltilmesini önerdikleri için, satrancın kendi dinamiklerine uygun olmayan bu öneri yerine alternatif olarak getirdim. Şu anki sistem de, erken beraberlikler engellendiği zaman sürdürülebilir duruyor.

Futbol maçlarıyla ilgili örnek benim söylediğimle tamamen alakasız. Futbolda bire bir maçlar ve takım turnuvaları ikiye ayrılıyor mu? Her oyuncunun birebir mücadelesinden toplanan goller mi takım skorunu belirliyor? Ayrıca 'Biz güçlü takımla oynadık 5-5 berabere kaldık 1 puan aldık ama Z takımı küme düşeni 5,5-4,5 yendi 2 aldı adaletsizlik var da demedim sanırım. Oktay Beyin verdiği örnek, ben 3 vezir yapıp mat ettim ama Ahmet vezir geri arka sıra matıyla bir hamlede oyunu kazandı demeye benziyor. Açık olması için tekrar ediyorum, satranç temelde bireysel bir spor ve bireysel karşılaşmaların toplamından bir takım maçı oluşturuluyor. Bir çok arkadaşımız bireysel karşılaşmalarda 3 puan sistemine ihtiyaç duyulduğu düşüncesine sahip. Peki ama siz lig karşılaşmalarında her masa için galibiyete 1 puan vermeye devam edip, sonunda da 5,5 puan alan takıma 3 puan verirseniz gerçek adaleti sağlamış olur musunuz? Sorum budur. Evet ilahi adalet her zaman sağlanamayabilir ama satranç en adil spordur belki de. Direkten dönen top, kırmızı kart, çemberin içinden çıkan toplar, yanlış hakem kararları yoktur. Evet iyi oynayıp kaybedebilirsiniz ama suç sizindir. Bu kadar güzel ve adil bir oyunu başka olanaklar mümkünken 1+1=3 e getirmeyi sevimsiz buluyorum.

Son olarak şunu söylemeden bitirmeyelim, 3 puan sistemi futbol için getirilmiş bir sistemdir. Futbolun seyirci sayısını ve izlenile bilirliğini artırmak için getirilmiştir ve temelde adaletsiz olmakla birlikte getirdiği kar açısından uygulanması mantıklı bir sistemdir. Şunu artık kabul edelim, satranç televizyon ve saha seyircisine yönelik bir spor değil. Satrancın kendi hedef kitlesi var ve internet üzerinden meraklılarıyla buluşturulabilir. Maç puanını 3 değil 5 te yapsanız seyirci sayısında bir artış olmayacak. Döner turnuvalarda belli şartlarda uygulanabilir olsa da İsviçre sistemi turnuvalarda çok fazla adaletsizliğe ve suiistimale yol açabilecek bir uygulama. Sorunların çözümünü yine satranç içinden bulmak bana daha mantıklı geliyor.
Ara
Cevapla
#32
Döner turnuvalarda galibiyete 3 puan uygulamasını destekliyorum, çünkü adil görünüyor. İsviçre sisteminde ise durum farklı.. Erşan Abi'nin söylediği gibi, güçlü sporcular arasında beraberlik oranı arttığı için 3 puan sistemi ancak döner turnuvalar için düşünülebilir..

Peki takım turnuvaları?

5.5-4.5 biten bir maçta, bir tarafa 2 puan verilirken diğer tarafa 0 puan verilmesini ben destekliyorum. Böylesi daha keyifli oluyor bana kalırsa..

Fakat 5,5-4-5 için 3 puan?

Bence bu da mümkün. Çok daha keyifli bir lig izleriz :) Tüm maçlar bitmiş, sonuç 4,5-4,5 ve geriye bir tek maç kalmış!! Harika :) Şahsen o maçı oynamak veya en azından izlemek isterdim :)

Sonuçta, futbol örneklerinin dibine vuruyoruz ama mesela UEFA kupasını alırken finale kadar tüm maçlarınızda 6-0 7-0 galip gelmenizin veya tüm maçları 1-1 0-0 bitirerek minimum galibiyetle, deplasmanda atılan gol avantajıyla finale gelmenizin hiçbir farkı yok.. Final tek maçtır.. Kazanan kupayı alır..

Örnek tam olmadı ama :) Bence lig de buna paralel olmalı.. Tüm maçlarını 5,5-4,5 kazanan bir takım, maçlarını açık ara kazanan bir takımı 5,5-4,5 da olsa yenebiliyorsa o takımın da önüne geçmeli bence..

Yoksa tüm maçlarını kazanan bir takımın şampiyon olamayacağı garip bir lig dahi yaşayabiliriz :)
Ara
Cevapla
#33
Yüzyüze tanışmasak da kartvizitinizi biliyorum Erşan Bey, şampiyon olduğunuz sezon yaşadığım sevinci dün gibi hatırlarım. Liglerde oldukça deneyimlisiniz.

Futbol bir takım oyunudur ve oyuncuların toplam performansı skoru etkiler. Skoru sadece gol atmakla değil, iyi savunmayla, iyi kurtarış yapmakla, iyi paslaşmakla, çok koşmakla ve daha birçok etkenle değiştirebilirsiniz. Konumuz futbol değil, elbette, ama satranç gibi "bireysel" bir spor "takım" halinde oynanacaksa dünyanın en popüler takım oyunu ister istemez referansımız oluyor. Birebir özdeşlik kurduğum sanılmasın, sadece gelişimini ve bugün gelinen noktada satrancın ihtiyaçlarına cevap verip örnek olabilir mi, onu tartışıyoruz.

Takım maçlarında nasıl paralellik olabilir?
A takımında 5. masa oyuncusu 2100 ELO. Rakibi B takımında 5. masa 2350. A takımı oyuncusu kazanç için sahaya çıkmaz, rakibini durdurmak için masaya oturur.
Nasıl ki Chelsea - Manchester United maçında savunma oyuncusu John Terry'nin görevi Wayne Rooney'i durdurmaksa, satrançta A takımı 5. masa oyuncusunun durumu da buna benzerdir. Kimse kendilerinden "gol atmalarını" beklemez. Olası bir golü engellerlerse görevlerini fazlasıyla yapmış olurlar.

3 puan sistemini İsviçre turnuvaları için ben de riskli buluyorum, ne var ki başlığı tekrar canlandıran "8'lerin beraberliği" http://kulupler2013.tsf.org.tr/tr/compon...ew&kid=304 olayı başka türlü engellenemezdi. Liglerde ise denenmesi konusunda ısrarcıyım. Heyecanı son ana kadar taşıyacak, çok daha rekabetli maçlara vesile olacaktır.

İbrahim Ethem Ay'ın verdiği örnek çok önemli: Masa puanı sisteminde teorik olarak tüm maçlarınızı kazanarak ligi orta sırada bitirebilirsiniz! Takip ettiğim takım sporlarının hiçbirinde böylesi absürd bir duruma izin veren bir puanlama sistemi yoktur.
Ara
Cevapla
#34
Tartışmanın tamamını izlemeye çalışırken yeni fikirleri bir yere not aldım. Sanki öneriler ve tespitler aklımda şu yöne akar gibi;

1- Turnuvanın en başından ya da herhangi bir turundan itibaren 30- 35 hamleden önce teklif ya da konum tekrarı beraberliği uygulanamaz.

2- Takım maçlarında takım kaptanlarının tüm masalar için toplu beraberlik önerisi gözden geçirilmeli ve kural haline getirilmelidir.

3- Son 2-3 tur için anlaşmalı ve erken konum tekrarlı fotoğraf beraberlikler puan olarak (1/2) geçerli olsun. Ancak eşitlik bozmada bu tip beraberliklerin eksi değer taşıması (sıralamada konumsal ve mücadeleci beraberliklerin ardından gelmesi) düşünülebilir.

Daha açık bir deyişle aynı puanda olan oyunculardan maç puanları toplamında 30-35. hamleden sonra oluşan doğal beraberlikleri fazla olan oyuncular sıralamada üst sırada yer almalılar.

4- En az 7 turlu turnuvalarda sondan geriye, galibiyet serisi daha fazla olan oyunculara bonüs ( ek puan) verilebilir. Bu puan maç puanı yerine değil eşitlik bozmada ön plana çıkabilir.

5- Sıralama sonunda ödüle ulaşan eş puanlı oyuncuların kendi aralarında oynamış oldukları maçlar belirleyici olabilir. Burada ek öneri sistemleri geliştirilebilir. Örneğin ilk 10 sıradaki oyunculara karşı en fazla puanı olan oyuncunun belirlenmesi gibi.

6- Galibiyete 3 puanın başka sakıncaları olacaktır. Bu sadece futbola uydundur. Her açıdan. İzleyici kitlesi, sınırlandırılmış oyun süresi, yayın gelirleri ve arz talepleri, sporcuların anatomik dirençleri, saha ölçüleri.. Daha onlarca sebep. Satrançta bu erken kopuşlara ve bir takım açıklanamaz adaletsizliklere yol açabilir.

Ama turnuvanın % 50 sinden sonraki galibiyetlere normal galibiyet puanı olan 1 puanın dışında ek bonüs puanı verilebilir. Örneğin 9 turlu turnuvanın 5. turundan itibaren galibiyet puanları için ek puanlama sistemi geliştirilebilir. Atıyorum 1 puan yerine galibiyete 1.1 puan gibi. Ama mesela 1.5 puan değil. Bu da erken kopuşları gündeme getirir ve amacını yitiren oyuncular için başka ticari yollar açılır (üslubum için özür dilerim). Böylece birinciliğe oynayan ilk 3 masada galip gelen bir oyuncu berabere kalan diğer 5 oyuncudan 0.6 puan önde olacaktır.
Bu sistem galibiyet puanını normalden daha değerli kılacağı için her türlü beraberliğe karşı caydırıcı nitelik kazanacaktır.


Sonuç olarak maç galibiyet puanını daha değerli kılmak, beraberlikleri kısmen gözden düşürecektir.

Maç öncesi puan hesapları daha çok çeşitlilik kazanacağı için kestirilmesi güç şike hesaplarını ortaya çıkarabilir. Tabi yanılıyor da olabilirim. Aklıma geldiği gibi yazıyorum. Açıkçası pek tartmadım.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#35
Bu arada Kıbrıs’ ın iki takımından ve maçlarından bahsedildi.
Taşkınköy Spor Kulübünde hiç hazır olmadığım halde, sevgili Halil ŞENTUĞ arkadaşımın yerine oynadım.
Tüm maçlar boyunca bu kardeşlerimizle aynı otelde kaldım. Son derece doğal, saygılı, sportmence ve centilmence maçlarına tanık oldum.

Aralarındaki dostluk ve elbette rekabet, maç ciddiyetlerini etkilemediği gibi hiçbir zaman sportmenlik dışı bir duruma da tanık olmadım.

Sadece bilinmesini istedim.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#36
Galibiyete kaç puan verelim?tartışması ile birlikte( -maç puanı mı?-yoksa -masa puanları mı? sonucu belirlemeli) anlamında bir tartışma yapıldı.Yazarlar kendi görüşlerini savunan güzel nedenler gösterdiler.Ancak ben şimdi zor bir soru soracağım.Benim sorduğum bazı sorulara hiç yanıt verilmediği olmuştur.Bu soruya da yanıt verilmeyebilir.Ancak verilirse önemli bir yaraya cerrahi tedavi yapılması ihtimali ortaya çıkar.
Klasik masa puanı sisteminin bırakılarak maç puanı sisteminin tercih edilmesinin nedeni nedir?Maç puanının yararı nedir?En güçlü olanın adil bir şekilde seçilmesini mi sağlamaktadır?Yoksa en güçlü olanın başına bir kaza gelmemesi için öncelikli önlem mi almaktadır?
Bu soruya yanıt vermek isteyen çıkarsa bu konu ile doğrudan ilgisi olmayan bir soru daha soracağım:
Bir yarışmada Birinciye verebileceğimiz en yüksek ödülü mü verelim?Yoksa Birinciye vereceğimiz ödülün bir kısmını ayırıp bunu küçük miktarlarda ilk on dereceye girenlere teselli ödülü olarak mı dağıtalım?Bütün bunlar zor sorulardır.Çok sayıda yanıt verilmeyecektir.Hatta böyle soruların unutulması için bazan iletmek istedikleriniz bölümüne bölümün amacı dışında ilgiyi dağıtacak anlaşılması zor yeni başlıklar bile eklenebilir.Ben yerli dinamikleri, hatta kimliğini gizlediğini sananları bile çok iyi tanıyorum.Kimin, nerede, ne zaman, hangi adımı atmaya çalıştığını farkedebiliyorum.
Bazı arkadaşlarımız yarışmalarda ödüllerin ilk üçe verilmesinin klasik yöntem olduğunu öne sürüyor.Tabii ben yurtdışındaki yarışmaların yönergelerini inceliyorum.Orada klasik olmayan ultramodern yöntemlere tanık oluyorum.Neyse konuyu biraz dağıtmış olabilirim.İki zor soru sordum.Kolay olduğunu düşünen yanıtlayabilir.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#37
Elbette herkesin kendine göre bir heyecan tanımı var. Ben 2400 ortalamalı iki takımın mücadelesinde 10. masada yapılan çiftsoru hamlelerin ardından bir tarafın kazanmasından alınan keyfi bir türlü anlayamadım, belki ileride bundan da zevk almayı öğrenebilirim. Başka uygulamalar da yapılabilir. Maçın ortasında yedek oyuncu devreye girebilir mesela. Ya da oyuncular yer değiştirebilirler. Dünyada örneği olmayan, joker oyuncu ve arada 100 fark olmak kaydıyla herhangi bir sıralamaya uyulmadan her tur oyuncuların yerini değiştirebilmeleri fikirleri de bu topraklardan çıktı.Nasıl olsa tüm bu karşılaşmaların sonunda bize heyecan veren, bir takımın diğerini alt etmesi.

Ancak şunu çok anlamadım açıklayabilirseniz sevinirim. İsviçre sistemi ile yapılan Kulüpler şampiyonasına 56 takım katılmış. 1-3 sıraları alanlar birinci lige çıkarken 4-24 arası 2. ligi oluşturmuş. Bu 24 takım arasına girmek için yapılan anlaşmalı beraberlikler de bu forumda ve belki de satranç camiasında rahatsızlık yaratmış. Bana çocukken öğretilen İsviçre sistemi turnuvaların temelde 1. ortaya çıkarmak için uygun olduğu, tur sayısı ve katılımcı sayısına göre belki bu turnuvada 2. ve 3. yü de belirleyebileceği, daha alt sıralara inildikçe artan bir şekilde sonuçtan uzaklaşılacağıydı.

Peki neden İsviçre sistemi turnuvalarda böyle bir sorun var? Cünkü bu tarz turnuvalarda ilk turlar geçildikten sonra, özellikle orta sırada yer alan takımlar kendilerine bir aralık bulur ve o bölgede hareket eder. Kazanarak yukarı çıkar, kaybettiklerinde aşağıya iner. Turlar ilerledikçe salınım aralığı azalmaya başlar, çünkü çok fazla puan grubu oluşur. Takım turnuvalarında bu salınım bireysel turnuvalara göre daha geniş aralıklı olur. Çünkü alınan puan sayısı fazladır. Takım puanını 2 den 3 çıkarttığınız takdirde, salınım aralığını da genişletmiş olursunuz. Elbette bu bazılarına göre çok heyecanlı olabilir. Ancak 8 tur boyunca 10-20 aralığında yer alan bir takım, ön sıralarda yer alan takımlara rakip bulmak zorlaşmaya başladığı için , güçlü bir rakiple eşleşerek kaybedebilir, 8 tur boyunca 40. sırayı geçmemiş bir diğer takım ise sadece son tur kazanarak 23. olup diğer takımı geçebilir.

Şimdi bana söyler misiniz, buradaki asıl problem 8 takımın son tur berabere yapması mı, yoksa 56 takım arasından 24 tanesinin , İsviçre sistemi ile yapılan bir turnuvadan 9 tur sonunda belirlenmeye çalışılması mı? Bu şartlar altında galibiyete 2 yerine 3 puan verilmesi takımların doğru belirlenmesini kolaylaştırır mı, yoksa zorlaştırır mı? Son olarak eğer 40. hamleden önce beraberlik yasaklanırsa berabere biten bu 64 karşılaşmanın kaç tanesi berabere bitebilirdi? Tur sayısını 11 veya 13 e çıkartmak mı daha doğru sonuca yardım eder, 3 puan sistemi mi?

Son bir soru daha, THY spor kulübü ilk tur karşılaşmasını kaybettikten sonra birinci ve ikinci olan Denizsu Aquamatch ve Antakya Belediyesi takımlarıyla oynamadan son tur kazanarak, 42 masa puanı toplayıp 3. olmuş ve 1. lige yükselmiş, Zonguldak Alplı takımı ise hem 1. hem de 2. sırada yer alan takımlarla oynayıp 45 masa puanı toplamış ama son tur turnuvanın şampiyonuna yenilince geriye düşmüş ve THY nin ardında turnuvayı bitirmiş. Sizce iyi olmuş, yeterli heyecan yaşanmış mı ve 3. sırada bile bu oynamalar varken 24. lük acaba nasıl belirlenebilmiş bir fikriniz var mı?

Sorunlar doğru belirlenmden doğru yanıtlara ulaşılmaz. 3 puan sisteminin isviçre sistemine adapte edilmesi çok zor. Döner turnuvalarda çok büyük fark yaratmasa da, takım turnuvalarında yine de soruna yol açar. Ayrıca iki farklı sistemin bir arada kullanılması elo hesaplamalarında sıkıntı yaratır. Aynı oyun farklı kurallarla oynanmış olur.

Emin olun bizim en son sorunumuz 3 puan sistemidir. Önce Kulüpler Şampiyonasının bu tüzükle nasıl oynanabildiği ve iyi bir fikir olan alt liglerin nasıl bu kadar özensizce oluşturulabildiği irdelenmeli.

Ateş Bey, ödül konusunu ayrıca tartışalım isterseniz ama maç puanı ile ilgili şunu söyleyebilirim. Olimpiyatlarda son tur alınan 4-0 lık sonuçların ardından özellikle İsviçre sistemi ile yapılan turnuvalarda böyle bir ihtiyaç doğdu. Elbette tur sayısı yeterli olsa masa puanı ile de devam edilebilirdi ancak tur sayıları da 14 ten 11 e düşürüldü. Döner sistem turnuvalarda maç puanının kimseye bir faydası yok. Herkes tüm güçleriyle meydana çıkar, aynı rakiplere karşı eşit şartlarda en çok puanı alan şampiyon olur bu kadar basit. Bir turun 5,5-4,5 kaybedilmesi sonunda evet tüm maçlarını kazanan bir takım şampiyon olmayabilir ancak en fazla oyunu kazanan takım şampiyon olacaktır sonuçta. Bir takım 100 puan almış diğeri 90 ama biz 5,5-4,5 bitebilecek bir maç yüzünden toplamda en iyiye değil, tek bir maçın sonucuna mı bakmalıyız. Tour de France gibi 20 gün süren büyuk turlarda tek bir etap kazanamadığı halde toplamda en iyi zamanı alıp şampiyon olan bir çok bisikletçi var örneğin.

Ayrıca hem maç puanı hem de bu puanın artırılmasını savunmak birbiriyle taban tabana zıt fikirler. Maç puanı zaten İsviçre sisteminde yaşanan dalgalanmaları azaltmak icin getirildi.
Ara
Cevapla
#38
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:3- Son 2-3 tur için anlaşmalı ve erken konum tekrarlı fotoğraf beraberlikler puan olarak (1/2) geçerli olsun. Ancak eşitlik bozmada bu tip beraberliklerin eksi değer taşıması (sıralamada konumsal ve mücadeleci beraberliklerin ardından gelmesi) düşünülebilir.
İyi niyetli bir öneride bulunuyorsunuz Aşkın Hocam. Ancak iki takım da beraberliği kafaya koyduysa maçlarını "1/2 - 1/2, 1/2 - 1/2, 1/2 - 1/2 ..." şeklinde değil de "0 - 1, 1 - 0, 1/2 - 1/2, 1 - 0, 0 - 1 ..." olacak şekilde bitirebilirler. Görünürde "mücadeleci beraberliği" sağlamış olurlar.

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:4- En az 7 turlu turnuvalarda sondan geriye, galibiyet serisi daha fazla olan oyunculara bonüs ( ek puan) verilebilir. Bu puan maç puanı yerine değil eşitlik bozmada ön plana çıkabilir.
5- Sıralama sonunda ödüle ulaşan eş puanlı oyuncuların kendi aralarında oynamış oldukları maçlar belirleyici olabilir. Burada ek öneri sistemleri geliştirilebilir. Örneğin ilk 10 sıradaki oyunculara karşı en fazla puanı olan oyuncunun belirlenmesi gibi.
Galibiyet serisi birtakım mağduriyetler yaratabilir ancak anlaşmalı beraberliklerin yoluna taş koyacağı kesin. Önceden belirlenecek en iyi x dereceye karşı üretilmiş skor takım turnuvalarında faydalı bir eşitlik bozma sistemi olabilir. 5. madde bireysel turnuvalarda da yararlı olabilir.


Ateş Ülker Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Maç puanının yararı nedir?En güçlü olanın adil bir şekilde seçilmesini mi sağlamaktadır?Yoksa en güçlü olanın başına bir kaza gelmemesi için öncelikli önlem mi almaktadır?
Ateş Abi ilk sorunun yanıtı olarak B şıkkını seçiyorum. Maç puanı sistemi daha güçlü takımların işine gelir. Maç puanı sisteminde 4,5 - 5,5 kaybeden bir takım puan almaz, sadece alabileceğinin en iyi averajını almış olur. Oysa masa puanı sisteminde aynı takım beraberliğe yakın bir skor almıştır.

Ateş Ülker Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bir yarışmada Birinciye verebileceğimiz en yüksek ödülü mü verelim?Yoksa Birinciye vereceğimiz ödülün bir kısmını ayırıp bunu küçük miktarlarda ilk on dereceye girenlere teselli ödülü olarak mı dağıtalım?
Yine B şıkkını seçiyorum. 1.lik ödülü zaten alınmıştır, teşvik ödülleri diğer katılımcılar açısından iyi olacaktır.

Esasında sorunun kaynağını Erşan Bey özetlemiş:
Erşan Gökerman Nickli Kullanıcıdan Alıntı:İsviçre sistemi turnuvaların temelde 1. ortaya çıkarmak için uygun olduğu, tur sayısı ve katılımcı sayısına göre belki bu turnuvada 2. ve 3. yü de belirleyebileceği, daha alt sıralara inildikçe artan bir şekilde sonuçtan uzaklaşılacağıydı.
İsviçre sisteminde 1.lik, 2.lik, 3.lük yeterli tur sayısıyla adil bir şekilde belirlenebilir. Ancak 24.lük gibi bir dereceyi saptarken doğal olarak bu çizgiden uzaklaşılmış olur.

Sesli düşünüyorum, 24. lük için bu kadar mücadeleye değer mi? İl/Yöre yarışmasından bu kadar korkan kulüpler Kulüpler Şampiyonasında gelecek yıl ne yapacaklar, merak ediyorum.

Bu arada, Zonguldak takımı gerçekten büyük şanssızlık yaşamış. Bence iyi olan birşey yok, heyecan demek mağduriyet demek değildir. Elbette ki bu tür durumların önüne geçmenin tek yolu tur sayısının artmasıdır, puan sisteminin değişmesi değil.

Bu tip sıralamalar için play-off maçları oynanması düşünülebilir. Birkaç değil de, bir averaj kriteri konabilir. Puanlarda ve bu kriterde eşitlik sağlanmışsa play-off oynanabilir.

Aksi halde her senaryoda bir mağdur çıkacağından hiçbirimizin şüphesi olmasın.
Ara
Cevapla
#39
Oktay Bey Merhaba,

24.olarak 2. ligde oynama hakkı kazanmak hiç de küçümsenmeyecek bir hak olabilir. Daha fazla oy hakkına sahip olmanız, daha fazla ciddiye alınmanız ve kadronuzda bulunan oyuncuların askerlik tecil hakkı kazanması gibi hakları sağlıyor. Üstelik bir defa 24 takım arasına girdikten sonra, her yıl sadece bir kaç takım düşeceği için az bir yatırımla uzun yıllar bu ligde yer almanız demek. Bir çok takımın 1. ligdeki mevcudiyetinin bile temelinde politik olarak güçlü olmak var. Özellikle böyle bir lig ilk defa kurulurken daha fazla özen gösterilmeliydi. Gördüğünüz gibi mevcut sistem 3. lük için bile haksızlık yaratıyor. İl yarışmalarından korkmakta da haklılar. İstanbul ilinde her biri Kulüpler şampiyonasında ilk 24 e rahat rahat girebilecek 4-5 takım, yarışmaya katılan 8 takımdan ancak 1 inin Kulupler şampiyonasına gidebilmesi nedeniyle İl yarışmalarında elenerek katılma hakkını kaybetti.O takım da zaten kulüpler şampiyonasında şampiyon oldu. Böyle bir şart altında kim yatırım yapıp liglere katılmak için uğraş verecek?

Aşkın Bey'in önerileri çok karışık ve iyi irdelenmeden bu tip değişiklikler yapmak yarardan çok zarar doğurabilir. 7. tur, 5. tur gibi belirlemeler tek başına yetmez, katılımcı sayısı, eşlendirme sistemi vs de önemlidir. Yine de daha önce de belirttiğim gibi, bir takım kaptanı bana gelip berabere yapacaksın diyebilir belki, ama yanıma gelip, Erşan biz bu maçı bağladık, sen ve Oktay kaybedeceksin, Aşkın ile Ateş de kazanacak 5-5 e bağlayacağız derse fiziksel olarak olmasa bile sözlü olarak ağır bir hakarete uğrar. O yüzden işe beraberlikleri zorlaştırarak başlamak önemli yol almak demek olacaktır diye düşünüyorum.
Ara
Cevapla
#40
Önerilerimde 2. madde hariç, bireysel turnuvalar için öneride bulunmuştum. Ama bir kısmının takım maçlarında uygulanabileceğini de düşünüyorum.

Oktay Kardeşim,
Amaç skor beraberliğini yakalamaksa takımlar dediğiniz gibi masalara göre;…1-0, 0-1, 1-0, 0-1… gibi skorlarda yapabilirler elbette. Ama bu daha belirgin ve manidar olacaktır ki şaibeyi göze almalarını gerektirecektir.
Tamamen kendilerini bağlayan bu olumsuz durumu göze almaları gerekecektir.

Sonra toplu masalarda anlaşılmış sonuçların ortaya çıkması dikkatleri daha çok toplayacaktır ki birçok oyuncunun maç incelemesine açık olan oyunlar durumu ortaya çıkarabilir. Kesin ve ısrarlı tartışmaların hedefinde olmak isterler mi acaba? Uygulayıcılar bunu göze alabilecekler midir? Pek sanmıyorum ben.

Çözüme yönelik önerilerimin başında saygınlık ve güvenilirliliği tartışma götürmeyen satranç eğitici ve antrenörlerinin verdiği eğitimi bir numaraya koyarım!
Bu, elbette bir çırpıda söylediğim gibi kolay bir iş değildir elbette. Hele bu teknolojik çağda!
Konudan ayrılmamakla birlikte bence çok önemli bir tespitte bulunmak isterim.
Belki büyük, devasa yönelmelerin önüne geçilebilir.
Çünkü çağın getirdiği en önemli ve belirgin özellik “tıklama” dır.
Her şey bir tıklamayla, çaba sarf etmeden oluyor.
Çocuklarımız için bu olay ne yazık ki tanık oldukları hayatın içinde böyledir. Mücadeleyi red eden, rafa kaldıran bir teknolojinin çocuklarımız için ne anlam ifade ettiğini bir analiz yapınız lütfen.
Ortaya evde, yurtta, parkta, kafede, yolda yürürken aynı aletlere mahküm, bağımlı gençler ve genç adaylar çıktığını göreceğiz. Mutlulukları bile sanal olan gençlik, hayat mücadelesine hazır olabilir mi? Mücadeleyi tanımadan yaratıcılıktan nasıl nasibini alabilir?

Oysa biz satrançta “mücadele” diyoruz. Bu, onlara çok uçuk geliyor!

Sanallığı sınırlamayı başarıp gerçek hayatın içine dönmelerini sağlamak gerekir. Kendi işini yapmasını öğrenemeyen birey, her durumda “bu benim işim değildir” dürtüsüyle davranacaktır. Kitaplardan çalışan kaç kişi kaldı ki...

2000 li yılların başındaki 20 yaş altı ulusal takım kamplarının hatırlıyorum. Kübra’ ların, Betül’ lerin , Mustafa’ ların yetiştiği o kuşağı. Hepsi de aldıkları eğitim gereği tıkır tıkır oynuyorlar. Onlarda bilgisayar kullanıyorlar elbette. Ama nitelikli eğitimleri mücadeleci kişilikleri ortadadır ve durumları tartışmasızdır.
Bu durumdaki tüm yeni nesil oyuncularını tenzih ederim.

Benim gördüğüm, altyapısı yetersiz olan tüm spor dallarında bu tip sapmalar olabilir ve oluyor. Bu satırları yazarken bile ulusal bisikletçimizin doping test sonucu geldi televizyon haberlerinden kulağıma. Tüm örnekler sadece futboldan mı? Halter, güreş, atletizm çok mu temiz kaldı ? Skandalların ardı arkası kesilmiyor.

Ben yeni nesil eğitiminin içi boş ve niteliksiz oluşunun yansımaları olarak görüyorum tüm bunları.
Maçında beraberlik önerisini dahi yapma cesaretini bulamayan sporcuların, kaptanın beraberlik kararına cankurtaran gibi sarıldıklarını çok gördüm. Ya da alakasız bir pozisyonda el uzatılarak beraberlik teklifiyle saniyelerce havada kalan elleri…

Çağımızda, eğitim çağındaki 5-18 yaş kuşağının içerik açısından zengin eğitim programlarına ihtiyacı olduğunu biliyorum.
Üstelik bu sadece ülkemiz için değil tüm dünya içinde geçerlidir. Benzer örnekler dünyada da yok mu?

Ateş Bey, çok kızabileceksiniz bana ama, ben olaylardan çok olguya indim. Konu dağıtma niyetim asla olmadı!

Onun için dernekler zamanındaki satrancı çok özlüyorum.
Orada bizim ikonlarımız vardı. Bize her şeyi ile örnek karakterler.

Bu konudaki umutlarım henüz tükenmemiştir.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 3 Ziyaretçi